30 Ekim 2009 Cuma

STANDART



Malumunuz derbi maçında çıkan olaylardan sonra her iki tarafında aldığı cezalar belli oldu.Futbolcuların yaptığı kavga ile ilgili söylenebilecek ya da yorumlanabilecek birşey yok ama gel gelelim taraftar bazında yaşanan olaylar ile ilgili alınan 2 maçlık cezanın haksız olduğunu düşünüyorum.Tabi öncelikle belirtmem gerekir ki,sahaya yabancı madde atarak bile bile lades yapan bir takım gerzeklere taraftar demeye içim sinmiyor ama ne yazık ki her stadda bunlar ve muadilleri bulunmakta.Şimdi gelelim asıl konumuza yani,aldığımız 2 maçlık seyircisiz oynama cezasının haksızlığına,hatırlıyacaksınız ligin 3. haftasında Diyarbakır deplasmanına giden Fenerbahçe sahaya atılan ses bombaları,buz,pet şişeler,sopalar vb... bilimum yabancı madde ile karşılaşmıştı,bunlar yetmezmiş gibi sahaya giren taraftarlarda işin cabası.O gün yaşanan olaylardan dolayı Diyarbakır'ın aldığı ceza neydi?İki maç,peki derbi maçında yaşanan olaylardan dolayı Fenerbahçe'nin aldığı ceza nedir,gene Diyarbakırspor ile aynı 2 maç,peki olayların şiddet dozajı birbirine yakın mı,bilakis aralarında dağlar kadar fark var,peki bu kıstaslar göz önüne alındığında bu yaşananlar adil mi!Tabi ki değil,neden çünkü ligimizde her konuda olduğu gibi bu konuda da bir standart yok ve bu standartsızlığın cezasını çekecek olan bir maç fazlayla Fenerbahçe taraftarı olacaktır!

AŞKIMIZIN MEYVESİ:AYTEK

28 Ekim 2009 Çarşamba

MORDILLO FOOTBALL-6

26 Ekim 2009 Pazartesi

FENERBAHÇE:3-GALATASARAY:1



Maçı kazanacağımızdan emindim ama bunun nedeni ne maçın Kadıköy'de oynanacak olması ne Galatasaray'ın kötü savunması ne de başka bir futbol içi etkenden kaynaklanıyordu,maçı kazanacağımızdan emindim çünkü bu öğlen saat 5'i çeyrek geçe aldığım bir telefon bende bu keskin düşüncenin oluşmasını sağladı.Maçı değerlendirmeden önce bu telefonun önemini anlatan küçük bir çıkan kısmın özeti tadında açıklama yapıyorum ki olayı kavramanız kolay olsun...





Benim Burak isimli Sakarya'da okuyan çok sevdiğim bir arkadaşım var,hemen hemen her konuda anlaştığım ender insanlardan birisi.Sinemadan,siyasete,futboldan,dişi insanlarına çoğu konuda hemfikiriz ve zevklerimiz örtüşür,sadece tuttuğumuz takımlar konusunda örtüşmeyiz.Ben ne kadar Fenerbahçe'liysem Burak'da o kadar Galatasaray'lıdır.Burak hakkında bilmeniz gereken bir diğer şeyde kendisinin şom ağızlılık konusunda master yapması gereken bir yeteneğe sahip olması,bu durumu şöyle açıklayayım ki,kendisi birlikte izlediğimiz bir Milan maçında topu kendi yarı sahasından alan Inzaghi'ye "Ne yapıcan lan sanki golmü atıcan!" dedikten sonra Inzaghi'ye Kakavari golü adeta ağzıyla attırmış bir arkadaştır,bu ve buna benzer sayabileceğim daha çok olayı vardır ama en absürtü buydu sanırsam...Geçen sene malumunuz bizim halimiz henüz ligin başından belliydi,Ligde ve Şampiyonlar Ligi'nde alınan onur kırıcı yenilgiler,çalkalanan bir Fenerbahçe camiası,oluşan bir kaos ortamı.Bütün olumsuzluklar içinde iyi giden bir Galatasaray ve Alex'siz Fenerbahçe eşliğinde yapılacak derbi,Galatasaray hiç olmadığı kadar iddialı geliyordu Kadıköy'e hatta kendilerinden o kadar emindilerki maçtan önce çıkartılan "Çıldırın Geliyoruz" sloganlı t-shritleri hatırlarsınız.Açıkçası o gün maçı izlemeyi düşünmüyordum ve olası bir Galatasaray galibiyetine kendimi ciddi ciddi hazırlamıştımki gelen bir telefon üzerimdeki olumsuz havanın gitmesine neden olmuştu ve bu telefon maçın başlamasından yarım saat önce o bahsettiğim şom ağızlı arkadaşım Burak'tan gelmişti.Maçı nasıl kazanacaklarını söylüyor ve maçtan sonra telefonumu kapatmamam yönünde telkinler veriyordu ama gel gör ki 4-1 biten maçtan önce kapanan telefon benimki değildi.Bugün de geçen senekine benzer bir durum yaşandı.Yaklaşık 1 haftadır bozuk olan telefonum çaldı,arayan Burak'tı,hikmet bu ya çalışmayan telefon çalıştı ve Burak şöyle buyurdu:"Maçtan sonra telefonunu kapatma lan...".Bu sefer hakkını yemeyeyim telefonu kapalı değildi ama ilginç bir şekilde aramalara cevapta vermiyordu!İşte bu olayların ışığında(ışık?) galibiyete olan inancım tamdı,teşekkürler şom ağzını yediğim arkadaşım Burak,bir an önce İstanbul'a dönmeni bekliyorum:)



Maça dönecek olursak,Daum'un sahaya sürdüğü kadro ne eksik ne fazla tam olması gibiydi.Galatasaray'ın en formda oyuncusu Keita'nın etkinliğini bitirmek için savunması yönü kuvvetli bir sol kanatla başladık maça.Kimileri forvetteki Kazım tercihini doğru bulmayabilirdi ama Gökhan ve Servet gibi fizikli iki stoperin,hem fizik gücüyle baş edebilecek hemde tek hamlelik ağırlıklarından yararlanabilecek eldeki hucümcular arasında en iyisi Kazım'dı.Girdiği pozisyonlarda topun dibine girmek yerine daha akılcı vuruşlar yapabilseydi bugün ki güzel oyununu birde golle süslerdi.Sağ kanatta hem gene Kazım yerine savunma yönü kuvvetli olan Mehmet Topuz ve Gökhan Gönül Fenerbahçe maçlarında etkisizleşen Arda'yı çok iyi kontrol etti.Maç Baros'un talihsiz sakatlığıyla başladı,Galatasaray galibiyetinin yolu Sarı kırmızılı oyuncuları ceza sahasına sokmamaktan geçiyordu ve Baros kanat etkinliği kontrol altına alınmış bir takımda yapacağı ikiye birlerle defansımız ortadan zorlayabilecek yegane oyuncuydu,sakatlığı Galatasaray'ın maçın geri kalan kısmı boyunca muhtemel derinlemesine topların yapılamamasına(Nonda'dan Baros koşuları bekleyemezsiniz),bu derinlemesine pasları verebilecek oyuncu Elano'nun maç boyunca etksizi bir görüntü çizmesine neden oldu.Galatasaray cephesinde bu talihsiz sakatlık yaşandıktan 1 dakika sonra Lugano'nun ayağından golü bulduğumuzu sandık ta ki yardımcı hakemin kalkan bayrağına kadar.Kursağımızda kalan gol sevincini 100. yılımızda Galatasaray'a attığımız golün hemen hemen aynısını atmamızla doyasıya yaşadık.Hatırlarsını o maçta Tuncay soldan kaçan Uğur'un önüne güzel bir top atmıştı,ceza sahasına yerden topu kesen Uğur'un topuna dokunamayan Kezman'dan sarkan topu Alex boş kaleye göndermişti,bugünde Kazım'ın güzel pasında Wederson yerden sert kesti,ön direkte topun üzerinden atlayan Carlos'tan sarkan topu gene Alex boş kaleye gol yaptı.Açıkçası bu maçtaki en büyük korkum bu sene olağan karakteristiklerimizden biri olan gol attıktan sonra takımın geriye çekilmesi ki,bu maçtada bu durum tekrarlandı.Geriye yaslandığımız bölümde Galatasaray Nonda ile gole çok yaklaştı ama Kongo'lunun topu ıskalaması bizim açımızdan büyük şanstı.İlk yarının sonlarına doğru kurtulduğumuz baskı,duran toplardan yakaladığımız pozisyonları getirdi.6. dakikada Wederson'un göstere göstere attırmak olduğu golü izleyen Galatasaray savunması,bu dakikalarda oldukça çaresizdi.Lugano'nun direkten dönen topu,neredeyse ilk yarının sonunda iki farklı skoru bulmamızı sağlıyordu...



İkinci yarı aynı diziliş ve futbolcularla maça çıktı iki takımda.İkinci yarıyada hızlı başlayan taraf bizdik,Kazım'ın trübüne diktiği vuruş golün emarelerini veriyordu.Galatasaray tarafından önce Servet'in Mehmet'e kaptırdığı,ardından bu maçta ikinci kez Alex'in önüne attığı topla Leo Franco'nun yaptığı bireysel hatalar gelince golde geçikmedi.Ceza sahası dışından kaptığı topla içeri gelen Alex,kaleye vurmak yerine akıllıca bir şekilde Leo'yu üzerine çekti ve tuzağına düşürdü,hakem beyaz noktayı gösterdi,Alex affetmedi ve durum 2-0 oldu.Tam rahat rahat maçın geriye kalan kısmını izleyeceğimizi düşünürken gelen Galatasaray golü bizi strese soktu.Golü yediğimiz dakikadan sonra Galatasaray bastırdı,takım geriye yaslandı.Galatasaray Orta sahamızı çok rahat geçip,bağıra bağıra golü atacakken Daum bir türlü beklenen değişiklikleri yapmadı ama bu bölümde imdadımıza sinirlerine hakim olamayan Keita yetişti.Gerçi rakibin 10 kişi kaldığı zamanda bile maçı diken üstünde izlemeyi devam ettirdik,yorulan orta sahaya Selçuk takviyesi beklerken Daum'dan Guiza ve Santos tercihleri geldi.Guiza'nın oyuna girdikten 7 dakika sonra boş kaleyi kaçırması şaşılacak bir durum değildi,şaşılacak durum ani gelişen Galatasaray atağında sağda bomboş kalan Aydın'ın o dakikada,o kadar kötü bir vuruş yapabilmesiydi ki,bu vuruş derin bir oh çekmemize neden oldu.Zaten bu pozisyon Galatasaray'ın son direnişiydi,ardından Fenerbahçe'li oyunculardan gelen pres sonuç verdi ve Guiza kifayetsizi bile gol atabildi,artık Galatasaray defansı ne halde siz düşünün...



Evet bir Galatasaray derbisini daha kazasız belasız atlatıp,Kadıköy'de oynanan son 10 lig maçının 10'unu da kazandık,ayrıca bugün ki galibiyet ile iki takım arasında oynanan son 10 lig maçında aldığımız 8.galibiyet oldu,mutluyuz.Evet belki çok ahım şahım bir top oynamadık ama kazanmak hakkımızdı ve kazandık.Ve Alex,sana ne desek az,ne desek bir eksik,iyi ki varsın!

23 Ekim 2009 Cuma

STEAUA BUCURESTI:0-FENERBAHÇE:1



"Biz Fenerbahçeyiz" diyordu maçtan önce Gökhan Gönül,Türk takımlarının Bükreş'teki olumsuz görüntüsü kendisine sorulunca "Biz de bir Türk takımıyız, ama biz Fenerbahçe'yiz"!Gökhan'ın açıklaması çok şovenist bir açıklama gibi gelebilir ve zaten dozu Ertem Şener kıvamında olmasada öyledir ama eğer bu açıklamayı benim gibi yorumlarsanız şunları çıkarırsınız:Biz Fenerbaçe'yiz en iyi oynadığımız maçta kaybetmesini biliriz,biz Fenerbahçe'yiz duman olmayan yerden ateş çıkarmasını biliriz,biz Fenerbahçe'yiz rahat maç izletmeyi pek sevmeyiz,biz Fenerbahçe'yiz gerçekten kötü oynayarak da kazanırız zaman zaman...

Vay be arkadaş,basit bir demeçten neler çıkarmışsın sen,ne içiyosan bizede ver,bizede ver,bizede ver lan dediğinizi duyar gibiyim alkolik okuyucular ama sakin olun biraz,sen arkadaki rahat dur!Bir anlık bir şimşek çakması,beyin fırtınası benimki ama yalan değil,ne zaman ne yapacağımız hiç belli olmuyor,Steaua kağıt üzerinde bize oranla güçsüz bir takım olsada hem bizim ne yapacağımız belli olmuyor,hemde Steaua'nın Türk takımlarına olan üstünlüğü düşünülünce zor bir maç olmasını beklemesemde,Stauau'yı deplasmanda bu kadar ezecek bir top oynayacağımızı düşünememiştim,eksiklerde çoktu hani...

Alex'in yokluğunda Fenerbahçe taraftarının bu sene en merak ettiği ve çok şey beklediği Özer onun yerini,sakat olan forvet oyuncularımızın yoklığında Kazım forvetteki yerini ve Kazım'dan boşalan sağ kanattada Mehmet,Kazım'ın yerini aldı.Maça klasik dizilişimiz olan 4-2-3-1 ile çıktık.Dengeli geçen ilk 15 dakika ardından ortasahada Emre ve Cristian önderliğinde sağlanan pas akışının getirdiği üstünlük ve girilen gol pozisyonları.Aslında maçı erkenden kopartabilecek şanslar iki kez Santos'un ayağından gelen pozisyonlardan geldi ama son haftaların bugün ki maçta biraz daha olumlu görüntü çizen vasat Brezilya'lısı boş kaleleri atamayınca ilk yarı golsüz beraberlikle bitti.İkinci yarıya iyi başlayan taraf ilk yarının bitimine 5 dakika kala ezilen orta sahaya Onicas takviyesi yapan Steaua oldu.Biri direkten dönen,biride Volkan'ın çıkarttığı iki tehlikeli atakları oldu ama bu pozisyonlardan sonra oyunun sütünlüğünü yeniden ele geçiren Fenerbahçe 59. dakikada organize gelişen atakta Kazım'ın ayağından bulduğu golle 1-0 öne geçti.Bu golde ayrı parantez açılması gereken isim Carlos'a verdiği ince pasla golün oluşumunda büyük pay sahibi olan Özer Hurmacı.Bu maçta çok ön plana çıkamamış olsada gerçekten kumaşının iyi olduğunu belli eden,kaliteli bir pastı yaptığı.Attığımız golün hemen akabinde bu sene skor üstünlüğünü ele geçirdiğimiz maçlarda başımıza iş açan geriye yaslanan Fenerbahçe ile karşılaştık gene.Yaklaşık bir 10 dakika boyunca üstümüze yaslanan ve Antep maçında olduğu gibi göstere göstere gol atmak üzere rakibi bu sefer izlemeyen Daum'un Selçuk hamlesi oyunun dengesini bu sefer değişmemek üzere Fenerbahçe'ye geçirdi.Ardından gelen Wederson,Kazım değişikliği Türkiye'ye sol bek etiketiyle gelen Andre Santos'un takımın en uçtaki elemanı haline getirmesi,gecenin ilginç notlarındandı...

Maçı kazasız belasız atlatarak Twente'nin Sherrif süprizine uğradığı günde grubumuzda liderliği aldık.Şimdi gözler Pazar günü yapılacak derbi maça gönül rahatlığıyla çevrilebilir.Ha bu arada Şampiyonlar Ligi maçını vermeyerek güzel bedduamızı alan Doğan grubunun,sürekli kesintiye uğratarak,alt yazı-üst yazı saçmalığı yaptığı,kocaman d-smart logosuyla sunduğu,maçı yayınlayan diğer kanalı ağlayarak şikayet ettiği maçta Digitürk'e helal olsun,D-Smart'a da oh olsun diyorum!

20 Ekim 2009 Salı

KEM GÖZLERE GELMİŞ RONALDO



Ronaldo'nın geçirdiği sakatlıklardan dolayı kendisine büyü yapıldığını düşünen Peru'lu Şamanlar başkent Lima'da ki İspanya konsolosluğu önünde toplanarak yapıldığını düşündükleri büyüyü kırmak için karşı büyü yapmışlar.Şimdi Peru'lu şamanlar ile Ronaldo arasındaki bağa bir anlam veremedim,tamam belki hepsi büyük birer Ronaldo fanı ama illa büyü yapmak istiyorsalardı büyüyü kendi milli takımlarına yapsaymışlar ya,böylelikle belki grupta sonuncu olmazlarmış!

ROSSI'LERDEN VALENTINO



Orda olmasada orda gibi.

18 Ekim 2009 Pazar

FENERBAHÇE'NİN B PLANI



Futbolda dün yoktur söylemi her ne kadar klişe bir söylem olsada haklılığını kanıtlayan bir cümle olarak her dönem sıklıkla karşımıza çıkıyor.Aslında dünün dünde kalma durumu hayatın her alanı için geçerliliğini korusada söz konusu futbol olduğunda dün daha bir dündür,heleki bizim gibi tez canlı ve Vezir yaptığı adamı iki günde Rezil pozisyonuna sokan bir toplum düşünüldüğünde Galatasaray'a yapılan eleştirileri çokta takmamak gerektiğini düşünüyorum,nihayetinde bu eleştirileri yapan kişiler gene sezon başında Galatasaray'ı yere göğe sığdıramayan kişilerle aynı.

Galatasaray'ı övenler aynı zamanda Fenerbahçe'yide yeriyorladı,şimdi yiğidi öldür hakkını yeme kazandığımız maçlarda ortaya koyduğumuz futbol pekde matah değildi fakat ligin son iki haftasında oluşan görüntü ile bu sefer roller değişti ve övülen taraf oldu Fenerbahçe.Puan kayıplarından sonra Rijkaard'a gelen "B Planı" yok eleştirilerinin bir benzerini olası bir puan kaybında Fenerbahçe için göreceğiz,bende hazır yarınki maçtan önce gelebilecek eleştirileri tahmin etmeye çalışacağım,bakalım ne kadarını tutturabileceğim.

ALEX FAKTÖRÜ:

Misal yarın olabilecek bir puan kaybında fatura Alex'in olmamasına bağlanacak,Fenerbahçe'nin Alex'e çok mahkum olduğundan bahsedilip,ana fikir olarak Fenerbahçe=Alex denilecek.

DAUM FAKTÖRÜ:

Türkiye'ye geldiği ilk günden beri eleştirilen hocanın son 10 yıl baz alındığı zaman faal hocalar arasında en başarılı olanı olması Meyve veren ağaç taşlanır deyimine bir örnektir.Geçmişte eline verilen kadrolar ile takımı 2. haftadan uzak ara şampiyon yapması beklenen Daum,Fenerbahçe'yi 30 yıl sonra 2 sene üstü üste ve hatta neredeyse tarihinde ilk kez 3 sene üstü üste şampiyon yapacakken bile kimi zaman haklı,çoğunluklada haksızca eleştirilen bir hocadır,puan kaybında ağızlar açılmaya başlayacaktır.

TRANSFERLER:

Misal Sergen, Andre Santos ve Cristian'ın sıradan oyuncular olduğunu iddia ediyor,Dünya'nın 1 numaralı Milli takımından alınmış oyuncular üzerinden Brezilya'yı eleştiriyor,Sergen sadece bir örnek,Sergen gibi yüzlercesi var,iki vasat performans görürülerse vay o Brezilya milli takımının haline,hani 5 Dünya Kupalı varya ona.

BREZİLYA ÇETESİ:

Alex'in başını çektiği bir Brezilya çetesi olduğu söylenir,ayrılan her başarısız olan Avrupa'lı futbolcunun ardından.Brezilya çetesinin Avrupa'lı olan forveti bilerek beslemediği öne sürülür. Bu iddialar Anelka döneminden başladıki,Anelka'nın yıllar sonra iyi bir performans gösterip Fransa Milli takımına seçildiği dönemle aynıdır.Sonra aynı iddialar Kezman ile sürdü lakin Kezman'ın PSV'den beri düşüşte olan karikayeri iddiaların saçmalığını kanıtlıyor.En son bir ara Guiza içinde aynı şeyleri söylediler ama Süper Lig'de Guiza kadar beslenip Guiza kadar gol kaçıran bir forvet yoktur heralde.

Evet benim tahminlerim bunlar,zaten çokda tahmine edilmesi zor şeyler değil ama yazdıklarımdan yanlış bir düşünce çıkarmanızı istemem,Alex'in Fenerbahçe için olan önemini,Daum'un mükemmel antrenör olmadığını,yaptığımız her trasnferin nokta olduğunu iddia etmiyorum,sadece biraz insaf ediyorum.

17 Ekim 2009 Cumartesi

FCUKING BALLOON!



Şu sıralar Premier Lig'de oynanan ve Sunderland'in 1-0 üstünlüğü ile devam eden Sunderland-Liverpool maçının tek golü D.Bent ve Kırmızı Balon ortaklığından gelmiş.Şu golle akşam akşam beni güldüren Balona Allah da seni güldürsün diyorum,Liverpool'da gitsin bir kurşun döktürsün bu nasıl bir talihsizliktir!

MİMSPOR KULÜBÜ

Yoğunluk bana uzun süredir uzak gelen bir kelime idi,ta ki yoğunluğun dibine vurana kadar.Gerçekten bloga girmek istediğim kafi sayıda postu yoğunluk ayağına giremeyip blogu boşladık biraz,bunun için özür sevgili okur,amma velakin beni bilen bilir 3 boy farklardan gelip arayı kapamış bir insan oğluyum bu farkıda kaparım ve farkı kapamatya pek değerli insan Sinem(Geowyns)'in pek değerli mim'i ile başlıyorum,Allah utandırmasın:)

1) En Sevdiğiniz 3 çiçek?

Bu soruya cevabı bütün kadınlar bir çiçektir söyleminden yola çıkan bir hilebazlıkla:1-Liv Tyler,2-Natalie Portman,3-Adriana Lima

2) Gerçekleşmesini istediğiniz 3 hayaliniz?

Buraya yazamayacağım o kadar çok hayalim var ki,misal onlardan birisini sevgili arkadaşım Gökhan'a söylerseniz rahatlıkla söyler ama söyleyebileceklerimden 3 tanesi şöyle:1-Profesyonel karikatirüst olmak(Uykusuz'da köşe istiyorum lan).2-Bu Sinem'inkinin Fenerbahçe versiyonu,yani Şampiyonlar Ligi'ni kazanmış bir Fenerbahçe,hayali bile tüylerimi diken diken ediyor gerisini siz düşünün.3- Örümcek Adam olmak,sanırım 6 yaşından beri hayalim,olamayacağını anlasamda hala bir Örümceğe kendimi ısırtmak mantıklı gelmiyor değil:)

3)En sevdiğiniz ve sevmediğiniz 3 huyunuz?

Sevmediklerim:1-Hırs orjinli kaybetmeye tahammülüm olmaması.2-Ciddi olamama durumu,hep bir gevşeklik hep bir yovşaklık.3-Bunu çok arabesk olduğu için söylemeyeceğim,utanıyorum.

Sevdiklerim:

1-Hırs,kaybetmeyi sevmiyorum.2-Ciddi olmayı sevmiyorum.3-Neysem o gibi davranmayı seviyorum,belki %5 oranında kasıyorum.


4)Gıcık olduğunuz 3 hareket?

1-Her şey hakkında fikri olan,çok bilmişler(bir sus birader).2-Kütük Sivas'ta olupta,Londra'nın bağrından kopmuş gibi davranan,Avrupalı özentisi yurdum gençliği.3-Fasulye gibi kendini nimetten sayanlar.

5)"Bu benim bu güne kadar olan en kara günümdü, dünya başıma yıkıldı ve bir daha ayağa kalkamam" diye düşündügünüz olay?

Fenerbahçe'nin son maçta Şampiyonluğu kaybetmesi çok kara bir gündü ,bu olay benim içime doğduğu için o kara güne hazırlıklıydım diyebilirim bunun dışında çok sarsıcı günlerde geçirdim ama henüz bana anam,anam dedirtecek şiddette bir gün yaşamadım,umarımda yaşamam!

Evet sorular bunlar,cevaplar bunlardı,Sinem(Geowyns)e mim'için teşekkür edip mim'i kime göndereceğimi bilmediğimden,bu sefer gönlü Fifa değil Pes'ten geçenlere armağan ediyorum.

13 Ekim 2009 Salı

VIDEOGİOCO

VIDEOGIOCO by Donato Sansone from Enrico Ascoli - Sound Design on Vimeo.



Sezyum.com'dan almışım,bakın ne iyi yapmışım(videoyu almak be oğlum)!

11 Ekim 2009 Pazar

FACİADAN ZAFERE













Bir şey söylemeye gerek yok,fotograflar adım adım her şeyi anlatıyor.

HOMER GÖRMESİN



Playboy dergisi çoğu zaman dergiye soyunan ilginç isimlerle dönem dönem gündeme gelmiştir,bu seferde böyle bir durum var lakin bu sefer dergiye soyunan dişinin bir insan olmaması durumu daha ilginç bir hale getiriyor.Dünyanın en uzun soluklu çizgi dizisi The Simpsons'ın cefakar annesi Marge Simpson derginin önümüzdeki ay çıkacak sayısının kapağındaki pozuyla dergi tarinde kapak olan ilk çizgi karakter oldu.The Simpsons'ın 20. yılı nedeniyle hazırlandığı belirtilen kapak,genç okuyucu kitlesinin ilgisini çekmeyi amaçlıyormuş...Ne diyeyim Allah Amerikalı'ya akıl fikir,Homer'a da sabır versin,Marge'da 3 çocuk anası olarak hal ve hareketlerine dikkat etsin:)

TANRI GERÇEKTEN YANINDA



Peru maçı öncesi Dünya Kupası eleme grubunda zor günler geçiren ve 40 sene sonra Dünya Kupası'na gidememe tehlikesi olan Arjantin'in "İlahi" Teknik Direktörü Maradona ”Tanrı, beni birçok kez kurtardı.Bu sefer de kurtaracağına inanıyorum” diyordu grupta oynayacağı son iki maçtan önce ve bugün ki Peru maçında görüldü ki Maradona pek de haksız sayılmazmıi.Stres yükü oldukça fazla olan maçta vasat oynayan Arjantin 90. dakika da eşşeğini kaybedip,90+3 de yeniden buldu adeta...


Maç boyunca rakibin göbeğine atılarak düşük performans alınan bir Messi,yumuşak ve kolay geçilen Arjantin orta sahası,nihayet milli takıma çağrılan Higuan'ın Aimar'ın pasıyla attığı gol,golden sonra hiç bir iddası olmayan Peru'nun baskısı,ard arda kullanılan kornerler,sinen Arjantin,Peru'nun verilmeyen penaltısı,son 20 dakika oyunu televizyondan bile izlemeyi zorlaştıran fırtına,ilk maçta olduğu gibi gene 90. dakika gol atarak Arjantin'in hayallerini yıkmak üzere olan Peru,90+3 de bir karambol ve sahneye çıkan Palermo ve gol ve Maradona ve tanrısı...



Aslında 90.dakikaya değin hakkında yazılacak bir şey olmayan Arjantin'in ite kaka kazandığı bir maç görüntüsündeydi Arjantin-Peru maçı lakin 90.dakika da çift taraflı gelen goller ve duygu fırtınası maçın çehresini birden bire nefes kesen maç statüsüne soktu ve en son belleklerde golün ardından çimlerde kayan Maradona kaldı.Arjantin iyi kötü bu maçı şansının da yardımıyla 90.dakika da kazandı ama bugün 90.dakikada kazanan sadece onlar değildi,takipçisi Uruguay'da 90. dakikada maçını kazandı ve gözünü son maç için Arjantin'e dikti.Son maç Uruguay deplasmanına gidecek Arjantin'in işi zor,bakalım Tanrı bu seferde Maradona'nın yanında olup çimlerde kaymasına yardım edecek mi,yoksa Maradona'da futbolculuğu döneminde parlayan,Teknik Direktör olunca kayan yıldızlar tayfasına mı katılacak,hepsinin cevabı Çarşamba akşamı.



Maçla Alakası Olmayan Not:Uruguay maçında ne olduğunu görmek için Livescore'dan takip ettiğim maçta,her Uruguay maçında olduğu gibi gene Lugano'nun ismine gördüğü milyonuncu sarı kart ile rastlamam ve tebessüm etmem,adamımsın Lugano:)

10 Ekim 2009 Cumartesi

KOLTUK BAŞINA



Şimdi değil yazın çıkacak bunun acısı,EURO 2004'de de böyle olmuştu,2006 Dünya Kupası'nda da,şimdi sıra 2010'da...

THE VULTURE



Scetch by Yıldıray Çınar

SAVE THE BOOBS



Meme Kanserine dikkat çekmek için çekilen bir video,keşke bütün toplumsal kampanya çalışmaları böyle olsa diyor Testesteron kardeş.

HITCHCOCK CLASSICS-8




To Catch a Thief, 1955
Gwyneth Paltrow and Robert Downey Jr. Photograph by Norman Jean Roy

HEADS WILL ROLL


Yeah Yeah Yeahs - Heads Will Roll

MODULAR|MySpace Music Videos


Yeah Yeah Yeahs'in son günlerde fena halde kendini dinlettiren şarkısı,en azından bana.

ALEX


"Alex 3 maç üst üste çıkaramaz,çıkarsa bile üst düzey performans sergileyemez..."

SERGEN YALÇIN



Alex De Souza'nın Son 3 Maçı:

Antalyaspor:1-Fenerbahçe:2(Alex maçın adamı)

Sherrif:0-Fenerbahçe:1(Alex maçın adamı)

Fenerbahçe:3-Gençlerbirliği:0(Alex maçın adamı)

9 Ekim 2009 Cuma

ANTHONY ERİŞ



Hazır yarın milli maç varken ve Terim'in klasik süprizlerinden biri olsada son yıllarda ki en "paylaşımcı" futbolunu oynayarak hakkı verilmesi gereken Ceyhun'un uzun süredir aklımda olan postunu gireyim dedim.Postun konusu ne Ceyhun şu an ki ne de geçmişteki performansı ile alakalı,sadece kendisinin dünyaca ünlü bir müzik adamına olan benzerliğini dile getirmek istedim.Benim kişileri birbirine benzetmede olan yeteneğim bu sefer Ceyhun Eriş ve çok sevdiğim grup Red Hot Chili Pappers'ın karakter anlamında nevi şahsına münhasır solisti Anthony Kiedis'i birleştirdi.Her ne kadar Ceyhun ve Anthony'nin benzerliğini adam akıllı vurgulayacak fotografları Ceyhun tarafını bulmakta zorlansamda,ikilinin birbirlerine olan benzerlikleri inkar edilemez,edilse bile ettirmem ki.

5 Ekim 2009 Pazartesi

SEKSİLİK KAVRAMI

CAM AÇ,CAM!

SOUR / 日々の音色 (Hibi no Neiro) MV from Magico Nakamura on Vimeo.

HITCHCOCK CLASSICS-7




Psycho, 1960
Marion Cotillard. Photograph by Mark Seliger

FENERBAHÇE:3-GENÇLERBİRLİĞİ:0



Şampiyonluk yarışındaki en büyük rakibimizin puan kaybettiği bir günde kendi rekorumuzu kırmamız güzel ama bunu sezonun en güzel topunu oynarak yapmak keyif verici.Evet sezon başından beri oynadığımız bütün maçları kazanmıştık ama ortaya koyulan oyunun kimseyi memnun etmediğide aşikardı.Hele ki rezalet geçen bir yılından kötü futbol,taraftarın en son görmek istediği şeydi...

Adı gibi ligin en genç oyuncu kadrosuna sahip Gençlerbirliği karşısında artık kendisini övmek için yeni bir kelime bulamadığım Kaptan Alex'in golüyle maçın hemen başı sayılacak bir anda öne geçmemiz istediğimiz oyunu ortaya koymamızda etkendi,ayrıca 3 maç sonra geri dönen Emre'nin Cristian'la orta sahayı domine etmesi,Kazım'ın yokluğunda gerek hucümda gerekse defansta sağ kanadı canlandıran Mehmet Topuz'un güzel futbolu ve defansımızın başarılı performansı güzel oyunun etkenlerindendi.İlk yarı yapılan bilinçli hücumlar,yüksek pas oranı,önde yapılan pres Gençlerbirliği gibi diri bir takımı bile bezdirdi.Emre'nin bu sezon Fenerbahçe için öneminden artık bahsetmeye gerek kalmadı ama orta sahadaki partneri Baroni ayrı bir parantez açmak istiyorum.Kendisi için Sergen gibi "Selçuk ve Deniz'den ne farkı var" diyen aklı selim yorumculara soruyorum,Baroni'nin sadece bu maç aldığı insiyatifi,o farkı olmayan ikili Fenerbahçe kariyerleri boyunca hangi maç almış?



İkinci yarı değişikliğe giden Thomas Doll'un aldığı Hurşit Meriç direkten dönen toplarımız gol olmayınca sol kanattan yaptığı bindirmelerle sıkıntılı bir 20 dakika oynamamıza neden oldu.Beraberlik için bastıran Gençlerbirliği'ni ceza sahamıza sokmayıp uzaktan şutlara zorlayıp tehlikeli bir pozisyon vermesekte,rakibin tehlikeli ayaklarının isabetli şutları Volkan'ın gününde olmaması halinde başımızı çokça ağrıtabilirdi.Hatta onlardan biri olan Burhan sol çaprazdan uzak köşeye gönderdiği topu mükemmel çıkartan Volkan'ın pozisyonun akabinden günün vasat ismi Santos'un pasında sahneye çıkan Kaptan attığı ikinci golle uzun süre aradan sonra maçın kalan süresinde stressiz izlememize vesile oldu.2-0'dan attığımız 3.gol işin kaymağı oldu,Bilica ile birlikte rakibin en formda oyuncusu Kahe'yi sahadan silen Lugano'nunda ödülü oldu...

Nihayet oynanan güzel oyun,atılan 3 golle gelen 3 puan,serinin sürmesi dileğiyle.

2 Ekim 2009 Cuma

RELATOR



Kendi güzel,sesi güzel gibi Scarlett Johansson ve Pete Yorn A.Ş'den şahanemtrak bir şarkı,en üst üste dinlenesinden.

TALİHSİZ SERÜVENLER DİZİSİ


Merhaba okuyucuspor,bildiğiniz gibi yaklaşık 2 haftadır ortalarda yoktum ne yazık ki.Bu 2 haftalık ara malesef keyiften değil,biraz talihsizlikten,kafi miktarda da eşşeklikten.Hemen anlayatımda,bulanık beyinler aydınlansın,öncelikle zaten iki hafta önce blogger sorunu dolayısıyla herhangi bir post girmek namümkündü ta ki sorun nihayet çözülüp blogger eski işlevini yerine getirene kadar ve bu da bildiğiniz gibi bayramın ilk gününe tekabül ediyordu yanılmıyorsam.Neyse tam postsuzluktan kavrulan bünyemi dindirmek üzereyken internetler kesilmesin mi!İnternet faturalarını yatırmayı unutup bayram boyunca internetsiz kalmam işin eşşeklik kısmını oluşturuyor.Bayramın bittiği ilk gün faturaları yatırdım yatırmasına ama bu sefer annem kompiteri nasıl yaptıysa çökertmiş falan filan ve bilgisayar nihayet bugün elime geçti.Dediğim gibi talihsizlikler ve eşşeklikler birbirini kovalayınca böyle uzun aralar oluyor,allah sevenleri ayırmasın deyip cümleyi kapatıyorum.Bir dahaki postta görüşmek üzere Esenboğa havalimanı...