28 Nisan 2011 Perşembe

BACK TO THE FUTURE SEX SCENE

19 Mart 2011 Cumartesi

GALATASARAY:1-FENERBAHÇE:2


Derbiler zordur,derbiler favorisi olmayandır,derbiler bir anlamda bilinmeyendir lakin iş Fenerbahçe-Galatasaray derbilerine geldiği vakit son senelerde favori Fenerbahçe'dir.Bu senede favori Fenerbahçe idi,gerek Galatasaray'ın mevcut durumu,gerekse Fenerbahçe'nin son dönemdeki formu olsun her şey Fenerbahçe'yi işaret ediyordu lakin gel gör ki derbilerin favorisi olmazdı ve bu bir derbiydi o halde bununda bir favorisi yoktu.Açıkçası Galatasaray'ın içinde bulunduğu kaotik ortamda Fenerbahçe'ye Şampiyonluk yolunda ağır bir darbe vurmasını bekliyordum ki maçın bizzat izleyebildiğim ilk yarısı bu yönde idi.Dia'nın sakatlığında rakip defansı göbekten delmek adına oynatılan Özer ve Selçuk'un berbat oyunları ibreyi tamamen Galatasaray'a çevirdi keza Santos'un devasa hatası atılan Galatasaray golü ile bu durum tescillendi!

Gol yenilebilir,bu gol rakipten hatta rakibin eskiden Fenerbahçe forması giyen oyuncusundan yenilebilir lakin bu oyuncu müsvettesi gol attığı eski takımının kulübesine hareket çekerse işin rengi değişir.Sanki kendisi değilmiş gibi kelepçeli partiler yapan,sanki kendisi değilmiş gibi kulüp açıklamasını sahte açıklama pozisyonuna sokan,sanki kendisi değilmiş gibi verilen şansların mına koyan.Ama oluyor işte,yapan yapıyor ve bir şekilde ilahi adalet ya da başka bir şey olaya müdahil oluyor ve skor değişiyor,ilk yarı ve galiba ikinci yarının büyük bir kısmının mutlak hakimi olan Galatarasay 2-1 yeniliyor!

Mevcut teknik(projektör bozuldu lan) konum yüzünden yalnızca radyodan dinleyebildiğim bir ikinci yarı geçirdim,buna rağmen halen maçı nasıl ve hangi hamlelerle aldığımız büyük bir muamma kendi açımdan ama bir şekilde aldık ki bunu galibiyeti en çok hak eden adam Kazım'a armağan ediyorum,biz değildik yanlış yapan sendin,afro oğlan.Ve maçta çok az da gözükse 100 kere Alex,1000 kere Alex!

20 Şubat 2011 Pazar

BEŞİKTAŞ:2-FENERBAHÇE:4



1-0 kazanılan Antalya maçından sonra biri gelip o rezil topu oynayan Fenerbahçe'nin sonraki 4 maçını da kazanıp ligde 5'te 5 yapacağını söylemiş olsaydı ona başkasıyla dalga geçmesini söylerdim,hele bugünki maç için skor 2-1 iken İnönü'den Fenerbahçe'nin galip ayrılacağını söyleseydi "Ağam eğleniy benimle" derdim heralde.Ama 3 maç ve bir 35 dakika sonunda o kim olduğunun bilmediğim "birisi" haklı çıktı,hemde benim olasılıksızlık dahilinden gördüğüm bir futbol ile.Trabzon maçında mükemmel kıvamında bir futbol ve mücadele ortaya koyan Fenerbahçe'nin o gün ki futbolunun geçen sene yaşanan son hafta faciasına olan bir maçlık reaksiyon olarak düşünmüştüm,fakat ardından oynadığımız Manisa ve Kayseri maçları Yeni Malatya,Samsunspor ve Antalyaspor maçındaki bitik Fenerbahçe'nin tam tersi görüntüsüyle geleceği daha aydınlık bir Fenerbahçe vadediyordu.Ve bugün ki derbi için ne denebilirki iki kelimelik vay canınadan başka...







Fenerbahçe-Beşiktaş maçları daima zevkli ve içinde yaşanalarla yüzlerce özel hikaye çıkartmış tarihi bir derbidir ama sanırım bugün yaşadıklarımız gibisini yaşatan daha önce çıkmamıştır.24 yıllık ömrümün Fenerbahçe maçlarını ilkokulda izlemeye başladığımı varsayarsak nerden baksan bir 16 yıllık Fenerbahçe taraftarı olduğum bölümünde bunun gibi iki tarafada bu denli gidip gelen bir derbi görmedim,sırf bu maç dahilinde yaşananlardan roman değil ama Milli Eğitim Bakanlığı'ndan onaylı bir "Derbi Öğreniyorum" kitabı yazılabilir.





Peki maçta neler oldu,öncelikle kadro seçimlerinden başlayalım,maça Schuster'in Sivok'u ve Bobo'yu ilk 18'e almayan süpriz seçimleriyle başladık ki bu daha sonra yaşananacaklara bir ön hazırlık gibiydi.Twitter hesabı üzerinden "ben sakat yok!!ben bugun fener mac kadro 18 yok!!" yazarak ilk 18'de olmayışına en az bizim kadar şaşıran Bobo,haftaiçi Avrupa Ligi'nde Kiev'den 4 yiyen Beşiktaş'ta iyi giymeyen bazı şeylerin habercisi gibiydi,Schuster'in bu tercihlerinin arkasında eminimki kendince mantıklı nedenleri vardır ama 90 dakika sonucunda ortaya çıkan skor bu tercihleri sorgulanır hale getiriyor.Defansta Sivok yerine Ferrari'yi tercih eden Alman hoca sağ bekte Hilbert yerine Ekrem Dağ'ı,maçtan maça değişen orta ikilide ise bu sefer Ernst ve Necip'i tercih etmişti.Fenerbahçe'de ise sakatlığı yüzünden oynayamayacağı yönünde söylentiler çıkan Gökhan Gönül'ün de oynamasıyla eksiksiz bir 11 ile geldi Dolmabahçe'ye.Henüz 4. dakikada Necip'in kendi kalesine attığı gol ile öne geçen Fenerbahçe ilk 35 dakikanın mutlak hakimiydi.Dia'nın Ekrem'i haşat ettiği bu 35 dakikada 1 gol bulan Fenerbahçe orta sahayı parselleyerek Beşiktaş'ı hatalara zorladı ki her dakika artan Fenerbahçe baskısı bu bölümde Rüştü'nün devleştiği 3 gol tehlikesine ve birde Dia'nın karşı karşıya direğe nişanladığı bir atağa sahne oldu.Quaresma'nın Dia tehlikesine defansif anlamda Ekrem'e yardım edemediği bu bölümde Portekizliyi sol kanada alan Schuster o bölgeye Simao'yu alarak Senegalli'yi durdurmayı denesede Dia'nın etkinliği enerjisinin tükendiği 30'lu dakikalara kadar sürdü.Fenerbahçe baskısını sürdürdüğü ilk 30 dakika sonunda bir türlü 2. golü bulamayınca takımın malum sorunu anlık düşüş başladı,maç içinde bu kadar düşen bir takım var mı bilmiyorum ama artık kronikleşen bu düşüşlere Aykut hocanın bir önlem alması gerekiyor yoksa bugün ki kadar olumlu bir senaryoyu aramak abesle iştigal eder!Fenerbahçe'nin düştüğü son 15 dakikada rakip kaleye daha fazla gelen Beşiktaş Quaresma'nın Santos'u harcadığı ve bir sarı kart göstertiği maçın ilk 20 dakikalık bölümünden sonra oyuncuyu sağ kanata çeken Schuster Q7'yi aynı yerde oynatmaya devam etseydi belkide maç içinde 10 kişi kalacak taraf Sarı Lacivertliler olacaktı lakin her şeye rağmen net pozisyonlar bulamamasına karşın Fenerbahçe kalesinde baskı kuran Beşiktaş,Simao'nun pasında Santos'la birebir kalan Ekrem Dağ iki kez Quaresma'dan aynı çalımın yiyen Brezilya'lıya bu çalımın daha yavaş ve vasatını atmasına rağmen oyuncuyu ekarte etmeyi başarmasıyla kaleyi gören Ekrem Dağ maçı izlediğim Beşiktaş'lı arkadaşlarımın "Çekmee" bağırışları arasında şutunu çekip süpriz bir Beşiktaş'lı oyuncunun Fenerbahçe'ye jeneriklik gol atma klasiğine kendi adını ekleyerek 45'te durumu 1-1'e getirdi,ilk yarı bu skorla bitti.





DEFANS ALDI FERRARI VERDİ

İlk yarıda attığı golün etkisiyle taraftarını arkasına alan Beşiktaş ikinci yarıya kaldığı yerden devam etti.Bir anda roller değişmişti ve bu sefer kalesi abluka altına alınan taraf Fenerbahçe idi ve ilk yarıda topu kaleden uzaklaştırılması gereken pozsiyonlarda topu ıskalayan sarı lacivertli futbolcular gene ilk yarıya benzer bir pozisyonda topu uzaklaştıramayınca dönen top Alex'in eline çarpmasıyla Beşiktaş kaleyi cepheden gören bir alandan serbest vuruş kazandı.Simao'nun şutunda topu bir anda önünde bulan İbrahim Toraman güzel bir vuruşla golü attığında Beşiktaş için işler bundan daha mükemmel,Fenerbahçe için bundan daha berbat gidemezdi.Hele ki golden sonra öyle bir Beşiktaş vardı ki baskısıyla ilk yarı çok iyi paslaşan Fenerbahçe'ye iki pas yaptırmayan siyah beyazlılar 10 dakikalık bir bölümde 3. golü aradı ve ilk yarıda Dia'nın rakibinin gardını düşürecek vuruşu yapamadığı pozisyon maçın ikinci kırılma anı yaşandı,İbrahim Toraman'nın derin pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Almedia golü yapamayınca Beşiktaş 3. golden oldu.Bu andan itibaren yaşananlar ise maç içersindeki rolleri bir kez daha değiştirdi,Ferrari'nin ceza sahası içinde Lugano'ya yumruk atmasıyla 10 kişi kalıp penaltı yiyen Beşiktaş için işler bundan daha kötü,ortaya bir direnç koyamayan Fenerbahçe için ise daha iyi gidemezdi.Alex'in penaltıyı gole çevirdiği 65. dakikadan sonra oyunun hakimiyetini rakibinden alan Fenerbahçe 65-75 arasında Alex'in ayağında bulduğu 3 gol ile birden 2-1'lik yenilgiden 4-2'lik üstünlüğü yakaladı.4. golden sonra rakip kaleye pek gitmeyen Fenerbahçe kalan dakikalarda pas yaparak süreyi eritti ve 2011'in ilk derbisini kazanan taraf oldu.İlerideki "Uzay 5'lisinin" üretemediği skoru defansındaki oyuncuların süpriz golleriyle üreten Beşiktaş "defansıyla" aldığı maçı,yaptığı ölümcül hatayla gene defanstaki oyuncusu Ferrari yüzünden verdi!



9 puanlık farktan gelerek maç fazlasıylada olsa liderliği alan Fenerbahçe zor fikstüre rağmen 5'te 5 yaparak Şampiyonluk yolundaki net tavrını ortaya koydu.Ferrari piyangosunun vurduğu derbide Beşiktaş'ta İbrahim Toraman ve Rüştü takımının en iyileriydi.Fenerbahçe'de ise Dia,Volkan,Niang ve Lugano,Yobo ikilisi maçın en iyileriydi.Sakatlıktan çıkan Emre ve Gökhan Gönül idare ettiler,Santos ilk yarı Quaresma'yı savunabildiği kadar savundu ama Ekrem'e geçilmesi golle sonuçlandığı için performansı hakkında pek olumlu konuşamayacağım.





Ve Alex,kaptan için ne söylenebilirki,3 doğrudan 1'i dolaylı yoldan olmak üzere takımının bütün gollerinde vardı.Penaltıyı kullanırkenki soğuk kanlılığı,kafa golündeki sakinliği,4. goldeki klası bu adam için söylebileceğim bütün kelimeleri kifayetsiz kılıyor.Sadece teşekküler kaptan diyorum ve yazıyı şu son cümleyle bitiriyorum:1977 Fenerbahçe için muhteşem bir yıldı,çünkü Alex de Souza doğdu!

19 Ocak 2011 Çarşamba

19 OCAK'TA NE OLMUŞTU?



4 sene geçti Hrant Dink'i öldürmelerinin ardından.Bugünlerde el birliği ile hapisten çıkartmaya çalıştıkları maşaları Ogün Samast'ın 19 Ocak'da yaptığı kalleşlik aslında ne olduğunu bildiğimiz tek şey,asıl sorulması gereken soru 20 Ocak'da ne olduğu,21 Ocak'da ne olduğu,üzerinden 4 sene geçmesine rağmen hala ne olmadığı!

5 Ocak 2011 Çarşamba

70



Yaş 70 ama iş bitmemiş.Büyük Usta Hayao Miyazaki 70 yaşında.

1 Ocak 2011 Cumartesi

ÜSTAD





Yukarıdaki görsellerden üstüne tıklayacağınız zaman büyüyecek olan ilki Yılmaz Özdil'in bugünki köşe "yazısı"(inanmayan açıp baksın gazeteyi),ikincisi Umut Sarıkaya'nın fitarihte çizdiği bir karikatür,karikatürde kırmızı çizgi ile işaretlediğim detayı okuyun ardından Yılmaz abinin yazısına bir daha bakın sonra bir daha detay bir daha karikatür derken olaylar gelişir.Neyse sözün özü üsttekilerden birisi üstad diğeri değil siz seçin hangisinin hangisi olduğunu!

31 Aralık 2010 Cuma

2011



2010 kendi adıma finaliyle çok güzel bir yıl oldu,en azından 2009'u teke tekde yer.2010'a girerken 10 numara bir yıl olsun demiştik,2011'de 11 numaralı formasıyla Romario şahaneliğinde olsun.

2011'de

Fenerbahçe'nin son maçta şampiyon olabildiği

Sabri'nin orta yapabildiği

Galatasaray'ın 10 numaralı futbolcusunu kovmadığı

Volkan'ın kendi kontrolünde gol yemediği

Cenk,Hakan ve Rüştü'nün yan topu alabildiği

Yumurta atanın değilde yumurta atılanın hapise girdiği

Kızkadeşimin tişörtlerimi,babamın her birşeyimi giymediği

Eda Taşpınar'ın doğal yollarla bronzlaşabildiği

Lady Gaga'nın Kurban Bayramında fakire fukaraya et dağıttığı

Ak Parti tayfasının az bıyıktan vazgeçtiği

Arak dizilerin ekranda dönmediği

Cep telefonu reklamlarının azaldığı

Her isteyenin Barcelona gibi oynayabildiği

Yemekteyiz'in yarışmacı profilinde değişikliğe gittiği

Artık bir şeyleri kafasına takmayacak kızın harbiden bir şeyleri kafasına takmadığı

Arkadaş olarak gören kızların 10-11 halı saha maçı aldığı

Sadece seçimlerde değil her zaman kömür dağıtıldığı

Muhalefet partisinin oy kullanmayı becerdiği

15 dakikalığına Yılmaz Vural'ın Fenerbahçe,Hikmet Karaman'ın Galatasaray'ın başına geçtiği

Sergen'in sıkıntısının bittiği

Rıdvan'ın transfer edilen oyuncudan 50 tane bulamadığı

Çoluğun çocuğun dayak yeyip birde üstüne suçlu sayılmadığı

Aziz Yıldırım'ın her başarısızlıktan sonra Fenerbahçe'nin aldığı arazileri saymadığı

Az hayvanlı karikatür çizildiği

Şike yapanların cezasını çektiği

Terk edilenlerin artık terk edilmekten prim yapamadığı

Seneye görüşürüz espirisinin yadırganmadığı

Hipne basınının bunu da yazdığı

Serdar Ortaç,Demet Akalın ve türevlerinin yazın ortada gözükmediği

Arda'nın az seks yaptığı

Bloklar arası bağlantının sağlandığı

Hem gol hem penaltının olduğu bir yıl hayal ediyorum efendim,sağlıcakla kalın!

21 Aralık 2010 Salı

DÜNYA ŞAMPİYONU FENERBAHÇE ACIBADEM


Gurur manyağı yaptılar bizi sağ olsunlar.Namağlup Türkiye Şampiyonluğu,Kupa Şampiyonluğu,Şampiyonlar Ligi Finali derken şimdide Dünya Şampiyonu oldular,hemde set vermeden.Bu başarıda emeği geçen herkese teşekkürler,şimdi hedef geçen sene tek kaybettiğimizi yani Şampiyonlar Ligi'ni almak,inancı tam olmayan bizden değildir.Slında dillere fazlasıyla kazındı ama bir kez daha söyleyelim Armanın Gururu Sarı Melekler

FENERBAHÇE ACIBADEM: Skowrońska, Luibov, Fofao,Fürst,Osmokrovic, Eda

SOLLYS OSASCA: Carolina, silva Adenizia, Menezes Thaisa, Carvalho Jaqueline, Gonzaga Welissa, Pererira Natalia

SETLER:25-23, 25-22, 25-17

16 Aralık 2010 Perşembe

LUDWIG



Ludwig van Beethoven (16 Aralık 1770-26 Mart 1827)

11 Aralık 2010 Cumartesi

TRANSFORMERS:DARK OF THE MOON



Çok başarılı bulduğum ilk filmden sonra abartılan aksiyon dozajı ile gişede başarılı ama gönüllerde hüsran 2. film olan Revenge of the Fallen'nın ardından 1 Temmuz 2011'de vizyona girecek olan ve kendisinden çok şey beklenen serisin 3.filmi Transformers:Dark of the Moon'un ilk resmi fragmanı.Fragman filme dair pek bir ipucu vermiyor ama Michael Bay'in ismi gene bolca özel efektli sahneler vaat ediyor zaten.Şimdilik film hakkındaki en büyük gelişme Megan Fox'un seriden ayrılıp yerine daha önce hiç bir oyunculuk deneyimi olmayan Victoria Secret modellerinden Rosie Huntington-Whiteley'in Megan'dan boşalacak göze hoş gelen gacı rolünü oynayacak olması,bunun dışında usta oyuncu John Malkovich ve Grey's Anatomy'nin yıldızlarından Patrick Dempsey'ninde bu filmde rol alacak olmaları gözlerden kaçmıyor.Şimdilik gelişmeler bunlar,yeni fragmanı ve daha detaylı gelişmeleri burada şey yaparız,hani şey var ya işte o.

7 Aralık 2010 Salı

YAKINDA



Bir süredir blogu boşladım,lakin boşluyorsam sebebi var,nihayet düşlerimi süsleyen "iş"e kavuşmak üzereyim,tatlı bir stres var,yoğunlaşma problemi yaşıyorum ama yakında şahane kıvamında olaylar olacak,her şey tamama erdiğinde kısa bir süre sonra yeniden kaldığımız yerden yazmaya devam edeceğim,o zaman değin esen kalın efenim.

11 Kasım 2010 Perşembe

NAZMİİİİ



Daha önce Acı Kaybımız Paul reklamı ile adından söz ettiren Tuttur.com gene spektaküler bir işe imza atmış.Sütü Seven Kamyoncu ile internet femoneni haline gelen ekibe yaptırılan bu şahane video, Phantom Of The Opera ve özellikle Bohemian Rhapsody anlarında zirve yapıyor.İzledim büyük güldüm,sizde izleyin sizde büyük gülün hey!

5 Kasım 2010 Cuma

BARCELONA:61 - FENERBAHÇE:69/BARÇALADIK


Çok uzak değil,Beşiktaş 2001'de Barcelona'yı yendiğinde yapılan kelime oyunu "Barçaladık" şeklinde idi şu an için QTM lakabını hak eden Türk spor basınının yazdığı.Ne oldu biliyor musunuz yendik,kimi yendik biliyor musunuz Barcelona'yı,hangi Barcelona biliyor musunuz Euroleauge Şampiyonu,futbol terimiyle son Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Barcelona'yı yendik,hem de deplasmanda yendik,baya baya yendik ulan işte...

Tanjevic iyi bir insan vehayutta çok şahane bir teknik adam olabilir ama bu Fenerbahçe'de başarısız olduğu gerçeğini değiştirmez.Evet belki Fenerbahçe antrenörü olarak biri doğrudan diğeri perde arkasında son üç senede iki Şampiyonluğa imza atmış olabilir ama bu Tanjevic'in Fenerbahçe'de başarısız olduğu gerçeğini hala değiştirmiyor.Tanjevic başarısız oldu çünkü Fenerbahçe gibi bugün dünyanın en iyisi olan NBA organizasyonuna iki tane Türk oyuncu göndermiş bir takımı Avrupa arenası dediğimiz o platformda biraz kalburüstü takımlardan tarihi farklar yiyen kırılgan bir takıma dönüştümüştü.Oysaki biz çok değil 2 sene önce Euroleauge'de Çeyrek Final oynamış bir takımdık.Bir Yugoslav gitti bir diğeri geldi ve takımın çehresi kaybedilen önemli uzunlara rağmen tamamen değişti.O değişimin adı Neven Spahija idi,son ULEB Eurocup şampiyonu takımın hocası ünvanıyla geldiği Fenerbahçe'ye şu ana kadar büyük takımlığını hissettiren,Fenerbahçe'yi o kırılgan yapısından arındırıp bir Şampiyon gibi oynatan hoca bugün ki bu tarihi zaferin ve Euroleauge'de 3'te 3'ün mimarıdır kesinlikle...

Gittik,gördük ve yendik.Fenerbahçe ve Türk basketbolu adına çok önemli bir galibiyet,yeni kurulmuş sayılabilecek bir takım için savunmanın zaferi.Her yerinizden öpüyorum çocuklar,umarım ki bu güzel performans ve inanç sene sonuna değin sürsün.

29 Ekim 2010 Cuma

BURSASPOR:1-FENERBAHÇE:1



Futbol çevrelerinin beklediğinin aksine ligin geride kalan iki haftasında DM pozisyonunda oynayan Mehmet Topuz'un gene sağa çekildiği,Cristian'ın da orta sahada Emre'nin partneri yapıldığı bir dizilişle çıktı sahaya Fenerbahçe.Maç sonrası kafalarda ki soru Kazım'ın neden ilk 11 tercih edilmediği ya da Dia sağlam olsaydı Aykut Kocaman'ın son iki haftanın görünümünü tercih etmez miydi şeklinde ki ikisine de benim cevabım hayır,yani takım gene bugün ki gibi çıkardı sahaya.Özellikle geçen hafta derbinin ilk yarısını hatırlayın,orta sahayı kalabalık tutan ve önde press yapan rakibimizin oyunun ilk yarısına nasıl hakim olduğunu,ileriden geriye yeterince destek veremeyen Dia ve Stoch nedeniyle tüm yük Emre ve Topuz'a binen orta alan rakibimiz yorulana değin maçın ibresini Galatasaray'a döndürmüştü.Bugün bizden 6 puan önde olan ve lige namağlup devam eden şampiyonlukta ki rakiplerimden Bursaspor'un,hem de Niang,Dia ve Lugano'nun olmadığı bir Fenerbahçe'ye karşı orta sahayı ele geçirmesi demek mutlak mağlubiyet olacağından Mehmet Topuz ligin genelinede ki görüntüsüne dönerek hem orta sahayı hem de ileryi 3'ledi ki Mehmet Topuz,Cristian ve Emre 3'lüsün ileri alandaki presi Fenerbahçe'yi özellikle ilk yarım saatlik dilimde maçın hakimi konumuna getirdi.Bu hakimiyet manidardır 16. dakikada organize bir Fenerbahçe atağında Semih'in doğru zamanda doğru yerde bulunması ile Fenerbahçe golüne dönüştü.İlk yarı ikinci gol için gerekli pozisyonlarıda bulduk diyebilirim ama özellikle son 10 dakika maçın ilk yarım saatinde ne göbekten ne de kanatlardan gelebilen Bursaspor ceza sahası çevresinde kazandığı duran toplarla Fenerbahçe kalesinde baskı kurmaya başladı,maçın ilk yarısı bu baskıya rağmen 1-1 bitti.



İkinci yarı ile birlikte Bursaspor kaldığı yerden baskısına devam etti,orta üçlünün yorulması ile göbekten daha sık gelen Bursa,Yobo'nun tüm defansın açıklarını kapatmaktan topu defanstan çıkartacak zaman bulamaması nedeniye topu geriden almak zorunda kalan orta saha iyice defansa gömülünce oyunu kendi yarı alanında kabullenmek zorunda kalan bir Fenerbahçe görüldü .Bursa'nın baskın olduğu bölümde duran toptan klasik bir Bursaspor golü atması skoru eşitlesede,golden sonra ev sahibinin galibiyet golü adına saldırdığı dakikalar Volkan Şen'in sakatlığının etkisiyle gününde olmaması galibiyet hamlesini yapabilecek adamlardan bir diğeri Batalla'nın tempoya ayak uyduramaması skor tabelasındaki eşitliği bozmadı...Evet belki eşitlik bozulmadı ama maçın özellikle son 10 dakikası eşitliğin bozulmaması adeta bir mucizeydi.İki takımda maçı isteyen yapısından vazgeçmeyince orta sahasız bir son 10 dakika izledik.O anlarda kim ne oynuyordu,ne yapmaya çalışıyordu anlamak mümkün değil ama özellikle Sercan'ın son vuruş konusundaki yetersizliği Bursa adına iki karşı karşıyaya mal oldu,Fenerbahçe'nin genelide Sercan'a ayak uydurunca maç 1-1'lik eşitlikle bitti.

Son 10 dakikası hariç iki takım adınada çok kaliteli orta saha mücadelesinin yaşandığı bir maç oldu Bursaspor-Fenerbahçe maçı.Fenerbahçe cephesi önemli eksiklerine rağmen 1 puan aldı,2 puan çıkarttı ya da 3 puan kaçırdı işte o denli dengesiz bir maçtı.Aykut Kocaman 4. hedef maçında da 3 puanla tanışamadı ama önümüzde ki 7 haftanın görece daha kolay olması Fenerbahçe adına avantaja dönüşebilir.Fenerbahçe'de Emre açık ara maçın adamıydı,Alex ve Yobo günün iyileri,her ikiye birde alanın kaybedne Bilica,kendiyle cebelleşen adam Caner ve formsuz Gökhan Gönül maçın kötüleriydi.Stoch ve Mehmet Topuz günün idare edenleri.Bursa tarafında Ömer Erdoğan,Turgay Bahadır ve son vuruşları hariç Sercan Bursa'nın en iyileriydi.

Fenerbahçe ve Aykut Kocaman'ın geleceği hakkında hem karamsarlığa kapılmak hem de umutlanmak için bir çok etken var,şimdilik zamanın olası etkenleri devreye sokmasını bekleyip,sonucun pozitif olmasınu ummaktan başka yapacak bir şey yok.

NOT:Bu yazı maçın geneli hakkında yüzeysel bir değerlendirmedir,takdir edersiniz ki maçın heyecan dozajı insanda taktiğe,şablona girecek enerji bırakmıyor.

WARHOL-JACKSON

AL KIRDIN KIRDIN



Yaklaşık 3 saat önce izledim,halen gülmekteyim ve bu kadar komik bir şeyi sadece Twitter'dan paylaşmaya gönlüm el vermedi,istedim ki herkes izlesin,istedim ki gönüller şenlensin,bütün dünya buna bir inansa...komik ulan işte,izleyin.

28 Ekim 2010 Perşembe

1602,PLANET HULK,SECRET WARS,STRANGERS IN PARADISE

Son zamanlarda yükselen çizgi roman akımıyla birlikte yeniden çıkışa geçen Gerekli Şeyler yayıncılık güzel işlere imza atmaya devam ediyor.Geçtiğimiz sene Watchmen,Wolverine Orijin,Wolverine Klasik,Joker gibi önemli eserleri okuyucu ile buluşturan Gerekli Şeyler bu hafta sonu 29.'su düzenlenecek Tüyap Kitap Fuarı'na uzun zamandır beklenen çizgi romanları ile giriyor,işte onlardan merakla beklediğim bazıları:




PLANET HULK:Yazar/Yönetmen(Robot Stories) Greg Pak'ın yazdığı Carlo Pagulayan'ın çizdiği,Landron'un muhteşem kapaklarını resmettiği Planet Hulk,öfke kontrolünü bir türlü öğrenemeyen Hulk'un Dünya'ya daha fazla zarar vermesini önlemek amacıyla bir grup süper kahraman tarafından uzaya sürgün gönderilmesini konu ediyor.Uzay ortamında çeşitli kahpeliklerle karşılaşan kahramanımız Spartacüs misali birde Gladtatör olmasın mı ve daha neler neler,bir takım hadiseler,animasyonuda çekilen bir aksiyon patlaması,alın okuyun.Evet.



SECRET WARS:5 Eisner ödüllü ünlü Amerikan yazar Brain Michael Bendis'in yazdığı,İtalyan çizer Gabrielle Dell'Otto'nun yazıya can veren çizgileriyle resimlediği Secret Wars içlerinde Spider-Man,Woverine,Captain America,Black Widow,Daredevil,Luke Cage'in olduğu New Avengers'ın Nick Fury önderliğinde Amerikan hükümetinden gizli olarak ilk kez bir araya gelme sebeplerine yok açan öyküyü anlatıyor,kısacası okunası.



STRANGER IN PARADISE:Bir Grafik Roman Strangers in Paradise.Kahramanımız Katchoo'nun,Francine ve David ile içinde bulunduğu aşk üçgeninin anlatıldığı 6 ciltlik bu roman hakkında için Neil Gaiman şu açıklamayı yapmış:"Aşk,seks ve ilişkiler hakkında çoğu insanın bilmediği şeyler bir kitabı doldurabilir.Strangers in Paradise işte o kitap".Terry Moore'un hem yazıp hem de çizdiği Eisner ödüllü Strangers in Paradise biraz manita işine benziyor ama hangimiz bir manita değiliz ki sorarım size.



1602:En merak ettiğim romanı en sona sakladım.Merak ediyorum çünkü konusu ilginç;merak ediyorum çünkü Andy Kubert çizmiş;merak ediyorum çünkü Neil Gaiman yazmış...Ee Neil Gaiman yazmış daha ne olsun,aslında burda yazıyı noktalamak lazım ama ben genede kısaca ilginç olarak addettiğim konusundan bahsetmek istiyorum:Kahramanalar Orta Çağ'da yaşasalardı ne olur sorusundan yola çıkan roman 1602 İngiltere'sinde kendi kimlikleri ile bulunan kahramanları anlatıyor.

Çizgi romanlar bunlar alın okuyun efendim,önümüzde ki günlerde Hoz Comics'tede güzel gelişmeler olacak onlarıda burada paylaşırız.

22 Ekim 2010 Cuma

JAWS - SPIELBERG




Aç karnına yeme.

19 Ekim 2010 Salı

KONYASPOR:1-FENERBAHÇE:4



Dün akşam Alex'i çıkarınca oynanan futbolun Modern olduğunu addedenlerin istediği bir Fenerbahçe vardı sahada ama diziliş 4-3-3 değil gene 4-2-3-1 idi,Alex'li 4-2-3-1 çağ dışı,Alex'siz Modern futbol.4-2-3-1'in şimdinin trend dizilişi olması ve bu konuyu bir kenara ayıralım zira kendisi başlı başına başka bir maceranın konusu...

Maç kadroları verildiğinde açıkçası Niang-Dia-Stoch üçlüsünün nihayet birlikte oynayabileceği bir Fenebahçe'den çok 4-3-3 oynayabilme ihtimali olan Fenerbahçe beni heyecanlandırmıştı lakin maç başladığı zaman Özer'i yanılmıyorsan deplasmanda ki Sherrif maçından sonra ilk kez Alex'in pozisyonunda görünce dinen heyecanı Fenerbahçe'nin ileri üçlüsüne yönlendirdik.Eğer birisi bana Derbi öncesi şu ligde ki hangi takımla oynamamak isterdin diye bir soru sorsa şüphesiz ki cevabım Konyaspor başka bir deyişle Ziya Doğan ile oynamamak yönünde olurdu.Futbol aklı 90'larda kalmış Ziya hocanın 10 adam topun gerisinde bekleyerek rakibini sertlik,sertlik,sertlik ile sindirip aradan bir,iki gol sıkıştırmak üzerine kurulu anlayışının olası bir sakatlık ihtimali yüzünden bir Ziya Doğan takımı ile oynamaktan çekiniyordum ki çekincelerimi başta Burak Karaduman adlı hardcore'a gönül vermiş hissiz adam olmak üzere Emre Toraman ve benzeri oyuncuların oluşturduğu Bir Kaç Kötü Adam ,Emre'yi tekme içinde bıraktı,Niang'ın forma bedenini Large'dan X-Large'a çıkarttı,Dia'yı çimle aynı renge dönüştürdü Abdullah Yılmaz isimli kifayetsizde buna seyirci olunca kaçınılmaz gerçekleşti ve Özer'in ayağı kırıldı.Özer'in oyundan çıkması ile oyuna giren Semih Niang'ın forvette ki partnerliğinden çok arkasında besleyici rolü oynadı.Mehmet Topuz'un DM'de ki kusursuz oyunu ile göbekten rahatlıkla ileri çıkan Emre'nin deliciliği ile kazanılan gol Fenerbahçe'yi 1-0 öne geçirsede Konyaspor Gökhan Gönül'ün yerini kaybetmesi dolayısıyla güzel bir gol atarak skoru 1-1'e getirdi.Ardından özlenen kanat oyunu varyasyonları gelmeye başladı Fenerbahçe adına,Dia uzak forvette delici oyunuyla Semih'e çok güzel bir pas çıkartarak durumun 2-1 olmasında büyük pay sahibi idi,öte yandan göbekten gelinen toplarda çok iyi duvar olan ve ikiye birler yapan Semih'de Stoch'un attığı gol ile maçın 3-1'e gelmesinde pay sahibi idi.İkinci yarı atılan Lugano golü sadece skoru 4-1'e getirdi,bu dakikadan sonra yeterli skoru yakalayan Fenerbahçe pas yaparak maçı bitirmeyi başardı ve derbi öncesi Şampiyonluk yolundaki 4 rakipten 3'ünün puan kaybettiği bir haftada çok önemli bir 3 puan kazandı.

Takımda Emre attığı güzel ve yaptığı asist ile,keza Semih gene Emre gibi bir gol bir asistlik oyunu,Dia Konyaspor defansını yıpratan koşuları ve asisti ile maçın adamlığı hususunda öne çıkan isimler olsada Mehmet Topuz hem Emre'yi ileri çıkartan hem de defansı rahatlatan oyunu ile maçın adamlığını fazlasıyla hak ediyor.

Haftaya Mehmet Topuz'un gene orta sahaya çekildiği bir Fenerbahçe umuyorum Galatasaray karşısında ve açıkçası sanılandan çok daha zor bir maç olacağını tahmine ediyorum,önümüzdeki günlerin maçın kaderine etkisi fazlasıyla olacaktır dikkatle izlemek lazım.

17 Ekim 2010 Pazar

BATİGOL



Ne güzel abimizdin sen Batistuta.



NOT:İzleyemeyenler için link http://www.youtube.com/watch?v=2tJQmVsSscE&feature=player_embedded

16 Ekim 2010 Cumartesi

MONSTERS



by John Kenn

THE ROLLING STONE INTERWIEW:JOHN LENNON






John Lennon'un 70.Doğum Günü şerefine blogda John Lennon haftası ilan etmiştim,bu bağlamda Lennon'un Rolling Stone'un 1968 tarihli sayısına verdiği röportajı paylaşıyorum.Röportajı okumak için üzerilerine tıklamanız gerektiğini söylemiyorum zira siz akıllı insanlarsınız.4 sayfa olduğu için çevirmeye üşendim,ben çeviririm diyen bir babayiğit varsa Türkçe'sinide yayımlarız,o zamana kadar keyifli okumalar.

13 Ekim 2010 Çarşamba

MARADONA KİLİSESİ



Maradona Maradona,kurban olam yaradana!

10 Ekim 2010 Pazar

CHE-2



9 Ekim 1967,Ernesto Che Guevara'nın katledildiği gün.

9 Ekim 2010 Cumartesi

MADDE BAĞIMLISI - 7



# 1 yıl 3 aylık bir aradan sonra yeni bir Madde Bağımlısı yazıyorum,vatana millete hayırlı olsun.

# Tabi ki Madde Bağımlısı'nı John Lennon'un 70. Doğum Günü ile açacağız,nice mutlu yıllara güzel adam,sen hiç ölmedin(naiflikse naiflik).

# Ayrıca Jonh Lennon'un 70. doğum yılına özel bu haftayı blogda John Lennon Haftası ilan ediyorum,hergün bir resim bir bişey yayımla kararı aldım,hadi hayırlısı.

# Şimdi gelelim neden 1 yıldan fazla bir süreç blogun göz bebeği(bana göre) Madde Bağımlısı'nı boşladığıma:Tamamen Twitter'ın bok yemesi efenim benim bir suçum yok.Tüm enerjimi alıyor lavuk ki,zaten tembel bir insansanız benim gibi işte böyle 1 senelik bir boşluk yaratıyor.Bir insan 140 karakter ile ne kadar saçmalayabilir görmek istiyorsanız burdan beklerim efendim,gelin konuğum olun beraber saçmalayalım.



# Benim gibi bir House M.D bağımlısı iseniz House başkanın 7. sezonunun başladığını bilirsiniz,başlamak ama ne başlamak.6. sezonun başlangıcı olan 90 dakikalık One Flew Over the Cuckoo's Nest göndermeli bölümden sonra en sevdiğim sezon açılışı oldu ki zaten 6. sezon finali "Hassktir,hasstirk" edasıyla bitmişti ve bu yeni başlayan sezon ile kaldığı yerden erkeklere özgü "Hassskt"ler kaldığı yerden devam ediyor.Karakter dizilerinin en güzel yanı karaktere duyduğunuz aşırı empati,karakterle üzülüp karakterle sevinirsiniz,yeri gelir karakter yerine ağlarsınız o derece,işte o nedendir ki House'un bu sezon ki durumuna hem çok seviniyorum hem de her saniye başı içimden "Bunuda berbat etme,bunuda berbat etme" diyerek izliyorum ki diziyi izleyenler ne demek istediğimi anlaycaklar(spoilersız yazdım yoksa sen ne sandın).




# Resimde ki ablanın bu fotografı nicedir bende mevcut idi kim olduğunu geçtiğimiz günlerde yayına giren Armani parfüm reklamı ile öğrendim.Adı Emily DiDonato(Google it),İtalyan(ki İtalyan kısmını tahmin edebildim) ve İrlanda(bu süpriz oldu) kırması Amerikan vatandaşı ve kendisi 1991,yazıyla bin dokuz yüz doksan bir doğumlu.Vay nisteelroy vay!

# "Beni sevmeye mecbursun,sana üç gün muhlet"(Murat Soydan,Türkan Şoray'a gider yaparken,Zulüm filminden)

# Magarada doğduğum için utanıyorum(Kaptan Mağara Adamı)

Hastayım İkilemesi:

# Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor,rastayım bunu kimse bilmiyor(Bob Marley)

Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor,Marstayım bunu kimse bilmiyor(Marslı Marvin)

# Facebook'da kapatılmak üzereymiş:

ABDULLAH GÜL:Sansür yok Neo,sansür yok!
NEO:Nereye yok mına koyim,Matrix'e giremiyorum lan,Sivas 2.Asliye Hukuk mahkemesi engellemiş!

# Almanya maçından sonra Hiddink'in hocalığını tartışanlara laflar hazırladım...

# "Ben Kripton'un reisi Süpermen'im...Sen benim oğlum Süpermenlerin sonuncusu Süpermen'sin...Ne kadar kudretli,kuvvetli ve faziletli olduğunu sana söyliyeceğim:Hz Süleyman'ın zekası,Herkül'ün kuvveti,Atlas'ın tahammülü,Zeus'un selameti,Aşil'in cesareti,Merkür'ün sürati bunlar senin vasıfların ama onları kötü yollarda kullanırsan Kripton'un bütün laneti üzerine yağar..."(Türk Süpermen Süpermen Dönüyor filminden)

# Süperman demişken yeni Süpermen filminin yönetmeni belli.Zack Synder'in yöneteceği filmin senaristleri ise Christopher Nolan ve David S. Goyer ki harbiden süper olmaya geliyor Süperman.Bu konu hakkında daha geniş bildi almak için gözünüz kardeş site Kahramanlar Sinemada'da olsun.

# Öte yandan yeni 3 boyutlu Spiderman filminin kadrosu yavaş yavaş belirmeye başladı.500 Days of Summer'dan tanıdığımız Marc Webb'in çekeceği filmde Örümcek AdamAndrew Garfield oynayacak.Süpriz sayılacak gelişme ise Mary Jane'i oynaması beklenen Emma Stone'a Gwen Stacy rolünün verilmiş olması.Bu konu hakkında da geniş bilgi için adres aynı.

# Türk çizgi roman yayımcılığında da güzel gelişmeler oluyor,bunlardan bazılarını önümüzde ki günlerde burada yazacağım ama en son bomba gelişme efsanevi çizgi roman dergisi HEAVY METAL'in Türkiye'de yayımlanacağı,detayları netleştiği zaman aktarırım.

# Yeni ve son(iki filme ayrılmış biçimde) Harry Potter filminin vizyona girmesine 1 ay gibi bir süre kaldı,Harry Potter galasının Türkiye'de yapılmasını isteyen fanlar http://www.hp7trgala.com/site/ diye bir site açmış,arzu ederseniz girip destek olabilirsiniz.



# Geçenlerde can sıkıntısından okuyacak bir şey bulmak için rafları karıştırırken daha önce hiç okumadığım Kafka'nın Dönüşüm romanını buldum.Romanı okumaya başlamadan önce çok ilginç bilgilerle karşılaştım.Kitabın çevirmeni Tezer Özlü'nün yazdığı Önsöz'de 1984 basımı Can Yayınları'ndan çıkan bu çevirisinin Türkiye'de orjinal adı Die Verwandlung olan kitabın ilk kez DÖNÜŞÜM adı ile basıldığını okudum.İşte daha önce 3 çevirmen(Vedat Günyol,Arif Gelen,Kamuran Şipal) tarafından Değişim adı ile basılan romanın neden Dönüşüm adı ile yayımlanması gerektiğini belirten o yazıdan bir paragraf:

"Kafka'nın Die Verwandlung başlıklı anlatısı,bizde hep "Değişim" adıyla çevrildi ve öyle bilindi.Oysa Almanca'da Die Verwandlung,bir değişimden çok daha köktenci bir olguyu,tümüyle değişip başkalaşmayı dile getiren bir sözcüktür;burada gerçekleşen değişim değil,ama bir dönüşüm'dür,anlatıda Gregor Samsa,insanlıktan çıkıp bir böceğe dönüşür.Bu nedenle,yeni çeviride yapıtın özgün adı olan Dönüşüm'ü kullanmayı yeğledik."(Tezer Özlü-1984)

Gene aynı kitapta Kafka'nın kitabın kapağı için yayınevine endişelerini bildidiği bir mektubu var onu da ilginç buldum.

Kafka'dan Kurt Wolff Yayınevi'ne

Son mektubunuzda bana,Ottomar Starke'nin(Kapağı çizecek olan sanatçı) Dönüşüm için bir kapak resmi hazırlayacağını yazmışsınız.Bunu okuyunca küçük,ama sanatçıyı "Napoleon*"dan tanıdığım kadarıyla,herhalde çok gereksiz bir korku uyandı içimde.Yani Starke gerçekten bir kitap resimleyicisi olduğundan,doğrudan böceğin resmini yapmaya kalkışabilir gibi geldi bana.Sakın yapmasın böyle bir şey,lütfen!Niyetim,böylece onun yetki alanını kısıtlamak değil,öyküyü doğal olarak daha iyi bildiğimiçin,kendisinden yalnızca bir ricada bulunuyorum.Böceğin resmi yapılamaz.Dahası,uzaktan bile gösterilemez.Böyle bir niyet yoksa eğer,o zaman isteğimde gülünç kaçıyorsa - daha iyi.Ricamı ilertir ve desteklerseniz,size çok müteşekkür kalırım.Resimleme için benim önerilerde bulunmama izin verilseydi eğere,o zaman anneyi,babayı ve Müdür Bey'i kapalı kapının önünde gösteren,veya daha da iyisi,anneyi,babayı ve kızkardeşi aydınlık odada,yandaki karanlık odaya açılan kapıyı da açık dururken gösteren sahneleri seçerdim.(Prag,25 Ekim 1915)

* "Napeleon" Carl Sternheim'in 1915'de Leipzig'de yayımlanan öyküsü.

# Evet sonuş itibarıyla bu mektup neticesinde Ottomar Starke'nin Dönüşüm için çizdiği kapak yukarıdaki resimdir.

# Genç kadın yüzünü buruşturdu,rahatsızlığı her mimiğine acı bir iz gibi yansırken Genç Adam kendisine yaklaştı...

GENÇ KADIN:Immh

GENÇ ADAM:Neniz var Küçük Hanım?

GENÇ KADIN:1.5 Adana,1 şalgam,1 künefe.

GENÇ ADAM:1.5 Adana,1 şalgam mır mır...Borcunuz 12.5,düz 12 lira ablacım.Gene bekleriz.

# Benden şimdilik bu kadar,bir götlük olmazsa bu sefer 1 seneden daha yakın bir vakitte görüşürüz,çüzz(valla lan)

LENNON

8 Ekim 2010 Cuma

RAKİBİMİZİ TANIYALIM

Mesela küçüklüklerinden başlayalım:

MESUT



PODOLSKİ



SCHWEINSTEIGER



MARİN



MÜLLER









LAHM







KLOSE