31 Aralık 2008 Çarşamba

DİLERİM Kİ


DİLERİM Kİ:

#İstediğiniz şeylerin yarısı gönlünüzce olsun,herşey gönlünüzce olursa hayattan sıkılırsınız,hayatı sevin,okşayın...

#Çocukların anneleri,annelerin çocukları ölmesin artık...

#Kriz bitsin,işsizlik İstanbul da bir semt adı olsun,Vefa'ya komşu olan...

#Aşk olsun,dostluk olsun,hoşgörü olsun,gökyüzünden şeker yağmasa bile sağlık olsun...

#Arada futbol da olsun,Fenerbahçe şampiyon olsun...

#Hadi vazgeçtim her şey gönlünüzce olsun...

Hepinize Mutlu Yıllar Dilerim

HOOH HOOH HOOO(Gülüşmeler asla bitmesin)

BUGÜN YAPILACAKLAR


Öncelikle listemize bir göz atalım,ner dersiniz dostlar:

#1 adet Noel Baba

#1 adet şömine

#1 adet pompalı tüfek

#1 adet Noel ruhu


Şimdi yapılacaklar:Noel Baba evimize kurmuş olduğumuz şömine tuzağına aldanıp,noel ruhuyla içeri girdiğinde pompalı tüfekle Noel Baba'yı öldürmek suretiyle,bir nevi Grinch'lik yapıp Yılbaşını çalıyoruz ama Noel Baba'nın yardımcısına dokunmuyoruz...

Şimdi Bob Marley'den olayın ve önemini belirten bir şarkı gelsin ,oku Bob:

I shoot the Santa

but i didn't shoot no Santa's little helper,oh no! oh!

GÜNDEM BU SENİN İÇİN


CHP Milletvekili Canan Anıtman(evet Anıtman yazdım,goethe gelmeyelim hesabı) tarafından babasının karanlık tarafın lordu Darth Vader olduğu "suçlamasıyla" karşılaşan Luke Skywalker,"Babam müslüman ve Anakin Skywalker'dır!" açıklamasıyla Canan Anıtman'a cevap verdi!

30 Aralık 2008 Salı

AZİZ PİERRE'İN GOL KRONOLOJİSİ-3


Ligin 4.haftası rakip daha önce Fenerbahçe'nin son 2 yılda 2 teknik direktörüne mal olmuş zorlu Diyarbakırspor deplasmanı.Bir önce ki hafta Elazıgspor'a 7 gol atmanın verdiği öz güvenle sahaya çıkan Fenerbahçe ilk yarı rakip kaleye gol için çok fazla yüklense de aradığı golü bulamadı.İkinci yarıya bu sefer hızlı başlayan taraf Diyarbakırspor'du ki zaten hemen 47.dakika da Luciano'nun Bakadal'ı ceza sahası içinde düşürdüğü pozisyon da Hasan Yiğit'in attığı penaltı golüyle 1-0 öne geçti.Bu golden sonra beraberlik için yüklenip aradığı golü bir türlü bulamayan Fenerbahçe için dakikalar hızla tükeniyordu,derken 61. dakika da kazanılan serbest vuruşta Aurelio'nun içeri doldurduğu topu Tuncay bir kez daha takipçiliğini konuşturup ağlarla buluşturarak hem durumu 1-1 e getiriyor hem de takımını ateşliyordu her zaman yaptığı gibi.İkinci golü bulmak için morallenen Fenerbahçe sağlı sollu ataklarına devam etti,dakikalar bu sefer 76'yı gösterdiğinde bir kez daha serbest vuruş kazanan Fenerbahçe de topun başına bu seferAziz Pierre geçiyordu.Kaleye 22 metre uzaklıkda ki topa vurma izni için hakem düdüğünü çaldı,nefesler tutuldu ve PİERREEE VAN HOOIJDONKKK!Kaleci Şenol'un "Bana serbest vuruştan gol atamaz" dediği kaleye,Aziz Pierre topu tam doksana yollayarak Şenol'e nazire yaparcasına mükemmel bir gol atarak hem takımına 3 puanı getiriyor,hem de yıllar süren Diyarbakırspor deplasman fobisini sonlandırıyordu...

BANA ŞEKİL YAPMA ALENGİR!


Saat sabaha karşı 05:30 itibariyle İstanbul'a düşen karı,güzel bir manzara eşliğinde izlemek oldukça güzel bir şey...

Ama bunu burada dillendirip,bak ben şöyle hisliyim,böyle duygusalım havası yaratmak kötü bir şey,kınıyorum seni Alengir
(Gülüşmeler)!

HAJNAL HAYAT KURTARIR


Borussia Dortmund takımının Macar orta saha oyuncusu Tamas Hajnal'ın Uefa kupasın da 90.dakika da Udinese'ye attığı golle minik bir Dortmund taraftarının hayatının kurtarılmasına sebep olduğunu biliyormuydunuz!Bu ilginç habere göre Udinese-Dortmund eşleşmesinin 2. ayağı olan ve İtalya da oynanan maçı,babasıyla izleyen küçük Dortmund taraftarı Ben Andernach,Dortmund deplasman da 1-0 önde olduğu sırada saatin geç olmasından dolayı,babası tarafından uyumaya odasına gönderilir.Dortmund'un gol bulması halinde Ben'in odasına gidip gol haberini vereceğine dair söz veren babası,Hajnal'ın 90+2'de attığı golü haber vermek için Ben'in odasına girdiğinde odanın her yerinin alevler tarafından sarılmış olduğunu görüp,oğlunu kaptığı gibi dışarı çıkarmış!Yangının Ben'in odasında duran gece lambasının üzerine asılmış olan çorabın alev almasından dolayı çıktığı belirtilirken,bir dakika daha geç kalınması halinde Ben'in hayatını kaybedebileceğini ve bunun için Hajnal'a bir can borcu olduğunu söyleyen Alman aile,Macar oyuncuya minnettarlıklarını sunmuş.Tamas Hajnal 90.dakika da attığı golle takımına turu getiremese de,küçük bir çocuğun hayatını kurtarılmasına sebep vererek belki de kupadan elendiği gün yaşadığı mutsuzluk,bugün büyük bir sevince dönüşmüş olabilir.

ZİHNİYET


Düz zihniyetler,işin şakasından olsa bile ön yargıya eşittir bazen.Küçük gibi gözüken önyargılar aslında düşüncenin yavrusudur,kafası ezilmezse yılan olabilir.Yaftalamak da zaten önyargılaın yarattığı bir tutum değilmidir.Geçen gün bilgisayar başında müzik dinlerken internette takılıyorum msn de açık,neyse efendim,derken arkadaşımın birisi bana bir şeyler yazmasın mı bakıyorum ne yazmış diye "Vayy Issız Adamcı" diye bir yazıyla karşılaşıyorum,anlamıyorum,"Efendim" diye soruyorum,"Michael Figuan dinliyosun" diyor,"eee" diye soruyorum,"Issız Adam var ya onda çalıyor bu müzik" diyor,"olabilir ne olmuş" diyorum,"bu şarkıyı dinlediğine göre sende izledin filmi galiba"diyor,ben de "oldu biz sizi sonra ararız" diyip konuşma sıfatlı yazışmadan ayrılıyorum.
Şimdi öncelikle ben filmi henüz izlemedim ve arkadaşımın sandığının aksine filmden önce de Michael Figuan dinliyordum ama o zaman her hangi bir şeyci değildim,peki şimdi ne oldu da Issız Adamcı sıfatını uygun gördü bana bu arkadaş.Aslında bir şey olduğu yok bu sadece arkadaşımın düz zihniyetinin kendisine sunduğu tek mantıklı gelen yanıtın sonucu bu,nasıl mı biraz empati kurmaya çalışarak anlatayım:Msn'e giren arkadaşım benim dinlediğim müziği görüyor ve aklına geçenlerde gitmiş olduğu bu aralar pek bir moda olan Issız Adam filmi geliyor,sahi ya bu şarkı orda da çalmamışmıydı diyor kendi kendine,demekki bu müziği dinleyen arkadaşımda bu filme gitmiş ki film de çalan şarkıyı dinliyor,evet evet böyle olmuştur değil mi,daha önce bunu dinleme gibi bir durumu olamaz çünkü şimdi moda bu şarkı,zaten bu şarkıyı kim dinliyorsa şu an eminim ki filmden görmüştür...Evet böyle garip bir empati kurdum ama eminim ki o arkadaşın düşüncelerine birebir uyuyordur benimkisi.
Ah bu düz zihniyet yokmu zaten yıllardır gördüğü her siyah tişörtlüye Metallikacı diye seslenen,bu insanlar değilmidir gördükleri her kepçe kulaklı kişiye "naber lan mistır Spak" diye kendisine göre çok zekice bir üslupla takılan.Gene bunlar degil mi her Collie cinsi köpeği "Lessi ahh ahh ahh gel yavrum" diye ayağına çağıran,zavallı hayvan dile gelse de "Ne lesisi lan benim adım Selim,karı pizevengi!" dese şunların aklını bir güzel alsa muhteşem olmaz mı,bence olur!Şaka bir yana saydıklarım bu düz mantığın hafif örnekleri gene,zira bunların her protestocuyu dinsiz,allahsız,terörist şeklinde yaftalayıp linç etmeye kalkanları da bir hayli fazladır!

29 Aralık 2008 Pazartesi

KAR YAĞARKEN HALI SAHA MAÇI


Saat 20:40 itibariyle giriyorum bu yazıyı hızlıca zira 20 dakika sonra halı saha maçımız var ona yetişmem gerek.Bu hava da maç mı dediğinizi duyar gibiyim,evet bu havada maç yapıyoruz bizler ve evet deli yalamış bizi ama 3 senedir Pazartesi günleri yaptığımız bu aktiviteyi çok seviyoruz,saha da kendimizce dünya yıldızı oluyoruz.Bugün Arshavin olmaya çalışacağım malum hava şartların da en iyi o oynar:)Neyse maçtan sonra bir şeyler yazmak istiyorum eğer mecalim kalırsa burdayım,olmazsa yarın yazarım o zamana kadar bana şans dileyin a dostlar!

CHOPPER


Yönetmenliğini en son çektiği The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford(yazana kadar canım çıktı lan) filminden bildiğimiz Andrew Dominik'in yaptığı 2000 yapımlı film,konusunu Avustralya da yaşamış Mark Brandon Read isimli ve "Chopper" lakaplı bir seri katilin yazmış olduğu otobiyografiden alıyor.Avustralya da haftalarca best seller listesinde kalmış ve Chopper'ın gerçek hayat hikayesinden alınmış olan film de baş rolü Avustralya'lı oyuncu Eric Bana başarıyla oynamak da.Film için 110 kiloya çıkan Bana rolünü daha iyi oynamak için gerçek Chopper ile 2 gün geçirmiştir.Bana bu filmde o kadar iyi oynamıştır ki,bir katilin attığı kahkahalara hem bizi germeyi hem de bir katile sempati duymamızı aynı anda sağlamıştır.Zaten bu film Eric Bana'ya Hollwood'un kapılarını açan film olarak da bilinir.Eğer ki filmlerde ki gerçekçi şiddet sahnenelerinden ve bol kandan tiksinmiyorsanız sadece Eric Bana'nın oyunculuğu için bile izlenebilecek filmi,bir katilin psikolojisini ve duygularını başarıyla ekrana yansıttığı için izlemenizi tavsiye ederim efendim,teşekkürler.

FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK


Transfer sezonunun açılmasına günler kala spor gündemi bu sene pek bir durgun.İlginçtir her transfer sezonunun yıldızları olan Mehmet'ler bu sefer, hergün başka bir takıma gitmiyor,tam anlamıyla fırtına öncesi sessizlik yaşanıyor basınımız da,5 Ocak tarihi gelecek ve "bombalar" ard arda patlayacak gibi,bekliyip görmek lazım tabi ama bu arada Viera'ları,Arşavin'leri Türkiye'ye transfer eden gazeteler de yok değil hani.Mehmet Yıldız'ın hangi takıma gideceği belli değil henüz,Beşiktaş Ali Tandoğan'la yollarını ayırmış,Fenerbahçe Özer Hurmacı ve Sercan Yıldırım'ın kuluplerine teklif götürmüş şimdilik red cevabı almış,Emreciksin ile anlaşılmak üzereymiş felan,filan,baklava!Avrupa da bile Real Madrid'inkilerin dışında kayda değer bir transfer haberi yok,neyse fırtına başlayınca neler olucağını hepimiz göreceğiz,şimdilik bu yazıyı Fotomaç gezetesinin Fenerbahçe ile ilgili bir transfer haberinin de Aragones'in söylediğini idda ettikleri bir cümle ile bitireyim de basınımızın diyalog yazmakda ki, Rus yazarlarıyla yarışabilecek ustalıkları ve hayal güçleri ile ilgili bir fikriniz olsun:"Orta sahamızı Vieira toparlar. Bildiğim kadarıyla İnter'de fazla mutlu değil!"(Gülüşmeler)

27 Aralık 2008 Cumartesi

SERGEN#


#SERGEN TOPU,DİREĞE NİŞANLADI...

Güldür bizi Bobiler!

AZİZ PİERRE'İN GOL KRONOLOJİSİ-2


Ligin 3. haftası,Trabzonspor deplasmanından galibiyetle ayrılan Fenerbahçe,Şükrü Saraçoğlu Stadyumun'da Elazığspor'u ağırlıyor.Amaç maçtan 3 puanla ayrılıp sezonun ilk iç saha galibiyetini almak.Maç hızlı başlıyor ve Elazığspor köşe vuruşun da Selçuk'un kaçırdığı Kamerunlu forvet Effa'nın kafasından bulduğu golle 12. dakika da 1-0 öne geçiyor ve ne oluyorsa bu dakikadan sonra oluyor ve Elazığspor attığı golle adeta uyuyan devi uyandırıyor!Golden dokuz dakika sonra gelişen Fenerbahçe atağın da Aziz Pierre ceza sahası dışın da aldığı topu sağ kanatta ki Serhat'a aktarıyor,Serhat aldığı topu bekletmeden içeri ortalıyor,Elazığspor defansında ki oyuncu topu uzaklaştırmak için gelişine vuruyor ama bu sırada takipçiliğini konuşturan Tuncay'a çarpan top şansın da büyük etkisiyle Elazıgspor ağlarıyla buluşuyor ve durum 1-1 oluyor!2. golü bulmak için atak yaptığı sırada Elazığspor'lu oyunculardan topu çalan Fenerbahçe orta sahası hızlıca kontratağa çıkıyor,Yusuf taşıdığı topu Tuncay'a aktarıyor,Tuncay da bekletmeden ceza sahasında boş olan Pierre van Hooijdonk'u görüyor ve yerden gelen topa gelişine plaseyle kalecinin sağından ağlarla buluşturan Aziz Pierre takımını 2-1 öne geçiriyor ve ligde ki 2. golünü atarak Fenerbahçe seyircisine merhaba diyor.Bu dakikadan sonra Aurelio,Serhat ve Tuncay'ın 3 golü daha geliyor ve Fenerbahçe Elazığspor'u toplam da attığı 7 golle,gol attıklarına pişman ederek evlerine yolluyor...

TENTEN İSTANBUL DA



Belçika'lı çizer Hergé'nin,200 milyondan fazla satan ve 50 dilde çevirisi olan 24 albümlük çizgiroman serisi Tenten'i,çizgiroman seven sevmeyen herkes az da olsa tanıyordur sanırım.Belçika'lı genç bir gazetecenin maceralarının anlatıldığı seri,yaratıcısı Hergé'nin 1983 yılında ki ölümüne kadar devam eder.Tenten serisinin ülkemizde Tenten İstanbul'da,Marmara Canavarı gibi Armağan Yayınları tarafından yayınlanan gayrı resmi albümleri de bulunmaktadır!Ama bunlar orjinal adı Tintin olan karakterin İstanbul ve Türkiye ile tek kesişmesi değildir!



Ünlü yönetmen Spielberg tarafından 2010 yılın da beyaz perdeye uyarlanması beklenen Tenten'in bundan önce çekilmiş Tintin et le mystère de la toison d'or,Tintin et les oranges bleues olmak üzere 2 sinema filmi bulunuyor.



Şimdi gelelim Tenten'in İstanbul'la 2. kesişmesine.Bu filmlerden 1961 yılında Jean-Jacques Vierne tarafından çekilen,Tenten'i Jean-Pierre Talbot adlı Belçika'lı genç bir oyuncunun canlandırdığı Tintin et le mystère de la toison d'or,konu ve mekan olarak İstanbul da geçiyor.Türkçe'ye Tenten ve Altın Post ya da Tenten İstanbul da olarak çevrilen filmin bir kısmı İstanbul'un tarihi mekanları ve Yunanistan'da çekilmiştir.Türk oyunculardan Ulvi Uraz'ın Malik adlı bir Türk'ü canlandırdığı film de,İzmir hayranı ünlü ses sanatçımız Dario Moreno da rol almaktadır.Çekilen bu film çok fazla iş yapmasa da en azından kendini kurtaracak kadar bir hasılat elde etmiştir.


Bir Tenten hayranı olan Spielberg tarafından film çekme hakları 3 filmlik bir anlaşma ile 1983 yılın da satın alınmış olsa da bir türlü çekimine başlanamayan ve uzun bir süre rafa kaldırılan proje ancak tekrar bu sene gündeme gelip 2010 yılında vizyona girmesi kararlaştırılmıştır ki eminim benim gibi milyonlarca Tenten hayranı da bu filmi merakla bekliyordur.


TENTEN HAKKIN DA KISA BİLGİLER:

#Yazının başında da bahsettiğim gibi Tenten albümleri tüm dünya da şimdiye kadar 200 milyon satmış olup 50 den fazla dile çevrilmiştir.

#Binlerce sanatçıya da ilham kaynağı olan karakterin hayranları arasın da ünlü sanatçı Andy Warhol da vardır.Hergé ile ahbap olan Warhol kendisinin 4 adet de portresini çizmiştir.

#Tenten adına Pul ve para basılmış ilk Çizgiroman karakteridir.

#1976 yılın da Belçika da Tenten ve köpeği Milou ya da Türkçe bilinen adıyla Fındık'ın bronz bir heykeli dikilir.

#Tenten müzesi vardır.

#İngiltere de 2005 yılın da Tenten Tibet'te adlı maceranın müzikali sahnelenmiştir.

#Belçika Astronomi Derneği Tenten'in 75.yaş günün de Mars ve Jupiter'in arasında yeni keşfedilen küçük bir gezegene Hergé adını vermiştir.

#30'ar dakikalıkdan 21 adet Tenten çizgifilmi mevcuttur.



Bu resime de Tenten hakkın da bilgi toplarken rastladığım komik bir çalışma,Tenten İstanbul'a geliyorda,Tahran'a niye gitmesin dimi!:)



NOT:Tenten albümlerinin nerdeyse hepsini okumuş bir Tenten hayranı olarak hiç okumayanlar ama okumak isteyenler için,Tenten ve Güneş Mabedi isimli albümü tavsiye ederim,okuması inanılmaz zevkli ve eğlencelidir!

HANGİSİ?




Şimdi bunlardan biri ünlü manken Doutzen Kroes, birisi de ünlü oyuncu Denise Richards,peki hangisi,hangisi soru bu?Bak size kıyak olsun diye ayırt edebileceğiniz resimleri de koydum ama hemen anlayabilecek cinlik de olsanız bile,bu güzeller birbirlerine çok benziyor bence,sence?

26 Aralık 2008 Cuma

MORDILLO FOOTBALL-3

KIZ KARDEŞİMLE DİYALOGLAR-3

ALENGİR:Çağla,sen bu aralar gene çok abur cubur yemeye başladın dimi!

ÇAĞLA:Yoo niye?

ALENGİR:Suratın sivilcelenmiş gene,niye böyle oldu?

ÇAĞLA:31 çekiyorum eheheh!

ALENGİR:Ohaa,ahahah!

...Kız kardeşim,beni her zaman şaşırtmayı becerebilen 15 yaşında ki komik ergen,absürd ergen,güzel ergen!

AZİZ PİERRE'İN GOL KRONOLJİSİ-1


Fenerbahçe'ye gelmiş yabancılardan belki de en sevileni,gerek saha içi gerekse saha dışı duruşu ve centilmenliğiyle taraflı,tarafsız herkesin sevgisini kazanmış Hollada'lı yıldızın,Fenerbahçe forması altında oynayıp gol attığı her karşılaşmayı sırasıyla,Aziz Pierre'in Gol Kronolojisi başlığı altında hergün bir maçında attığı gol veya goller olması kaydıyla yaklaşık 50 günlük bir dizi halinde yayınlayacağım,umarım beğenirsiniz...

2002-2003 sezonun da Ariel Ortega'lı,Haim Revivo'lu,Milan Rapaic'li,Ümit Özat'lı yıldızlarla dolu kadrosuyla hayal kırıklığı yaratan ve ligi 6. bitirip Avrupa Kupalarına katılamayan Fenerbahçe,2003-2004 sezonuna Ümit Milli takımının yıldızlarını kazandırıp genç ve dinamik kadrosuyla sezona Şampiyonluk parolasıyla girmişti.Bu kadroya Pierre Van Hooijdonk gibi tecrübeli bir yıldızı da katan Fenerbahçe sezonun ilk maçında,Fenerbahçe'nin ve Fenerbahçe'linin mabedi olan Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nda İstanbulspor'a iyi oynamasına rağmen 3-0 yenilerek taraftarına "Yine mi!" dedirtmiştir.Ertesi hafta zorlu Trabzonspor deplasmanına giden Fenerbahçe sezonun ilk galibiyeti için sahaya çıkar.Şampiyon olduğumuz 1995-1996 sezonundan itibaren hep puan kaybettiğimiz Trabzon deplasmanın da dakikalar 12 gösterirken Fenerbahçe kaleyi cepheden gören bir noktadan serbest vuruş kazanmıştır.Topun başın da Aurelio ve bir frikik ustası Aziz Pierre vardır.Hakem düdüğünü çalar,Aurelio topun üzerinden atlar ve PİERREEEE VAN HOİJDONKKKK...25 metreden mükemmel bir vuruşla kaleci Petkovic'i avlayan Pierre,Fenerbahçe adına ligde ki ilk golü atmıştır.Bu dakikadan sonra kaleci Recep'in de iyi oyunuyla sahadan galibiyetle ayrılan Fenerbahçe şampiyonluk yolunda ki ilk adımını atmış ve rakibi Trabzonspor'u 7 yıl aradan sonra mağlup etmeyi başarmıştır...

ÖDÜLLÜ YARIŞMA



Memet Ali Erbil'in oynadığı güzel bir film söyleyebilen ilk 1 milyar kişi,Sivastopol da 7 gün-10 gecelik,2.5'dan 3 yıldızlı otel de rüya gibi bir tatil kazanacaktır!

25 Aralık 2008 Perşembe

SORU



SORU:Küçük kardeşler neden para biriktirir?

CEVAP:Büyük kardeşleri çalsın diye(çalmadım diyen yalan söyler)! :)

DÜNYACA ÜNLÜ RAPÇİ TRANZON DA



Geçen hafta dünyaca ünlü rapci 50 Cent'in ülkemizi ziyaret etmesinden sonra,dünyaca ünlü bir başka rapçi olan Faty Papy de ülkemize gelerek,Trabzon şehrinde hayranlarıyla buluştu...Desem hiç abes kaçmaz ha,Trabzonspor'un denemek için getidiği 15 yaşında ki (küçülde cebime gir) Burundi'li oyuncu kimdir necidir bilmiyorum ama tam bir Rapçi adı var ha adam da,bak mesela "Faty Papy feat Dj Banana-Rapicilik Müessesi" diye albüm ismi olsa hiç yadırgarmısınız,ben yadırgamam açıkçası,herifin bir klip kızları eksik yanın da,yoksa doğuştan rapçi bu Faty yoww!

HULK YESİN SANATSALLIĞINIZI



Ülkemizin nevi şahsına münhasır sinema eleştirmeni Atilla Dorsay'ı hepimiz biliriz sanırım,yorumlarına ne kadar katılırsınız,ne kadar beğenirsiniz bilemem ama ben pek beğenmesem de izlediğim filmlerden sonra eğer rast gelirsem okumaya çalışırım yazılarını,bakalım filmde kaçırdığım bir şey varmı,değişik bakış açısı hesabı ama asla filmden önce okumam çünkü Atilla abi artık ne içiyosa yorumlarını hep filmi ve varsa bir süpriz son onu anlatarak yaptığı için,filmin mahvolmaması açısından filmi izledikten sonra okumaya çalışırım...Bir çizgiroman manyağı olarak,çizgiroman uyarlamalarının güzel örneklerine sinema da sıkça rastladığımız bu yıl,hastası olduğum karakterlerden biri olan Yeşil Dev Hulk'un ilk filmden bağımsız olarak çekilen 2. filmi The Incredible Hulk'u sinema da izleyip oldukça beğendikten sonra,film hakkın da gazete de Atilla Dorsay'ın yorumunu okuyorum,filmi anlatıyor gene,filmi beğenmemiş ama neden beğenmediğinin açıklaması şu şekilde yapılmış kendisi tarafından "Bu filmde daha önce Ang Lee tarafından çekilen Hulk filminin sanasallığı yoktu!",bu şimdilik aklınızın bir köşesinde dursun...

Türkiye de sanatsal olma çabası bana Fransız etkisinin yoğun biçimde hissedildiği çakma Avrupai'lik gibi görünmüştür.Ülkemizin cografik konumu dolayısıyla,kendini modern insan olarak adlandıran gurüh,batıya olabildiğince yaklaşmaya,doğu ile olan ilişkisini ise "meraba,meraba" düzeyinde tutmaya çalışılıyor gibi.Hal ve hareketler,düşünceler,eylemler hep bu yönde,her filmin önce ki postta da belirttiğim gibi sanatsal olmasını beklerler,içinde öğreti ya da mesaj olmayan filme film demezler.Bu yüzdendir ki kendilerine izlettiğim film olan Shoot'em Up'a zaman kaybı diyen oldukça "entel" arkadaşlarım var,bu yüzdendir ki kendileri için yaptığım salataya soğan katacakken "Ne güzel İtalyan salatası gibi salata yapmışsın,şimdi içine soğan katıp Türkleşme!" diyen Avrupa'lı arkadaşlarım var.Atilla Dorsay'ın hangi yorumuna takılmıştım ben,"sanatsallıktan uzak" yorumuna neden,çünkü Türkiye'de ki sanatsallık anlayışını Cihangir gibi bohem semtlerde sadece kendilerine ait hisseden kişiler ve başkalarına burun kıvıranlar bize Balans ve Manevra'yı Türkiye'nin ilk sanat filmi diye sunmadılar mı,bu filmi beğenmezseniz sanattan anlamıyorsunuz demeye getirmedilermi!Varsın Hulk sanatsallıktan uzak olsun,ben Hulk'un tutkulu geçişler sırasın da attığı estetik yumrukları görmek değil,yapıcılığa vandalizmin ne olduğunu bile bilmeden attığı tekmeleri göremek istiyorum,yüzüne yapılan görsel şölen tadında ki yakın plan çekimlerini değil,gözlerinde ki nefretin etkisiyle düşmanlarını alt etmesini görmek istiyorum,zaten Hulk'a sanatsallık için gidecek bir insanoğlu da tanımıyorum.Sinema zaten bir sanattır,peki her sinema sanattmıdır o tartışılır ama bırakın salataya soğan atayım da Avrupa'dan uzak durayım,sırf sanatsal diye hep çok ağır işleyişe sahip,karmaşık kurgulu entel Fransız filmleri değil,giriş-gelişme-sonucu belli tempolu ve Geleceğe Dönüş'ü de izleyebileyim.Tamam bizde sinema sanatının en karmaşık ve ağır örneklerinden gerçekten zevk aldık ama bunu sanatsallık olsun,ne kadar Avrupa'lı olduğumuz belli olsun diye değil,gerçekten içimizden geldiği için yaptık.Sanat sıkıcılık değildir,sanat şekilcilik değildir,ayrıca ben olmuşum sanat,ben olmuşum Avrupa amigo.Yeri gelecek ben de arayacağım sanat ama Hulk'un içinde değil,ben de arayacağım Avrupa ama soğanın içinde değil...Şimdilik tüm sanatsal arkadaşlarıma Umut Sarıkaya imzalı nefis bir karikatür-şiiri yollayarak yazımı bitiriyorum,resim biraz kötü ama idare edin a dostlar,al sana sanat,al sana Avrupa entel dostum:

TRT-2 GİBİ KADIN



NOT:Avrupa'ya ya da sanatsallığa karşı değilim,dejenerasyon değil anlatma istediğim ama ben verdim yukarda ki resimde Hulk'un eline Türk bayrağını.Bayrak soğan'ı,bayrak Geleceğe Dönüş'ü,bayrak kasmamayı simgeliyor burda,hiç bir neslin deden-ceddin baban durumu yoktur!

SHOOT'EM UP


Size şimdiye kadar tanıttığım filmlerden çok farklı bir film tanıtacağım!Baş rolünde Clive Owen,Paul Giamatti,Monica Bellucci ve Havuç'un oynadığı 2007 yapımı Michael Davis'in yazıp yönettiği film pek bir garip,aynı zaman da pek bir güzel bence!Bazılarınız başrol de havuç oynuyor cümlesine takılmıştır ve nasıl yani diye soruyordur eminim,cevap veriyorum Çocuklar Duymasın'da ki uyuz havuçdan değil bu ,yenilen ve göze gelen turuçgiller ailesinde olan varya o işte,filmi izleyince ne demek istediğimi anlayacaksınız.Filmin konusundan bahsetmeyeceğim çünkü nerdeyse bir konusu yok.Bu filmi anlatmaya kelimeler yetmiyor,seven çok sever,sevmeyen nefret eder,çok değişik kafalar da yazılmış bir senaryo o yüzden şimdiden uyarayım her film de bir mesaj kaygısı,görsel şölen ya da sanatsallık bekleyenlerdenseniz(bir sonra ki postun konusu olsun) bu film size gelmez.Başlangıcından itibaren her sahne daha da üste koyan,yok artık dediğin anda bir kez daha yok artık dedirten filmi,önce kendiniz izleyin ondan sonra çakma entel arkadaşlarınızın olmadığı bir arkadaş grubuyla izleyin,eminim ki çok beğeneceksinizdir.Tekrar söylüyorum hiç bir sanatsallık vaat etmeyen ve baş rolünde havuçun oynadığı bu filme bir şans verin,beğenirseniz bana çok teşekkür edeceksiniz,beğenmezseniz mal lan bu diyeceksiniz,seçim sizin,şimdiden iyi seyirler!

AMARUI CARVALHO de OLİVEİRA


Juventus'un bu sene başın da kadrosuna kattığı ve kaptan Del Pierro ile takımın gol yükünü sırtlayan(11) Brezilya asıllı oyuncu Amauri nihayet Brezilya Milli takımı hocası Dunga'nın da dikkatini çekti ama sanırım biraz geç oldu.Zira İtalyan pasaportu alması an meselesi olan oyuncuyu İtalya'yı Dünya Şampiyonu yapan hocası Lippi de kadrosun da görmek istiyor.Eğer Amauri Brezilya Milli takımının teklifini kabul ederse ilk maçını İtalya'ya karşı oynayacak olması da oldukça dikkat çekici.Palermo da dikkatleri üzerine çeken 28 yaşında ki yıldız futbolcunun bana göre Brezilya milli takımı yerine banko oynama ihtimalinin olduğu İtalya milli takımını seçmesi daha mantıklı ama vereceği karar ne olur şimdiden kestirmek zor,önümüzde ki günlerde hepimiz bu sorunun cevabını göreceğiz.Yazıyı Amauri'nin Palermo da oynarken Fiorentina'ya deplasman da attığı süper iki golün linkini vererek kapatalım,attığı ikinci gole özellikle dikkat edin,hepinize iyi seyirler!

24 Aralık 2008 Çarşamba

FOTO RONALDİNHO-1


Küçük Ronaldinho


Ronaldinho ve abisi Roberto

Ronaldinho ve kahveden arkadaşlar Kilyos plajın da



Karadeniz uşağı Ronalhindo

NUTELLA ADAM


Yazıma başlamadan önce kendime hemen bir "Kahve" koyup geliyorum sevgili okuyucular!Bak ben ne yaptım şimdi burda çaktınızmı,yazım aslın giriş cümlemde kullandığım bir kelimenin vermiş olduğu etkiyi ve hissi anlatan kurnazlıkla ve kurnazlıkları kullanma ustası insanlarla ilgili.Nedir o kelime "Kahve" ,ben bu cümle de kahveyi kullanarak ne yapmış oldum hava atmış oldum, peki nasıl,doğru kelimeyi seçerek!Mesela ben bu cümle de "Kahve" yerine "Çay" ya da "Ayran" deseydim,kahvenin vermiş olduğu coolluk etkisini yaratabilirmiydim tabi ki hayır!Konuyu ne demeye getiriyorum,hani çevremizde bazı insanlar vardır ya,aslında size oldukça basit gelen kelimeleri farklı biçimde söyleyerek,sizin 100 yıl düşünseniz alamayacağınız hissi yaratır.Küçücük nüansların yaptığı etki karşısın da ağzınız açık kalır,işte o hesabı sorgulamak benimkisi...



Konuyu biraz daha açmak gerekirse,o insanların aşkları daha bir aşk,duyguları daha bir yakışıklıdır.Çektiği acıları bir betimler ben de acımı çekmişim be dersiniz.Onun da canı çikolata çeker ama o sizin aksinize çikolata değil "Nutella" çekti der,anında bir dolu Nutella'dan kalbe sahip olur.Mesela diyelim ki küçükken babanızdan çok dayak yediniz ,misal Nutella Adam da yemiş aynı dayağı.Sen dersin ki "Küçükken babam beni çok dövdü!",ne olur pek kimse o kadar iplemedi senin dayağı amma velakin Nutella Adam, "Küçükken babam beni çok incitti!" der birde hüzünlü uzaklara bakış atar, sen kelimelerin gücüne şaşıp armut gibi Nutella Adam'a bakarken,belki de senin yediğin dayağın yanında onunkisi devede kulak iken,Nutella Adam'ın etrafını "Ayy canımm kıyamam!" insanları çoktan sarmış ve onun dayağını yaşayarak teselli etmeye çalışıyordur!Ne oldu arada sizin dayak boşa gitti!Gene mesela diyelim ki bir film izlediniz duygulandın,salya sümük ağladın,sen salyayı sümüğe çalıyorken bizimkisi ne yapar, sessizce uzak bir köşeye gidip gözyaşları içersinde sigarasını yakıp hüznünü kendi içersinde yaşar ya da sen öyle zannedersin ama asıl amacı dikkatleri kalabalıktan ayrılıp dikkati üstüne çekmektir "Ayy canım kıyamam!" insanları gene peşindedir tabi!


Sözün kısası Nutella Adam'ları işi bilip,işe gitmeyen insanlardır.Bu gözler "Ben Türkçe küfür edemiyorım yea,İngilizce küfür beni daha bir ifade ediyor!" diyen Nutella Adam'larından birinin, ortamın yıldızı olduğunu görmüştür,biliyorum sizin etrafınızda da vardır,Titanic'i şekil olması amacıyla "Taytanik" diye söyleyip daha bir bilmiş gözüken,hislerini Avrupai bir coolluk da ifade eden Nutella Adam'lardan...Yanlış anlaşılma olmasın benim lafım Nutella sevelerle değil,bende Nutella yerim, tabi Nutella Adam daha bir yer ama Nutella burda bir simgedir,yapılan bir şekildir,şekle yüklenen primdir.Benim istediğim Nutella Adam'lara dikkat etmeniz,"Babam beni çok incitti!" dediği her anda ağzına ağzına kızılcık sopasıyla vurmanız,Taytanik'i duyar duymaz üzerine bomba atmanız,şekil hiç bir şey susuzluk her şeye inanmanız!Doğum kütüğünde Sarıyer (benim ki) yazdığı halde California'lı takılmaya çalışanlara haddinin bildirilmesidir misyonum!Aslın da tam ifade edemedim vaziyeti,en iyisi gidip Geleceğe Dönüş'ü izleyeyim de sitemlerimden arıniyim ,ben başa çıkamam heralde Nutella Adam'larla,siz başa çıkabiliyorsanız çıkın anacım,hadi öptüm hepinizi ben kaçar (Nutella Adam Requem For A Dream izlerdi):)!

BERNABEU DA BİR İLK



2010 Şampiyonlar Ligi Finali,Real Madrid'in sahası olan Santiago Bernabeu da düzenlenecek,bunu sanırım hepiniz biliyordur ama stadın bir ilke imza atacağını biliyormuydunuz?Nasıl bir ilk derseniz hemen açıklayayım, daha önce bu finale 3 kez ev sahipliği yapmış Bernabeu,Şampiyonlar Ligi tarihinde ki ilk Cumartesi finaline ev sahipliği yapacak.Yani bunu diğer bir anlamı 2010 Şampiyonlar Ligi finali ilk kez Cumartesi oynanacak olması ile tarihe geçecek.Bu sene Real Madrid'in Şampiyonlar Ligi Final'inde ne yapacağını ketirmek zor ama bence 2.tur onlar için yolun sonu,form da Liverpool'u geçmeleri oldukça zor,ligi de %90 oranın da bitirdiklerini düşünürsek Madrid kendisini taraftarına affettirmek için seneye evinde düzenlenen finali almak için tüm gücünü kullanacaktır.Ocak olmasa da yazın transfer döneminde Ronaldo'ya daha fazla saldıracaktır.Manchester-Madrid 3.perde oyunu oldukça çekişmeli olacağa benziyor,şimdiden uyariyim!

VE BAŞLADI


Ne başladı,transfer haberleri başladı,nerde başladı Türkiye de başladı,nasıl başladı,nasıl başlamasın ki!Spor basınımızın Nirvana'sı olan o kadar çok yazıldığı için artık kendi asparagaslarına bile inandıkları Transfer haberledi,dün beni duymuş olacaklar ki bugün itibariyle başladı.Hazır Fenerbahçe de Avrupa'dan elenmiş,hocası da tartışılıyorken başlamasa şaşardım zaten.Neler gördüm şimdiye kadar derseniz,Adriano gene Fener de,Alex yerini doldurması için başkan Yıldırım'a Diego'yu önermiş,Real Madrid ile çekişiyormuşuz bu transfer de,Morinho da yoldaymış Aragones'in yerine tabi ki.Messi Galatasaray'ı düşünüyormuş,ziyaret için gittiği Özbekistan da öyle açıklamış.Lokomotif Moskova yıllık 5 milyon Tdk'ya göre Avro olan Euro dan teklif etmiş Lincoln'e,sambacının kafası karışmış.Jo'yu da almamış Cimbom bu arada.Beşiktaş, Tekke'ye imza attırmış,Yıldıray da yolda ve daha yazmaya üşendiğim bir sürü haber.Tamam traj yükseltmek için yazılıyor felan da bu haberler,neden hep fantezi peşinde koşuyor basınımız,neden mantık çerçevesi içersinde sallamıyorlar,acaba daha ne kadar uçabileceklerini mi deniyorlar?Peki bu haberleri okuyup da gerçekten inanan ilkokul çocuğu seviyesinde ki okuyucular kim ki bu herifler yazmak da sınır tanımıyorlar.En iyisi transfer dönemi bitene kadar güneye çekilmek,sessizceligin başlamasını beklemek...



Bu arada Fanatik formayı giydirmiş Gökhan Emrecik'sine ama Resmi sitede doğrulanmadan inanmam,transfer kesinleşsin bir iki şey yazacağım Emreciksin hakkın da...

WAİT FOR İT...YON,BOCA JUNİORS ŞAMPİYON





Play-off'un son maçın da süpriz gerçekleşmedi ve dün gece oynanan maç itibariyle, Boca Juniors 2008 Apertura Şampiyon'luğuna ulaştı.Riquelme'siz çıktıkları maçta Tigre'ye 1-0 mağlup olsalar da 3'lü averaj da rakiplerinden attıkları 1 gol fazlasıyla mutlu sona ulaştılar...



Palacio'nun 90+3'de kırmızı kart gördüğü mücadele de Tigre 67.dakika da Lazzaro'nun attığı golle şampionluk için ümitlense de,oyun içinde başka gol bulamayarak,sahadan boynu bükük ayrıldılar...





Boca'nın bu şampiyonluğu kuşkusuz yıllarca konuşulacak ve efsaneler arasına gireceketir.River Plate'i deplasmanda yenmeleri,Puan olarak oldukça geriye düştüğü lig mücadelesinde geriden gelerek Şampiyon olmaları,şampiyon oldukları sezon River'ın ligi sonuncu bitirmesi.En ateşli Boca taraftarına sezon başın da geçen senenin şampiyonu River sonuncu Boca da şampiyon olacak desen tepkisi "Hadi len!" şeklinde olurdu heralde!Ve Riquelme tartışmasız Boca'nın şampiyonluğun da en büyük pay ona ait.Palermo'nun sakatlandığı dönemde takımın gol yükünü büyük ölçüde tek başına çekti ve bu efsanede baş rol oyunucusu oldu yıldız futbolcu.Boca Juniors'un şampiyonluğunu kutluyor ve sene sonun da bir şampiyonluk da Avrupa'nın Sarı-Lacivert takımından bekliyoruz!

KEYİF



Hayattan alınan küçük zevkler vardır ya,birde küçük anlardan alınan büyük zevkler vardır.Bunlar benim aklıma gelen keyiflikler,okuyun ve sizde keyfinize bakın homo sapiensler:

#Maçtan sonra su içmek(Kendine gelmece)

#Tuvalete son anda yetişmek(Ohhhh)

#Çok sıcak bir günde buz gibi bir Cola'yı kafaya dikmek(Ehhh)

#Okula gitmek için uyandığın da o günün Cumartesi olduğunu hatırlayıp tekrar uyumak(Aaa bugün Cumatesi'ydi yuppi)

#Tam sen eve geldiğinde misafirlerin gidiyor olması(Tüh gidiyomuydunuz!)

#Sözlü de sıra tam sana geldiğinde zilin çalması(Tam zamanın da)

#Uzun zamandır giymediğin bir pantolonun cebinden para çıkması(Candır,bayramdır)

#Dolap da ki Colanın dibinde bir içimlik daha Cola olması(Allaah bi bardak daha)

#Sabah kaldığın da her tarafın bembeyaz olması,mütemadiyen kar yağması(Tatil yağıyo,tatil)

#Eve aç geldiğinde anne insanının en sevdiğin yemeği yapmış olduğunu görmek(Koy,koy suyundan da)

SEAL!


"Seal'ı ilk gördüğüm anda aşık oldum!" (HEİDİ KLUM)

"Nasıl başardın lan bunu?" (ALENGİR)

23 Aralık 2008 Salı

KOBE KANARYA OLDU

Transfer haberlerinin henüz dozajını arttıramdığı,dünya yıldızı isimlerin Türk takımlarıyla birlikte yazılan gazete başlıklarının atılmadığı,Şubat ayının bu kasvetli günlerinde,eğer Türkeye'de ki birinci spor futbol olmasaydı ama spor basınımız her zaman ki "doğrucu" çizgisini devam ettiseydi ortaya ne gibi haberler çıkardı bunun yansımalarını yazacağım,umarım beğenirsiniz pek değerli Nevresim Takımı okuyucuları:



KOBE BRYANT FENERBAHÇE DE:Aziz başkan bombayı patlattı ve dünyaca ünlü Amerika'lı yıldız Kobe BryantFenerbahçe'nin yıldızlarla dolu kadrosuna kattı.Geçen sene Euroleague de finalin eşiğinden dönen Fenerbahçe takımının başkanı Aziz Yıldırım "Kobe Bryant'ı kadromuza katmak için yoğun bir şekilde çalışıyorduk,çalışmalarımızı sonuç verdi Kobe Bryant 3.5 seneliğine Fenerbahçe'li oldu,dünyaca ünlü bir yıldızı Fenerbahçe ve Türkiye Ligine kattığımız için mutluyuz.Amacımız Lig de ve Avrupa da kupa!" diyen Yıldırım,kendisine sorulan transfer devam edecek mi sorularına ise "Fenerbahçe'de trasfer bitmez!" diyerek karşılık verdi.Resmi sitede Kobe Bryant eşi ve çocuklarıyla birlikte Pazar günü saat 14:30 da Atatürk Hava Limanı'nda olacağı yazıldı.Ayrıca Kobe Bryant'ın Fenerbahçe'nin ateşli taraftarlarıyla buluşmak için sabırsızlandığını 55.000 kişilik Şükrü Saraçoğlu Salonun da oynamaktan büyük keyif alacağı yönünde açıklama yaptığı öğrenildi...



NADİA COMANECİ BEŞİKTAŞ İLE İMZALADI: 105 yıllık tarihin de 47 teknik direktör çalıştıran Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün yeni teknik direktörü bir Jimnastik efsanesi olan eski Olimpiyat rekortmeni atlet Nadia Comanechi oldu.Başkan Demirören'le İtalya da buluşan efsane teknik kadın verdiği demeçte "Avrupa'nın önde gelen Jimnastik takımlarından da teklif aldım ama bu dönemde benimle en çok Beşiktaş Kulübü ilgilendi,bu yüzden benim seçimimde Beşiktaş yününde oldu!" dedi.Nadia Comaneci ayrıca Beşiktaş taraftarı hakkın da"Türkiye de Jimnastiğin ne kadar sevilen bir spor olduğunu biliyorum,arkadaşlarımdan da Beşiktaş taraftarının oldukça ateşli bir seyirci olduğunu öğrendim.Onlarla buluşup,kulplu beygir dahil tüm branşlar da madalyadan madalyaya koşmayı hedefliyoruz!" şeklinde açıklama yaptı...



ANA IVANOVIC İÇİN GERİ SAYIM:Bordo-Mavili klübün asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu,transfer edilmesi gündem de olan dünyaca ünlü Sırp yıldızın transferine çok yaklaşıldığını ve arada ufak pürüzler kaldığını söyledi.Transfer çalışmalarının yoğun bir biçimde sürdüğünü belirten Hacısalihoğlu "Kendisi ve kulubüyle görüştük.Bu transfer en kısa zaman da bitecek,zaten Ana'da Trabzon'a gelmek konusun da oldukça istekli." dedi,Hacısalihoğlu açıklamasını "Ana'yı kadromuza katarak Trabzon taraftarının yıllarca özlenimi çektiği Wimbledon Şampiyonluğunu 24 sene sonra şehire getirmek istiyoruz!" şeklinde sürdürdü...



USAİN BOLT CİMBOM'A GÖZ KIRPTI:Menajerler aracılığıyla Galatasaray'a haber gönderen Dünya rekortmeni Jamaika'lı atlet Usain Bolt,başkan Adnan Polat'a "Beni alın başkanım,Galatasaray için koşmayı canı gönülden arzuluyorum!" dedi.Bu habere sıcak bakan başkan Polat,transfer için eski başkan Özhan Canaydın'ın İsrail'li ortağı Haim Fresco'dan yardım istedi.Elini çabuk tutup Usain'i Galatasaray'a kazandırmak isteyen Polat'ın yakın çevresine "Galatasaray taraftarını bu sene çok sevindireceğiz Usain'i alarak.Jamaika da Galatasaray çok ünlüymüş,Usain de küçüklüğünden beri Galatasaray'lıymış,kulübe gerçek bir Galatasaray'lı kazandıracağız!" dediği öğrenildi.Hatta başkan Polat'ın Adidas'a Usain Bolt yazılı 100.000 forma hazırlamasını,transfer resmileştikren sonra GS Store'lar da satmak üzere 500.000 forma daha yapmaları için hazır olmalarını talep ettiği bildirildi...

DİĞER SPOR BAŞLIKLARI:

BURSASPOR DA SÜPRİZ GELİŞME MUHAMMED ALİ GELİYOR...

TİGER WOODS KAYSERİYE YEŞİL IŞIK YAKTI...

FERNANDO ALONSO GAZA BUNDAN SONRA SİVASSPOR İÇİN BASICAK...

DENİZLİ DE OSCAR DE LA HOYA HEYECANI...