31 Mayıs 2009 Pazar

BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN



...Aldırma Nadal aldırma,sen en büyük değilmisin aldırma Nadal aldırma,aldırma Nadal aldırma,Nadal aldırma!

SÜPER LİG


Beşiktaş ilk golü attı Holosko ile,o sıra dev ekranın kurulduğu alandaki has Beşiktaş'lıların hepsi başladı çoşkuyla zıplamaya,golü kutlamaya.Yakılan meşalelerin külünden kaçmaya çalışırken arka sıralardan atılan bira şişesinin sularına maruz kalmamak elde değildi.Zaten o sırada sıkışarak mecburen ikamet ettiğim yerde,hem biraya hemde meşale külüne maruz kalmak değilde sanırım aşırı içkiden çıkan bir kaç kavganın baş rol oyuncusu olan 3 numara tıraşlı sürekli sağa sola küfür eden elemanın atılan biranın sorumlusunun benim olup olmadığını sorgulamasına bozulmuştum!Sordu "Sen mi attın birayı" diye,bu gibi durumlarda her zaman mantığın sesi olan ben o sıra arkadaş grubumdan ayrılıp adeta yanlız bir ceylan olmama rağmen elemanı tersledim "Ben atsam ne olacak diye".Bilmiyorum canımamı susadım ama o an ağzımdan bu cevap çıktı,zira bana bu soruyu soran elemanın grubu oldukça kabalıktı!Cevabıma karşılık bir şey diyemedi,dese belki beni dillere destan bir dayak bekliyordu ama artık tavrımdanmı,yoksa elemanın bir gelip bir giden kafasındanmı bilmiyorum ama bu akşam bir şekilde dayaktan yırttım.Derken bu sırada maçın ilk yarısı bitti,bende hemen maç boyunca ayrı kaldığım ve daha sonra meydana ikamet eden arkadaşalarımla buluşmak için kararlaştırdığımız yere doğru ilerlemeye başladım.Buluşulmak istenen arkadaşlarla ve maçı birlikte izlemek için Beşiktaş'a gittiğim ama birbirimizi maç esnasında kaybettiğimiz arkadaşların hepsiyle buluşup bir daha o kalabalığa girilmeyeceği hakkında hemfikir olduk.Sahile gider gibi olup önce 100. yıl heykelinin olduğu yerdeki dükkanlardan nevale almaya gittik bu sırada benim aklım Fenerbahçe maçında idi,hiç bir iddamız olmamıza rağmen delice bizim maçı merak ediyordum ki daha sonra bu merakımı gidermek için kardeşimi arayacaktım.Neyse nevaleler alındı mekan belirlendi,bir yandan içkimizi içip bir yandan pasajın ordaki McDonalds'sın karışındaki banklarda oturuyorduk.İçkiler içildi,geyikler yapıldı derken İbrahim Toraman'ın golü geldi,o sırada bana bir kaç kez ekseriyetle sigara uzatan ama benim ısrarla kendisine teşekkür edip sigara kullanmadığımı belirttiğim eleman arkadaşım Burak'a "Şimdi biz şampiyonmu olduk" dedi.O sıra Fenerbahçe'ye küfürlerle geçen tezahüratlar arasında çocuğun belki bir çoşku,belki bir merak,belki de bir yabancılaşma ile sorduğu soruya,"Evet" dedik,"Evet sizsiniz şampiyon"!!!

Not:Tebrikler Beşiktaş,artık seneye görüşürüz:)))

30 Mayıs 2009 Cumartesi

RED SONJA



sketch by Yıldıray Çınar'da bunu çok beğendim ben.Napıyoruz üstüne tıklayıp,büyük halinde bakıyoruz çizimin inceliğine,taramalara,sulu boyanın tatlılığına.10 numara şahane olmuş doğrusu...

DÖNÜŞÜM


Gürdal Sansar bir sabah uyandığında kendisini dev bir 63 yaşındaki memur emeklisi aile babası olarak bulur.Sabahın 6:30'da uyanmış olmasına rağmen içindeki delice TRT-1 haber izleme isteğine karşı koyamaz ve yaklaşık 3 buçuk saat boyunca ev ahalisi uyanıncaya dek her saat başı yayınlanan haberleri zevkle izler.Ailesi ile yaptığı kahvaltı boyunca bakkaldan aldığı Erzincan Tulum peynirini öven Gürdal Sansar,kahvaltıdan sonra kahveye gitmek için evden çıkar.Yolda karşılaştığı üniversiteli ,daha doğrusu üniversitede okuduğunu sandığı Açıköğretim öğrencisi yiğeni Tunç 'a "Annenler nasıl","Okul nasıl gidiyor","Askerliği naaptın","Evlenmeyi düşünüyormusun", sorularını istem dışıda olsa inanılmaz bir hazla sorup,yaklaşık bir 35 dakika boyunca Tunç'u yol üzerinde esir alan Gürdal Sansar,en son "3 alacan 5 alacan ama sigortalı bir işe girecen" diyerek Tunç'u hayattan bezdirme işlemini bitirdikten sonra gittiği Dostlar Kırahathanesinde kendisi gibi memur emeklisi olan kadim dostu Burak Yakar ile iki el tavla atar.Burak Yakar'ı iki mars bir oyun ile yenen Gürdal Sansar hergün olduğu gibi tavladan sonra,kendisi gibi emekli arkadaşlarıyla hükümet hakkında ve çokça doğalgaz faturaları hakkında konuştuktan sonra akşam yemeği için eve gider.Eve gitmeden önce Manav Selçuğa uğrayan Gürdal Sansar,her zaman yaptığı gibi karpuzunu kendisi seçerken futbol hakkında sohbet ettiği Beşiktaşlı manava "Bu sene sizsiniz şampiyon ama Avrupa Fatihini gör sen seneye,Avrupa Fatihini" der.Sohbet esnasında karpuza şaplatma yöntemi ile çıkan sesten iyi olduğunu düşündüğü karpuzunu alıp eve giden Gürdal Sansar,eve geldiği zaman misafirliğe kocası ile gelen kızını görüp sevinir.O akşam kendisine katılan kızı ve damadı ile birlikte akşam yemeği yedikten sonra damadıyla da karşılıklı iki el tavla atan Gürdal Sansar,tavladan sonra hanımının dilimleyerek servis ettiği karpuzu beğenen damadına karpuzu kendisinin seçtiğini belirtip kendisi ile içten içe gurur duyarak bu seferde karpuzu övmeye başlar.Kızını ve damadını eve yolcu ederken eve geç gelen oğluna sitemkar bir bakış atan Gürdal Sansar,misafleri yolladıktan sonra eve geç gelen oğluna fırça atar."Bu evin bazı kuralları var","Burası otel değildir","Serserimi olucaksın başımıza","Yıkıl karşımdan" gibi kızgın baba cümlelerini yüksek sesle söylerken araya girmeye çalışan hanımınada kızan Gürdal Sansar "Ne haliniz varsa görün" dedikten sonra yatmak için yatağına girer.Uykuya daldıktan sonra gün boyunca olup bitene anlam veremeyip içinden "Noluyo lan" diyen Gürdal Sansar,o sabah uyandığında kendisini kahvaltıda övdüğü Erzincan Tulum peyniri olarak,sonraki sabah memur arkadaşı Burak Yakar,ertesi sabah ise dev bir Adana Karpuzu bulduktan sonra,en son tekrar eski haline gelir gibi olup, kendisini en son dev bir Doğalgaz faturası olarak bulur ve hakkın rahmetine erer...

R.İ.P

Gürdal SANSAR (1946-2009)

İyi bir baba

Sadık bir koca

Tuzlu bir Erzincan Tulum Peyniri

28 Mayıs 2009 Perşembe

PORNOTİKA(KOLAJ)



Daha bir delikanlı(dürüst anlamında aşırı feminen bacılar) işi aslında porno,politikadan özellikle bir takım politikacıdan!Aşşağıda ki linkde,Flickr'de ki bu delikanlı çalışmanın yapılma amacını anlatan çok güzel bir açıklamaya yönlendiriyor insanı,tıkla hele bir yönlen hemi,bak ne var ne yok...

Politika'da Pornografi

KUPAYI GETİREN





Messi'den sevgilerle!

BARCELONA:2-MANCHESTER UNITED:0



Maç öncesi ve sonrası seromanilerden anlaşıldığı üzere İtalyanlar iyi kıvırmıştı bu final işini.Ama bu akşam bu işi kıvırmakta yanlız değildi İtalyanlar.Onlar kadar hatta onlardan daha iyi kıvıran İspanyollar vardı,İspanyol gibi Arjantinliler,Fransızlar ve Kamerunlular vardı!



Bu akşam Barcelona sezon boyunca oynadığı oyunun üstüne ekstra bir şey koymadan oynadı açıkçası.Gene bildiğimiz delicesine pas yaparak kaleye yaklaşan,topu rakibine göstermeyen,yaratıcı ayaklarıyla pozisyona giren bir Barcelona,bugün olağan olmayan tek şey Barça'nın bu oyununa Manchester'ın yani Sir Alex Ferguson'un hiç bir yanıt verememesiydi...



İniesta'yı,Messi'yi,Xavi'yi,Eto'o ve Henry'yi durdurmasını beklediğimiz Manchester takımı bu akşam Alves'in yokluğunda zorunlu olarak sağ beke geçen Puyol'u bile durduramayınca kupa haklı olarak İspanyollara gitti.Manchester maçın sadece ilk yarısında Ronaldo'nun uzaktan şutlarından medet umduğu dakikalar hariç Barcelona'ya direnç bile gösteremedi...



Hak edenin eze eze kazandığı bir final izledik bu akşam.2006'da sakatlığı yüzünden final maçında oynayamayan Messi, Arsenal forması ile 2 , Barça forması ile toplamda 3. kez çıktığı final(Avrupa kupası) maçında Henry,gene 2006'da yedek bekleyen Xavi,İniesta ve Sylvinhno,2006 senesinde Manchester United'ın oyuncusu olan Barcelona alt yapısının ürünü olan Gerard Piqué, Yaya Toure,Sergio Busquets, ve bu kadronun başındaki 39 yaşında ki genç İspanyol hoca Guardiola'nın(hoca olarak) ilk Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu.Barcelona forması altında ise 2006'da final oynayan kadrodan Eto'o,Puyol,Valdes,Sylvinho ve İniesta'nın 2. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu oldu bu kupa.



Mükemmel bir sezona yakışan mükemmel bir finalde bir Barcelona sempatizanı olarak Xavi,İniesta,Pique,Messi ve Henry'e çok yakıştığını düşündüğüm ve sadece bir sempatizan olarak çok mutlu olduğum bu sezonda gerçek bir Barcelona taraftarının yaşadığı mutluluğu empati yaparak bile tahmin bile edemiyorsam,Barcelona taraftarlarının bu sezonki mutluluğunu varın siz düşünün ya da düşünmeye çalışın!

27 Mayıs 2009 Çarşamba

YOK DAHA NELER!



Eğer bu yazıyı okuyorsanız bilinki Fenerbahçe şampiyon olamamış demektir sevgili okuyucu...ki sanki öyle bir ihtimal varmış gibi ha!Geçen sene Çeyrek final oynayarak Avrupaya kök söktüren takım,Şampiyonlar Ligi'ne yoğunlaştığı için ligi sallamayan stajyer hoca müsvettesi Zico'dan kurtuldu bir kere bu sezon.Yerine ise İspanya'yı harika bir oyunla Avrupa şampiyonluğuna taşıyan Luis Aragones geldi.Gerçi neymiş efendim Aragones en son 1992'de bir kulüp takımı çalıştırmışmışda,İspanya dışına hiç çıkmamışda,milli takım çalıştırmakla kulüp takımı çalıştırmak arasında dağlar kadar fark varmışda falan filan!Geçiniz bunları efendim geçiniz,Aragones geldide yanlız mı geldi,hem son İspanya gol kralı Daniel Guiza'yı getirdi,hemde uzun süre almaya uğraşıp alamadığımız Senna'dan kat kat üstün bir oyuncu olan Josico'yu getirdi yanında.Josico'yu oynatmayıp Senna'yı oynatan Villareal enayi ise biz ne yapalım,biz ucuza almışız şahane orta saha oyuncusunu,gerisini onlar düşünsün.Mesela biz Marco'yu gönderirken hiç düşünmedik nede olsa yerini rahat doldururuz diye ki bunda da ne kadar haklı olduğumuzu ,Josico gibi bir dünya yıldızını alarak gösterdik.Hani onları geçtimde aldığımız genç yıldız Burak Yılmaz'a ne demeli?Beşiktaş değerini bilemedi basbayağı,bu sene görün siz gerçek Burak Yılmaz'ı,ister sağ kanat,ister forvet,isterse forvet arkası,bu zamanda böyle bir oyuncuyu bu fiyata almak gerçekten usta işi ki,bu ustada şüphesiz başkanımız Aziz Yıldırım'dır.Sezon sonunda büyük başkanın önceden ön gördüğü gibi bu harika kadro ile yürüye yürüye,bir kaç hafta önceden şampiyon oluruz,Avrupa'da ise bu sene en az bir yarı final görüp,sonraki sezona eksiklerimizi kapatarak final oynayacak bir takım kurarak gireriz.Türkiye Kupasına hiç girmiyorum bile zira 26 senedir alamadığımız kupa özlemi bu sezon zaten bitecek yani,kadro belli yönetim belli...O yüzden eğer bu satırları okuyorsan okuyucu bilki bu sezon çok çok çok büyük bir mucize gerçekleşip,Fenerbahçe son haftalara kadar kovaladığı şampiyonluğu bir başka takıma vermiş demektir.Eğer o çok büyük mucize gerçekleşirde Fenerbahçe yürüye yürüye alması gereken şampiyonluğu alamaz ve sende bu satırları okuyor olursan okuyucu,sende benim gibi sağlık olsun de.Ne de olsa hem Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynayıp,hemde Türkiye Kupası'nı alan bir takımın,kendi liginin şampiyonu olması bazen o kadar kolay olmuyor ama dedik ya,seneye kesin finaldeyiz.Bu yönetim,bu teknik heyet ve bu kadronun kupaları almaktan başka bir şansı varmı sanki,ne bileyim lig 4.lüğüne talim eden bir takım olduğumuzu düşünebiliyormusunuz,ne kadar komik değilmi,bende kendi kendime saçmalıyorum işte,sizin hiç okuma şansınızın olmadığı bu mektubumsu postta...

foto by Uk-Antalya

26 Mayıs 2009 Salı

ALO NEVRESİM TAKIMI-3


ALENGİR:Alo iyi günler,Adriana Lima'yla mı görüşüyorum?

ADRİANA LİMA:Evet canim,buyrun benim.

ALENGİR:Nasılsınız dünyanın en güzel bayanı...

ADRİANA LİMA:Ay iltifat ediyorsunuz,yok canım daha neler...

ALENGİR:Tabi ki iltifat ediyorum armut,bırak şimdi alçakgönüllüğü,ailecek,milletcek,melih gökçek hastayız sana!

ADRİANA LİMA:Kikikiki

ALENGİR:Neyse Adriana'cığım bu kadar sululuk yeter,sorularıma geçeyim izninle.

ADRİANA LİMA:Tabi,dinliyorum...

ALENGİR:Son zamanlarda sürekli ülkemize geliyorsun,sevdin galiba Türkiye'yi ha Adrianam?

ADRİANA LİMA:Evet ben çok sevdim ülkenizi.Rakı,balik,boğaz,Türk insanı çok misavirperver...

ALENGİR:Yaa Adriana allahın adını verdim sen yapma şunu,gözünü seveyim sen yapma.Belli ki sanada öğretmişler buraya gelen her turist gibi,papağanlaşıyorsun sende.Adriana Lima'sın olum sen adam gibi bir fikrin olsun,arın şu klişelerden!

ADRİANA LİMA:Ya nediyim ki olum,bana bunları de dediler,herkez sana hasta olur dediler...

ALENGİR:Eee Adriana'cığım biz zaten sana hastayız dedik ya,sen gerçekleri söyle ciğerimi ye be yavrum...

ADRİANA LİMA:Güzel işte be olum ülkeniz,ha şimdi bende buraya gelmeden önce milleti fesle dolaşıyor zannetmiyordum desem yalan olur bak,ama onun dışında sevdim yani,hem Alex benim mahalleden arkadaşım gelmeden önce onu aramıştım.Bir tek Acun diye bi lavuk var,kiss miss bir şeyler diyo paso o sinirimi bozdu o kadar...

ALENGİR:Ulan ya bu Brezilya küçük yer ya da bu Alex'in mahallesi çok büyük...Neyse cogotune.com ben sana şeyi soracaktım,hani bir reklamda oynuyosun ya sen,harbiden nedir cevabın,hayatta en sevdiğin 3 şey nedir yani?

ADRİANA LİMA:Kopeğim,ayakkabilerı...

ALENGİR:Dur gözünü seveyim Adriana,ant verdim bir dur hele.Ya Adriana sen ne yapıyorsun kuzum,ben sana adam gibi bir şey soruyorum sen bana teenage Amarikan kız modeli cevap veriyosun,reklam ağzı yapıyorsun,delikanlı olsana iki dakka,söylesene şudur şudur diye!

ADRİANA LİMA:Öylemi monako,al o zaman sen istedin bu cevabı.Araba anahtarım,cep telefonum ve kısa malbuş hepsi sol elde,hiç şaşmaz.Bunlardır en sevdiğim 3'lü!

ALENGİR:Fekat o melek yüzünün ardında bir Cemil,bir Erhan saklıymış Adriana.Biz seni pembe kakalı bilirken sen "o koza çakarlar koç,maça bitti" adamı çıktın,hayallerimi yıktın?

ADRİANA LİMA:Ne sandın yaprağım öz be öz Brezilya çocuğuyuz,hem sen değilmiydin sabahtan beri gerçekler,gerçekler diye bit bit öten al sana gerçekler,arka cebine koyda kirlenmesin...

ALENDİR:Anaaaaa!

ADRİANA LİMA:Anaaa tabi,lavuktopol seni.Hadi ben kaçtım bakkaldan 2 tane votkalı bira alıp eve gidicem,akşam Berezilyanın maçı var onu izliycem.Hadi sende çok dolaşma buralarda çizerler adamı tışkçkk(dişlerinin arasından tükürme efekti)!

25 Mayıs 2009 Pazartesi

TARAFTARI OLUNASI TARAFTAR



Cümle çok alengirli ama pek doğru,çok doğru...

NASIL OLUCAK...


Kayıp sezonun kayıp takımı,Konyaspor'a karşı senenin en iyi toplarından birisini oynasın,dünyaları kaçıran forveti arap atı misali sonradan açılsın,her pozisyonda kafasını eğip driplingle çizgiye inmekten başka bir şey yapmayan sol açığın yılın en akıllı aşırtmalarından birisini yapsın,geldiği günden beri dünyaca ünlü frikik gollerinden birisini beklediğimiz Roberto Carlos arzulanan golü nihayet atsın!...Herşey iyi güzelde az önce saydığımız şeylerin hepsini yapan özlenen Fenerbahçe bu dediklerimizi ligin sondan bir önceki haftası yapsın,bu zamana kadar nerdeydiniz diye sormazlarmı adama,sorarlar valla,ee Fenerbahçe o zaman nasıl olacak bu işler?!

24 Mayıs 2009 Pazar

ÖLÜM



Ölüm sağımda
Ölüm solumda
Ölüm 100 metre ilerde, kime sorsan orda!
Ölüm garip,
Ölüm saçma,
Ölüm olağan
Ama asla alışılamayan...


Ölüm hakkında hissedilenler,ölümü algılama şekline dair yazılabilecekler o kadar çok ki,o kadar olur yani.Ölüme hep uzaktan bakan bende yakından baktım bu haftaiçi,sarsılmadım,dağılmadım,sadece baktım,çok bildiğimiz bir şeyi ilk kez gibi algılamadım ama algılayanlara baktım,toprak ve gerisi...Ölümün kendi içinde barındırdığı mizahı,ironiyi sadece bakan görür.Ben ucundanda olsa azıcık gördüm,hasta ölenlere "Öldü de kurtuldu",yaşlı ölenlere ise "İyi yaşadı" temennimsi klişelerini az zamanda çokça gördüm.Yapacak bir şey yok ölen içiN biz geride kalanlar adına,belki anılar,ötesi yok...

21 Mayıs 2009 Perşembe

SHAKTAR DONETSK:2-WERDER BREMEN:1



İstanbul'da hakettiği saygıyı göremeyen Romen hocaya iade-i itibar tadında bir kupa verdi bu akşam İstanbul...Maçın adamı Hırvat oyuncu Darijo Srna'ydı.Takımını sağ kanattan hem hücumda,hem savunmada klişe tabirle bir maestro gibi yönetti. Diego'suz Werder Bremen ise Alex'siz Fenerbahçe gibi,pek tat vermiyor,bir şey üretemiyor.Diego'nun yokluğunda lider olması beklenen Mesut bu yükün altından kalkamayıp kendisinden beklenen oyunun çok uzağında kalınca hucümda etkisiz bir Werder Bremen izledik bu akşam...



Uefa kupası adıyla son kez düzenlenen,Asya kıtasında oynanması ve bir Ukrayna takımının kazanması gibi ilklerin yaşandığı Kupa-2 finalinin ülkemizde yaşanması gurur vericiydi.Yazının başında bahsettiğim saygıyı göremeyen Lucescu'nun bu kupayı kazanmasıda ayrıca sevindiriciydi.Günün tek üzücü anı döktüğü terin karşılığını alamayan Naldo'nun göz yaşlarıydı...



Ha bu arada unutmadan,Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın Türk futbolunu temsil ettiği bu gecede,sahaya girerek Türk kedisini başarıyla temsil eden belki bir Tekir,belki bir Boncuk olan kedi kardeşe teşekkürü bir borç bilirim(borcum olsun kansk)!

18 Mayıs 2009 Pazartesi

VENOM



Venom aslında iyide,çevresi kötü...


sketch by Yıldıray Çınar

OTOBÜSTE GÖRDÜM



Hepimiz bir yerden bir yere ulaşmak için hayatımızda en az bir kerede olsa toplu taşıma araçları olan Otobüs,metro gibi vasıtaları kullanmışızdır.Arkadan öne akbil yada para uzatmak,yaşlılara yer vermek,ineceğimiz duraktan yanlışlıkla bir kaç durak önce inmek gibi eylemleri de gerçekleştirmişizdir illaki...Ama gene bu otobüslerde hepimizin illaki yaptığı bir eylem daha vardır "kesişmek" adı altında gerçekleştirdiğimiz.Otobüste görüp hoşlandığımız karşı cinsle gerçekleştirilen bu kesişme eylemi genelde sizin yada kesiştiğiniz kişinin ineceği durağa kadar sürer ve siz giden sevgili adayının ardından baka kalırsınız.Hatta aynı durakta inseniz bile baka kalırsınız,zira pek girişken olmayan bir toplumun evlatları olduğumuz için iki tarafta terslenme korkusuyla birbine açılamaz.Neyse efendim işte bu birbirine açılamama durumunda,artık sizleri "Geçen otobüste şahane bir kızla kesiştim ama..." lı bir yere varamayan cümleler kurmanızdan kurtarabilecek bir site mevcut şu anda.Bana geçen hafta önce arkadaşım Aziz'in söylediği,benim da buraya yazmayı düşündüğüm ama adını unuttuğum,sonrada adını unuttuğumu unuttuğum ,hatılayınca da Google'a "Otobüs aşkı" , "Otobüs aşkını bulma sitesi" ,"Otobüste kesiştiğim kızı nasıl bulurum" , "Hani otobüse binersinde birisnden hoşlanırsın ya,gerisini sen getir işte" tandaslı en Google Analiystic'e konu olunası saçmalıkta ki yazılarla aratıp bulamadığım,Cumartesi günü Eurovision'u izlerken unuttuğumu hatırlayıp,Aziz'e sorup Otobustegordum.com yanıtını aldığım bu site giriyor devreye:

Otobüste, metrobüste veya metroda beraber yolculuk ederken bakıştığınız, hoşlandığınız fakat konuşma cesareti veya fırsatı bulamadığınız kişileri bu platformda bulabilir, onlarla tanışıp mesajlaşabilirsiniz.

Kadın ve erkeğin olduğu her ortamda olması gayet doğal olan masum bakışmalar, birbirlerine iltifat edercesine gerçekleşen göz temasları otobüslerde, metrobüste ve metroda çokça olmaktadır.

Fakat bazen çekingenlik sonucu bazen de fırsatsızlıktan kaynaklanan nedenlerden dolayı tanışma fırsatı bulamayabilirsiniz. Aynı kişiyle tekrar karşılaşma olasılığınız da çoğu zaman oldukça düşüktür. Sonuçta, tekrar görmek istediğiniz kişi aynı hattı kullansa dahi zamanlarınız tutmayabilir, yahut siz otobüsü kaçırabilirsiniz veya yine aynı sebeplerden ötürü onu görseniz bile onunla iletişim kurmakta yine başarısız olabilirsiniz.

İşte tam bu devrede OtobusteGordum.Com imdadınıza yetişiyor. OtobusteGordum.Com aracılığı ile o gün bindiğiniz otobüsün kodunu (adını) seçip aradığınız kişiyi tarif ederek mesajınızı bırakabilirsiniz. Eğer ulaşmak istediğiniz kişi sistemde ise ve size cevap vermek istiyorsa size özel mesajla veya yazınızın altına yorum bırakar size ulaşabilir.

Unutmayın, AŞK sizi yer, mekan ve zaman ayırt etmeksizin amansızca yakalayabilir.

Aradığınız aşkı bulmanız ümidiyle.


Amaçlarını yukarıda ki cümlelerle açıklayan siteye buraya tıklamak suretiyle ulaşıp,otobüs aşkınızı belki bulabilirsiniz.Bulamazsanızda hiç olmazsa denemiş olursun be okuyucu...



Tabi bu siteyi görünce Umut Sarıkaya'nın bu mükemmel karikatürü akla gelmiyor değil.Gerçi bu reellik biraz sekteye uğramış gibi gözüküyor ama karikatür hala gerçekleri yansıtıyor, bizde gülüyoruz(İ.E.T.T ulaşım ve azıcıkta pezevenkbaşlığı...)!

Foto by Erdem Kinsiz

NOT:Fotografına link vermeyi unuttuğum Erdem Kinsiz'e anlayışı için teşekkürler!

FENERBAHÇE'YE DAİR


Bu sezon bize ne olduğuna dair,hatalara dair,suçlulara dair onlarca şey yazılabilir ama anlam verilemez.Misal bugün deplasman da Antalyaspor'a yenilmediğimiz için seviniyoruz ama niye böyle olduk tamda bilemiyoruz.Dedim ya yazılabilecek,söylenebilecek,sitem edilebilecek çok şey var ama bu konu hakkındaki en güzel cevabı Kaan Ertem'in efsane mizah dergisi Leman'da yayımlanan,efsane karakteri Erdener Abi vermiş bu haftaki sayıda.Olduğu gibi yazıyorum:

ADAM: Fener'deki bu düşüşün sebebi nedir Erdener Abi? Brezilyalı lobisi mi?...

ERDENER ABİ:Ne bileyim eşşoğlueşşek?

MADDE BAĞIMLISI-5

# Naber okuyucu,oldukmu sana 5.Madde Bağılısı yoww...

# Havalar birden bire o kadar sıcaklaştı ki o kadar olur yani.Hiç birimiz bu ani sıcaklık artışını beklemediğimiz için "Zina yaptığı hatunun kocası eve erken geldiğinden kelli dolaba saklanan gizli aşıklara döndük..." (Bu da nasıl bir benzetmeyse)!!'

# Hava sıcaklığından dolayı insanın hiç bir şey yapası gelmiyor bu günlerde.En son baktığımda ben de bir insandım ve doğal olarak benimde bir şey yapasım gelmiyor,yazacak yazılarım,çizecek karikatürlerim felan var ama nafile,çok sıcak yaw...

# O değilde dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama bu Uyy kafa İsmail Türüt hep böyle havaların ısındığı dönemde saçmalaya başlıyor.O da bir nevi yaza damgasını vurmak istiyor ama pek beceremiyor...

# Mecidiyeköy demek,Mecidiyeköy'ü düşünmek bu ve bunun gibi havalarda ortam sıcaklığının 4-5 derece artmasına neden olur.Allah bu havada hergün Mecidiyeköy'e gitmek zorunda olanlara serinlik versin...

# Gene sıcaklıktan girelim,bu ve buna benzer havalarda "Bu daha iyi günlerimiz,bunun Temmuz'u var,Ağustos'u var..." diyen adamı gördüğünüz yerde ağzına biber sürünüz.Bunların kışlık versiyonların ağzına biber sürmemize daha çok var...

# Kardeşim Çağla'ya "Kavga etsek ben seni döverim ha..." diyorum,bir şey diyemiyor,çünkü kavga etsek ben döverim...

# Bence kavga etsek ben yılların ustası duayen sanaçı Haluk Bilginer'i de dövebilirim.Ama dövmem,yılların ustası duayne sanatçılır dövülürmü hiç,eli öpülür...

# Yanlız kavga etsek Şafak Sezer beni döver gibi geliyor.Hem iri yarı oluşu,hem de mahalle adamına benzer tipiyle beni ürkütmüyor değil.Ama birebir adam çağırmadan kapışmak lazım var sayımlarla hareket edemeyiz...

# Dövmek demişken siz Umut Sarıkaya'nın kendisine yöneltilen neden karikatürlerinde sürekli ünlüleri çizdiğine dair olan soruya verilen cevabı biliyormusunuz,bilmiyorsanız bakınız:

Neden karikatürlerinizde müzisyenlerin, yönetmenlerin, yazarların, ünlülerin sayısı bu kadar fazla?

-Çok da riskli bir şey, biri beni dövecek diye çok korkuyorum


En çok kimden korkuyorsun, Bülent Ortaçgil'den mi?

- Aslında çizerken hep Feridun düzağaç gibi birebir kavgada dövebileceğim tipleri seçiyorum...


# Biz Türk'ler sevgimizi garip şekilde gösteren insanlarız.Yaptığı işlerden dolayı çok beğendiğimiz bir kişiye olan hayranlığımız "Pij yaa" , ".Rospu çucuğu yaa" gibi küfürlü söylemlerle belirttiğimiz çok olur ama geçen gün arkadaşım Aziz'in Umut Sarıkaya hakkında ki "Taşşağı öpülecek adam" yorumu beni benden almıştır.Bizr sevgiyi bundan daha iyi ifade edebilecek bir cümle düşünemiyorum ve Aziz'e burdan selamlarımı yolluyorum...

# Geçen gün beni Uzaylılar kaçırdı.Koca kafalı,bıyıklı,cinsel organları varla yok arası tiplerdi.Çok delikanlıydılar,beraber bir kaç saniye içinde Türkiye turu yaparak,Etli Ekmeği Konya'da,Karpuz'u Diyarbakır'da,Ayran'ı Susurluk'ta içip eve döndük.Giderken bana Basur'un tedavisini de verdiler ama insanoğlu henüz buna hazır olmadığı için geri aldılar,yerine bana bir küçük rakı verdiler,ilahi Uzaylılar...

# "Aslında hepimiz Uzaylı değilmiyiz" diyen adam,sende kendine mukayyet ol,listemdesin...

# Siz hiç Uzaylılara inanmadığı için linç edilmek istenen insanlar gördünümüz mü inananlar tarafından,ben görmedim valla ama Allah'a inanmadığı için linç edilmek istenen insanlar gördüm.İnanç kıllı mevzu moruk,bu konu hakkında fazla bir şey yazmayacağım ama sen anlamışsındır demek istediğimi,anladın mı bak sorucam...

# Polat Alemdar ölmemiş,Issız bir adada racon değil kafa kesiyormuş.Ama maymun kafası tabi ki,şebek kafası...

# Eller Kader Keita bilmiyooor annem...

# Kelime esprisi yapmadan olmazdı tabiki de...

# Çok maymun iştahlıyım çok,daha yazmaya başladığım ama başka bir yazıya heves edip yarım bıraktığım o kadar çok yazı var ki,yakında bir yazı patlaması yaşanırsa bilki okuyucu üşnememişim yazmışım...

# En yakın kankaları,sırdaşları erkek olan kızlar size sesleniyorum,her sevgilinizle yaşadığınız kavgadan sonra göğsüne yaslandığınız,sizi avutan,size tavsiye veren erkekler bilin ki size aşıktır,sizi uzaktan uzağa arzular.Siz aslına her Berkecan dediğinde yüreği sızlar,her Cenk dediğinizde canından can gider,Emre denin mi gözleri dolar ama dayanır çünkü o size aşıktır.O yüzden demem odur ki biraz gözünüzü açıp aşkı uzaklarda aramayın,göğsüne yaslandığınız adama bakın belki o adamdır aradığınız aşk.Ah hüzünsel...

# En yakın kankası erkek olan kızların erkek arkadaşları size sesleniyorum,uyanık olun olum,kızı elinizden kapar bu çakallar armut gibi kalırsınız.Dikkat edin o avutmatik duygusal erkek tiplerine,en çakalı onlar,kanka ayağı göt ayağı olduğunu bilmezmisin sen,akıllı olda kızı üzme hemi,aşkına sahip çık,zira zaman çok kötü,bu zaman da babana bile güvenmiyeceksin...

# Hristiyan'larda zamanın kötülüğüne dem vuran "Bu zamanda babama bile güvenmiyeceksin" cümlesinin karşılığının "Bu zamanda Papa'na bile güvenmiyeceksin" olduğunu biliyormuydunuz...

# Daha önce kelliğe çare bulamadıkları için sitem ettiğim Bilimadamlarına bukez de ışınlanma mevzusu için sitem ediyorum.Sene 2009 olmuş hala ışınlanmayı bulamadınız olum,hadi bak uçan arabadan geçtim ama ışınlanma niye yok lan,halen akbile para veriyoruz sizin yüzünüzden.Hala "Arka sıraya doğru ilerleyelim beyler" laflarına maruz kalıyoruz,icat edinde şu Işınlanmayı kurtarın bizi bu çileden...

# Nişantaşı,Göktaşı,Midetaşı...Az önce içinde "taş" geçtiği halde birbirleriyle hiç bir alakası olmayan kelimeleri okudunuz...

# Yoksa siz hala Kasabian'dan Fire'ı dinlemediniz mi,aaa ne ayıp,hemen dinleyin bakiyim...

# O değilde geçen ay bana araba çarptı hiç haberiniz yok ha,arayıp sormuyosunuz ki haberiniz olsun,dargınım size...

# Depeche Mode konseri ben ve arkadaşım Gökhan sayesinde iptal oldu.Artık konsere gidemiyoruz diye kıskançlıktan nasıl bir nazar deydirdiysek Dave Gahan hastalandı,konser iptal oldu.Burdan Dave abiye geçmiş olsun diyorum,kusura bakma abi nazarımız sana değil,hayataydı...

# Benim türlü türlü arkadaşlarım arasında "Hayatı dövmek" isteyen arkadaşımda yok değil:

-Hani bazen hayatı dövmek istersin ya...

# Mim'ine cevap vermeyi unuttuğum Sel arkadaştan buradan özür diliyorum.Unuttum valla,çokda geç kaldığım için cevaplasamda bir anlamı olmaz diye vaz geçtim,affet beni Sel hatun...

# Yazın geldiğini nasıl anlarız:

- Sivrisinekler çıktıysa

- İsmail Türüt çoştuysa

- Mobiletle gezenler çoğaldıysa ve bu mobiletle gezen iki erkekten birisi muhakkak şapka taktıysa

Bilin ki Yaz gelmiştir dostlarım...

# Yaz gelirken sözlerime burada son verip büyükleri ellerinden,küçüklerimi gözlerinden öpüp,yüreğimin götürdüğü yere gidiyorum,aman dikkatli olun sizi de Uzaylılar kaçırmasın,kaçırırsa da benim adımı verin,size kolaylık yaparlar,hadi görüşenzi ÇÜZZ

ÜSTÜN ALMAN TEKNOLOJİSİ?

Üstün Alman Teknolojisi hangisi ki?



Fakir marka ev aletleri mi?


Woswos lakaplı Beetle'mi ?

Giyim devi Adidas'mı?



Alman Milli takımı ve Chelsea'nin yıldız oyuncusu Michael Ballack'mı?



Yoksa Beşiktaş'lı oyuncu Fabian Ernst'mi?

Hangisi!

16 Mayıs 2009 Cumartesi

UYY-2


Yangın merdiveni diyorum,binaya ne girişi var ne çıkışı diyorum,ee birde bu merdiven Trabzon'da dersem heralde başka bir şey dememe hacet yok ha!

15 Mayıs 2009 Cuma

YILIN FUTBOLCUSU TUNCAY


Kötü bir sezon geçiren ve küme düşmeme mücadelesi veren Premier Lig ekibi Middlesbrough da oynayan Milli futbolcu Tuncay Şanlı klübün sponsarlarından Garmin Şirketi'nin taraftar oylarıyla belirlediği Yılın Futbolcusu ödülünü,oyların %73 gibi yüksek bir yüzdesini alarak "Yılın Futbolcusu" seçildi.Fenerbahçe'den İngiltere'ye gittiği 2007 yılında çoğu kişinin başarısız olup geri dönmesini beklediği ama Fenerbahçe'nin bugünlerde çokça aradığı hırsını ve pes etmeyen karakterini Middlesbrough'da da sergiliyince taraftarın sevgilisi olan milli futbolcumuz İngiltere'de oynadığı her geçen gün başarısız olmasını bekleyenlerin yüzünü kızartıyor.Yıl sonunda büyük bir ihtimalle küme düşecek olan Middlesbrough'dan Premier Lig'in üst kademedeki takımlarından birine transfer olması beklenen Tuncay,daha çok yüz kızartacağa benziyor!

14 Mayıs 2009 Perşembe

UYY


"Sahte aydın gömleği giyenler kulak versin
Mesul diyen şu halkı yiyenler kulak versin
‘Hepimiz Ermeniyiz’ diyenler kulak versin
Kıbleye karşı yaptı alayınız çişini
Sizin gibi aydının 7’den 70’ini

Alayınız Nobellik bir Orhan Pamuk’sunuz
Ve hatta bana göre ondanda yamuksunuz
Türk’ün canı yandı mı, gözleri yumuksunuz
Kör olur görmezsiniz, Ermeni’nin geçmişini
Sizin gibi yazarın 7’den 70’ini

Meşhur bir Atasözüdür, domuz gönü post olmaz
Ermeni’den dost olur ama sizden dost olmaz
Bir ülkede ihanet bu kadar serbest olmaz
Ah dostum bulmak zor Türkiye’nin eşini
Sizin gibi aydının 7’den 70’ini."


Ünlü Türk düşünürü ya da düşünmezi(!) İsmail Türüt gene kendince yardırmış bir şeyler.Baktı komik laz şarkıcılıkta ekmek yok işi milliyetçiliğe vurdu ama vurmasaymış keşke.Sadece bir yerlerde terlemeye devam etseymiş uyyy!

Karikatür:Erdil Yaşaroğlu

HELLBOY


Hellboy,Hellboy whatcha gonna do whatcha gonna do?When they come for you!


sketch by Yıldıray Çınar

KRAL KUPASI


Aslında yıllardır alışıla gelmiş bir hadise olmasına rağmen bizim kendimizi(Fenerbahçe'lilerin) içten içe kandırdığımız anların, hayal kırıklıklarının ilacıdır avunmak.Mantıklı vehayutta mantıksız bir şeyler bulması lazım insanın avuntu için,sevinmek için.Bende dün avunmak için Barcelona'ya sarıldım.Fenerbahçe Hiç Alamıyor ki Kupasında bir kez daha hüsrana uğramamın üzerine,bari Barcelona kupayı alsında günümün sevinmek için bir anlamı olsun dedim anda,Athletic Toquero'nun golüyle 1-0 öne geçti.Tam acaba bugün bana sevinmek nasip olmayacak galiba derken Toure'nin mükemmel golü geldi.İlk yarı karşılıklı gollerle 1-1 bitti.Bende bunu fırsat bilip kupa finalini izlemek için gittiğim arkadaşımın evinden kendi evime doğru yollanıp güzel bir ikinci yarı izlemek isteğiyle yola çıktım.Derken eve gelip birde ne göreyim,Barcelona beni beklememiş,hayınlık yapmış,usul usul 3 gol daha atmış meğersem.Skoramı sevinsem,kaçırdığım golleremi üzülsem bilemedim.Gerçi Barcelona'nın bu seneki maçlarında çizdiği klasik profili olan "ekranın başından kalkarsan ben gollerimi atarım sen bir şey göremezsin" bu sefer bana denk gekmişti ama olsun,öyle ya da böyle kupa Barcelona'nın oldu,bizde mutlu olduk.Pep ilk yılında rüya gibi bir sezon geçirirken bu rüyayı dünyada ki tüm Barcelona'lılara yaşatmaya devam ediyor...

OLMADI YAR


Benim yaşadığım 4. kaybedilmiş final oldu bu.Öncelikle Beşiktaş'ı kutlamayı bir borç bilirim.Ne diyebilirim ki olmayınca olmuyor.Maça bakarsak belki çok kötü oynamadık,fakat kupayı hak eden bir oyun ortaya koymadığımız da yadsınamaz bir gerçek.Bir gün Tanrı gösterirde kupa şampiyonluğunun zevkini bize bahşederse o zaman bu duyguyu sizlerle paylaşabilirim,fekat şu an 26 senedir bu zevki yaşamayan takımdaşlarımla aynı hisleri paylaşıyorum.Volkan Babacan belki gelecekte Türkiye'nin en iyi kalecilerinden birisi olacaktır ama şu an Fenerbahçe'nin kalesini koruyacak bir kaleci olmadığı bu maç ile tescil olmuştur.Kaybedilmiş bir sezonda,hak edilmiş bir kupa istedik sadece ama bu kupayı hak etmediğimizde bu final maçı ile ortaya çıktı.Buna benzer bir sürü şey yazabilirim!Üzgünmüyüm evet,göz yaşlarımı içime mi akıtıyorum evet, ama ama ama ve binlerce ama bunu centilmence kabul etmek zorundayım.Kazanırken sevinmeyi bilirken,kaybederken rakibini kutlamayı da bilen bir takımın taraftarı olduğum için mutluyum.Benim hayata dahil olduğum vakitten fazla kazanamadığımız bu kupayı,belki bir o kadar daha kazanamayacağız,olabilir,unutulmaması gereken biz üzülürken,rakibimizi kutlamayı bilmemiz!

13 Mayıs 2009 Çarşamba

KUPA MEVZUSU


Yazılarında sık sık metaforlara baş vuran yazarlara "hisli yazar" denir.Eğer ki yazar hem hisli,hemde spor yazarı ise ve bu metaforları Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmi ekseninden sık sık kurup yazıyorsa o yazara Haşmet Babaoğlu denir.Kupa finaline saatler kala bende soyundum Haşmet Babaoğlu'luğa,hisli yazarlığa.

Şimdi ilk metaforumuz olan Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminin açılış cümlesi ile başlayalım,yani "Hayat fena halde futbola benzer!".Futbolu içimize teneffüs ettiğimiz her anda bu cümlenin doğruluğunu kanıtlar gibi.Hayat fena halde futbola benzer,aynı şekilde futbol da fena halde hayata benzer.Ana fikri basitçe anlatabildiysem geçen yıldan başlayarak ikinci metaforumuza geçelim.Fenerbahçe'yi bir işçiye,bir aşığa benzetelim.Geçen sene sıkı çalışmasının sonucunu 3 kupa ile taçlandırmak isteyen bir işçiye,3 kupayı ayrı ayrı bir sevgili gören bir aşığa.İlk aşkı ile zaten 17 senedir kimi zaman tatlı,kimiz zaman hüzünlü bir evliliği vardı,26 senedir görmediği çocukluk aşkını ezeli rakibi elinden almıştı.Yurt dışına çalışmaya çıktığı gurbetçi (gurbetçiii,gurbet alırım,gurbet satarım) zamanlarında kapıldığı Avrupai sevgiliyi elde etmeye çeyrek kala bu sevdasından olmuş,Alman Helga'dan, köyde ki Hacer'ine dönen her işçinin karşılaştığı "Pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" sendromu ile karşılaşıp yıl sonunda sıkı çalışmasının ve kimi platonik aşklarının karşılığını alamayan ve elleri bomboş kalan bir berduşa dönmüştü.

Bu yıl ise bambaşka bir kişilikti Fenerbahçe.Hacı babasının kendine uygun gördüğü kızla evlendirilmek istenen,Avrupai aşkı bir kez daha deneyen,26 yıl önceki çocukluk aşkını görmeye yaklaşan bir Fenerbahçe.Avrupalı aşk bir kez daha hayal olmuştu kendisine yolun başında,evliliğine ise önem vermiyordu,babasının kendisine biçtiği işi iplemiyordu bile.Çevresinden kendisine yapılan telkinlerle zaman zaman işine ve evine bağlanan,tam adam olucak bu çocuk denildiği anda gene kendini vurdum duymazlığa veren,ailenin sorunlu çocuğu gibiydi.Günü gününü tutmuyordu ki haliyle Fenebahçe'nin bu tutumuna dayanamayan evliliği bu yıl erkenden bitti.Avrupa zaten başlarken bitmişti.Geride sadece ve sadece yıllardır kavuşamadığı çocukluk aşkı kalmıştı.Eğer bu akşam 26 senelik özlemi gelirse umursamazları oynadığı sene elde edebileceği bir aşkı var Fenerbahçe'nin!Ve fakat her şeyi hak eder bir görüntü çizen,çalışmasının ve sevgisinin semeresini alamayan,geçen sene elleri bomboş kalan Fenerbahçe'de aynı Fenerbahçe'ydi,bu sene ki umursamazda,ailesini üzende aynı Fenerbahçe...

Bir sürü metafor ve anlatılmak istenin dolaylı yoldan anlatımı,bu bir hisli yazar işi.Bir yazılığına hisli yazarlığa soyunan bu kendini bilmez ister ki ,Fenerbahçe yaptığım bu kadar metafordan sonra 26 yıllık şu özlemi yanımıza getirip,"Bak sana uzun zamandır bahsettiğim kız bu" desinde,bakalım çevresinin övdüğü kadar varmıymışki bu kadar yazıyla kafanızı şişirdiğime deysin.Ondan sonra isterse bir 26 sene daha göstermese de olur!

HA-HA-HA-HA



sketch by Yıldıray Çınar

BİR MAYIS AKŞAMI


Ailevi bir sağlık sorunu yüzünden bir gündür blogla düzenli ilginelemedim ve haliyle gündemi takip edemedim ama üzerinden 4 gün geçmesine rağmen tüm Fenerlilerin ismini duyduğunda dimağında acı bir tat bırakan,yüreğini sızlatan Denizlispor ile oynadığımız maça geçte olsa değinmeden geçmek olmaz.

Malum hikayeyi hepiniz biliyorsunuz yılın büyük bir bölümünü lider olarak geçiren Fenerbahçe ligin son haftası deplasmanda karşılaştığı Denizlispor ile 1-1 berabere kalınca şampiyonluğu ezeli rakibi Galatasaray'a verdi.Denizlispor kendi adına küme düşmemek için çıktığı maç ile Süper Lig'in 2006 şampiyonunu da belirlemişti.O sezon ligde oynadığı ilk yarıyı namağlup kapatan,Süperlig'de ki Vestel Manisaspor hariç bütün rakiplerine ikili averajda üstünlük kuran,rakibi Galatasaray'ın sezon boyunca aldığı 3 yenilginin 2'sine imza atan Fenerbahçe ne yazık ki sezon bitiminde ezeli rakibinin yıllarca hatırlayacağı,kendisinin bir an önce unutmak istediği 14 Mayıs 2006 akşamı ile karşılaştı.O tarihten beri Fenerbahçe taraftarının sezon boyunca beklediği 3-4 maçtan biri olan Denizlispor maçı,gene taraftarın beklediği rakipler arasında en kin duyduğudur.Duyulan kin Denizlispor'un bize son hafta malolduğu şampiyonluk değil,zaten geçen hafta da Gökhan Gönül'ünde söylediği gibi "Tarihinde hiç bir kara leke bulunmayan" Fenerbahçe'nin rakibi Denizlispor'un kendisine yatması gibi bir düşünceye sahip olması beklenemez.Bizim kinimiz maç sonunda yaşananlarla ilgili.Maçta kendi haklı mücadelesi sonunda istediği puanı alıp kümede kalan Denizlispor taraftarının maç sonunda "Şampiyon Galatasaray" ve ".bne Kanarya olamazsın şampiyon" tandaslı tezahüratları,zaten şampiyonluğu kaçırma hususu ile ilgili ağır yara almış yüreklere,ikinci şoku yaşatmıştır.Appiah ve Tuncay'ın milyonların vücuda gelmiş halini temsil eden gözyaşlarıyla alay eden bu tutumdan beri elimize düşmesini beklediğimiz Denizlispor nihayet bir Mayıs akşamının Cumartesi'nde beklediğimiz konumda Kadıköy'e geldi.Geçen senelerde bir çok kez yendiğimiz Denizlispor'u küme düşmeme mücadelesi verirken yakalamak ve beklentileri karşılayamayan başarısız bir sezonda,performansı ile büyük hayal kırıklığı yaratan forvetimiz Guiza'nın attığı golle yenerek aldığımız galibiyet ile düşme potasına bir adım daha yaklaştırmak belki kaybedilen şampiyonluğu telafi ettirmeyecek ve o gün yaşanılan acıyı dindirmeyecektir ama kaybedilmiş bir sezonda hatırlanası bir kaç mutluluktan biris olacaktır.İntikamın soğuk yenen bir yemek olduğu ise aklımızın bir köşesinde her zaman...

WE ARE HERE.WE ARE WAITING.


I see Metal People!

TRANSFORMERS:REVENGE OF THE FALLEN-3



Transformers:Revenge Of The Fallen'ın 3. ve en uzun fragmanı,en güzel fragmanı.İlk film ile en ateşli Transformers fanlarının bile haklı övgüsünü alan Michael Bay gene müthiş bir iş çıkarmışa benziyor.26 Haziran'da ki Desepticon'ların ve Autobot'ların destansı savaşına sadece 34 gün kaldı.Ha unutmadan Megan Fox'a ile Isabel Lucas'a da 34 gün kaldı onu da söylemeden geçmeyelim!

12 Mayıs 2009 Salı

BETERİN BETERİ



İtalya Başbakan'ı Silvio Berluconi!

MR. SPOCK


Solda Turist Ömer Uzayda filminin Mister SıpakErol Amaç,ortada yeni nesil Star Trek filminin Mr.Spock'u Heroes dizisinden tanıdığımız Zachary Quinto,sağda da ilk Mr.Spock Leonard Nimoy.İki Spock,bir Sıpak ama hangisi en Spock.Ben tabiki oyumu memleketçilik yaparak Erol Amaç'tan yana kullanıyorum ama allah aşkına okuyucu söyle haksızmıyım,rahmetli Erol abiden daha güzel hangisi "Kompiter" diyebilir ki?

TEMBEL RONALDO


Dünyaca ünlü erkek dergisi FHM'in Portekiz yayımı olan FHM Portekiz'in Mayıs sayısına kapak olan Cristiano Ronaldo'nun Brezilya'lı fitness örtmeni Gabriela Endringer,dergiye çarpıcı açıklamar yapmış.Ronaldo'nun yatakta çok tembel olduğunu söyleyen Gabriela,Ronaldo'nun yatakta herbişeyi kendisinden beklediğini söylemiş.Gabrilea'nın açıklamaları içinde Ronaldo'nun yatağa girmeden önce tüm vücudunu kremlediği gibi ilginç bir detayda varki normalde çok gayimtrak diye yorumlanabilecek bu hareket Gabriela sayesinde ayyuka çıkıyor tabiki,fekat gene de bu Ronaldo'da var bi ufak efeminelik,metroseksüel gibilik.

8 Mayıs 2009 Cuma

ŞARAP ÜZERİNE


Gecenin bu saatinde şarap bardağında voktakımı usulca yudumlarken birden bire şarap hakkında bir tespit yapasım geldi ki,bana ara sıra vahiyle iner bu tespitler şimdi gene öyle oldu ve ben bu tespiti sizinle paylaşmak istedim,heralde yarın da arkadaşlarımla paylaşarak onların kafasını şişiririm...


Efendim entel ortamların gözde içkisi olan şarabın diğer içkilere nazaran garip bir durumu var.İçki servisinin olduğu herhangi bir sergide etrafın en cool sanat aşkıyla yapıp tutuşuyor gibi şekil abilerini ve ablalarını içki servisi başladığında Halk Ekmek kuyruğunda ki Emine teyzeye,Kenan amcaya çeviren bu içkinin kişiyi vezir de,rezil de eden bir anı var.Misal bu şarabın kalitelisini(pahalısını) içtiğinde kişinin diğer insanların nezhinde büründüğü elit insan görüntüsü,entellektüel bünye intibası içilen aynı içkinin markasızı ve haliyle daha ucuzu içildiğinde kişiyi o elit görüntüsünden arındırıp,şarapçı kisvesine sokuyor.Halbuki içilen içkilerin cinsi aynı fakat bürünen kılık farklı.Bir nevi "Ye kürküm, ye!" durumuda diyebiliriz,kimse demezze en azından ben öyle derim.Aynı durumu bir votka da olsun,bir bira da olsun göremeyiz ama Fransız etkisiyle aşkın içkisi,melankolinin yoldaşı sayılan bu içki de durumlar böyle.Bir dakika önce 1981 yapımı bir kırmızı Petrus şarabı içen elma saplı şapkalı,fularlı ve sakallı entel abiye,bir dakika sonra öz be öz Güzel Marmara şarabı içirdiğin vakit abinin şapkası ve fuları düşüyor,üzerinde ki röbdeşambr eski bir paltoya evrimleşerek abiyi Şarapçı Niko kılığına sokuyor,acı ama gerçek bu.Burdan çıkarılması gereken derse gelince Terli terli su içmeyin derim,ne dersi lan hayat bilgisi kitabımı bu olum,yazdım bitti yok kıssadan hisse durumları ya da var sen seç...

7 Mayıs 2009 Perşembe

ISKA


"Seninle benim aramda kocaman bir "Park" vaaar!" dedi dün ki maçta Manchester , Arsenal'e!Kelime espriside geldi ne güzel, o zaman asıl konumuza geçelim kuzum.Aslında dün Arsenal-Manchester yarı final maçını da yazmıştım fakat bir takım teknik aksaklıkar nedeni ile yazıyı kaybettim ve tekrar yazmaya üşendim(Sen git sayfadan çık yap yanlışlıkla bunun adı teknik aksaklık olsun,hadi ordan artist).Neyse benim dikkatimi çeken şey yarı final maçlarının kader anları oluşturan pozisyonların benzerliği oldu.Dün ki maçta genç oyuncu Gibbs'in önünde ki topu ıska geçtiği pozsiyonda Güney Kore'li oyuncu Park golü atarak turu Manchester'a getirmişti.Ronaldo'nun golleri işin kaymağıydı sadece.Bugün ki maçta da gene bir ıska turu geçen tarafı belirledi.Mükemmel bir gol atan ve maçın o anına kadar Chelsea adına maçın adamı olabilecek bir futbol ortaya koyan Gana'lı oyuncu Essien'in 93. dakika da Eto'o'nun önünde ıska geçtiği top gol oldu ve final Barcelona'ya gitti.İki günde ıska geçilen iki top ve belirlenen finalistler.Güzel oyunsun be futbol vesselam.

MARILYN'İN GOYA'SI