24 Ocak 2010 Pazar

U.M



93 yılında Bursa'da teyzemlerdeyiz,7 yaşındayım,kuzenim ve aynı yaşta olduğumuz bir kaç çocuklar beraber televizyonda 4 Silahşörler'i izlerken birden yayın kesildi,televizyondaki endileşi bir kaç adam endişeli bir şekilde Uğur Mumcu'nun öldürüldüğünden bahsediyorlardı,kim olduğunu bilmediğim için yanımdakilere sordum,adını hatırlamadığım benle aynı yaştaki bir kız"Atatürk'le ilgili güzel şeyler yazıyordu" minvalinde bir şeyler söyledi.Sonra gidip anneme Uğur Mumcu'nun neden öldürüldüğünü sordum,annem uygun dille düşündükleri şeyler için öldürüldüğünü anlatmıştı,o zaman 7 yaşındaki olgunlaşmamış beynimle bir insanın düşündüğü şeyler için öldürülmesini anlamsız bulan ben,bugün 23 yaşındayım aynı nedenle öldürülen Hrant Dink suikastinide anlamakta zorlanıyorum(Olay örgüsünün görünen kısmı tabi düşünce özgürlüğü)!93'den bu yana kardeşimin yaşı kadar zaman geçti ama bu suikastin failleri halen meçhul sıfatıyla anılıyor,aynı Hrant suikastının arkasındaki gerçek zanlıların meçhul sıfatıyla anıldığı gibi,16 senede sürekli "gelişmekte" olan ülkemde değişen tek şey kurbanların isimleri,değişmeyen şeylerden sadece biri faili meçhullar...

Fotograf

23 Ocak 2010 Cumartesi

FENERBAHÇE:3-DENİZLİSPOR:1



Geceden kalma durumu,içkinin sabah ile getirdikleri,baş ağrısı,belki kusma,içilen içkinin miktarına göre unutkanlık,"Dün gece ne olmuştu sorusu?" ve bir takım nahoş olaylar...Annem soruyor bana "neden bu kadar içiyorsun?",diyorum ben içmeyeyimde kimler içsin anne,bizde bir forvet var Guiza diye kaçırdığı her mutlak gol pozisyonunda 1 kadeh içsem,bizde bir sol kanat gibi birşey var anne adı Vederson,kesemediği her ortaya 1 kadeh desen,bizim bir takım var anne gol atana kadar canı çıkan,attıkta sonra kolay yiyen,bunun stresinide bir kadehten saysansjjj,ijte ondan sonra abijim(öğğğ)...O sonuncuyu içmeecektik kıvamına gelmek.



Alex yok Fenerbahçe yok,çoğu zaman evet ama dün değil,hatta zeminin berbatlığı nedeniyle belkide Alex'in oynamaması belki iyi bile oldu.Takım hep arzu edilen 4-4-2 dizilişi ile çıktı sahaya,Alex'in yokluğunda Semih Guiza'nın partneri,Gökhan Gönül'ün yokluğunda da Önder'in gidişiyle Lugano,Bilica ve Gökhan'ın tek alternetifi konumundaki Bekir geçti sağ beke.Normalde Alex'in pozisyonunda oynaması beklenen Özer'inde hafif sakatlığı olunca Vederson sol kanattaki yerini aldı...



Takım iyi başlıyor maça 5.dakikada Guiza topu ayağından alıyor top Özden de kalıyor(hop 1 kadeh),18'de bu sefer soldan kazanılan kornere Lugano kafayı çakıyor,top Semih'in bacak arasından geçiyor,çarpsa gol olabilir bizim adımıza şansızlık.34'de Guiza gene kaleciyle karşı karşıya,şaşırtıyormu,hayır Özden'e nişanlıyor tabiki(1 kadeh daha).Derken ilk yarı Guiza'nın da katkılarıyla 0-0 bitiyor.Takımda bir kıpırdanma var ama organize diyebilceğimiz bir atağımız yok,sol kanat zaten zeminin balçıklığıyla hiç işlemedi denilebilir,ikinci yarı sahanın kuru olan tarafıyla daha aktif olabileceğini umuyorum ve kezada öyle oluyor.Emre'nin devreye girmesiyle Denizlispor'u iyice kendi yarı sahasına hapsediyoruz,gol geliyorum diyor ama bir türlü gelmiyor.Önce Semih 54'de ceza sahası içinde uzak köşeyi hedefliyor,tutturamıyor ardından Guiza ceza sahası dışından sert vuruyor,Özden ve direk gole izin vermiyor,62'de bu sefer Emre sert vuruyor Özden sektirmiyor,70'de Guiza Semih'e topu çok güzel indiriyor ama Semih çok müsait pozisyonu harcayarak alkol oranımızı arttırıyor.77'de Daum'dan Gökhan Ünal hamlesi geliyor ve forvet üçleniyor,rakibin karşılık verecek mecali olmadığı için defans düşünülmüyor,Bekir oyundan çıkartılyor,derken aynı dakikada ceza sahası dışında Semih düşünüyor,topun başına geçen Santos'un vurduğu top Özden'in hatasıyla ağlarla buluşuyor.Tam öne geçmenin mutluluğunu yaşarken oyuna giren Youla beni endişelendiriyor,çünkü adam ne kadar son vuruşu fecaat bir kişilik olsada bize her zaman golünü yazmıştır,çok çektirmiştirki 5 dakika sonra endilerim aksiyona dönüşüp kalemizde gol olarak sonuçlanıyor(kaç kadeh oldu)!82.dakikada yenilen bir gol ne kadar acıysa,86'da atılan galibiyet golü bir o kadar güzel.Oyundaki 3 forvetin 3'nünde dahil olduğu pozisyon Guiza'nın asistinde Özer'in dokunuşuyla ağlarla buluştu(hep stresemi içecez len,bir tanede gole yuvarla)!Akabinde gelen Semih Deniz değişikliği ve Deniz'in güzel ortasında topa kayarak müdahele eden Gökhan'ın şutunu Guiza'nın tamamlaması kalan 5 dakikayı sorunsuz geçmesini garantiliyor...



Soğuk hava,berbat zemin,eksik kadro ile manevi anlamı yüksek olan bir rakip karşısında alınmış 3 puan,ikinci yarının ilk maçı olasıyla birleşince hoş oluyor.Fekat kimse çıkıp "soğuk havada insanın içini ısıtan bir galibiyet" diye klişe klişe konuşmasın,çünkü hava o kadar soğuk ki,insanın donan uzuvlarını saydırtmayın bana...

MAÇTAN NOTLAR:

-İşte Premier Lig bu zemini beklerken,karşılaştığımız Anadolu'dan manzaralara ne denir bilemedim.

-Kupa maçında Burak tarafından paçavra çevrildiği sıralarda dehşete kapılıp içimden "Bu adam Messi'yi kitledi lan" diye geçirdiğim Santos son iki maçtır performansını arttırıyor,güzel oyununu sürsürürse Brezilya milli takına dönmesi kaçınılmaz.

-Eğer Maldanado bu maçı izlediyse heralde içinde "Bu Mehmet Topuz böyle oynuyorsa beni niye gönderdiler bu takımdan" diye geçirmiş olabilir zira Kayseri'de oynadığı kadar etkin olmasını beklemediğimiz Mehmet bu "etkinlik" olayını yanlış anlamış gibi,maça hiç dahil olmuyor artık.

-Lugano,Santos,Cristian ve Emre'nin yokluğunda haftaya ne hal edeceğiz bilmiyorum,Selçuk ve Deniz ikilisinden oluşan orta sahayı düşünmek bile uykularımı kaçırıyor doktor bey!

19 Ocak 2010 Salı

19 0CAK


Faşizmin sıktığı kurşun 3 yaşında,katillerin kahraman ilan edildiği ülkemde,Ne Mutlu Faşistim diyene!

Afiş Kaynak

ALMA

Alma from Rodrigo Blaas on Vimeo.

17 Ocak 2010 Pazar

ADIDAS-STAR WARS




Adidas Originals is kicking off 2010 by welcoming you to the neighborhood, the street where originality comes to life as artists, athletes, and celebs celebrate their style. Everyones invited to our street corner along with some special guests, who traveled from a galaxy far, far away to launch a years worth of celebrations.

Star Wars and adidas Originals have officially joined forces in our most colossal collaboration to date, bringing you a striking collection of sneakers and apparel inspired by the characters and crafts youve followed for a lifetime.

The most iconic moments and beloved figures from the Star Wars saga are translated to the streets, telling their creative story across a forceful collection of adidas Originals footwear and apparel.

Celebrate this powerful alliance to the beat of a new and improved remix of the Imperial March, as Vader and the Stormtroopers land on our street corner greeted by Snoop Dogg, David Beckham, Calle 13, DJ Neil Armstrong and Daft Punk representing their originality. No matter which side of the Force youre on, believe the hype, this year is going to be massive.



Adidas'ın Star Wars temalı koleksiyonunun reklam videosu ve Youtube açıklaması.Snoop Dogg,David Beckham gibi ünlü simaların yer aldığı reklamın güzel süprizi Daft Punk-Darth Vader 'ın karşı karşıya gelmesi.Şahane film,şahane markayla buluştu ve ortaya şahane ürünler çıktı,ilk olarak 8 Ocak'ta Tayvan'ın başkenti Taipei mağazalarında satışa sunulan bu ürünlerin Türkiye'ye ne zaman geleceğini bilen varsa bir zahmet yorumlara not düşsün.

EPIC FAIL



Cumartesi'yi nasıl bilirdiniz desem,hepinizin vücut kimyasında hafif bir kıpraşma olur.Kiminize izlenecek bir maçı anımsatırken,kiminize buluşulacak manitayı,takılacak arkadaşları,barları,sinemaları ve bunlara benzer kişiyi eğlenmeye iten sosyal aktiviteleri anımsatır.Haftanın her hangi bir günü bir şey yapmayınca oluyor ama Cumartesi bir şey yapmayınca daha bir yapılmamış hissi veriyor.Sırtına Pazar gününe dayamasının rahatlığıyla insanı dışarı çıkmaya iten bugün,para yoksa yancıkta kişi mecburen televizyona yöneliyor.Normalde izlenesi adam akıllı program sayısı kısıtlıyken,Cumartesi günleri seviye minimuma iniyor.Kanalları gezerken Disko Kralı'na denk geldim,genellikle Okan Bayülgen'i övdüğü kadar anasını babasını övmeyen Türk genç kızlığının favori programı.Televizyon Çocuğu'ndan beri Okan Bayülgen programlarının geneliğidir program içi küçük skeçler.Bu gecede Epic Fail'in anlatıldığı bir skeçe denk geldim.Epic Fail nedir derseniz efendim,kısaca şöyle açıklayayım utanç veren anların doruk noktasıdır amiyane tabirle sıçıp sıvamaktır.Bahsettiğim skeçteki Epic Fail'lerden birisi tokalaşma anında yaşanan aynı yöne hareket etme karmaşası.Açmam gerekirse misal yolda yürürken karşı karşıya geldiğini kişiyle aynı yöne doğru refleks yapma durumunun öpüşme versiyonu.İşte bu versiyonun aynısı başıma Epic Fail'lerin şahbazı tadında gelmişti...

Sanırım 2 sene önce bir Cumartesi gecesiydi.Parasal durum olarak çok iyi olan bendeniz Cumartesi gününün aktivite yaptıran etkisiyle o bar senin,bu club benim takıldığım zamanlardı.Süslenip püslenip kızlı erkekli eğlence grubumuzun erkek kanatlarından birisini oluşturmak için daha önce toplanan gruba dahil olmaya gitmiştim.Gittiğim mekan Beyoğlu'nun cıs'ı tak'la birleştiren elektronik müziğin icra edildiği clublardandı.Neyse ben mekana duhul olup dans eden kalabalık arasındaki arkadaşlarımı gözlemeye başladım.Biraz aranmadan sonra kalabalık arasında dans eden arkadaşım Bilge ve sevgilisi Gökhan'ı gördüm.Yanlarına gittim,önce Bilge ile tokalaştım buraya kadar her şey normal,ardından sevgilisinin elini tutup sağa doğru hamle yaptım o da sağa hamle yapmıştı,derken ben sola hamle yaptım bu seferde sola hamle yapmıştı,ben bu sefer tüm hızımla sağa doğru hamle yapınca,onunda hamlesiyle çarpıştık ve bir dünya insan arasında iki erkek birbirimizin dudaklarına yumulmuş olduk.3 saniyelik o an bir erkeğin nikotin kokulu bıyıklarının bitişindeki kuru dudaklarının tuzlu tadını almanın etkisiyle o kadar uzun geldi ki,o kadar olur yani.Biz kafaları çekip şaşkın bir şekilde birbirimize gülerken iki kızın bizi gödterip güldüğünü fark ettik.Bu hemen tabi manitası olduğu için,gerçek cinsel kimliğini belli etmek için kız arkadaşına abanmaya başladı.Bize gülen kızların gözüne soka soka kız arkadaşıyla yapılan ateşli danslarmı dersiniz,uzun uzadıya yapılan french kisslermi derseniz,her türlü erkeklik ispatı yapmaya başlamıştı.Bir ara işi abartınca kızı bozucak sandım...Neyse,bu dediklerimi yapıyordu ama ben mekana sap gittiğim için mal gibi ortada kaldım.Kendimi çok fena zan altında hissettiğimden olucak,bir an önce boştaki bir manitaya yazıp bağlamaya,sonrada bunların gözü önünde erkekliğimin nişanesi olan hareketler yapmayı tasarladım ama teoride mantıklı gelen planımı pratiğe bile dökemeden bulunduğumuz mekandan ayrılıp başka bir mekana doğru yola koyulduk.Giderken kızlarla gene göz göze geldim,yanlarına gidip "Ben %100 heteroseksüelim lan,şüphe eden varsa hemen benimle sevişsin" şeklinde George Costanzavari birçıkış yapmak istedim ama yapamadım.Olaki bir şey çıkar diye girdiğim mekandan erkek öpen bir erkek olarak ayrıldım,Epic Fail'in kralını yaşadım.O günden beri erkeklerle öpüşürken olabildiğince dikkat ediyorum,tıpk Metroya binerken dikkat ettiğim gibi.

2 MAÇ 2 KALECİ


Bu akşam iki maç vardı,İspanya'da zirvenin kaderini etkileyebilecek.Athletic Bilbao-Real Madrid ve Barcelona-Sevilla maçları.İlk maç San Mames deplasmanına çıkacak Real Madrid'indi.San Mames nam-ı diğer "Katedral" her zaman İspanya'nın en zor deplasmanlarından biri olmuştur,geçen sene gelene geçene 6 atan Barça'yı düşünün,Valdez'in net pozisyonları çıkardığı maçı zar zor Eto'o'nun golüyle 1-0 kazanmışlardı.Keza Real Madrid'de aynı şeyleri hatta daha zorlu bir maçı yaşadı bu stadda.Şampiyonlar Ligi'nden Liverpool'dan 4 yiyerek elenen Madrid'in tutunacağı tek dal lig kalmıştı,Athletic Bilbao ile San Mames'e ya tamam ya devam maçına çıkmıştı,2-0 öne geçtiği maçta Athletic attığı gollerle beraberliği yakalasada Real maçtan 2-5'lik skorla galip ayrılmıştı.Bu maçta Sneijder'in yediği dayağı,Casillas'ın kurtarışlarını unutamam,maç o kadar gerilmişti ki yedek kulübesine bile kırmızı kart çıkmıştı...




Bu akşamki maç geçen senenin rövanşıydı,Athletic Bilbao'nun kadrosu malum duruşları nedeniyle hemen hemen aynıdı,fakat bu kez Real Madrid Ronaldo,Benzema,Kaka,Xabi Alonso gibi en pahalı takım elbisesini giyerek çıkmıştı maça.Athletic hemen maçın başında 1-0 öne geçti geçen senede Real'e golünü yazan Llronte bu seferde boş geçmedi.Bu golden sonra maçın büyük bir çoğunluğu tek kale oynanan bir hal aldı.Real'liler vurdu Athletic kalecisi Iraizoz çıkardı,Real'liler vurdu Athletic kalecisi Iraizoz çıkardı,Real'liler vurdu Athletic kalecisi Iraizoz çıkardı...Bu cümlenin aynısını bir kaç defa daha yazabiliriz çünkü Real'in 31 şut çektiği bu maçta Irazioz başarılı oyunuyla takımının 3 puanı kazanmasında baş rolü oynayarak bir kalecinin takımı için ne kadar önemli olduğu kanıtladı...



Bir başka müthiş kaleci performansıda Camp Nou'da vardı bu akşam.Barcelona'nın kendisini kupadan eleyen rakibi Sevilla'yı ağırladığı maçın ilk yarısı Barcelona'na ve Palop arasında geçti.İkinci yarı Barcelona'nın dominant oyununa karşılık veremeyen Sevilla'dan Capel hamlesi geldi ama Barça rakibinin puan kaybettiği akşamda klasik %70'lik topla oynama tarifesini Sevilla'ya da çekip vites arttırınca Palop'un tüm insan üstü çabalarına rağmen kilit Escude'nin kendi kalesine attığı golle açıldı.Ardından oyuna taze girmiş Pedro skoru 2-0 yaptı.Tutuk gözüken Messi'nin Güntekin Onay'a "Ben Messi'yim bro" dercesine attığı gollerlede maç 4-0'lık skorla bitti...


Evet kaleci performansı çok önemlidir ve her hangi bir takımın her hangi bir kalecisi gösterdiği olağanüstü çabayla takımına puan ya da puanlar kazandırabilir, lakin karşınızdaki takım Matrix'e kırmızı hapı alarak girmiş Neo kıvamındaki Barcelona ise kaleci performansı teferruata kaçmaktan başka bir işe yaramaz...


Bu akşamki sonuçlarla puan farkı 5 oldu,ligimizde olsa iki tane daltorak futbolcu ya da teknik adam "5 puan farkın 3 puanlık puan sisteminde önemi yoktur,lig uzun bir maraton..." diye bıdı bıdı copy paste tadında konuşabilir ve taraftarına umut aşılayabilir ama önünüzdeki takım Barcelona ise 5 puanlık farkı "küçük" görmek sizin sonunuz olur ki,bahsettiğim bu konuşmayı hiç bir Real Madrid futbolcusu ya da yöneticisinin inanarak yapabileceğini sanmıyorum!

15 Ocak 2010 Cuma

SORUN SENDE DEĞİL...



KADIN:Ayrılmalıyız Erkut...

ADAM:A-a-ama niye,ne olduki her şey çok güzel gidiyordu?

KADIN:Yanlış anlama sorun sende değil bende,küçük çüklü erkeklerle yapamıyorum,ne bileyim bana çift vurup tek sayacak,zencimtrak bir model lazım,bunu kendime çok sorun ettim,bu yüzden üzülmeni istemem.Dediğim gibi küçük pipililerler yap...

ADAM:Sus,sus,sus allah belanı versin,ağzıma zıçtın tamam konuşma,böhüeee(zırlama efekti)!

LEE



Bruce Lee, circa 1972.



Bruce Lee on the set of "The Way of The Dragon", 1973.



Bruce Lee and fellow martial arts legend Chuck Norris on left





Hollywood Actors James Coburn & Steve McQueen were pallbearers at Bruce Lee’s Seattle funeral.




Steve McQueen straightens a plaque on the casket at Bruce Lee's funeral, James Coburn is seen behind.




At Bruce Lee's funeral on Capitol Hill, Grace Lee, mother of Bruce Lee, reaches out to touch her son's casket. At rear is an unidentified student of Lee's, with actors Steve McQueen and James Coburn, both pallbearers at the funeral on July 31, 1973.


.................................


BİRAZ DAHA YAŞASAYDI KURŞUN GEÇİRMEZ OLUCAKTI!

14 Ocak 2010 Perşembe

YENİLİYORLAR...


Bir önceki postta yazdığım Bayan Voleybol takımı ne kadar iyiyse,Erkek Basketbol takımı o denli kötü ve bu kötülüğün baş sorumlusu kendisine koç denilen Bogdan Tanjevic.Ligin en iyi kadrolarından birine sahibiz ama güçsüz rakiplerini yenene kadar canı çıkıyor bu takımın,Euroleagu'de güçsüz bir gruba düştük ama yenmeyen kalmadı,hatta Siena 43 sayı fark attı ama yönetim yılmadı bu adamı bu takımın başında tuttu ve 2010 hedef diye gösterilen Euroleague'e de grup sonucusu olarak veda edildi.Bu oyunla lig şampiyonluğu zaten imkansız ve normal şartlarda bu oyunu oynatan antrenörün Fenerbahçe'nin başında kalmasıda imkansız,ama bu kadar imkansız bir aradayken Tanjevic'in Fenerbahçe'nin başında kalaran bütüm olumsuzlukları imkanlı kılıyor.Kulağımızın arkası kaldı bir tek ey Fenerbahçe yönetimi(İçime Ahmet Çakar kaçtı)Tanjevic'i göndermek için daha ne bekliyorsunuz!Zihniyetinizi ne zaman değiştireceksiniz!Ha pardon 2010 Dünya Şampiyonası için Tanjevic lazımdı dimi unutmuşum!

YENİLMİYORLAR


Bu sezon Voleybol'un tartışmasız en iyi takımı Fenerbahçe.Ligde maç kaybetmek bir yana sadece verilen 1 set ile namağlup liderlik gibi inanılmaz bir performansa imza atmış durumdalar,Şampiyonlar Ligi'nde de keza aynı durum söz konusu,4 maçın 4'ünüde 3-0'lık skorlarla alan yenilmez bir takım.Takım bu kadar iyiyken izlememek ayıp olurdu fakat ne yazık ki bir türlü denk gelemiyordum ta ki bugüne kadar.Maçı açtığımda skor 2-0 rakip Dinamo Moskova'nın lehineydi.3.sete hızlı başlasakta rakibi bir türlü yakalıyamıyorduk,tam rakibin 12-15 öne geçtiği anda içimden "Ulan ayda yılda bir maç izleyelim dedik onda da yeniliyoruz" diye geçiririken takım müthiş bir direnç göstererek 20-20'de rakibini yakalayıp setide 25-23 kazandı...

3.setin moraliyle 4.sete fırtına gibi giren Bayanlar Gamova'nın önderliğinde bir ara farkı 10 sayıya kadar çıkardığı seti 25-18 alarak setlerde durumu 2-2'ye getirip,maçı uzatma setine taşıdı.Uzatma setine daha iyi başlayan taraf rakip Dinamo Moskava oldu,Goncharova'nın etkili oyunuyla farkı sürekli 4'de tuttular,setin sonlarına önde girip maçı almak üzereydilerki,takımın seyirci desteğini arkasına alarak arka arkaya aldığı sayılar,12-12'de beraberliği yakalamamızı sağladı,Gamova'nın baskın oyunu devam edincede 15-13'lük skorla maçı kazanarak namağlup liderliğimizi sürdürdük,grup lideri olarak çıkmayı garantiledik...

İlk maçtada deplasmanda 3-0 yendiğimiz geçen senenin finalisti ve bu kupanın 9 kez ile en fazla kazananını iki maçtada yenmemiz,takımın gücünü ortaya koyuyor.Açıkçası bu kızlar,bu seneki oyunlarını bir kupayla süsleyemezlerse yazık olur,zor ama bu takım bunu başarabilecek güçte!

AÇILIN...


Socrates futbolculuk döneminde 9.15'den yakın barajlara "Açılın Ben Doktorum" demişmidir acaba,şahsen ben kendisi gibi hem futbol hemide doktor olsam derdim,tabi bu saatte uykusuluktan saçmalama bunda bir etken olabilir NOKTA

10 Ocak 2010 Pazar

DO YOU KNOW HOW MUCH YOU REALLY SPEND ON CIRGARETTES?





Taze sigara zamlarınında yaşandığı bu günlerde düşündürücü bir çalışma.BU linke tıklayarak içtiğiniz sigara markasına ve içme sıklığınıza göre neleri küle dönüştürdüğünüzü görebilirsiniz!

AJAX MODELİ TARİHE KARIŞIYOR



Süper site ZAYTUNG.COM'dan aldığım şahane haberi dokunmadan yayımlıyorum,ben çok güldüm,sizde çok gülün,herkes çok gülsün...Evet!

.....................

Hollanda Futbolu'nun lokomotifi Ajax, internet sitesinde yaptığı açıklamada Ajax Modeli'ni uygulamaya çalışıp başarısız olan Türk takımlarından dolayı imajlarının zedelendiğini iddia ederek, bu modelden vazgeçmeye hazırlandıklarını duyurdu.

"18 Yaşında Futbolcu Transfer Eden, Ajax Modeline Geçtik Diyor!"

Türkiye'deki futbol kulüplerinden en az bir tanesinin her yaz Ajax Modeli'ne geçtiğini iddia eden kulüp yetkilileri "biz bu kadar Ajax Modeli demiyoruz, ne modelmiş ya bu!. Bilen bilmeyen herkes Ajax Modeli'ne geçmeye çalıştıkça bizde ne heves kaldı ne arzu. Bundan böyle sadece Hollanda Ekolü ile yetineceğiz, imajımız zedeleniyor" diyerek, tepkilerini dile getirdi.

Fitili Ankaragücü Ateşledi

Son olarak Ahmet Gökçek'in başkanlığa gelmesinin ardından, Ankaragücü'nün Ajax Modeline geçmek istemesi üzerine bardağın taştığını bildiren yetkililer, açıklamalarını "her şeyin ötesinde, futbolcularının isimlerinin önüne "van" eki getirerek, hollandalı futbolcu ismi uydurduğunu zanneden bir ülkede, Ajax Modeli'nin uygulanabileceğini zannetmiyoruz" şeklinde sonlandırdılar.

9 Ocak 2010 Cumartesi

GÖNÜL DOSTLUĞU-KAPSAMA ALANI



2010 yılındayız,şöyle uzaktan bakıldığında süper bir yıla benziyor ama gel görki bakılan uzaklık önemli.Bundan çok değil sadece 10 sene önce baktığımızda uçan arabasından,demirciye verilmeyen aliminyumdan kıyafetlere bir sürü bilim kurgusal teknolojinin gelişmesi gerekiyordu,en azından filmler olsun,çizgi filmler olsun,bir takım bilim adamları olsun bizi hep bu yönde şartlandırdılar.2000'lerin o kadar teknolojik ve yaşam standartı olarak o kadar üst düzey yıllar olacağına inanıyoduk ki,herhangi bir çağ dışı olayda dillere pelesenk olarak bulunduğumuz yıla göre "2000'e X kala" kalıbını kullanıyorduk.Bu arada 95'de yaşadığım "2000'e 5 kala" tadını hiç bir yıldan alamadığımıda ek parantez olarak belirtmek isterim.Neyse 2000 lere girdik,Milenyum adı altında çok değişik bir şeymiş gibi 2001'e de girdik ne totali olsun ne de dijitali olsun hiçbir türlü kıyameti yaşamadık.İnsalar gene SSK'lı olmaya devam edip,aylık akbillerini doldurdular...

Yazının başındada değidiğim gibi süper bir yıl gibi gözüken 2010'a gireli topu topu 10 gün oldu ve biz teknolojik açıdan hiç bir şey yaşamadığımız gibi otobüslere binmeye devam ettik,geçen seneden beri deli zikmiş gibi figürler yapan Hop-Tek'ci kişileri öyle ya da böyle bir şekilde görmeye devam ettik.Geçen sene belki cihanda değilde yurtta teknolojik olarak bir 3G patması yaşadık.Neydi 3G,bildiğimiz cep telefonunun normalin 4-5 katı radyasyoununa maruz kalarak her yerden internete girebilmesiydi.Hani her an piyasaları takip etmesi,işi gereği mecburi olarak bu teknolojiyi kullanması gereken iş adamları dışında en fazla komik video izlemelik bu teknoloji benim hayatıma yeni bir şey katmadıki zaten,telefonu sadece alo demelik kullanan bendeniz için beklenmedik bir şey değildi.Fekat gözlemlerime göre aldığı mayış(anneanne maaşı) 500 lira olupta kullandığı 3G'li telefonu 1000 küsür lira olan nice Türk genci tarafından revaçta olan bir teknoloji bu.Zaten alım gücünün azlığına rağmen bu teknoloji, bu denli revaçta olunca,alıcı piyasasını en iyi değerlindirmek isteyen telekominikasyon şirketleri gün boyunca deli gibi reklam yayınlıyorlar.Reklamlarında ünlü simalar kullanarak daha düne kadar hayatımızda olmayan bu teknolojilerin "Ağa babası" olduklarını idda ediyorlar...

O reklamlardan birinde oynayanda gördüğünüzü tahmin ettiğim Orhan Gencebay,bir diğer deyişle hem kendi kitlesinin hem de son dönem Rock'cu gençliğinin hitap ettiği şekliyle "Orhan Baba".Açıkçası ben bir Orhan Gencebay fanı olmayıp,bir kaç şarkısı dışında çok dinleyen bir insan değilim ama Orhan Gencebay ve hitap ettiği kesim arasındaki duygusal bağı az çok biliyorum.Zaten yayınlanan reklamda bu mottoda gidiyor.Gençlerin Orhan Babası reklamda bu tekonojiyi övüp,duygulandığından bahsediyor,"Ben ve 7'den 70'e tüm gönül dostları uzun yıllardır sevgi ve saygıyla birbirimizin gönüllerini kapsıyorduk,bu duyguya Vodofonunda katkıda bulunması benim için çok kıymetli" diyerek işin duygusal kısmını teknolojiyle metaforlaştırması beni dumura uğrattı.Ah be Orhan Gencebay Baba dedim kendi kendime,GÖNÜL DOSTLUĞU ile KAPSAMA ALANI'nının bir arada kullanılmasınına nasıl razı oldun.Bu yaptığın sözüm ona gönül dostlarına ayıp değilmi ama zaten emparyalizim değilmi Ramazanla-Hamburger'i,Bayramla-Cola'yı yanyana getiren,o yüzden şaşmadım Gönül Dostluğuyla-Kapsama alanının yanyana gelmesine....Zaten Emperyalizim Bu işlerin Ağababası değil mi!

UNITED'E RAKİP



Dünyaca ünlü İngiliz takımı Manchester United'e bir rakip çıktı,hemde Şişli dolaylarından,bundan sonra Manchester öyle artits artist "One United" tişörtleri çıkartamayacak çünkü karşısında "Bir Dünya Markası" Pizza United var...Aslında logoya bakıp düşününce Chicago Bulls'mu ayağını denk alsa daha iyi olur bilemedim!

SES

7 Ocak 2010 Perşembe

NAZİRE


O Ajax akilli olsun,akilli!

O VURUŞLA ZOR



Video 2011 Asya Kupası Elemeleri B grubundan.Elemelerde son sırada bulunan Endonesya'nın kendi sahasında Umman'a 2-1 yenilerek elenmek üzere olduğu maçta,takımının yenilmesine gönlü el vermeyen bir Endonesya taraftarı sahaya dalarak skoru eşitlemeye çalışmış.Geçtiğimiz aylarda Premier Leauge'de de benzerimeze rastladığımız bu olaydaki kahramanımıza kalecinin verdiği olumlu reaksiyon hoş görüntüler ortaya çıkmasına neden olsada taraftarın Guizavari vuruşu 90+2'de Endonezya'ya beraberliği getirmedi.2-1 yenilen Endonesya'nın gruptan çıkma şansı kalmadı.

GİT HADİ GİT



Şu Tanjevic'e gösterilen haksız sabır geçen sene Zico'ya gösterilse ne boşa 1 yılımız giderdi ne de Mehmet Topuz gibi ortalama bir oyuncu için 10 Milyon Euro verilirdi.Aslında sana değil,seni bu takımın başına getirip ısrarla tutanlara kızıyorum ama genede gitmeni istiyorum,istiyoruz.İsmail Y.K'dan Tanjevic' gelsin:GİT HADİ GİT,İSTENMİYORSUN

Fotograf kaynak:http://bolbasket.blogspot.com/

5 Ocak 2010 Salı

ECİNNİ RONALDO



Sezyum'da görüp çaldım,Ronaldo'nun içine ecinni girdiği an,boşuna Messi'ci değiliz,şu düştüğün hallere bak Ronaldo,90 Melyonluk adam olucan bi de,düpedüz gol maskarası olmuşsun sen,yazık!

4 Ocak 2010 Pazartesi

GELMEYİN GELMEYİN



Ezeli rekabet dediğimiz şey,bir çok şekilde karşımıza çıkabilir,misal son yaşanan Arda ve Fenerbahçe Marşlı cep telefonu olayı,ezeli rekabete verilebilecek örneklerdendir.Keza gene bu ezeli rekabetin sıkça yaşandığı ortamlardan birisi Avrupa arenası(star tv gibi oldum lan)dır.Hepimiz ezeli rakibimizin Avrupa'da yaşadığı hüsranlardan deli gibi keyif alırız,hiç yalandan "Ligde şöylede,Avrupa'da bütün takımları tutuyorum" ayakları yapmayın,artık çocuklar bile yutmuyor bu masalı.Neyse,anlatacağım mevzu biraz eski ama o zamanlar blog yazmadığım ve olayın kahramını bugün görüp yaşanan komik diyaloğu anımsadığım için yazma gereği hissettim...

Mevzu eski dedim ama çokda eski değil,2008 yılı,Nisan ayı,Şampiyonlar Ligi'nde Sevilla'yı eleyen Fenerbahçe'nin rakibi Chelsea İstanbul'a gelir ve bir grup Galatasaray taraftarı tarafından havaalanında çiçekler ve tezahüratlarla karşılanır,sonrasını zaten biliyorsunuz,geriye düştüğümüz maçı Deivid'in şahane golüyle 2-1 aldık ve Chelsea'ye o sezon Şampiyonlar Ligi'nde ki ilk yenilgisini tattırdık.

Ertesi gün Mahallelin bakkalı Fenerbahçe'li Muharrem abi,kahveye girer ve sesli bir şekilde kahvedekilere şunu sorar:

Muharrem Abi:Galatasaray'lılar Chelsea'yi neden havaalanında karşıladı biliyormusunuz?

Kahveden Biri:Neden?

Muharrem Abi:"GELMEYİN,GELMEYİN ZİKECEKLER" demek için!

AVATAR





"17:45 seansında sarkma oldu,film 18:15 reklamsız direk başlayacak,iyi seyirler efedim." dedi girişteki eleman,birinci dakikadan yedik golü,bekleme salonunun kalabalıklığıyla oturacak yer olmadığını görünce bir anda 2-0 yenik duruma düştüm,boşta ki masaj koltuğunu gözüme kestirdim,yenilcez ama ezilmeyeceğiz diyip koltuğa hareketlenen hatunlardan önce kaptım,elimdeki Penguen'i okuyarak zamanı eritmeye başladım.Derken bir süre sonra filmin oynanacağı 5 numerolu salonun kapısı açıldı,içeriden ilk olarak Geniş Aile dizisinin isyankar ergeni Zekai'yi canlandıran Bora Akkaş gözleri mahmur,kız arkadaşına bıcır bıcır bir şeyler anlatarak çıktı,onları gene aynı dizide Zekai'nin manitasının abisi Kunter'i canlandıran Ahmet Canalıoğlu çıktı,onunda gözler mahmur onunda kol manitalı.İçeriden çıkanların gözlerdeki değişikliği fark eden birisinin arkadan "Bizimde mi gözler böyle olacak" dediğini duydum girişteki kuyruğa yöneldim.Salona girdik,devasa İ-Max perdesine yakışan bir kalabalıkla salon tamamen doluydu,gözlükler takıldı ve film başladı...



Film hakkında uzun uzun spoiler içeren yazılar yazmaya ya da "Tam bir görsel şölen" şeklinde Kanal D ağızları yapmayada gerek yok,filme bilet aldığımda az çok neyle karşılaşacığımı tahmin etmiştim ve görselliğin gerçekten farklı olduğunu zaten duymuşsunuzdur,fekat görselliğiyle olağanüstü bir farklılık yaratan Cameron'ın seyirciye sunduğu öyküyle bir o kadar sıradanlaşması beni az da olsa hayal kırıklığına uğrattı.Sürekli finaline dair ipuçları veren filmin,yeni dünyalar keşfi ile Pocahontas'a,beyaz adamın aç gözlü tavrı ile yerel zenginlikler için yerlilerin arasına sızması 99 yapımı animasyon Tarzan'a,verilen özgürlük savaşıda Breveheart'tan günümüze kadar yapılmış tüm özgürlük içeren savaş filmlerine benziyor.Cinsiyet rollerinin değiştiği bir Tarzan izlediğimiz hissi veren filmin klişe adamının gene Tarzan filminin kötü adamı olan Mr.Clayton'a benzerliğide bir başka aynılık tadı veren durum.3 boyutlu olması nedeniyle seçilen çekim planları,yaratılan Avatar evreni ve değişik bir deneyim olmasının verdiği heyecan filmin artılarıydı,izleyecekseniz muhakkak 3 boyutlu gösterim yapan bir salonu tercih edin,yoksa 3 saat boyunca ofsaytla sonlandırılmış gol sevinci yaşarsınız...



Şimdi bu film ile dünya sineması,daha doğrusu o bütçede film çekebilecek Hollywood sinemasının önünde iki yol var,ya bu teknolojiyi güzel değerlendirip Batman Dark Knight gibi hem öyküsü,hem de görselliği şahane sağlam filmler çekecekler ya da sadece görselliğin öne çıktığı bol efekt vaat etmesi dışında boş olan Roland Emmerich filmleri çekecekler.Üzülerek ikinci yolun tercih edileceğini bilmek için Nostradamus olmaya gerek yok diyorum ama genede bekleyip görelim.



Film bitti,gözler 3 saat gözlük takmanın etkisiyle bir önceki seansta çıkanlar gibi oldu,etrafıma bakındım,hala filmin etkisinde olduğu belli suskun kişilerle,"Adam aşmış yeaa" diyen genç kişileri dair herkeste bir şaşırmışlık,"Cameron'dan Titanik'ten sonra bir baş yapıt daha..." dediğini gördüğüm elinde telefonu,altında Adidas eşortmanı ile alışveriş merkezlerini kendilerine ikamet alanı olarak belirleyen tiki cinsi insanın erkeğini duydum tam oldu.Salodan çıktık "Bizim gözlerimizde böyle olacak ha" diyen heriften,Tarabyaüstü otobüsüne binmem 20 dakikamı aldı.Az önce Navi'lerin insanlara karşı evlerini korumak adına verdikleri destansı savaşa tanık olurken,çok kısa bir süre sonra sıkışık belediye otobüsü ritüeli olan "Arkaya doğru ilerleyelim beyler,orta taraf bir adım atabilirsek" diye seslenen bıyıklı abiler görmek "İşte gerçeklik bu bebeğim" dedirtti,filmi yaşamayı sevenlerinize tavsiye etmediğim bir gerçeklik,kültür şoku gibi lan!



Filmle ilgili notlar:

-Sürekli özgürlük duygusunu bu kadar yücelten bir toplumun devletinin,en büyük özgürlük karşıtı olması "Bugün İroni için ne yaptın" sorusunun cevabı olabilir!

-Navi'lerin birbilerine halk arasında Apaçi diye tarif edilen az gelişmiş insan türlerinin birbirlerine hitap ettiği şekil olan <span style="font-weight:bold;">"Kardeşiiim naber"
şeklinde sürekli "kardeşim"li hitap etmesi...

-Gene bu navilerin çoluğun çocuğun ortasınsa dal toşak gezmesi,bir allahın kulununda "Hooop aile var!" dememsi,ilginç şeyler hep...

-O değilde nolucak bu Zoe Saldana'nın hali,hangi filmde oynasa başka türlerle takılıyor.Star Trek'te insandı Vulcan'lı Spock'la takılıyordu,bu filmde Navi,insan Jake ile takılıyor!

-Jake Sully ve Neytiri'nin ilk birebir karşılaşmasında Neytiri için içimden "Hükümet gibi kadın lan" diye geçirdim evet.

-Klişelerle yaşadığımızın bir örneği,yıllardır basmakalıp bir şekilde tabu gibi önümüze sunulan "X filminin güzeli" cümlesi,Zoe Saldana içinde kullanılmış,ulan hatunun bu fimlde ne güzelliğini gördün,mavi 3 metrelik bir Navi yaratığıydı o ayrıca seni donunda sallar:)

-Cameron'ın bir sonraki rekorluk filmine kadar,rekor Avatar'da kalır.

-Hadi eyvallah