31 Mart 2009 Salı

ENKI BILAL


Yaşayan Efsane ayağımıza kadar geldi,biz gitmedik ama hiç olmazsa 2 Mayıs'a kadar dehasını bizlere emanet etmiş,görmek isteyenler İstiklal Caddesi üzerinde ki Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde "Enki Bilal İstanbul'da" adlı sergisini ziyaret edip "haklı üstadın" sanatından nasiplenebilir.Ondan önce azıcıkda şu videosundan nasiplenin,bir sürü kalem,boya,kağıt ve Enkı Bilal,çizmeyi seven insan bu videoya bayılır diyeyim ben sana...

SONY WORLD PHOTOGRAPHY AWARDS




RASMUSS KAESSMANN

Kaessmann entered photography after travelling through remote parts of East Africa. His work today reflects those roots, often setting his shots in extreme environments from mountains to rainforests. His diverse portfolio has grown to include portraits, advertising and more recently, sports. Kaessmann's work with the German water polo team displays a new and exciting approach to sports photography, creating magic in the pool.

Kaynakhinho

AND THE WINNER IS...




Kömür,nam-ı diğer Kara Elmas!

29 Mart 2009 Pazar

AH BE NİHAT



İSPANYA:1-TÜRKİYE:0


Aslında bu yazıyı yarına saklıyordum çünkü maç esnasında içilen(hatta bu yazı esnasında bile içilen) tonla alkolun etkisiyle duygusallığın ağır bastığı saçma sapan bir maç yazısı yazmaktan korktuyordum.Planım yazıyı ertesi gün bilinçli her Türk vatandaşının yapması gereken oy verme işlemini gerçekleştirdikten sonra ayık kafa ile yazmaktı ama gel gör ki alkol duygusallığı ağır bastı ve gördüğünüz gibi yazıyı yazmış bulunuyorum...




Maça gelirsek öncelikle defans hattımızdan başlayalım,kimilerine göre takımın en zayıf halkası olarak gözüken defansımız gene kimlerine göre(ki bu gurüha bende dahilim) bu hattın en zayıf oyuncusu olarak görülen İbrahim Üzülmez'de dahil hiç sırıtmadan çok iyi oynadılar.Gökhan Gönül'ün çok iyi ters kademeleri,göbekteki stoperlerimizin David Villa ve Fernando Torres gibi fuleli oyunculara pozisyon vermemeleri ve defansın solunda İbrahim Üzülmez'in Arda'nın eksik kalan yardımına rağmen kanadını iyi savunması dahil oldukça iyiydiler.Orta sahamızda Tuncay,Arda,Emre ve Aurelio dörtlüsü her ne kadar kağıt üzerinde rakip için çok tehtidkar isimler gibi dursada,Emre'nin hucuma katkısının sınırlılığı ve Arda'nın kendisinden beklenen oyunun çok uzağında bir performans sergilemesi bizim açımızdan beklediğimiz hucum varyasyonlarını getiremedi ne yazık ki.Forvette ise Semih topla her buluştuğunda topun bizde kalmasını sağlayan ve oyunu açarak arkadaşlarının hücumda ki verimliliğini arttıran klasik çizgisindeydi.Fatih Terim kendisini ne akla hizmet oyundan aldı anlamak zor.Semih'in hücüm hattında ki partneri,bunun gibi maçlarda ekstra verim almak için biz Türk takımlarının baş vuruduğu üzere Kaptan ünvanıyla maça çıkan Nihat'ın ise maç eksiği bariz belli oluyordu.Maçın başında Tuncay'ın güzel kafa pasıyla Casillas ile karşı karşıya kalan Nihat'ın kendisinden beklemediğimiz bir vuruş yaparak hepimizin hevesini kursağında bırakması gene bu ağır sakatlıktan dönen yapısının bir ürünüdür heralde...



İspanya takımına gelirsek,her ne kadar klasik ayağa pas yapan oyunlarını oynamaya çalışsalarda hücum hattında yaratıcı ayaklarından İniestia'nın yokluğunu fazlasıyla hissettiler.İniestia'nın eksikliğinde yerini alan oyuncular Dünya'nın çapında tanınan klas ayaklar olsada İspanya adına bütün hücum yükü tek başına Xavi'nin üstüne bindi.Orta Sahamız da Xavi'nin öldürücü paslarını gol ayaklarına vermesini engelleyince İspanya adına alışılagelmiş bol pozisyonlu maçlardan birisi olmadı.Yediğimiz gole gelince yıllardır bizim için ağır klişe haline gelmiş lanet olası zaaflarımızdan biri olan duran top zaafiyetiydi İspanya'ya galibiyeti getiren.Gün geçmiyor ki Türkiye gene önemli bir maçı ya yan top ya da duran topdan yediği golle kaybetmiyor,bugün de senaryo duran topu yememizi yazıyordu ki bizde senaryoya uyarak yedik golümüzü efendi gibi.Yediğimiz golden sonra EURO 2008'de hak ederek kazandığımız "Comeback Kings" ünvanına yani maçın son düdüğü çalana kadar vaz geçmeyen oyunumuza ihanet ederek İspanya'yı kendi silahı olan ayağa paslarla vurmaya çalışmamız maçın kalan kısmını uyku modundan ileriye götüremedi...



Bazıları şimdi maçtan sonra "Bumuymuş Avrupa Şampiyonu İspanya" diyebilir ki o "bazıları" İspanya'dan fark yiyeceğimizi iddia edenlerden bazılarındandır,hepsine selam olsun burdan ve onlara cevabım evet o Avrupa Şampiyonu İspanya biraz budur ama biraz da bu değildir.Çoğumuzun Türkiye'den beklediği gibi,gene Türkiye'den bekledemediği derece iyi bir oyunla yenildik ama unutmamamız gereken bir şey var ki bugün İspanya'yı yenedebilirdik.Hani o son Avrupa Şampiyonu İspanya'yı,hani o mağlup olmama rekoruna doğru giden İspanya'yı,hani o 70 küsür yıldır kendi sahasında yenilmeyen İspanya'yı ama ne yazık ki "3" puandan değerli bu prestij galibiyetini değerlendiremedik.Ah o ilk pozisyonda Nihat daha iyi vursa ya da boş pozisyonda ki Semih'e çıkarsaydı hadi o olmadı Arda , Tuncay'ın muhteşem pasında topu daha iyi kontrol edebilseydi ya ama olmadı ve yenildik şimdi yapılacak şey tabi ki önümüzde ki Türkiye-İspanya maçına bakmak her yenilgi alan futbolcunun klasik söylemi gibi.Bu maçta ilk hedefimiz mutlak galibiyet ama beraberlikde fena sonuç değildir bana göre çünkü İspanya'yı Samiyen'de ki maçta yenmemizin Barnabeu'da ki maçta yenmemizden daha zor olacağını düşünüyorum.Bu görüşümde çeşitli psikolojik kıstaslar ve grubunuzda ki yerimizin getirdiği baskının oluşturacağı stres baş rol oynuyor tabi ama umarım Milli takımımız daha önce defalarca kez yaptığı gibi bir kez daha tarih yazarak İspanya'nın deplasmanda bozamadığımız yenilmezlik serisini Ali Samiyen'de bozup bizi gene sokaklara döker!...

NOT: Fatih Terim'in Sabri'yi oyuna hangi mantıkla aldığını bana birisi açıklayabilirmi,ben bu değişiklikten hiç bir şey anlayamadım da lütfen bana yardımcı olun?!

28 Mart 2009 Cumartesi

SUPER MARİO ve PRENSES KARISI



Family Guy'ın yaratıcısı Seth Mcfarlene'den yılların atarici gençliğinin merakla beklediği Mario'nun Prensesi kurtardığı bölüm ve devamı...Komik felan ama yanlız şunu diyim Bölüm Canavarından da,canavarmışsın Prenses!

GADJO DİLO



Emir Kusturica'nın Çingene kültürünü Beyaz Perde'ye en iyi yansıtan yönetmen olduğunu düşünüyorsanız Cezayir asıllı Çingene yönetmen Tony Gatlif'in filmlerini izledikten sonra bu fikrinizi değiştireceksiniz.Şimdi bahsedeğim film olan Gadjo Dilo, Tony Gatlif'in Çingene kültürü üzerine çektiği Latcho Drom ve Mondo'dan sonra devam eden üçlemenin 1997 tarihli bu son ve belki de en güzel filmidir.Ölmüş babasının müzik arşivini karıştırıken dinleyip sesine hayran olduğu Nura Luca adlı Romen şarkıcıyı bulma amacıyla Romanya'ya giden Fransız genci Stéphane'in,oğlu polisler tarafından tutuklanan İsidor adlı yaşlı bir çingenenin köyüne konuk olmasıyla başlayan ve Nura Luca'yı bulma yolunda çıktığı bu yolculukta Çingene kültürünü daha yakından tanımamızı sağlayan film,çingenelerin hayatlarının hiç de öyle bazı ortam entellerinin özendiği kadar iç açıçı olmadığını görmemizi sağlıyor.Irkçılık,kimliksizlik,ön yargı gibi çingene sorunlarına dikkat çeken film,gerek kurgusu olsun,gerek konusu,gerek içinde barındırdığı sıradışı ve sıcak aşk öyküsü,gerekse müzikleriyle dört dörtlük bir film.Tony Gatlif filmlerinin en güzel yanlarından biri olan ve gene bu filmde kilit nokta oynayan müziklerden biri de,filmde de gerçek hayatta ki gibi bir müzisyeni canlandıran Romanya'nın en zengin müzisyenlerinden Adrian Simionescu'nun Tutti Frutti Tekila adlı şarkısı ki o muhteşem şarkıyı aşşağıda ki muzicons playerından dinleyebilirsiniz.Demem odur ki bu filmi bir şekilde temin edip izleyin,emin olun ki pişman olmayacaksınız...Bu arada Tony Gatlif'in en son filmi baş rolünde Birol Üner ve Asia Argento'nun oynadığı Transylvania'dır ki izlerken insanda dans etme istediği uyandıran bu film de oldukça güzeldir.


Tutti Frutti Telika




Bu karikatürü yazıda bahsettiğim o "ortam entellerine" ithaf eediyorum!

PATAPON



Aslında bir PSP oyunu olan PataPon'u Sony millet de nasiplensin diye bu siteye demo tadında koymuş.Amacı ritime ve talimatlara uyarak zaman zaman Pata-Pata-Pata-Pon,zaman zaman Pon-Pon-Pata-Pon... vb Pataponca şeyleri yaparak Pataponya yolunda ilerlemek.Çok fena bir oyun,rüyada bile pata-pata-pon latıyor adamı bu küçük namussuzlar.Benden söylemesi inanılmaz sarıyor ve bu oyunu her düzenli oynayan bir insan rahatlıkla bir kaç kilo verebilir,linki tıklayıp oyunu oynadığınızda ne demeye çalıştığımı anlayacaksınız,iyi eğlenceler(Yoksa sizde Pataponyalalıştırdıklamızdanmısınız).

KİLYOS ÇOCUKLARI



Lugano ortamın şekil abisi,Deivid mahallenin "Arap" diye çağırılan esmeri,Edu ise apaçisi,Lunapark Teknosu (aka Doğan görünümlü Şahin Teknosu)nda kopup kendini figüre verengillerdeni (Üç yüz,Beş yüz,Üç yüz,Beş yüz,hepimiş puştuz,hepimiz puştuz...)

KOLAJ-3



Kolaj Serisinin 3. ve son halkası Gotham'ın koruyucusu,yenilmez adalet savaşçısı Kara Şovalye,yani nam-ı diğer Batman.Diğerleri gibi bu da 400 adet derginin bir araya ustaca getirilmesi ile oluşturulan şahane bir kolaj çalışması,yapanların ellerine felan sağlık!

EFSANE



Efsane dediğimiz şey para ile satın alınamaz,güç ile elde edilemez,ün ile ulaşılamaz.Efsane çok başka bir şeydir.Efsane adını duyduğumuzda tüylerimiz diken diken edendir,kalp atışını hızlandırandır!Ve bütün bu tanımlara uyan bir efsanedir Lefter Küçükandonyadis!Belki kendisini izleme şerefine nail olamadık ama kalbi yüzde yüz Fenerbahçe için atan yaşayan bir futbol efsanesi olduğunu bilir bütün Fenerbahçe taraftarları...Bir kaç gündür bir çok Fenerbahçe blogunda da belirtildiği gibi Grup CK , Çubuklu'yu en iyi taşıyan isimlerimizden "heykeli dikilecek adam" benzetmesini sonuna kadar hakeden Lefter'in heykelini dikmeye hazırlanıyor.Bu projede yer alan başta Grup CK olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim bir Çubuklu gönüllüsü olarak...



Lefter'e Vefa

26 Mart 2009 Perşembe

SCARLETT (STINSON)




BARNEY STINSON:

"Check out Scarlett Johansson at the Oscars.

If I could nail any celebrity
it would definitely be Scarlett Johansson.

Hot, talented and nobody does that many
Woody Allen movies without serious daddy issues"





ALENGİR:I agree you Barney,I agree!

YAŞLI BEBEK



"Lanet olsun adamım","Canın cehenneme pislik","Lanet,lanet lanet"...Bu saydıklarım bize yıllarca Amerikan filmlerinin Türkçe dublajlı hallerinde duyduğumuz cümlelerden bazıları.Hele o "lanet olsun" durumu çok komiktir,yıllarca bu filmlerle büyüyen ufak beyinlerde "Bu Amerikalılar da küfür etmeyi bilmiyor,adamın anasını öldürüyorsun lanet olsun diyor" gibi bir düşünce oluşmasına sebep olup,yıllarca herifleri vurdumduymazın önde giden olarak belledik(gerçi öyle ama).Yıllar geçip izlediğimiz filmlerin dublajsız versiyonlarında ki "Fuck" gerçeğiyle tanıştığımızda bu bahsettiğim dublajlı filmler bizim kuşağın mevcut şartları içersine çok iyi bir geyik malzemesi oldu.Şu an güzel bir filmin dublajlı versiyonunu hiç bir sinema severin keyif alarak izleyebileceğini zannetmiyorum,dublajlı filmler bir sinema severin arkasına bakmadan kaçma sebebidir...

Bir sinema severin dublajlı film ile birlikte içinde kaçma hissi uyandıran bir diğer mevzu da filmlerin orjinal isimlerinin iğrenç çevirileridir.Tamam bazı film isimlerinin çevrilmesi çok zordur da ama misal geçmişte There's Someting Abaout Mary'nin "Ah Mary Vah Mary" ye,American History X'in "Geçmişin Gölgesinde"ye çevriminin hiç bir mantığı olmadığı gibi,son dönem filmlerinden Vicky,Cristina Barcelona'nın "Barselona,Barselona"ya çevrilmesininde gene pek bir mantığı yoktur.Bence filmleri böyle kafasına göre çevirip,bundan zevk alan bir gurüh var ve bende o gurüha katılmak istediğim için seçtiğim bir kaç filmin ismini kafama göre çevirerek sizlerin beğenisine sunuyorum:

# The Curios Case Of Benjamin Button: YAŞLI BEBEK

# Milk: ERKEK ERKEĞE AĞIZDAN ÖPÜŞEN BELEDİYE BAŞKANI

# Wall-E: ROBOTLARDA SEVER

# V For Vendetta: ANARŞİST GİBİ KOMİNİST

# Eternal Sunshine Of The Spotles Mind: UNUTULANLAR,UNUTANLARI ASLA UNUTMAZLAR

# Watchmen: KAHRAMANLAR

# Burn,After Reading: FORMAT AT

# The Shawshank Redemption: BÜYÜK KAÇIŞ BOK YOLU

# One Flew Over the Cuckoo's Nest: DELİ

# Reservoir Dogs: SOYGUN

# Amadeus: OOO SALİERİ BEYLERDE BURDAYMIŞ

# The Godfather: REDDEDİLEMEZ TEKLİF

# Sin City:İMANSIZLAR ŞEHRİ

# Transpotting: KAYIP GENÇLİK

# Bonnie And Clyde: DEVLERİN AŞKI

# Rear Window: SAKAT RONTÇU



JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ:

# Brokeback Mountain: İBNE KOVBOYLAR DAĞI(Bu çeviriyi bizzat gördüm,korsan bir Vcd'nin üstünde yazıyordu)

İnsanın yazdıkça yazası geliyor ama şimdilik cılkını çıkartmayalım,zamanı gelince başka filmleri de yazarım. "Peki zamanı ne zaman gelecek Alengir" diye çaresiz ve meraklı gözlerle bu soruyu sorduğunuz duyar gibiyim okuyucu,o yüzden cevabını veriyorum "Geldiğinde anlasın evlat"...

CITY'NİN SALDIRDIKLARI



Manchester City'i Arap Şeyh'leri satın aldığından beri Cristiano Ronaldo,Robinho,Buffon,Cesh Fabregas,Berbatov,Messi,Kaka,Torres,Zlatan Ibrahimovic,Gerrard,Aguero,Ronaldinho,David Villa,Henry,Eto'o,Frank Ribery,Karim Benzema ve daha bir çok dünya yıldızına astronomik rakamlarla talip oldular ama bunlar arasından sadece Robinho'yu transfer edebildiler...Abromovich'in Chelsea'yi satın almasıyla başlayan,para babası iş adamlarının yeni oyuncağının futbol kulüplerinin olduğu bu süreçte,işin içine Arap görgüsüzlüğüde eklenince ortaya yukardaki isimlerin yer aldığı küçük bir futbolcu ordusu çıkıyor ki bu isimlerin arasına Diego Forlan'ı da yazmalıyız.City'nin son hedefi olan,30 yaşında ki Uruguaylı futbolcu için,Atletico Madrid'e 32 Milyon Euro önermiş.Araplar yeni gelin gibi her gördüğü futbolcuya saldırıyor hem de aslında önlerinde Chelsea gibi bir örnek olmasına rağmen.Hatırlarsınız Abromovich'in ilk senesinde de Chelsea'de aynen bugün City'nin yaptığı gibi piyasada ki kalburüstü bütün oyunculara saldırmış,kadrosuna katabildikleri ile Ranieri yönetiminde bütün kupalarda hüsrana uğramıştı ama ertesi sene Mourinho yönetiminde daha dengeli bir kadro oluşturarak tarihlerinin en parlak dönemini yaşamışlardı.Ama Araplar önlerinde duran Chelsea örneğinden feyz alacaklarmı, tabi ki hayır,yaz dönemi yaklaştıkça saldırdıkları futbolcu sayısı artacak,peki başarı gelecek mi,bence hayır çünkü hepimizin bildiği gibi Tarih tekerrürden ibarettir ama gene de erken konuşmamak gerek,biz en iyisi takibe devam edelim,sağda solda bu mevzu geçtiğinde konuyu "Arap,yağı bol bulunca..." lı atasözümüzle ilişkillendirelim!

25 Mart 2009 Çarşamba

3 KATLI MANGO


Erkek insanı hepinizin bildiği üzere alışverişi pek sevmeyen bir yaratıkdır,kendisine olan alışveriş olsun,bir başkasına eşlik edilen fark etmeksizin bu ritüelden hazzetmez,yapılan alışverişlerin şip-şak tadında mağaza,mağaza dolaşılmadan halledilmesini tercih eder.En azından ben bir erkek olarak öyleyim ve çevremdeki istisnai durumlar dışında gözlemlediğim erkek profili de bu şekilde.Neyse efendim bir erkek için sadece 2 spor ayakkabı,bir kaç parça t-shirt ve gene 4 adet kot pantolon kafidir ve bu yüzden pek fazla alışverişe çıkan yaratıklar değiliz ama zavallım dişi milletinde pantolonlar,o pantolona uygun ayakkabılar,elbiseler,abiyeler(abiye ne lan),bluzlar,etekler,taytlar,falar filanlar,nokta nokta noktalar!Aslında daha yazacak bir sürü çeşit daha var ama(aksesuarları saymadım bile) yazarken benim canım sıkıldı,siz birde kızların durumunu düşünün!İşte kızların aslında bir erkeğe göre oldukça meşakatli olan ama kendilerinin zevkten dört köşe bir şekilde gerçekleştirdiği alışveriş eyleminde ki en büyük destekçileri Zara ve Mango'dur.Sanırsam uygun fiyatları ve model çeşitliliği kızların yoğun ilgisinin sebebi ama bir yandanda kız arkadaşı olan erkeklerin yoğun nefretinin sebebi.Zaten alışverişi sevmeyen bünyeler bir Hülya'nın "Aşkitooom"uyla,bir Nesrin'in "Ama bebişiiim"le, ya da ne bileyim bir Döndü'nün "İstiyorum,istiyorum,istiyorum,o bluza bakmak istiyoruuum şeklinde ki şımarık kız ayaklarına yatıp,dudaklarını büzüştürerek seksapalitesinin %110'unu kullanmasıyla yalan olur,en anti-alışverişist Nejdet'ler bile birden kendilerini alışveriş dünyasının puslu yollarında bulurlar...


Dedim ya bu alışverişin meşakatli düzeninde kız insanın en büyük destekçilerinden birisi Mango ve ben geçen hafta, eğer son zamanlarda yolunuz İstiklal Caddesine düştü ise gözünüzden kaçması imkansız olan bu destekçilerin Türkiye sınırları içersinde ki en büyüğü olan 3 Katlı Mango mağazasındaydım.Çok sevgili bir dostumun doğumgünün kutlama amacıyla gittiğimiz İstiklal'de arkadaşımın ablası Mango'ya göz atmak isteyince ben,arkadaşın ablası,the arkadaş ve bir diğer değerli dostla birlikte mağazaya girdik.Geç bir vakit olmasına rağmen içeriye yoğun bir hatun akını vardı.Bir bayan için bu üç katın anlamı çeşitlilik çarpı 3 demek olsada, bu mağaza bir erkek için eziyet çarpı 3'ü temsil ediyordu.Gerçi içerde bir erkek bölümü vardı ama 3 katlık mağazada sadece 20 metrekarelik bir alan kaplayan bu cücük (bknz:Alanzinho) kadar bölüm sanki kız arkadaşlarıyla gelmiş erkekler için,hayıflanmalarının önüne geçmek için yapılmış bir kreş gibiydi,daha doğrusu hani büyük alışveriş merkezlerinde anneler çocuklarını top havuzuna salıp rahat rahat takılırlar ya,işte orası bende öyle bir hissiyat uyandırdı.Çok kısıtlı erkek modellerinin alayı tırttı tabi ki ama şimdi hakkınıda yemeyeyim çok kıyak bir t-shirtte görmedim değil.Çok kısıtlı bir süre yalandan girdiğimiz bu bölümden arkadaşın ablasının alt kattaki modellere bakma isteği neticesinde ayrıldık.Bu arada mağazaya girerken üst kata çıktıklarını gördüğüm çift,bizimle aynı kata iniyordu.Yanındaki bol makyajlı,büyük halkalı küpeler takmış ve yeşil Adidas alt eşortman giyen en Etilerimsi hatunun yanında ki çaresiz "Boy friend" elindeki poşetlerle beraber bizim indiğimiz kata inerken,elindeki poeştlerin ağırlığına birde kızın bakmak istediği çeşitleri anlatmasının ağırlığı ekleniyordu,ama o sırada sevgilisini büyük bir şevkle dinleyen çocuğun suratında ki "Ah o kalçalar olmasa..." tandanslı yalancı mutlulukla süslenmiş yüz halini görmenizi isterdim (yazar burda okuyucularına sesleniyor)...



İndiğimiz zemin katında gözü kıyafetlerden başka birşey görmeyen 3'erli,5'erli kız grupları,annesiyle alışverişe gelen hatunlar ve tabi ki bizim "yalancı mutlu" duyarlı erkek arkadaşlı sevgililerden vardı pek çok.Arkadaşın ablası giysilere bakarken biz bir köşede oturduk başladık beklemeye.Öyle sağa-sola anlamsızca bakarak oturup muhabbet ediyorduk,bizim oturduğumuz bölümden geçen bir kaç kızın bize anlamsız bakışlarını gördüm.Ne yalan söyliyeyim insan bu kadar çok hatunun olduğu bir ortamda,bu kadar çok östörojen hormonuna maruz kalınca kendini bayağı bir naif hissediyor,bir ara kendimi göz rengime uygun çanta bakarken yakaladım ayol:)Neyse uzatmayayım,öyle boş boş oturup bekledeğimiz sırada Etilerimsi'yi gördüm.Etilerimsi manita çantalara bakarken bizim duyarlıyla göz göze geldim ve "Kolay gelsin birader" dercesine bir bakış attım,"Eyvallah" dercesine baktı,"Zor değilmi sevgiliyle alışveriş" dercesine baktım,"Çeken bilir" dercesine baktı,bu arada Etilerimsi bizim duyarlıya "Nasıl aşkım yakışmışmıııı" dercesine baktı,ben "Yakışmış ama sanki lila renklisi daha bir güzel olur" dercesine baktım ki orda bakışlar karıştı,ikiside bana baktı, sonra kimse bana bakmadı... En sonunda arkadaşın ablası alışverişini bitirdi ve tam biz mağazadan çıkarken elinde poşetleri olan bizim elemana baktım son kez o da bakıyordu ama bana değil,kız arkadaşının kalçalarına ama bu bakış yoğun bir emek sonunda elde edilmiş haklı bir bakıştı ki kız arkadaşı da elemanın baktığı yeri gördü ama görmemezlikten geldi,sonra kız benim onlara baktığımı gördü bu sefer ben onu görmemezlikten geldim ve hayat akıp devam etti...

TATAR RAMAZAN





Ben bu siteden araknafobia,o da başka siteden almış ama onun linki çalışmıyo,o yüzden böyleyken böyle,pek komik bir şe(y)!

FORMA DEDİĞİN


Şahane tadında bir şey.Nike son senelerde Retro'ya ağırlık veriyordu bu formalar da onun son örneklerinden, Manchester United'in yeni sezon iç saha ve deplasman formaları.Özellikle deplasman formasını çok beğendim,al bunu yazın pantolonun,kaprinin,şortun üstüne giy hiç sırıtmaz...



...değil mi!

23 Mart 2009 Pazartesi

İBO O NASIL GOL!



Nevresim Takımı'nın siz güzel okuyucularına bir kıyak yaparak,Ibrahimovic'in attığı bu şahane golden sonra kahveden Berk Amca'nın yorumunu, YORUM-YAY teknolojisi arayıcılıyla,bu teknolojiyi dünyada kullanan ilk blog olarak olduğu gibi aktarıyoruz:

"Şerrrefsiz yaa,pijj ya,hey maşallah,karga buruna bak hele,peh peh peh..."

22 Mart 2009 Pazar

REAL MADRID'DEN TÜRK FUTBOLCULARA AÇIKLAMA




"Un, dos, tres, un pasito pa'lante, Maria
Un, dos, tres, un pasito pa'atras

Un, dos, tres,
Un, dos, tres

Es que me tiene loco!
She's the one that always turns me on,
Sexy angel fallen from heaven
She's the one that always drives me wild,
in her arms she's driving forever

Asi es Maria, blanca como el dia
Pero es veneno, si te quieres enamorar
Asi es Maria, tan caliente y fria
Que si te la bebes, de seguro te va a matar"#

İMZAOS:Real Madrid Kulübüos Adınos,Kulüpos Ceo'sununos Amcaoğluos Madrid'li Fernando.


*******

Bu metin aynen yukardaki metinin İspanyolcadan çevrisidir...valla lan:

#
Yok efendim ben zaten iyi futbolcuyum ama bana gelen eleştirilerden,atıyorum misal "o gol atamıyor" ya da "o iyi futbolcu ama iyi orta yapamıyor" gibi yorumlara,"zaten onu da yapsaydım Real Madrid'de oynardım!" minvalinde açıklama yapan Türk futbolcularına sesleniyoruz,yok öyle bir şey kardeşim.Biz Real Madrid kulübü olarak hiç birinizi,oynadığı oyuna ekstra olarak gol atabildiği ya da daha iyi orta yapabildiği gibi özelliklerden dolayı kadromuza katmayı düşünmüyoruz,o yüzden ikide bir bizim kulübün ismini kullanıp gazetecilerin önünde şekil yapmayın,yoksa şekilin kralını görürsünüz,özellikle Hüseyin Cimşir ve İbrahim Üzülmez siz ikinize sesleniyoruz akıllı olun!


İMZA:Real Madrid Kulübü Adına,Kulüp Ceo'sunun Amcaoğlu Madrid'li Fernando.

21 Mart 2009 Cumartesi

BÖREK BEY DİYALOGLARI-VOL 2



AĞZI OLAN ADAM:Börek Bey,sen nerelisin?

BÖREK BEY:Kıymalı!

AĞZI OLAN ADAM:...?

KAYBOLAN RUHUMUZUN SON EMARESİNE SAHİP ÇIKIN



Ey ruh gidiyorsan 3 kere tıklat ya da her maç "kanının" son damlasına kadar mücadele et,hemde bunu gittiğin halde yap...

ARAMA BENİ ARKADAŞIM



Arama beni arkadaşım,yenildiğimiz maçın akabinde yalandan skoru sorma görümünlü dalga geçmek için beni arama.Bak siz kaç senedir şampiyon olamıyorsunuz ama ben seni hiç aradım mı,bir çok maç farklar yediniz ben sizi aradım mı,bak geçen sene şöyle koyacağız,böyle koyacağız diye atıp tuttuğunuz maçların ikisinide kazandık ben seni gene aramadım da,sen ne hakla başka bir takımla oynadığımız ve o takıma tartışmalı bir karar ile yenildiğimiz maçtan sonra beni arıyorsun.Bak hatırlasın geçen sene gene çoşmuştun hani,Chelsea size 3 atacak,5 atacak diye,hani Deivid'in kendi kalesine attığı golden sonra "Şu biiir..." diye mesaj bile atmışdın,fakat sonra nedense maç 2-1 olduktan sonra utanmadan "Süpersiniz,süper" diye mesaj attın ya hani,bak ben seni o maçtan sonra bile aramadım,e bu sene gene yendik sizi ama ben seni aradım mı,hayır,peki sen beni niye arıyorsun ha,bu neyin ezikliği ki şimdi.Hadi ben sana bu maçların herhangi birinden önce iddialı konuşup,kahve muhabbeti yapmış olsam gene bir nebze haklısın diyeceğim ama ben bunuda yapmadım,öyleyse sen niye beni arıyorsun?İşte sen beni bu şekilde ararsan ben sana vermem gerekenin çeyreği sertliğinde verdiğim cevabı veririm,o da gene kalbini kırmamak için ama kıradabilirdim yani.Bak şunu unutma siz bu sene belki şampiyon olursunuz,belki uzun yıllar başarıdan başarıya koşarsınız ama sen beni aradın ya ben bunu unutmam ve gün gelir seni öyle bir anda ararım ki,hayatın boyunca unutamazsın,sana her seferinde hatırlatırım Fenerbahçe'nin büyüklüğünü,bir daha kimseyi arayamazsın.O yüzdendir ki ben Aziz'in Beşiktaş'ını beğenip seninkinden nefret ediyorum,keza Burak'ın Galatasaray'ını beğenip,Mehmet Ali'ninkinden nefret ettiğim örneğinde olduğu gibi.Ha dersen ki "bana ne senin benim takımımı sevip sevmemenden" haklısın derim ama şunu da eklerim " sana ne benim takımımın yenilip yenilmesinden" seviniyosan kendi içinde sevin,dalga geçiyosan git sana takılanla geç,ama beni arama arkadaşım!Bak beni ne zaman ara biliyomusun şimdi buraya İslam Çupi'nin çok değerli bir cümlesini yazacağım,onu bir oku,eğer anlayabilirsen o zaman ara,ama beni saçma sapan maçlarda arama arkadaşım:

"FENERBAHÇE YENİLMEZ...BU FORMAYLA DALGA GEÇİLMEZ..."

BURSASPOR:2-FENERBAHÇE:1



Biz zaten biliyoruz takım kötü,isteksiz oynuyor,Fenerbahçe'nin büyüklüğüne yakışmayan oyuncular barındıyor ve bu sene çoktan yalan oldu.Seneye takıma yakışmayan ruhsuzlar,teknik adamlar ve hatta "ruhu ile savaşanlar" bile gidecek ve o özlediğimiz Fenerbahçe gelecek belki ya da gelemeyecek orasını şimdiden kestirmek zor ama her şeye rağmen,mantığımız ne kadar bas bas bağırsada şampiyonluk hayal ötesi diye,hatta zaman zaman bunu söyleyen kalbimiz olmasına rağmen "Bir umuttur yaşatan insanı" misali takılıyorduk,dur hatta arabesk bağlamda izah edeyim "Eğer umut etmek suçsa,en büyük suçlu biz Fenerbahçe taraftarlarıdır"..."Hakim bey"!Fakat bugün galibiyeti hakettik mi,kesinlikle hayır!Fakat bugün mağlubiyeti hakettik mi,belki ettik,belki maçın hakkı beraberlikti ama ne olursa olsun eğer bugün maç Bursa'nın hakkı ise bu böyle olmamalıydı,henüz 18 yaşında ki bir futbolcunun geçmişte örneğini çokça gördüğümüz bazı yılların çakalı futbolcular gibi kendisini ceza sahasında yere bırakması sonucu kazanılmış bir penaltı sonucu yenilmemeliydik!



Dedim ki belki anlık sinirle penaltı olan pozisyona penaltı değil diyorum,belki Fenerbahçe'liliğim objektif düşünmemi engelliyor ve o pozisyona sadece Sarı-Lacivert bir gözlükten bakıyorum ama maçın üzerinden saatler geçti,pozisyonu tekrar tekrar izliyorum,özellikle hakeme ve yardımcı hakemin konumuna bakıyorum ama nafile ikiside pozisyonu rahatlıkla görebilecek açıdayken görmemeyi seçiyorlar ve sahadan boynu bükük ayrılmamıza hükmediyorlar...



Şimdi size soruyorum acaba 90+5'de böyle bir penaltı ile maç kazanan taraf biz olsa idik,TFF kara çelenklerle donatılmazmıydı,diğer takımlar ortak bildiri yayınlamazlarmıydı,bu hakemlerle bu lig bitermiydi?!Emsallerini sorgulamak istemiyorum ama ligin ilk maçı olan Gaziantep maçında verilmeyen penaltımızla başlayan bu süreçde neden en çok yarayı biz alıyoruz ki,neden en çok ofsayttan golü biz yiyoruz ki,neden ilginç cezaları alan futbolcular bizimkisi oluyor,şu an burada yazdıklarım acıtasyon yapmak değil amacım ya da Fenerbahçe'nin kötü futbolunu hakemlere bağlayarak,şampiyonluktan uzak kalma nedenimizin suçunu onlara atmak değil,dedim ya Fenerbahçe taraftarı her şeyin farkında ve bizim boynumuzu eğenlerden,maçtan sonra saçma sapan telefon konuşmalarına maruz kalmamıza neden olanlardan bu sezonun hesabını soracaktır ama düşene de böyle bir tekme atmak,iyi-kötü verilen emeğe yazıktır!Sırf maç boyunca Kafacı Emre'nin üzerine oynayan Mustafa Sarp'ın yerine kartı mimlenmiş Emre görüyorsa bundan bile bu maçın yönetiminde doğru olmayan bir şeyler olduğu anlaşılabilir.Yönetim sessiz kaldığı için mi oluyor bunlar,ortamı sürekli gererek manipüle mi etmek lazım ki,bizde penaltı alalım,bizde ofsayttan gol atalım orası muamma ama bu iş böyle yürümez kimse Fenerbahçe ile oynayamaz,oynatmayız!...

NOT:Son cümlem yanış anlaşılmasın,haksız penaltıdan ya da ofsayttan atılmış goller sonucu kazanılmış bir maç istemiyorum,sadece adil yönetim bekliyorum...

20 Mart 2009 Cuma

GİRESUNLU SÜPER MUAMMER





"mrb ben giresundan muamer resimdeki benim ,

ben süpermene benziyorum benlik bir roll olursa oynarım reklam dizi sinama"



Yukardaki mesaj Giresun'dan Muammer abi tarafından TRT'ye e-mail yolu ile atılmış ve haliyle internet alemine düşmüş,şimdide bizim bloga düştü gördüğünüz gibi!Harbiden Süperman bir kişilikmişsin Muammer abi.Bir kuş da,hayır bir uçakda,hayır hayır o Süperman'de kurban olsun sana.Gözlüklü ayrı,gözlüksüz ayrı yakışıklısın,öpüldün!

KOLAJ-2



Bu sefer Superman,gene 400 dergiden oluşturulan bir kolaj ama bununkinin kapaklarını seçemedim,seçen varsa söylesin...

18 Mart 2009 Çarşamba

ANNENE KURBAN OLAYIM BEBEK



Married With Childeren'da Fransız değişim öğrencisi Yvette rolünde Bundy'lerin evine konuk olduğu bölümden beri hastası olduğumuz Milla Jovovich,dünyalar tatlısı kızı Ever Gabo'yu "tasmasıyla" dolaştırıyor! Anasına bak kızını al durumunun,"Anası" kısmı ayrı güzel,"Kızını al" kısmının gelecekteki temsilcisi olması garanti Ever ayrı güzel çıkmış resimde...

ALEM ADAMSIN BRANDAO



Hafta sonu oynanan PSG-Marsilya maçında,Zenden'e ilk golde topukla çok şık bir asist yapan Brezilya'lı futbolcu Brandao,ne yazık ki golden sonra pek de şık sevinemiyor,önce reklam panosuna çıkan Zenden'i düşürerek sakatlama teşebbüsünde bulunan oyuncu,ardından kendi çıkmaya çalıştığı panoda çamaşır gibi asılı kalıyor!Sezonun açılış maçında Kadıköy'de, o zaman Lucescu'nun çalıştırdığı Shaktar Donetks'de oynayan ve o maçta takımının tek golünü atan Brandao'nun adı bir dönem Galatasaray ile anılmıştı.Brandao eğer bugün Marsilya yerine Galatasaray'da oynasaydı,zaten sakatlıktan müzdarip takıma,gol sevinçlerinden sonra bir iki oyuncuda kendisi ekleyerek,katkı yapardı mazallah:)

VANITY FAIR



Bu ecnebilerde pek bir güldürükçü oluyorlar canım!

MACHU PICHU


Süper Loto'dan parayı koysaydım bu cennet parçasına gidecektim,hemde paraşütle inecektim,gerçi o olayı artık yasakladı sanırsam Peru hükümeti ama olsun bastıracaktım parayı atlayacaktım paraşütle!Ne yapalım Pichu bu sefer olmadı artık başka zaman buluşuruz...

MASCHERANO'DAN REAL MADRID'E CEVAP



Bu sefer Bobiler değil de ben güldüreyim dedim,photoshopun nimetlerinden yararlanarak, böyle bir şey hazırladım,hazırlarken de sevgili sisterımdan yardım aldım,evet...

17 Mart 2009 Salı

SEÇİMLER



Bobiler bizi güldürmeye devam ediyor,gülüyoruz,kocaman gülüyoruz!

monte by doruk

16 Mart 2009 Pazartesi

MARVEL / LOST



Tüm Dünya da milyonlarca hayranı olan ve her bölümü merakla beklenen dizi Lost'u yayınlayan ABC kanalının Marketing departmanı ve gene milyonlarca fanı olan Çizgi Roman karakterlerinin yayınlandığı Marvel Comics ile geçtiğimiz aylarda yapılan anlaşmaya göre,Marvel'in popüler dergilerine Lost dökümanları yerleştirilmesi kararlaştırıldı.Bu anlaşmaya göre 23 Ocak ile 30 Ocak tarihleri arasında yayınlanan Marvel çizgi romanlarında bu dökümanlara rastlamak mümkündü ki,Lost ile alakalı dökümanlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı,misal üstte ki resimde Amazing Spiderman'ın 118.sayısında Peter Parker'ın arkasında ki duvarda "You All Everybody" parçasıyla gönüllerde yer edinen eski Rock Star,yeni ölü Charlie'nin grubu Drive Shaft grubuna ait bir takvim görüyoruz...



Bu resimde ise Mighty Avengers'ın 8. sayısında,arka binada ki dükkanın tabelasında Lost efsanesin başlangını oluşturan düşen uçağın ismi olan Oceanic'i görüyoruz...



Avengers:The Initiative'in 9. sayısında Thor Girl ile konuşan mavi arkadaşın arkasında ki duvarda yazan doktor adı bir yerden tanıdık mı ne!



Gene o doktor,bu seferde kaçırılmış ama sonra bulunmuş...

Yakında Lost adasında ağaçlar arasında gezen bir Spiderman görürsek şaşırmayalım,zira hafiften boka sarmış dizide her şeyin mantıklı bir cevabı olacak ya,ona da bir kulp uydururlar!

SUPERMAN-2



Daha önce bahsettiğim ilk süper kahraman Superman'in ilk sayısının internetten gerçekleştirilen açık arttırması sonuçlanmış ve bu 1938 yılında 10 Cent'lik fiyattan satılan bu derginin yeni sahibi,dergiye teklif veren 89 kişi arasından en yüksek teklifi 317.200 Dolar ile veren kimliğini saklı tutmayı tercih eden bir arkadaş olmuş.Bence ucuza kapmış dergiyi,317.200 Dolar dediğin nedir ki,bir Ferrari parası(Yalnız 317.000 tamam da,o 200 Dolar ne lan)!

INZAGHI-300



Valla adam her ne kadar Sir'in vakti zamanında kendisi için beyan ettiği "Doğuştan ofsayt" bir futbolcu olsada,öyle yada bir şekilde atıyor golleri.Belki çoğunuzun sevmediği,hatta nefret ettiği bir futbolcu olabilir ki benim kendisi hakkındaki düşüncelerim ilk kategoriye giriyor ama kendisine büyük bir saygıda duymuyor değilim.Oynadığı takım ne olursa olsun bu adam Avrupa'nın ve Serie A'nın en çok gol atan futbolcularından,belki bir Henry gibi kendi pozisyonunu kendisi yaratamıyor ya da Drogba gibi yırtıcı forvet tipine de uymuyor ama ceza sahasında duracağı yeri öyle iyi biliyorki,attığı yüzlerce estetik "olmayan" gole bakıp bunu görebilirsiniz.Bugün de Milan'ın deplasmanda Siena'yı 5-1'lik skorla yendiği maçta Pippo attığı iki golle Lega Calcio'da ki 300. golünü kutlamış.Siena'ya attığı bu goller,kariyerinde ilk gol attığı takımında Siena olması açısından ayrı bir önem taşıyormuş kendisi için!Valla dediğim gibi adam atıyor atmasına ama attığı gol hangi takıma olursa olsun hala deli gibi seviniyor ya,işte bu bile sevgiye olmasa da saygıya şayan bir hareket bence,sizce de öyle değil mi!

HOŞ GELDİN IVAN DRAGO'NUN MEMLEKETLİSİ-2



Demiştim ya Arsenal fanıyız diye,dün ki maçı izleyememiştim ama gollerden iki tanesin Arshavin'in attığını biliyordum ama az önce maçın özetini izlediğimde Arshavin'in attığı 2. golde ağzım açık kaldı.Adeta vay anam vay sayın okuyucu, o nasıl çalım,o nasıl vuruş ve kaleciyi kapattığı köşeden avlama olayları,gerçekten çok klas bir adam bu St.Petersburg çocuğu Arshavin,attığı golde kendisi gibi klas.Arsenal her ne kadar yıldızlar topluluğu bir takım olsada,eminimki Arshavin, Henry sonrası heyecan verici oyuncu eksikliği çeken The Gunners taraftarının bu eksikliğini giderecektir.Hele bir de seneye sakatlık sorunu olmaz ise,yıldızlarla dolu kadroda takıma daha da adapte olmuş bir Arshavin olacağını düşünürsek,şampiyonluk yolunda Arsenal'in de Premier Ligi sonuna kadar kovalayacağını söyleyebiliriz.O yüzden şimdiden Go Gunners go...

14 Mart 2009 Cumartesi

KLİP DEDİĞİN



Şarkı da,klipte,t-shirtlerde 10 numara, Justice - D.A.N.C.E şarkısıyla klip öyle çekilmez böyle çekilir diyor.

HARBİ MALSIN LAN LİVERPOOL



Madem bir hafta içinde hem Real Madrid'e,hem de Manchester United'e 4 atacak gücün ve potansiyelin var,o halde neden iyi başlayıp, uzun bir sürede iyi devam ettiğin ligde saçma sapan puan kayıpları yaptın,şimdi bekle ki Manchester en az iki maç daha kaybetsinde sende 19 sene sonra şampiyon ol,ölme eşşeğim ölme...