31 Aralık 2010 Cuma

2011



2010 kendi adıma finaliyle çok güzel bir yıl oldu,en azından 2009'u teke tekde yer.2010'a girerken 10 numara bir yıl olsun demiştik,2011'de 11 numaralı formasıyla Romario şahaneliğinde olsun.

2011'de

Fenerbahçe'nin son maçta şampiyon olabildiği

Sabri'nin orta yapabildiği

Galatasaray'ın 10 numaralı futbolcusunu kovmadığı

Volkan'ın kendi kontrolünde gol yemediği

Cenk,Hakan ve Rüştü'nün yan topu alabildiği

Yumurta atanın değilde yumurta atılanın hapise girdiği

Kızkadeşimin tişörtlerimi,babamın her birşeyimi giymediği

Eda Taşpınar'ın doğal yollarla bronzlaşabildiği

Lady Gaga'nın Kurban Bayramında fakire fukaraya et dağıttığı

Ak Parti tayfasının az bıyıktan vazgeçtiği

Arak dizilerin ekranda dönmediği

Cep telefonu reklamlarının azaldığı

Her isteyenin Barcelona gibi oynayabildiği

Yemekteyiz'in yarışmacı profilinde değişikliğe gittiği

Artık bir şeyleri kafasına takmayacak kızın harbiden bir şeyleri kafasına takmadığı

Arkadaş olarak gören kızların 10-11 halı saha maçı aldığı

Sadece seçimlerde değil her zaman kömür dağıtıldığı

Muhalefet partisinin oy kullanmayı becerdiği

15 dakikalığına Yılmaz Vural'ın Fenerbahçe,Hikmet Karaman'ın Galatasaray'ın başına geçtiği

Sergen'in sıkıntısının bittiği

Rıdvan'ın transfer edilen oyuncudan 50 tane bulamadığı

Çoluğun çocuğun dayak yeyip birde üstüne suçlu sayılmadığı

Aziz Yıldırım'ın her başarısızlıktan sonra Fenerbahçe'nin aldığı arazileri saymadığı

Az hayvanlı karikatür çizildiği

Şike yapanların cezasını çektiği

Terk edilenlerin artık terk edilmekten prim yapamadığı

Seneye görüşürüz espirisinin yadırganmadığı

Hipne basınının bunu da yazdığı

Serdar Ortaç,Demet Akalın ve türevlerinin yazın ortada gözükmediği

Arda'nın az seks yaptığı

Bloklar arası bağlantının sağlandığı

Hem gol hem penaltının olduğu bir yıl hayal ediyorum efendim,sağlıcakla kalın!

21 Aralık 2010 Salı

DÜNYA ŞAMPİYONU FENERBAHÇE ACIBADEM


Gurur manyağı yaptılar bizi sağ olsunlar.Namağlup Türkiye Şampiyonluğu,Kupa Şampiyonluğu,Şampiyonlar Ligi Finali derken şimdide Dünya Şampiyonu oldular,hemde set vermeden.Bu başarıda emeği geçen herkese teşekkürler,şimdi hedef geçen sene tek kaybettiğimizi yani Şampiyonlar Ligi'ni almak,inancı tam olmayan bizden değildir.Slında dillere fazlasıyla kazındı ama bir kez daha söyleyelim Armanın Gururu Sarı Melekler

FENERBAHÇE ACIBADEM: Skowrońska, Luibov, Fofao,Fürst,Osmokrovic, Eda

SOLLYS OSASCA: Carolina, silva Adenizia, Menezes Thaisa, Carvalho Jaqueline, Gonzaga Welissa, Pererira Natalia

SETLER:25-23, 25-22, 25-17

16 Aralık 2010 Perşembe

LUDWIG



Ludwig van Beethoven (16 Aralık 1770-26 Mart 1827)

11 Aralık 2010 Cumartesi

TRANSFORMERS:DARK OF THE MOON



Çok başarılı bulduğum ilk filmden sonra abartılan aksiyon dozajı ile gişede başarılı ama gönüllerde hüsran 2. film olan Revenge of the Fallen'nın ardından 1 Temmuz 2011'de vizyona girecek olan ve kendisinden çok şey beklenen serisin 3.filmi Transformers:Dark of the Moon'un ilk resmi fragmanı.Fragman filme dair pek bir ipucu vermiyor ama Michael Bay'in ismi gene bolca özel efektli sahneler vaat ediyor zaten.Şimdilik film hakkındaki en büyük gelişme Megan Fox'un seriden ayrılıp yerine daha önce hiç bir oyunculuk deneyimi olmayan Victoria Secret modellerinden Rosie Huntington-Whiteley'in Megan'dan boşalacak göze hoş gelen gacı rolünü oynayacak olması,bunun dışında usta oyuncu John Malkovich ve Grey's Anatomy'nin yıldızlarından Patrick Dempsey'ninde bu filmde rol alacak olmaları gözlerden kaçmıyor.Şimdilik gelişmeler bunlar,yeni fragmanı ve daha detaylı gelişmeleri burada şey yaparız,hani şey var ya işte o.

7 Aralık 2010 Salı

YAKINDA



Bir süredir blogu boşladım,lakin boşluyorsam sebebi var,nihayet düşlerimi süsleyen "iş"e kavuşmak üzereyim,tatlı bir stres var,yoğunlaşma problemi yaşıyorum ama yakında şahane kıvamında olaylar olacak,her şey tamama erdiğinde kısa bir süre sonra yeniden kaldığımız yerden yazmaya devam edeceğim,o zaman değin esen kalın efenim.

11 Kasım 2010 Perşembe

NAZMİİİİ



Daha önce Acı Kaybımız Paul reklamı ile adından söz ettiren Tuttur.com gene spektaküler bir işe imza atmış.Sütü Seven Kamyoncu ile internet femoneni haline gelen ekibe yaptırılan bu şahane video, Phantom Of The Opera ve özellikle Bohemian Rhapsody anlarında zirve yapıyor.İzledim büyük güldüm,sizde izleyin sizde büyük gülün hey!

5 Kasım 2010 Cuma

BARCELONA:61 - FENERBAHÇE:69/BARÇALADIK


Çok uzak değil,Beşiktaş 2001'de Barcelona'yı yendiğinde yapılan kelime oyunu "Barçaladık" şeklinde idi şu an için QTM lakabını hak eden Türk spor basınının yazdığı.Ne oldu biliyor musunuz yendik,kimi yendik biliyor musunuz Barcelona'yı,hangi Barcelona biliyor musunuz Euroleauge Şampiyonu,futbol terimiyle son Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Barcelona'yı yendik,hem de deplasmanda yendik,baya baya yendik ulan işte...

Tanjevic iyi bir insan vehayutta çok şahane bir teknik adam olabilir ama bu Fenerbahçe'de başarısız olduğu gerçeğini değiştirmez.Evet belki Fenerbahçe antrenörü olarak biri doğrudan diğeri perde arkasında son üç senede iki Şampiyonluğa imza atmış olabilir ama bu Tanjevic'in Fenerbahçe'de başarısız olduğu gerçeğini hala değiştirmiyor.Tanjevic başarısız oldu çünkü Fenerbahçe gibi bugün dünyanın en iyisi olan NBA organizasyonuna iki tane Türk oyuncu göndermiş bir takımı Avrupa arenası dediğimiz o platformda biraz kalburüstü takımlardan tarihi farklar yiyen kırılgan bir takıma dönüştümüştü.Oysaki biz çok değil 2 sene önce Euroleauge'de Çeyrek Final oynamış bir takımdık.Bir Yugoslav gitti bir diğeri geldi ve takımın çehresi kaybedilen önemli uzunlara rağmen tamamen değişti.O değişimin adı Neven Spahija idi,son ULEB Eurocup şampiyonu takımın hocası ünvanıyla geldiği Fenerbahçe'ye şu ana kadar büyük takımlığını hissettiren,Fenerbahçe'yi o kırılgan yapısından arındırıp bir Şampiyon gibi oynatan hoca bugün ki bu tarihi zaferin ve Euroleauge'de 3'te 3'ün mimarıdır kesinlikle...

Gittik,gördük ve yendik.Fenerbahçe ve Türk basketbolu adına çok önemli bir galibiyet,yeni kurulmuş sayılabilecek bir takım için savunmanın zaferi.Her yerinizden öpüyorum çocuklar,umarım ki bu güzel performans ve inanç sene sonuna değin sürsün.

29 Ekim 2010 Cuma

BURSASPOR:1-FENERBAHÇE:1



Futbol çevrelerinin beklediğinin aksine ligin geride kalan iki haftasında DM pozisyonunda oynayan Mehmet Topuz'un gene sağa çekildiği,Cristian'ın da orta sahada Emre'nin partneri yapıldığı bir dizilişle çıktı sahaya Fenerbahçe.Maç sonrası kafalarda ki soru Kazım'ın neden ilk 11 tercih edilmediği ya da Dia sağlam olsaydı Aykut Kocaman'ın son iki haftanın görünümünü tercih etmez miydi şeklinde ki ikisine de benim cevabım hayır,yani takım gene bugün ki gibi çıkardı sahaya.Özellikle geçen hafta derbinin ilk yarısını hatırlayın,orta sahayı kalabalık tutan ve önde press yapan rakibimizin oyunun ilk yarısına nasıl hakim olduğunu,ileriden geriye yeterince destek veremeyen Dia ve Stoch nedeniyle tüm yük Emre ve Topuz'a binen orta alan rakibimiz yorulana değin maçın ibresini Galatasaray'a döndürmüştü.Bugün bizden 6 puan önde olan ve lige namağlup devam eden şampiyonlukta ki rakiplerimden Bursaspor'un,hem de Niang,Dia ve Lugano'nun olmadığı bir Fenerbahçe'ye karşı orta sahayı ele geçirmesi demek mutlak mağlubiyet olacağından Mehmet Topuz ligin genelinede ki görüntüsüne dönerek hem orta sahayı hem de ileryi 3'ledi ki Mehmet Topuz,Cristian ve Emre 3'lüsün ileri alandaki presi Fenerbahçe'yi özellikle ilk yarım saatlik dilimde maçın hakimi konumuna getirdi.Bu hakimiyet manidardır 16. dakikada organize bir Fenerbahçe atağında Semih'in doğru zamanda doğru yerde bulunması ile Fenerbahçe golüne dönüştü.İlk yarı ikinci gol için gerekli pozisyonlarıda bulduk diyebilirim ama özellikle son 10 dakika maçın ilk yarım saatinde ne göbekten ne de kanatlardan gelebilen Bursaspor ceza sahası çevresinde kazandığı duran toplarla Fenerbahçe kalesinde baskı kurmaya başladı,maçın ilk yarısı bu baskıya rağmen 1-1 bitti.



İkinci yarı ile birlikte Bursaspor kaldığı yerden baskısına devam etti,orta üçlünün yorulması ile göbekten daha sık gelen Bursa,Yobo'nun tüm defansın açıklarını kapatmaktan topu defanstan çıkartacak zaman bulamaması nedeniye topu geriden almak zorunda kalan orta saha iyice defansa gömülünce oyunu kendi yarı alanında kabullenmek zorunda kalan bir Fenerbahçe görüldü .Bursa'nın baskın olduğu bölümde duran toptan klasik bir Bursaspor golü atması skoru eşitlesede,golden sonra ev sahibinin galibiyet golü adına saldırdığı dakikalar Volkan Şen'in sakatlığının etkisiyle gününde olmaması galibiyet hamlesini yapabilecek adamlardan bir diğeri Batalla'nın tempoya ayak uyduramaması skor tabelasındaki eşitliği bozmadı...Evet belki eşitlik bozulmadı ama maçın özellikle son 10 dakikası eşitliğin bozulmaması adeta bir mucizeydi.İki takımda maçı isteyen yapısından vazgeçmeyince orta sahasız bir son 10 dakika izledik.O anlarda kim ne oynuyordu,ne yapmaya çalışıyordu anlamak mümkün değil ama özellikle Sercan'ın son vuruş konusundaki yetersizliği Bursa adına iki karşı karşıyaya mal oldu,Fenerbahçe'nin genelide Sercan'a ayak uydurunca maç 1-1'lik eşitlikle bitti.

Son 10 dakikası hariç iki takım adınada çok kaliteli orta saha mücadelesinin yaşandığı bir maç oldu Bursaspor-Fenerbahçe maçı.Fenerbahçe cephesi önemli eksiklerine rağmen 1 puan aldı,2 puan çıkarttı ya da 3 puan kaçırdı işte o denli dengesiz bir maçtı.Aykut Kocaman 4. hedef maçında da 3 puanla tanışamadı ama önümüzde ki 7 haftanın görece daha kolay olması Fenerbahçe adına avantaja dönüşebilir.Fenerbahçe'de Emre açık ara maçın adamıydı,Alex ve Yobo günün iyileri,her ikiye birde alanın kaybedne Bilica,kendiyle cebelleşen adam Caner ve formsuz Gökhan Gönül maçın kötüleriydi.Stoch ve Mehmet Topuz günün idare edenleri.Bursa tarafında Ömer Erdoğan,Turgay Bahadır ve son vuruşları hariç Sercan Bursa'nın en iyileriydi.

Fenerbahçe ve Aykut Kocaman'ın geleceği hakkında hem karamsarlığa kapılmak hem de umutlanmak için bir çok etken var,şimdilik zamanın olası etkenleri devreye sokmasını bekleyip,sonucun pozitif olmasınu ummaktan başka yapacak bir şey yok.

NOT:Bu yazı maçın geneli hakkında yüzeysel bir değerlendirmedir,takdir edersiniz ki maçın heyecan dozajı insanda taktiğe,şablona girecek enerji bırakmıyor.

WARHOL-JACKSON

AL KIRDIN KIRDIN



Yaklaşık 3 saat önce izledim,halen gülmekteyim ve bu kadar komik bir şeyi sadece Twitter'dan paylaşmaya gönlüm el vermedi,istedim ki herkes izlesin,istedim ki gönüller şenlensin,bütün dünya buna bir inansa...komik ulan işte,izleyin.

28 Ekim 2010 Perşembe

1602,PLANET HULK,SECRET WARS,STRANGERS IN PARADISE

Son zamanlarda yükselen çizgi roman akımıyla birlikte yeniden çıkışa geçen Gerekli Şeyler yayıncılık güzel işlere imza atmaya devam ediyor.Geçtiğimiz sene Watchmen,Wolverine Orijin,Wolverine Klasik,Joker gibi önemli eserleri okuyucu ile buluşturan Gerekli Şeyler bu hafta sonu 29.'su düzenlenecek Tüyap Kitap Fuarı'na uzun zamandır beklenen çizgi romanları ile giriyor,işte onlardan merakla beklediğim bazıları:




PLANET HULK:Yazar/Yönetmen(Robot Stories) Greg Pak'ın yazdığı Carlo Pagulayan'ın çizdiği,Landron'un muhteşem kapaklarını resmettiği Planet Hulk,öfke kontrolünü bir türlü öğrenemeyen Hulk'un Dünya'ya daha fazla zarar vermesini önlemek amacıyla bir grup süper kahraman tarafından uzaya sürgün gönderilmesini konu ediyor.Uzay ortamında çeşitli kahpeliklerle karşılaşan kahramanımız Spartacüs misali birde Gladtatör olmasın mı ve daha neler neler,bir takım hadiseler,animasyonuda çekilen bir aksiyon patlaması,alın okuyun.Evet.



SECRET WARS:5 Eisner ödüllü ünlü Amerikan yazar Brain Michael Bendis'in yazdığı,İtalyan çizer Gabrielle Dell'Otto'nun yazıya can veren çizgileriyle resimlediği Secret Wars içlerinde Spider-Man,Woverine,Captain America,Black Widow,Daredevil,Luke Cage'in olduğu New Avengers'ın Nick Fury önderliğinde Amerikan hükümetinden gizli olarak ilk kez bir araya gelme sebeplerine yok açan öyküyü anlatıyor,kısacası okunası.



STRANGER IN PARADISE:Bir Grafik Roman Strangers in Paradise.Kahramanımız Katchoo'nun,Francine ve David ile içinde bulunduğu aşk üçgeninin anlatıldığı 6 ciltlik bu roman hakkında için Neil Gaiman şu açıklamayı yapmış:"Aşk,seks ve ilişkiler hakkında çoğu insanın bilmediği şeyler bir kitabı doldurabilir.Strangers in Paradise işte o kitap".Terry Moore'un hem yazıp hem de çizdiği Eisner ödüllü Strangers in Paradise biraz manita işine benziyor ama hangimiz bir manita değiliz ki sorarım size.



1602:En merak ettiğim romanı en sona sakladım.Merak ediyorum çünkü konusu ilginç;merak ediyorum çünkü Andy Kubert çizmiş;merak ediyorum çünkü Neil Gaiman yazmış...Ee Neil Gaiman yazmış daha ne olsun,aslında burda yazıyı noktalamak lazım ama ben genede kısaca ilginç olarak addettiğim konusundan bahsetmek istiyorum:Kahramanalar Orta Çağ'da yaşasalardı ne olur sorusundan yola çıkan roman 1602 İngiltere'sinde kendi kimlikleri ile bulunan kahramanları anlatıyor.

Çizgi romanlar bunlar alın okuyun efendim,önümüzde ki günlerde Hoz Comics'tede güzel gelişmeler olacak onlarıda burada paylaşırız.

22 Ekim 2010 Cuma

JAWS - SPIELBERG




Aç karnına yeme.

19 Ekim 2010 Salı

KONYASPOR:1-FENERBAHÇE:4



Dün akşam Alex'i çıkarınca oynanan futbolun Modern olduğunu addedenlerin istediği bir Fenerbahçe vardı sahada ama diziliş 4-3-3 değil gene 4-2-3-1 idi,Alex'li 4-2-3-1 çağ dışı,Alex'siz Modern futbol.4-2-3-1'in şimdinin trend dizilişi olması ve bu konuyu bir kenara ayıralım zira kendisi başlı başına başka bir maceranın konusu...

Maç kadroları verildiğinde açıkçası Niang-Dia-Stoch üçlüsünün nihayet birlikte oynayabileceği bir Fenebahçe'den çok 4-3-3 oynayabilme ihtimali olan Fenerbahçe beni heyecanlandırmıştı lakin maç başladığı zaman Özer'i yanılmıyorsan deplasmanda ki Sherrif maçından sonra ilk kez Alex'in pozisyonunda görünce dinen heyecanı Fenerbahçe'nin ileri üçlüsüne yönlendirdik.Eğer birisi bana Derbi öncesi şu ligde ki hangi takımla oynamamak isterdin diye bir soru sorsa şüphesiz ki cevabım Konyaspor başka bir deyişle Ziya Doğan ile oynamamak yönünde olurdu.Futbol aklı 90'larda kalmış Ziya hocanın 10 adam topun gerisinde bekleyerek rakibini sertlik,sertlik,sertlik ile sindirip aradan bir,iki gol sıkıştırmak üzerine kurulu anlayışının olası bir sakatlık ihtimali yüzünden bir Ziya Doğan takımı ile oynamaktan çekiniyordum ki çekincelerimi başta Burak Karaduman adlı hardcore'a gönül vermiş hissiz adam olmak üzere Emre Toraman ve benzeri oyuncuların oluşturduğu Bir Kaç Kötü Adam ,Emre'yi tekme içinde bıraktı,Niang'ın forma bedenini Large'dan X-Large'a çıkarttı,Dia'yı çimle aynı renge dönüştürdü Abdullah Yılmaz isimli kifayetsizde buna seyirci olunca kaçınılmaz gerçekleşti ve Özer'in ayağı kırıldı.Özer'in oyundan çıkması ile oyuna giren Semih Niang'ın forvette ki partnerliğinden çok arkasında besleyici rolü oynadı.Mehmet Topuz'un DM'de ki kusursuz oyunu ile göbekten rahatlıkla ileri çıkan Emre'nin deliciliği ile kazanılan gol Fenerbahçe'yi 1-0 öne geçirsede Konyaspor Gökhan Gönül'ün yerini kaybetmesi dolayısıyla güzel bir gol atarak skoru 1-1'e getirdi.Ardından özlenen kanat oyunu varyasyonları gelmeye başladı Fenerbahçe adına,Dia uzak forvette delici oyunuyla Semih'e çok güzel bir pas çıkartarak durumun 2-1 olmasında büyük pay sahibi idi,öte yandan göbekten gelinen toplarda çok iyi duvar olan ve ikiye birler yapan Semih'de Stoch'un attığı gol ile maçın 3-1'e gelmesinde pay sahibi idi.İkinci yarı atılan Lugano golü sadece skoru 4-1'e getirdi,bu dakikadan sonra yeterli skoru yakalayan Fenerbahçe pas yaparak maçı bitirmeyi başardı ve derbi öncesi Şampiyonluk yolundaki 4 rakipten 3'ünün puan kaybettiği bir haftada çok önemli bir 3 puan kazandı.

Takımda Emre attığı güzel ve yaptığı asist ile,keza Semih gene Emre gibi bir gol bir asistlik oyunu,Dia Konyaspor defansını yıpratan koşuları ve asisti ile maçın adamlığı hususunda öne çıkan isimler olsada Mehmet Topuz hem Emre'yi ileri çıkartan hem de defansı rahatlatan oyunu ile maçın adamlığını fazlasıyla hak ediyor.

Haftaya Mehmet Topuz'un gene orta sahaya çekildiği bir Fenerbahçe umuyorum Galatasaray karşısında ve açıkçası sanılandan çok daha zor bir maç olacağını tahmine ediyorum,önümüzdeki günlerin maçın kaderine etkisi fazlasıyla olacaktır dikkatle izlemek lazım.

17 Ekim 2010 Pazar

BATİGOL



Ne güzel abimizdin sen Batistuta.



NOT:İzleyemeyenler için link http://www.youtube.com/watch?v=2tJQmVsSscE&feature=player_embedded

16 Ekim 2010 Cumartesi

MONSTERS



by John Kenn

THE ROLLING STONE INTERWIEW:JOHN LENNON






John Lennon'un 70.Doğum Günü şerefine blogda John Lennon haftası ilan etmiştim,bu bağlamda Lennon'un Rolling Stone'un 1968 tarihli sayısına verdiği röportajı paylaşıyorum.Röportajı okumak için üzerilerine tıklamanız gerektiğini söylemiyorum zira siz akıllı insanlarsınız.4 sayfa olduğu için çevirmeye üşendim,ben çeviririm diyen bir babayiğit varsa Türkçe'sinide yayımlarız,o zamana kadar keyifli okumalar.

13 Ekim 2010 Çarşamba

MARADONA KİLİSESİ



Maradona Maradona,kurban olam yaradana!

10 Ekim 2010 Pazar

CHE-2



9 Ekim 1967,Ernesto Che Guevara'nın katledildiği gün.

9 Ekim 2010 Cumartesi

MADDE BAĞIMLISI - 7



# 1 yıl 3 aylık bir aradan sonra yeni bir Madde Bağımlısı yazıyorum,vatana millete hayırlı olsun.

# Tabi ki Madde Bağımlısı'nı John Lennon'un 70. Doğum Günü ile açacağız,nice mutlu yıllara güzel adam,sen hiç ölmedin(naiflikse naiflik).

# Ayrıca Jonh Lennon'un 70. doğum yılına özel bu haftayı blogda John Lennon Haftası ilan ediyorum,hergün bir resim bir bişey yayımla kararı aldım,hadi hayırlısı.

# Şimdi gelelim neden 1 yıldan fazla bir süreç blogun göz bebeği(bana göre) Madde Bağımlısı'nı boşladığıma:Tamamen Twitter'ın bok yemesi efenim benim bir suçum yok.Tüm enerjimi alıyor lavuk ki,zaten tembel bir insansanız benim gibi işte böyle 1 senelik bir boşluk yaratıyor.Bir insan 140 karakter ile ne kadar saçmalayabilir görmek istiyorsanız burdan beklerim efendim,gelin konuğum olun beraber saçmalayalım.



# Benim gibi bir House M.D bağımlısı iseniz House başkanın 7. sezonunun başladığını bilirsiniz,başlamak ama ne başlamak.6. sezonun başlangıcı olan 90 dakikalık One Flew Over the Cuckoo's Nest göndermeli bölümden sonra en sevdiğim sezon açılışı oldu ki zaten 6. sezon finali "Hassktir,hasstirk" edasıyla bitmişti ve bu yeni başlayan sezon ile kaldığı yerden erkeklere özgü "Hassskt"ler kaldığı yerden devam ediyor.Karakter dizilerinin en güzel yanı karaktere duyduğunuz aşırı empati,karakterle üzülüp karakterle sevinirsiniz,yeri gelir karakter yerine ağlarsınız o derece,işte o nedendir ki House'un bu sezon ki durumuna hem çok seviniyorum hem de her saniye başı içimden "Bunuda berbat etme,bunuda berbat etme" diyerek izliyorum ki diziyi izleyenler ne demek istediğimi anlaycaklar(spoilersız yazdım yoksa sen ne sandın).




# Resimde ki ablanın bu fotografı nicedir bende mevcut idi kim olduğunu geçtiğimiz günlerde yayına giren Armani parfüm reklamı ile öğrendim.Adı Emily DiDonato(Google it),İtalyan(ki İtalyan kısmını tahmin edebildim) ve İrlanda(bu süpriz oldu) kırması Amerikan vatandaşı ve kendisi 1991,yazıyla bin dokuz yüz doksan bir doğumlu.Vay nisteelroy vay!

# "Beni sevmeye mecbursun,sana üç gün muhlet"(Murat Soydan,Türkan Şoray'a gider yaparken,Zulüm filminden)

# Magarada doğduğum için utanıyorum(Kaptan Mağara Adamı)

Hastayım İkilemesi:

# Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor,rastayım bunu kimse bilmiyor(Bob Marley)

Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor,Marstayım bunu kimse bilmiyor(Marslı Marvin)

# Facebook'da kapatılmak üzereymiş:

ABDULLAH GÜL:Sansür yok Neo,sansür yok!
NEO:Nereye yok mına koyim,Matrix'e giremiyorum lan,Sivas 2.Asliye Hukuk mahkemesi engellemiş!

# Almanya maçından sonra Hiddink'in hocalığını tartışanlara laflar hazırladım...

# "Ben Kripton'un reisi Süpermen'im...Sen benim oğlum Süpermenlerin sonuncusu Süpermen'sin...Ne kadar kudretli,kuvvetli ve faziletli olduğunu sana söyliyeceğim:Hz Süleyman'ın zekası,Herkül'ün kuvveti,Atlas'ın tahammülü,Zeus'un selameti,Aşil'in cesareti,Merkür'ün sürati bunlar senin vasıfların ama onları kötü yollarda kullanırsan Kripton'un bütün laneti üzerine yağar..."(Türk Süpermen Süpermen Dönüyor filminden)

# Süperman demişken yeni Süpermen filminin yönetmeni belli.Zack Synder'in yöneteceği filmin senaristleri ise Christopher Nolan ve David S. Goyer ki harbiden süper olmaya geliyor Süperman.Bu konu hakkında daha geniş bildi almak için gözünüz kardeş site Kahramanlar Sinemada'da olsun.

# Öte yandan yeni 3 boyutlu Spiderman filminin kadrosu yavaş yavaş belirmeye başladı.500 Days of Summer'dan tanıdığımız Marc Webb'in çekeceği filmde Örümcek AdamAndrew Garfield oynayacak.Süpriz sayılacak gelişme ise Mary Jane'i oynaması beklenen Emma Stone'a Gwen Stacy rolünün verilmiş olması.Bu konu hakkında da geniş bilgi için adres aynı.

# Türk çizgi roman yayımcılığında da güzel gelişmeler oluyor,bunlardan bazılarını önümüzde ki günlerde burada yazacağım ama en son bomba gelişme efsanevi çizgi roman dergisi HEAVY METAL'in Türkiye'de yayımlanacağı,detayları netleştiği zaman aktarırım.

# Yeni ve son(iki filme ayrılmış biçimde) Harry Potter filminin vizyona girmesine 1 ay gibi bir süre kaldı,Harry Potter galasının Türkiye'de yapılmasını isteyen fanlar http://www.hp7trgala.com/site/ diye bir site açmış,arzu ederseniz girip destek olabilirsiniz.



# Geçenlerde can sıkıntısından okuyacak bir şey bulmak için rafları karıştırırken daha önce hiç okumadığım Kafka'nın Dönüşüm romanını buldum.Romanı okumaya başlamadan önce çok ilginç bilgilerle karşılaştım.Kitabın çevirmeni Tezer Özlü'nün yazdığı Önsöz'de 1984 basımı Can Yayınları'ndan çıkan bu çevirisinin Türkiye'de orjinal adı Die Verwandlung olan kitabın ilk kez DÖNÜŞÜM adı ile basıldığını okudum.İşte daha önce 3 çevirmen(Vedat Günyol,Arif Gelen,Kamuran Şipal) tarafından Değişim adı ile basılan romanın neden Dönüşüm adı ile yayımlanması gerektiğini belirten o yazıdan bir paragraf:

"Kafka'nın Die Verwandlung başlıklı anlatısı,bizde hep "Değişim" adıyla çevrildi ve öyle bilindi.Oysa Almanca'da Die Verwandlung,bir değişimden çok daha köktenci bir olguyu,tümüyle değişip başkalaşmayı dile getiren bir sözcüktür;burada gerçekleşen değişim değil,ama bir dönüşüm'dür,anlatıda Gregor Samsa,insanlıktan çıkıp bir böceğe dönüşür.Bu nedenle,yeni çeviride yapıtın özgün adı olan Dönüşüm'ü kullanmayı yeğledik."(Tezer Özlü-1984)

Gene aynı kitapta Kafka'nın kitabın kapağı için yayınevine endişelerini bildidiği bir mektubu var onu da ilginç buldum.

Kafka'dan Kurt Wolff Yayınevi'ne

Son mektubunuzda bana,Ottomar Starke'nin(Kapağı çizecek olan sanatçı) Dönüşüm için bir kapak resmi hazırlayacağını yazmışsınız.Bunu okuyunca küçük,ama sanatçıyı "Napoleon*"dan tanıdığım kadarıyla,herhalde çok gereksiz bir korku uyandı içimde.Yani Starke gerçekten bir kitap resimleyicisi olduğundan,doğrudan böceğin resmini yapmaya kalkışabilir gibi geldi bana.Sakın yapmasın böyle bir şey,lütfen!Niyetim,böylece onun yetki alanını kısıtlamak değil,öyküyü doğal olarak daha iyi bildiğimiçin,kendisinden yalnızca bir ricada bulunuyorum.Böceğin resmi yapılamaz.Dahası,uzaktan bile gösterilemez.Böyle bir niyet yoksa eğer,o zaman isteğimde gülünç kaçıyorsa - daha iyi.Ricamı ilertir ve desteklerseniz,size çok müteşekkür kalırım.Resimleme için benim önerilerde bulunmama izin verilseydi eğere,o zaman anneyi,babayı ve Müdür Bey'i kapalı kapının önünde gösteren,veya daha da iyisi,anneyi,babayı ve kızkardeşi aydınlık odada,yandaki karanlık odaya açılan kapıyı da açık dururken gösteren sahneleri seçerdim.(Prag,25 Ekim 1915)

* "Napeleon" Carl Sternheim'in 1915'de Leipzig'de yayımlanan öyküsü.

# Evet sonuş itibarıyla bu mektup neticesinde Ottomar Starke'nin Dönüşüm için çizdiği kapak yukarıdaki resimdir.

# Genç kadın yüzünü buruşturdu,rahatsızlığı her mimiğine acı bir iz gibi yansırken Genç Adam kendisine yaklaştı...

GENÇ KADIN:Immh

GENÇ ADAM:Neniz var Küçük Hanım?

GENÇ KADIN:1.5 Adana,1 şalgam,1 künefe.

GENÇ ADAM:1.5 Adana,1 şalgam mır mır...Borcunuz 12.5,düz 12 lira ablacım.Gene bekleriz.

# Benden şimdilik bu kadar,bir götlük olmazsa bu sefer 1 seneden daha yakın bir vakitte görüşürüz,çüzz(valla lan)

LENNON

8 Ekim 2010 Cuma

RAKİBİMİZİ TANIYALIM

Mesela küçüklüklerinden başlayalım:

MESUT



PODOLSKİ



SCHWEINSTEIGER



MARİN



MÜLLER









LAHM







KLOSE





WINTER IS COMING



Geliyor değil geldi hatta,arada Sonbahar'ı es geçti olan depresifliğin ekmeğini yiyenlere oldu şimdi onlar düşünsün.Bu arada son 1000 yılın en soğuk kışı olacak diyorlar ki normaldir çünkü öyle bir tarihte yaşıyoruz ki yuvarlak rakamı duyan geliyor bknz:100 yıl sıcakları 1000 yıl soğukları...Bu soğuklarda sizlere verebileceğim en güzel tavsiye:Şekilcilik hiçbir şeydir,içlik herşey!

6 Ekim 2010 Çarşamba

MANGA'YI KEŞFET



2010 Türkiye'de Japon Yılı kapsamında ülkemizde şahane tadında sanatsal gelişmeler yaşanıyor ki bunlardan biri geçenlerde blogda bahsettiğim Anime Gösterimi'ydi,henüz 2 gün önce Anime Gösterimi'ne veda etmişken bir güzel haber bu sefer İstanbul Modern'den geldi.Manga'yı Keşfet başlıklı bir manga sergisi açan İstanbul Modern'de ustaların orjinal eskizlerinden,bir manganın oluşum aşamasına kadar çeşitli gösterimler sunulacakmış,hani ilk sergiyi kaçırdın diyelim ama bunuda kaçırırsan daha da gelme Davos'a!



BASIN BİLDİRİSİ:


5 Ekim 2010 - 17 Ekim 2010

İstanbul Modern, “2010 Türkiye’de Japon Yılı” etkinlikleri kapsamında, Japon kültürünün farklı yüzlerinin ve manga sanatından örneklerin sunulduğu Manga’yı Keşfet!: SHONENJUMP Dünyası sergisine ev sahipliği yapıyor.

5 – 17 Ekim 2010
tarihleri arasında müzenin alt katında yer alacak sergiyle İstanbul Modern, Türkiye ve Japonya dostluğunun 120.yılında, kısa süreli sergilerini dünyada milyonlarca hayranı olan Japon mangasını genç kuşaklara tanıtarak sürdürüyor.

Japonya’nın en büyük yayın kuruluşlarından olan Shueisha Inc.’in katkılarıyla düzenlenen sergi, ülkede gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiş büyük bir kültürel fenomen olan ve dünya çapında giderek yaygınlaşan çizgi roman sanatı mangayı kapsamlı biçimde tanıtıyor. Proje yöneticiliğini Türkiye’de Lora Sarıaslan Japonya’dan ise Yu Omura yapıyor.

Japonların geleneksel rulo resimleri gibi sanat formlarıyla aynı üslubu taşıyan özgün bir tür olan manga bugün Japonya’daki yeni yayınların büyük bölümünü oluşturuyor. Manga, kültürel bir fenomen olmanın yanı sıra, Japonya’nın uzun ve özgün sanat ve yayıncılık tarihi hakkında önemli ipuçları da veriyor.

Yetişkinlere ve çocuklara yönelik olarak yayınlanan mangalar okuyucuları aksiyon, macera, komedi, dram, fantazi, aşk ve bilim kurgu dünyasına taşıyor. Manga’yı Keşfet!: SHONENJUMP Dünyası sergisinde bir manga eserinin yaratım aşamaları, ilk çizimden yayına uzanan yolculuğu, orijinal eskizler, manga yaratım sürecini manga ustalarının ağzından dile getiren bir belgesel, çizimler ve enstalasyonlarla sunuluyor. Japonya’da “manga sanatçısı” anlamına gelen mangakaların dünyasını da gözler önüne serecek bu sergide, izleyiciler manga kitapları, manga karakterleri üzerine kurulu oyunlar, VOMIC (sesli çizgi roman) ve animasyon gösterilerinin yanısıra düzenlenen yaratıcı atölyeler ve manga editörleriyle söyleşilerle bu renkli dünyayı keşfetme olanağı buluyor.

Sergide, karakterlerin büyük boy maketleri, izleyiciyi içine katan bilgisayar oyunu, özellikle gençlerin önünde fotoğraf çektirebileceği manga karakterlerinden oluşan görseller, ses ve çizgi filmi bir araya getiren VOMIC’ler, SHONENJUMP’ın Japon popüler kültürünü yansıtan ve aynı zamanda etkileyen mangalarının krolonojisi, manga yaratım sürecinde kullanılan malzemeler, monochrome çizimlerin yanı sıra, yıllar boyunca basılmış mangaları okuyabilecekleri ve aynı zamanda Japon kültürü hakkında da bilgi alabilecekleri mekânlar bulunuyor.

Ziyaretçiler sergide, Türkiye’de daha önce hiç basılmamış mangaları okuyabilecek ve değişik ülkelerde manganın nasıl sunulduğu, İngiltere’den Japonya’ya 16 farklı ülkede yayınlanmış mangalarda görebilecek. Sergide Dragon Ball’un yaratıcısı Akira Toriyama’nın (d. 5 Nisan 1955) çizimleri ve ondan etkilendiğini belirten, One Piece mangasının yaratıcısı Eiichiro Oda’nın (d. 1 Ocak 1975) orijinal çizimleri de yer alıyor.



Sergi etkinlikleri

5 Ekim’de saat 18.30’da sinema salonunda SHONENJUMP Baş Editörü Sasaki Hisashi ile serginin proje lideri ve İstanbul Modern Küratörü Lora Sarıaslan bir söyleşi gerçekleştirecek. "JIGOKU SENSEI NUBE" serisinin editörlüğünü üstlenen ve "Rurouni Kenshin" serisinin popülaritesinde önemli bir payı bulunan Sasaki, etkinlikte manga yaratım sürecini ve kendi deneyimlerini anlatacak, izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.

• İstanbul Modern Sinema, 5-17 Ekim tarihleri arasında, ‘Manga’yı Keşfet!’ sergisine paralel olarak üç büyük manga kahramanının ekrandaki maceralarından bir seçki sunuyor. Naruto, One Piece ve Dragon Ball’un her biri 30 dakikalık televizyon dizilerinden üç bölümlük bu program manga meraklılarını bekliyor.

• İstanbul Modern, 5–17 Ekim 2010 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Manga’yı Keşfet!: SHONENJUMP Dünyası sergisine paralel olarak çocuklar ve gençler için bir eğitim programı düzenliyor. Manga yayınevi Shueisha Inc. ile birlikte tasarlanan bu eğitim programında katılımcılar kendi manga dergilerini yaratıyor.


İstanbul Modern Sinema’da Manga Filmleri

Program İstanbul Modern Sinema’da 5 Ekim Salı, 6 Ekim Çarşamba, 12 Ekim Salı ve 13 Ekim Çarşamba saat 12.00, 13.30, 15.00 ve 16.30’da, 7 Ekim Perşembe,8 Ekim Cuma, 9 Ekim Cumartesi ve 10 Ekim Pazar saat 12.00’de, 15 Ekim Cuma saat 13.30, 15.00, 16 Ekim Cumartesi ve 17 Ekim Pazar ise saat 12.00, 13.30’da gösterime sunulacak.

• NARUTO
Yaratıcısı: Masashi Kishimoto

Bir başka dünyada en büyük güç ninjalardır ve dünyanın en sinsi ninjası Konohagakure köyünde yaşamıştır. Ama on iki yıl önce Konohagakure’ye korkunç bir saldırı olur ve Dokuz Kuyruklu Tilki canavarı, köyün şampiyonu Hokage’yi öldürür. Hokage ölmeden önce tilkinin ruhunu masum bir çocuğun, Naruto Uzumaki’nin bedenine hapseder. Bugün, köye artık barış hâkimdir. Yaramaz Naruto Uzumaki ise Ninja Akademisi’nden mezun olmak için uğraşmaktadır. Amacı bir sonraki Hokage olmaktır. Ama içinde korkunç bir gücün gizlendiğinden ne kendisi, ne de sınıf arkadaşları haberdardır.

• ONE PIECE
Yaratıcısı: Eiichiro Oda

Monkey D. Luffy’nin en büyük çocukluk hayali Korsanların Kralı olmaktır. Ama kazara lastik gibi esneme yeteneğini kazandığında hayatı değişir. Bunun için büyük bir bedel de ödemiştir: bir daha asla yüzemeyecektir. Luffy, korsan olmak isteyen bir grupla birlikte, dünyanın en büyük hazinesi olduğu söylenen ‘One Piece’in peşine düşer.




• DRAGON BALL
Yaratıcısı: Akira Toriyama

Dragon Ball, Goku adında maymun kuyruklu bir çocuk hakkındadır (Bu, Çin’in klasik “Maymun Kral” efsanesine güncel bir göndermedir). Goku’nun sakin hayatı, yedi ejder topunu toplamaya çalışan Bulma adlı bir kızla tanışmasıyla değiştir. Bulma topların hepsini topladığında çok güçlü bir ejder belirecek ve onun bir dileğini yerine getirecektir. Ama değerli küreler dünyanın her yanına dağılmıştır ve Bulma’nın bu güçlü çocuğun yardımına ihtiyacı vardır.

Manga Eğitim Sergisi: “Manganı Yarat”

Müzenin eğitim odasında çocuklara ve gençlere özel hazırlanan Manga Eğitim Sergisi’nde manganın büyülü dünyası, usta manga yaratıcısı Eiichiro Oda ile gerçekleştirilen röportajın videosu ve manga yaratım süreçlerini aşamalı olarak anlatan grafik tasarımlar bir araya geliyor. Katılımcılar bu eğitim sergisinde ilk olarak manga üretim sürecinin aşamalarını izliyor, ardından kendi mangalarını yaratmaya başlıyorlar. Program 5-17 Ekim 2010 tarihleri arasında hafta içi ve hafta sonu her gün 10.00-11.30, 13.00-14.30, 15.00-16.30 saatleri arasında, 7-12 ve 13-17 olmak üzere iki farklı yaş grubu için düzenleniyor.

• 7-12 Yaş Grubu
Çocuklar bu eğitim sergisinde kendilerine dağıtılan çalışma kâğıtlarını boyayarak, iki manga ile tanışıyor: Masaşi Kişimoto tarafından yaratılan NARUTO ve Eiichiro Oda tarafından yaratılan ONE PIECE. Japonya’da “manga sanatçısı” anlamına gelen mangakaların eğitimlerinde kullandıkları özel çalışma kâğıtları, çocukların ellerinde kendi yorumlarını kattıkları NARUTO ve ONE PIECE sayılarına dönüşüyor. Çocuklar bu kâğıtlardaki çizimleri renklendiriyor, konuşma balonlarını sözcüklerle dolduruyor. Ardından tamamladıkları sayfaları bir araya getirerek NARUTO ve ONE PIECE özel sayıları oluşturuyorlar.

Program hafta içi okul grupları için 10.00-11.30, 13.00-14.30, 15.00-16.30 saatlerinde, hafta sonu çocuklar için 8 Ekim, 9 Ekim, 15 Ekim ve 16 Ekim tarihlerinde 10.00-11.30; 13.00-14.30 saatlerinde gerçekleştirilecek.

• 13-17 Yaş Grubu

Gençler bu eğitim sergisinde bir manga yaratmanın incelikleriyle tanışacak. Manga yaratım sürecine dair örnekleri inceledikten sonra, karakterler yaratacak, hikâyeler oluşturacak, taslaklar hazırlayacak, çizimler yapacak, arka planları oluşturacak, konuşma balonlarını dolduracak ve gölgelendirmelerle kendi mangalarını yaratacaklar.

Program hafta içi okul grupları için 10.00-11.30, 13.00-14.30, 15.00-16.30 saatlerinde, hafta sonu çocuklar için 8 Ekim, 9 Ekim, 15 Ekim ve 16 Ekim tarihlerinde 15.00-16.30 saatlerinde gerçekleştirilecek.

28 Eylül 2010 Salı

KASIMPAŞA:2-FENERBAHÇE:6


Nasıldı o cümle,"Sen karardıkça biz aydınlanıyoruz" galiba böyleydi.Niang'ın Fenerbahçe'ye transfer olduğu zaman sanırım birisinin twitter hesabında görmüştüm,tam da emin değilim ama bu minvalde bir cümleydi,ve dün ki maçta cümle kendisini doğrulayarak bir üst aşamaya geçti,Niang,Dia ve hatta Yobo'nun performanslarını görünce "Siz karardıkça biz aydınlanıyoruz" demek daha doğru olur.Lakin saydığım oyuncuların ışıldayan performansları,orta sahada ki boşluğu ve defansın halini gözardı etmeye yetmiyor...

Yılmaz Vural bu ligin kadrolu elemanlarının kalbur üstü şeklinde tarif edebileceğimiz teknik adamlarından.Şovmen kişiliği hocalığını bastırsada zaman zaman takımlarına oynattığı güzel futbol ile adından söz ettiren bir teknik direktör olmuştur.Evet Yılmaz Vural şovu sever ve en büyük şovunu her zaman Fenerbahçe'ye saklamıştır lakin Yılmaz hoca ve Kasımpaşa'nın içinde bulunduğu durum ortamı Yılmaz Vural için gazetelerin ön sayfalarına adının büyük puntolarla yazılacağı o günlerden biri olmaktan çıkarmış,alınacak galibiyeti Kasımpaşa için zorunluluk haline getirmiştir.Geçen senede çok gol yiyen ve gol atan bir takımdı Kasımpaşa ama geçen sene Moritz,Murat Erdoğan,Koray gibi oyunu tutabilen oyunculara sahipti,bu sene başında gönderilen oyuncular ile bozulan iskelet 4-1-3-2'yi kaldıramayınca ortaya 5 forvetli salt hücumu düşünen lakin takım savunması ve orta sahası facia,garabet bir takım çıkarmış.Dün Halil-Hüseyin-Şahin ortaklığıyla muazzam bir gol bulup öne geçtiler,kim bilir Ersen'in saçma penaltısı olmasa belki maçta daha fazla tutunabilirlerdi de ama varsayımlar bile Kasımpaşa'nın gol yiyeceği gerçeğini değiştirmez.

Öte yandan Fenerbahçe'ye baktığımızda orta saha ve defans anlamında Kasımpaşa'dan çokta farklı şeyler söyleyemiyoruz.Alex'li 4-2-3-1'in sağ kanatta hem ileriyi hem de orta sahayı desteklemesi nedeniyle gerekli kıldığı Mehmet Topuz'un varlığı ile Stoch ve Dia'dan birisini tercih etmek zorunda kalan Aykut Kocaman,geçen haftaki performansından memnun olsa gerek Dia'yı tercih etmişti ki Dia'nın Aykut'un tercihini boşa çıkarmadığı aşikar.Dün gece Dia ve Niang ne kadar iyi ise aynı derece kötü bir Bilica vardı sahada,topa temas ettiği her an futbola ihanet gibiydi.Yenilen ilk ve ikinci golde direk hatalıydı Kasımpaşa'nın her atağında acizdi.Geçen hafta solda stoper bek gibi takılan Santos bu hafta geçen haftanın acısını çıkartırcasına ileride kalınca zaten rezil olan Bilica iyice bitti.Orta sahada ise bir başka facia Selçuk vardı.Kesicilik,zamanında müdahele,alan daraltma yapamayan bir ön liberoya sahibiz,attığı paslar ya şut şiddetinde ya da arkadaşını ateşe düşürüyor,dün sahada iyi bir Emre olması dahi Selçuk'u gölgeleyemedi aksine Selçuk tüm orta sahayı karattı.İkinci yarı oyuna giren Caner ve Yobo ile potansiyel gol yeme tehkileri bertaraf edilince Kasımpaşa dirençsiz savunması düştü ve 6 gollü bir skor ortaya çıktı.

Pragmatik Türk basını ve Fenerbahçe taraftarı tarafından geçen hafta takıma zarar vermekle suçlanan Alex bugün attığı 2 gol,yaptığı 1 asist ve Niang'ın 2.golünün oluşumunda ki katkısıyla dün kendisini akladı,haftaya skora katkı yapamazsa gene kaka Alex olacak yaparsa işte biliyorsunuz ve bu böyle sürüp gidecek.Açıkçası ben Aykut Kocaman'ın kafasında ki Alex'siz plana yeterli skor elde edildikten sonra geçmesini bekliyordum ama gerek Dia'nın aşırı eforu ve belki de basına ve taraftara mesaj vermek amacıyla olsaki Alex dün beklenenin aksine 90 dakikayı tamamladı.

6 gollü,Alex'sin Samiyen'de ilk golünü attığı bir maç ile bu sezon ki ilk deplasman galibiyeti güzel.Peki bundan sonra ne olur,Fenerbahçe Kasımpaşa gibi dirençsiz takımlara karşı bol gollü galibiyetler alır,hedef maçlarda ise özellikle fizik yetersizliğin baş göstermeye başladığı 60.dakikadan sonra skor avantajı sağlanmamışsa çok canı yanar,Dia gibi "one man show" performanslara bağlı kalır.

25 Eylül 2010 Cumartesi

MESSİ'Yİ GÖREN MASUM KÖYLÜ

Messi'nin Atletico Madrid maçında Ujfalusi'nin gaddar darbesi ile sakatlandığı anı gördünüz değil mi?Misal bu o talihsiz anın fotografı:



Bu da Messi'nin son antremanından,insan olmadığını kanıtladığı anların videosu/yuh!



NOT:Foto Yiğit Yılmaz'ın Twitter'ından,video linki ise işte bu: http://www.youtube.com/watch?v=8ggGXF0yqZk&feature=player_embedded

24 Eylül 2010 Cuma

THE GAME IS IN US



2018 Dünya Kupası'nın güçlü adaylarından olan Amerika'nın hazırladığı bu video 1994'de ülkelerinde düzenlenen Dünya Kupası'nda futbol hakkında "Ayakla oynanıyor"dan başka bir fikri olmayan bir milletin futbola artan ilgisini göz önüne seriyor.Morgan Freeman'ın etkileyici seslendirmesi ve dil çeşitliliği ile vurgulanan Birleşmiş Milletler özelliği videonun etkileyici kısımları.Sözün özü güzel video olmuş.Bakalım Rusya,İspanya-Portekiz,Hollanda-Belçika,Çin,Avustralya,Katar gibi güçlü rakipleri bulunan Amerikanlar Dünya Kupasını kendi ülkelerine götürebilcek mi!

NOT:Video izleyemeyenler için link: http://www.youtube.com/watch?v=_QA0Rln5ruU

19 Eylül 2010 Pazar

ZEN MASTER



2 gün önce Phil Jackson'un 65. doğum günüymüş ya lan niye söylemiyorsunuz!

14 Eylül 2010 Salı

33



2003 Konfederasyon Kupasında 93.dakikada Ronaldinho ile yaptığı verkaçın ardından ağlarımıza gönderdiği top ile tanıdı Türkiye onu ki,bu gol onu Fenerbahçe'nin transfer ekseninede sokmuştu aynı zamanda.1.5 yıllık yılan hikayesine dönen bir uğraştan sonra 2004 yılında nihayet Çubuklu'yu giydirebilmiştik Alex de Souza'ya.İlk maçını daha dün gibi hatırlarım,Kadıköy'de Alex'li Fenerbahçe'nin Samsunspor ile yapacağı maç için mahallemizdeki kahveye akın etmişti millet.Top her Alex'in ayağına geldiğinde heyecanlanıyor,yaptıkları şeyleri hayranlıkla izliyorduk.Top Alex'in ayağına o kadar yakışıyordu ki maçı izleyenlerden kimisi top Alex'den uzaklaşmaya görsün anında "Versenize lan Alex'e topu" diye veryansın ediyordu.Evet o gün topu Alex'e verdiler ve o Alex topu 7 sene boyunca öyle kontrol ettiki önünde milyonlarcası saygıyla eğildi...Bugün 14 Eylül 2010 ve Kaptanımız Alex 33 yaşında.İyi ki doğdun Alex,seni anlatmaya kelimeler yetmez,teşekkürlerimiz satırlara sığmaz!

Videoda Alex'in Fenerbahçe forması altında attığı ilk gol var,izleyemeyenler için link:http://www.youtube.com/watch?v=hd5LG6HHdS8&feature=player_embedded

REAR WINDOW

11 Eylül 2010 Cumartesi

TÜRKİYE:83-SIRBİSTAN:82/SEMİH ERDEN,SEMİ,SEMİ ERDEN


Bir kere baştan söyleyelim Teodosic,Keseli,Krstic,Savanovic insan değiller.Maç boyunca Sırpların attıkları her beş 3'lükten 10'u felan girdi,sonra insan olmadıklarını söylemişmiydim.Teodosic var felan...Yendik lan resmen.Ellerim hala titriyor,son saniyeler gözüm karardı,terden kaç kilo verdik,ses telleri felan.En son bu kadar heyecanlandığım zaman Fenerbahçe,Sevilla'yı penaltılarda elenmişti,bir de geçen seneki Fenerbahçe-Cannes maçı var,o gün ölmedik bugün de ölmedik,ölmedik di mi lan Lost'un finali felan olmasın bu...




Teşekkürler çocuklar Kerem Tunceri,Semih Erden,Ömer Aşık,Hidayet,Ömer Onan,Ender,Sinan,Oğuz,Ersen,Cenk Akyol,Barış.Teşekkürler Orhun Ene,Harun Erdenay,Rolando Blackman.Ve özel teşekkür Bogdan Tanjevic,hastalığına rağmen bu harika takımı yalnız bırakmadığın için.Artık finaldeyiz,alırız alamayız bilemem bu şafaktan sonra ben mi düşüncem.Vay be.