5 Aralık 2008 Cuma

ERGEN,TREN ve ERKEN!



Sanırım bundan 5 yıl önce idi,lise hayatım boyunca takmış olduğum diş tellerimi kontrol ettirmek amacıyla karşıya, Kadıköy de bulunan bir diş üniversitesine ,doktorla olan randevuma gidiyordum.Teller konusunda hiç bir sorunum yoktu ve hatta tel takmayı sevdiğimi bile söyleyebilirim çünkü tel takmak bana kendimi özel hissetiriyordu,koca lise de benden başka diş tellerine sahip olan bir başka şahıs daha yoktu,bir nevi farklılıkdı ergen bünyede nede olsa.

Dişçiye gitmenin çok sevdiğim iki tarafı vardı,birincisi okuldan yırtıyordum,ikincisi Kadıköy'e gittiğimde mabedimiz Şükür Saraçoğlu'nu görüyordum,ardından dişçiyle işimi bitirince Taksim'e film izlemeye gidiyordum...Ne etti üç,düzeltiyorum o zaman ,dişçiye gitmenin çok sevdiğim üç tarafı vardı!Neyse alarmın sabahın köründe ötmesiyle saate lanet ederek uyandım,gerekli sabah ritüellerini yerine getirmemin ardından,tekrar zaman kavramına lanet ederek sabahın köründe yola koyuldum.Neden zamana ve sabaha bu kadar lanet ettiğimin sebebini soracak olur iseniz Anaokulu da dahil nerden baksan hayatının 15 yılını erken kalkarak geçirmiş bir insan olarak,hiç bir zaman erken kalkma kavramına alışamamış hatta mütemadiyen nefret etmişimdir,bu ben çocukken de böyleydi,şimdi de böyle ve sanırım yaşlandığımda da böyle olacak,sevmiyorum işte!

İflah olmaz bir tembel olduğumu öğrendiğinize göre yazıya kaldığım yerden devam ediyorum...Üzerimde uyku mahmurluğunun vermiş olduğu mallıkla hızlıca otobüs durağına koşmaya başladım sabah ayazının kesici soğun da,koşuyordum çünkü erken kalkmış olmama rağmen,uyandığım zamana "beş dakika daha uyuyim lan" şeklinde kendimle kurduğum diyalolar da ki beş dakikalardan yaklaşık altı tanesini eklemek suretiyle kocaman bir 30 dakika elde etmiştim,yani bir diğer deyişle 30 dakika geç kalmıştım!Kalkmak üzere olan otobüsü son anda yakaladım ve otobüs kapasitesinin iki katını oluşturan yolcu güruhuna ben de dahil olmuş oldum.O kadar kalabalıktı ki otobüs, tutunacak yer bile bulmak zordu zaten bu yüzdendir ki otobüs ne zaman sarsılsa kendimi ya hiç tanımadığım bir kadının kolunu öperken ya da gene hiç tanımadığım bir adımın kıçını tutarken buluyordum,zor durumdaydım ama nerden bilebilirdim ileyleyen zamanlar da bu zor durumun,karşılaşacağım kötü durumun yanın da deve de kulak kalacağını!

İneceğim Metro durağına gelmiştik,bir Meksika'dan Amerika sınırına geçmek isteyen mültecilerin,bir de İstanbul trafiğinde sabah işe gitmek isteyen yolcuların karşılaştığı bu klostrofobik ve rahatsız durumdan kurtulup yolculuğumun geri kalan kısmının bir bölümünü ferah ve rahat bir şekilde Metro aracılığı ile devam edeceğim için oldukça mutluydum.Metro girişinden aşşağı doğru ilerledim ve gişeden jetonumu alıp turnikelere yöneldim ki o da nesi,tren yolundan büyük bir kalabalık çıkışa doğru yürüyordu,bunun tek bir anlamı vardı o da yeni gelmiş bir tren yolcularını indirmiş ve yeni yolcuların dolmasının ardından yola çıkacaktı,eğer bu treni kaçırısam saniyeleri bile saydığım yolculuğum da en az 15 dakika daha zaman kaybedecektim ve doktorla olan randevuma bir kez daha geç kalacaktım,bunu göze alamayacağımdan tren kalkmadan yetişmek için dört nala aşşağıya doğru koşmaya başladım...

Benle beraber geç kaldığından dolayı trene yetişmek için koşan bir kaç kişi daha vardı onları saçma bir şekilde kendime yakın hissettim,aynı yolun yolcusuyduk sonuçda ya da olmaya çalışıyorduk,neyse ben hepsini sollayıp hızlıca bir şekilde koşmaya devam ediyordum,geçemediğim bir tek önümde koşan Şişman bir abi vardı,şişman ama hızlıydı,yürüyen merdivenleri bitirmeye yakın trenin kalkacağını bildiren ilk zil çaldı,merdivenleri bitirip köşeyi döndüğümüzde ikinci zilde çaldı ve kapılar kapanmaya başladı.Önümde koşan Şişman abi bir balet kadar zarif hareketiyle kapanan kapının arasından geçmeyi başardı,anlaşılan Şişman ama hızlı olan abi, aynı zaman Şişman ama atikti de.Şişman abinin kapıdan geçmesinden feyz alan bendeniz de aynı zariflikle kapıdan geçebileceğimi düşünmemdendir ki hızımı düşürmenden Şişman abinin arkasından hemen hamlemi yaptım...

Tam kapıdan Şişman abinin ki gibi bir güzellikle geçiyordum ki,kapının kapanmasıyla,kapana yakalanmış bir fare gibi bende trenin kapısına yakalandım!Vucudumun kafa kısmının dahil olduğu yarısı içerde,diğer yarısı ise dışarda bir vaziyette kala kalmıştım,aksi gibi trende hareket etmeye başladı,şimdi bazılarınız sorucak kapının bu gibi durumlar da açılması gerekir,sen kapıya sıkışınca kapı açılmadı mı diye!Açılmadı ne yazıkki açılmadığı gibi tren tam yol da ilerliyordu,ben de tam anlamıyla "Yarım Erkek" vaziyette trenle birlikte hareket ilerliyordum.Tam işlerin bundan daha kötü olamayacağını düşündüğüm halimde olan gene oluyor ve işler daha da kötüleşiyordu...

Halimi görüp ,gülen bir adamın başlattığı sürü psikoloji tüm vagona yayıldı ve herkes adeta götüyle bana gülmeye başladı.Arkası bana dönük güzel kız kafasını neler olduğunu anlamak için çevirip benimle gözgöze geldiğinde o da vagonun geri kalanına katıldı ve gülmeye başlayarak zaten yeterince utanmış olan bünyeme bir darbede o vurdu.Vagon 7'den ,70'e bana gülüyor ve kimse yardım etmiyordu,ben ise yolculuğuma aynı çaresiz şeklimde devam ediyordum mecburen.Tamam düşününce gerçekten komik bir görüntü oluşturuyodum,metro kapısın da sıkışmış,yarısı içerde yarısı dışar da giden,sivilceli ve durumun getirdiği vaziyetten kıpkırmızı olmuş boncuk boncuk terleyen bir ergendim,o pozisyon da başka bir kişi görsem bende gülerdim,sizde gülerdiniz, ama bunlar işin iyice cılkını çıkardılar,her geçen saniye gülme şiddeti daha da artıyordu.Yardım bekleyen gözlerle çevreme bakıyordum,göz göze geldiğim tüm insanlar ,gülen ağızlarının yanın da gülen gözlerinide ekleyip bana bakıyordu!En son Şişman abiye baktım o da gülüyor ve yardım etmiyordu, oysa ki sen bendendin be abi,aynı yolun yolcusuyduk,aynı kapıdan geçmeye çalışmışdık,yaşanmışlıklarımız vardı ama nafile gülüyor,gülüyor ve gülüyordun tamam Şişman ama hızlı,Şişman ama atik olabilirsin, ama aynı zaman da Şişman ama kalpsiz,Şişman ama gaddarmışsın da...

Şişman abinin duyarsızlığından sonra artık yardım isteyen gözlerle bakmaktan vaz geçip kendi işimi kendim halletmeye karar verdim.Kapıyı bir zorladım olmadı,iki zorladım olmadı en sonun da Malkaçoğlu'nun Allahtan güç alıp Bizans hücrelerinin parmaklarını yamultmasından feyz alıp , bende "Allahım bana güç ver" edasıyla kapıyı tüm enerjimle zorlayarak açmayı başardım.Vagounun içinde artık vucudumun %100'üne sahiptim ama kahkahalar da %1'lik bir azalma bile olmamıştı,ben de bulunduğum noktadan en uzak noktaya kadar yürüdüm ve kafamı eğip bir köşede kıpkırmızı bir vaziyette ilk durağa gelmemizi bekledim...

Durağa geldik ve ben vagondan hemen indim o sırada geldiğimiz duraktan vagona binen diğer yolcular,vagonun içindekilerin neye güldüğünü anlamaya çalışıyolardı,toplasan 5 dakikayı ancak bulabilen yolculuğum kahkahaların da etkisiyle bana 5 yıl gibi gelmişti!Metro dan çıkıp dışarda yürümeye başladım ve kendi kendime yemin ettim,bundan sonra hiç bir yere geç kalmayacaktım!Kötü sayılabilecek bir olayın bana verdiği ders sayesinde o günden sonra hiç bir yere veya şeye geç kalmadım herşeyi zamanın da yapan düzenli bir insan oldum,teşekkürler beni sıkıştıran kapı,teşekkürler gülen vagon ve teşekkürler Şişman ama hızlı,Şişman ama atik abi!!!

NOT:Yalan lan hiç bir ders almadım, kendi kendime de öyle bir yemin etmedim, hala her yere ayı gibi geç alıyorum,hala düzensizim, zerre adamlık belirtim yok ehehe,allah belamı versin lan(gülüşmeler)!!!

2 yorum:

sinem dedi ki...

valla az bile gülmüşler, ben burda koptum, bi de orda olsam.. :D bundan sonra böle bişe olcaksa haber ver kaçırmayalım ;)

alengir dedi ki...

o günden beri ne zaman metronun içinde gülen birisi görsem,takip edip tenhada kıstırıyorum ve sonra...nıhahaha!!!