29 Temmuz 2010 Perşembe

THOR



Mayıs 2011'de(Ülkemizde Haziran'a sarkıyor) vizyona girmeye hazırlanan çizgi roman uyarlaması Yıldırım Tanrısı Thor'un San Diego Comic-Con'da gösterilen 5 dakikalık fragmanı.The Avengers projesinin demir başlarından Thor reisin fragmanı bu aşamada yeteri kadar aksiyon içermese dahi merak skalasında artış sağlamayı başarıyor ki zaten filmde Natalie Portman'da mevcut daha ne olsun.

27 Temmuz 2010 Salı

MUHAMMED ALİ



Ali'nin kelebek gibi uçtuğu,arı gibi soktuğu o anlardan biri.

ALO NEVRESİM TAKIMI-4

ALENGİR:Alo Nevresim Takımı'ndan arıyorum Lindsay Lohan'cığım geçmiş olsun,hapise düşmüşsün?

LINDSAY LOHAN:Aradığın için sağol Alengir'ciğim kader utansın düştük mapus ellere oy oy oy zılo zılo derdo gudubeyeeee tinini(saz eşliğinde zılgıt)!

ALENGİR:Aaaa saz mı çalıyorsun?

LINDSAY LOHAN:İvit.

ALENGİR:Hapiste mi öğrendin?

LINDSAY LOHAN:Yok ya ben eskiden beri biliyordum,küçükken bağlama kursuna gitmiştim ama pek çalmıyorum mapus bahane oldu çalma için derdo zalım oy oy bahane oldu oy oy...

ALENGİR:Neyse Lindsay'ciğim onu bunu bırakta niye böyle oldu,sen alkollü araba kullanmaktan hapise düşecek kızmıydın allah aşkına!

LINDSAY LOHAN:Ya sorma yaptık bir eşşeklik.

ALENGİR:Lindsay bak bu böyle olmaz gencecik kızsın bu yaşta bu kadar içilmez hep zaralı şeyler bunlar,bir derdin varsa söyle bana,paran mı yok cebine para koyayım her gün 20 lira,ailesel problemler dersen anan babangille konuşayım,yok eğer kız meselesi ise bizim Hayriye'nin kaynının kızı var Ayfer o da senin gibi Biseksüel, görsen bir de hanım hanımcık ki onu ayarlarım sana biseksüel sen takılırsın biseksüel o,mutlu mesut yaşarsınız...

LINDSAY LOHAN:Merak etme Alengir'ciğim benim içtiğim alkol hep memelere gittiği için alkol beni etkilemiyor,zarar vemiyor bana,no problemo yani çaktın.

ALENGİR:Demek o yüzden o kadar büyükler ha?

LINDSAY LOHAN:Ha şunu bileyin,yar şunu bileydin can caney dandırı dandırı(çoşkulu bağlama solo)

ALENGİR:Neyse madem alkol etkilemiyor seni o zaman sorun yok Lindsay'im,hatta hapisten çıktığın zaman bir rakı sofrası yapıp karşılıklı içeriz!

LINDSAY LOHAN:İçeriz gardaşlık,sana boncuktan kuşta yaptım burda,onu da veririm sana dost!

ALENGİR:Ya Lindsay sen hapise gireli 4 gün oldu ama konuşman felan değişmiş,sen hangi koğuştasın ayıptır sorması?

LINDSAY LOHAN:Diğer koğuşlar doluydu beni siyasiye koydular yoldaş!

ALENGİR:Eyvah eyvah!

OĞUZ ARAL


"Usta"nın kendisiyle tanışma şerefine nail olamadım ama ben onunla aslında her hafta yeniden ve yeniden tanışıyorum,sadece ben değilim kendisiyle tanışan...Uykusuz,Penguen,Leman okumuş olan sizlerde Oğuz Aral'la tanışıyorsunuz,öğrencileri üzerinden attığınız her kahkaha aslında Oğuz Aral'a sunduğumuz adaklarımızdır.Ölümünün üzerinden 6 sene geçen Usta'yı "Dıgıl"'la anıyoruz.

OĞUZ ARAL(1936-26 Temmuz 2004)

NOT:Dün kompiterime ulaşamadığım için ancak bugün oluşturabildim bu postu,özür!

Foto

25 Temmuz 2010 Pazar

FORLAN ANİME



Dünya Kupası'nın Altın Top ödüllü futbolcusu Diego Forlan için animemimsi bir video hazırlanmış.Suarez'in "eli" videonun zirve anı.Çok şukela olmuş,izleyemeyenler için linkide budur:

http://www.youtube.com/watch?v=gf_aMsXC2IY&feature=player_embedded

23 Temmuz 2010 Cuma

FENERBAHÇE 2010-2011 STAYLA



Forma bir takımın şanlı tarihinin şekle bürünmüş halidir,milyonların sevgisinin sembolüdür.Aşk renkleredir,aşk amblemedir ve o aşkın temsilidir forma,isimler gelip geçidir forma daimidir...Her sene en az transferler kadar beni heyecanlandıran yeni sezon formaları,taraftarı müşteri gören zihniyet ne koparsak kardır düsturu yüzünden ne idüğü belirsiz garabet tasarımları önümüze koysa da,içimizi kemiren merak her defasında üstün gelen taraf oluyor.O nedendir ki günlerdir çıkacak formanın basına sızan bir resmi var mı diye interneti didik didik arıyoruz,Neon forma gibi saçmalıklar olacak mı diye korkuyoruz.

Bu gece tanıtıldı yeni formalar,tabi ki herkesin gönlündeki Fenerbahçe forması başka,bende o herkesten birisi olduğum için bende daha farklı şeyler bekliyordum ama ortaya konulan tasarımlarında pek hayal kırıklığı yarattığı söylenemez.



EFSANE ÇUBUKLU FORMA:
"Bu sene geçmiş senelerden farklı olarak formadaki çubukların kalınlığı inceltilerek formanın Fenerbahçe Spor Kulübü’ nün bünyesinde barındırdığı 9 branşı temsil edecek şekilde 9 parçadan/çubuktan oluşması sağlandı" denmiş ama ben son 3 sezonun Efsane Çubuklu'sundan pek farkını görmedim.Efsane Çubuklu ile fazla oynanmaması güzel ama ben daha ince ve daha fazla çizgili,bu sene satışa sunan Efsane Forma(Lefter forması)ya yakın bir tasarım bekliyordum.Sırtta nihayet devam eden çizgiler isabet olmuş.



KANARYA FORMA:

İşte en beğendiğim forma bu.Beyaz renkli Fenerbahçe formaları daima estetik gelmiştir bana.Formanın gerek sade oluşu,gerekse o sadelik bozulmadan uygulanan kanatlı Fenerbahçe amblemli kabartma gönlümü fethetti.En çok bu satmaz ama ben bunu alırım her türlü.



FENERBAHÇE GÜNEŞİ FORMA:

Bu formada kullanılan renk Tetra mavisi imiş.Açıkçası ben forma konusunda muhafazakar olduğum için bu tarz renklerin kullanılmasına 2008 yılında kullanılan Turkuaz ve 2009 yılında kullanılan Neon renklerinde olduğu gibi karşıyım ama bu fena da durmamış hani.Real Madrid'in formasında ki Güneş dizaynına benzeyen kabartma güzel.Olur bu!



PALAMUT FORMA:

Net olmamış!Rezerv forma olarak geçiyor bu forma,inşallah hep rezerv kalır.Fenerbahçe Palamutunun forma da kullanılması felan hoş şeyler ama "Yeşil"mi,lütfen yapmayın.Fenerbahçe'nin Logosunda yer alan renklerden birisi olması o rengin kullanılacağı anlamına gelmez.Oldu olacak Kırmızı rengi kullanın tam olsun!


Acısıyla,umarım bol tatlısıyla geçecek bir senede işte bu formalar bizleri temsil edecek,hayırlısı olsun,ama benim retro Çubukludan sonra en çok görmek istediğim forma,"Sarı Kanaryalar" söylemini doğrulayan düz sarı formadır,aha da budur:



Seneye olsun artık böyle bir şey.

Foto:www.turkfutbolu.net

20 Temmuz 2010 Salı

LÖW-POLDİ-BOATENG



Löw'ün futbolculuk günlerinden bir fotograf.1981-Eintracht Frankfurt günleri...



1982 Freiburg...



1985 Karlsruher



Ve Teknik Adam Löw.Fenerbahçe günleri sene 1999.Aynı günlerde Beşiktaş'ın başına geçen vatandaşı Kalli ile birlikte.



Yarasın tosunuma Podolski'nin,Barcelona aşkını bilmeyen yoktur heralde.



Biri Alman,diğeri Gana'lı olan Boateng kardeşler Yaralı Stayla takılırken.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

AT-AT DAY AFTERNOON

AT-AT day afternoon from Patrick Boivin on Vimeo.

18 Temmuz 2010 Pazar

KARA KÖPEKLER HAVLARKEN



Bir ilk film Kara Köpekler Havlarken.Çektiği kısa filmlerle(Goygoy, Zilzal, Umut ve Araf) adından söz ettiren Mehmet Bahadır Er tarafından 2008 yılında eşi Maryna Gorbach ile yönettiği filmin senaryosu gene Mehmet Bahadır Er'in kendisine ait.



Filmin konusu "Mahallenin iki delikanlısı;Güvercinci Selim(Cemal Toktaş)ve Çaça Celal(Volga Sorgu) İstanbul'un kanunsuzları arasından sıyrılarak hayat kurma mücadelesindedir..." şeklinde özetlenebilir.Varoşluk ve varoştan kurtulma çabası ön planda tutulsa da filmin alt metninde yatan "güvenlik sorunu" filme adını veren "Kara Köpekler"in yer yer kullanımıyla bu soruna alegorik bir gönderme yapılmış.



Yönetmenin Çeliktepe yerlisi olması dolayısıyla başarıyla aktardığı Çeliktepe,Gültepe ve Çeliktepe atmosferi filmin hikayesiyle paralel anlatılan sınıfsal ve sosyo-ekonomik sorun gene atmosfer gibi başarıyla,fakir edebiyatına girmeden yansıtılmış.Filmin tema müziğide başarıyla icra edilen unsurlardan;Yönetmenin kısa film kariyerinde de beraber çalıştığı müzisyenler olan Alp Erkin Çakmak ve Barış Diri filmin hissine uygun başarılı temalar oluşturmuş.Varoş kültürünün sıkıntılı bir uzantısı olan ve hemen hemen her yerde görebiliceğimiz,beyaz adamın adlarını bu güruha vererek biz kez daha zulmettiği "Apaçi"leri,Apaçi ağzını mükemmel kullanan Volga Sorgu'nun oynadığı Çaça karakteri filmin her anında zirve yapıyor.


kara köpekler havlarken


Akıcılığı,atmosferi ve gerçekçiliği ile çok beğendiğim Kara Köpekler Havlarken ülkemizde yeterince ilgi görmemesine rağmen özellikle yurt dışında ki festivallerde adından söz ettirmeyi başarmış.Bir İlk Film olduğundan dolayı finalde ki muallaklığı görmezden gelip rahatlıkla öneriyorum bu filmi ve hatta not bile veriyorum:DOHUZ

17 Temmuz 2010 Cumartesi

THE OBVIOUS CHOISE!



Yıllardır özellikle futbol temalı yaptığı güzel reklamlarla ses getiren Pepsi bir kez daha turnayı gözünden vurmuş(gerçi Seda Sayan'lı reklamlarıyla karizmayı çizdirdiler ama)!Altın Topu Forlan'a kaptırmasına rağmen turnuvanın en büyük yıldızlarından olan Ahtapot Paul'u yukarıda ki görselde kullanan Pepsi,The Obvious Choise! sloganıyla başarılı bir işe imza atmış,ne de iyi yapmış bırevo.

6 Temmuz 2010 Salı

JUL - 06 - 2010



Bugün "Sene 2010 hani uçan araba,hani teknolojik giysi" diye hayıflanıyorsak bunun nedeni sinema tarihinin en şahane üçlemesi olan Back To The Future'ın 2. filmidir hep.Hani Profesörün Marty'e "Kızın kötü yollara düşmüş Marty,oğlun sirseri olmuş Marty" deyü uyarması neticesinde geleceğe aktıkları sahne,böyle uçmalı,ışınlanmalı bir ayin olan var ya hah işte,Profesör,Marty ve Marty'nin yavuklusu Jennifer'ın geleceğe gittikleri tarih tam da bu tarih yani 6 Temmuz 2010...



Uçan araba yok,teknolojik giysi desen kışın boğazlı kazak giydiğimize göre o da yok,ışınlanması,zaman yolculuğu zaten hak getire.21 sene önce ki yakın gelecekte ki uzak teknoloji,21 sene sonra da aynı uzaklıkta duruyor,varsın dursun,Back To The Future serisinin canı sağolsun.Yakınlarda bir DeLorean gören varsa haber versin!



EDİT:Mevzu bahis olan tarihin doğrusu 21 Ekim 2015'miş karışıklık için özür,bir kere tez canlı gibi postu girdik o zaman 2015'e dönelim!

3 Temmuz 2010 Cumartesi

URUGUAY:1-GANA:1



Usual Suspect tadında bir Çeyrek Final maçı izledik,son dakikaya kadar izleyicisine en fazla "eh" dedirten,sonunda yaşanan vurucu finali ile izleyenleri büyüleyen.Maç ile ilgili yazılacak ne varsa hepsi 120. dakika da peydah olan şamata ile bir çırpıda silindi,bir adam berabere giden maçın son saniyesinde hem penaltı yaptırıp hem kırmızı kart görerek nasıl maçın adamı olur,işte böyle olur,görülebilecek en mantıklı kırmızı kart ile olur,takım yarı finale çıkıca da bugün Uruguay'da doğan bütün çocukların adı Luis olur...Oyuncular ve senaryoda değişlik olsada fena halde Euro 2008'de ki Hırvatistan maçımızı hatırlatan Uruguay-Gana müsakabası aynı gün içersinde ki 2. efsanevi maçı sunarak Dünya Kupasının her şeye rağmen Dünya Kupası olduğunu bir kez daha hatırlattı.Uruguay bizimle olan tek benzerliği 2008'de değil hani,2002'de ki Türkiye gibi 2. turda bir Asya takımını eleyen Uruguay,Çeyrek Finalde de Afrika takımını eleyerek Yarı finale çıktı,en kötü 3.'lüğe göz kırpıyorlar.

2 Temmuz 2010 Cuma

HOLLANDA:2-BREZİLYA:1



Futbolun enteresanlığıni dile getirmek Ömer Üründül'e mahsus olsada,futbol değil ama genel olarak bu Dünya Kupası gerçekten çok enteresan maçlara ve takımlara sahne oluyor.Defans yapamayan İtalya ve defans yapmaya çalışan Hollanda,geçmişteki Almanya gibi oynayan bir Brezilya ile Brezilya gibi oynayan Almanya hepsi aynı Dünya Kupasında hasıl oldular...



Bugün ki maçın ilk yarısını izleyen hiç kimse maçı Hollanda'nın kazanacağını,kazanmayı geçtim gol atacağına ihtimal vermemiş olsa gerek,peki Hollanda bu maçı nasıl kazandı derseniz Brezilya'lılarda aynı soruyu kendilerine soruyordur şu an.İlk yarı oyunu domine eden bir Brezilya,sakatlanan Mathijsen'in yerine zorunlu olarak oynayan stoperde oynayan Ooijer'i haşat eden Brezilya,Hollanda'nın en büyük tehlikesi Robben'i kitleyen Brezilya,Hollanda'ya pozisyon vermeyen Brezilya ama maçı kaybeden Brezilya!Karakteri gibi savaşçı bir takım yaratan Dunga,Joga Bonito bekleyeneleri hayal kırıklığına uğratarak sonuç futbolu oynatmayı seçti takımına,bu uğurda istediği oyuna uyan oyuncular ile istikrarlı bir kadro kurarak Ronaldinho,Pato ve Adriano gibi yıldızları takıma almamayı bile göze aldı ve bugüne deiğin geldiği noktada Dunga'nın bu tercihlerini haksız çıkaracak bir sonuç çıkmadı ortaya çünkü kazananlar her zaman haklıdır fakat bugün kaybeden Dunga olduğu için seçimleri sertçe eleştirilmeye başlanacaktır.



Maç öncesi Julio Cesar takım arkadaşı Sneijder'in tehlikeli duran toplarını işaret ederek "Ceza sahası çevresinde fazla faul yapmamalıyız" minvalinde bir açıklama yapmıştı ki yenilen ilk gol her ne kadar kendi hatası olsada bu öngörüsünde haklı çıktı.Julio Cesar'ın öngörüsü dışında bir diğer ortak öngörü Brezilya'nın yumuşak bölgesinin sol kulvar olduğu,açık devşirmesi Bastos'un o bölgede takımın başına iş açacağı yönündeydi,Robben o bölgeye geldiği zaman ilk yarı Bastos'a gelen destek ikinci yarı yeteri kadar gelmeyince Robben bildiğimiz efektikliğinden uzak olmasına rağmen o bölgede ortalama bir Robben'in yaptıklarını yaptı duran top kazandırdı,kart gördürdü,gole katkı sağladı.Turnuva boyunca sadece kalesinda sadece 1 gol yiyen Brezilya'nın,daha doğrusu Dunga'nın takımı geriye düştüğünde bir planının olmamasına Melo'nun izahı olmayan kırmızısı eklenince geriye kalan dakikalar Hollanda'nın yakaladıklarını atmayarak kendlerini strese soktuğu dakikalar olarak harcandı.Bu arada gücünü savunma önünde ki ikiliden alan Hollanda takımında De Jong'un gördüğü kart yarı final maçında şüphesiz ki büyük handikap.



Sonuç olarak Brezilya 94-98 ve 2002'de üst üste 3 Dünya Kupasında final oynadıktan sonra ikinci kez üst üste Çeyrek Finalde kalıyor.Hollanda ise yıllarca oynadığı güzel futboldan vazgeçerek defansif bir anlayış benimsemesinin mükafatını 98'in rövanşını kazanarak aldılar.Dünya Kupası öncesi yılın futbolculuğu için olan şahsi değerlendirmemde ilk 3 sırayı Messi,Sneijder ve Robben almıştı,turnuvanın şimdiye kadar olan ki kısmında Sneijder'in fena halde 1 numaraya oynadığını söylebilirim.Bu arada Nike'ın uğursuluğununda altını çizmeli,şaşalı reklamlarında ki bütün futbolcular elendi,son olarak Robinho reklamını piyasaya sürdüler o da lanetten kurtulamadı.Şimdi gözler geriye kalan maçlarda ama bugün için bir Brezilyalı ağlıyor gözleri yaşlı.

MEKSİKA DALGASI



Sıkılma belirtisi olarak yapılan ile eğlenmek için yapılanını sürekli olarak karıştıran TRT spikerlerine gelsin.