24 Kasım 2008 Pazartesi

SPONTANE BİR GÜN,TZAMETİ ve BEŞİKTAŞ



Güzel bir Pazar günüydü,Ekim ayı olmasına rağmen hava oldukça sıcak sayılırdı!Arkadaşım Burak'la buluşmak için,kuaför salonlarının olduğu yere doğru yürüdüm.Burak'la buluştuğumuz da günümüzü nasıl geçirelim şeklinde beyin fırtınası yaparken Burak'tan "Taksim'e sinemaya gidelim mi lan,abim geçen Alkazar'da bir filme gitmiş çok beğenmiş" önerisi geldi,benden de"oluur, gidek" yanıtı geldikten sonra ilk otobüsle yola koyulduk.

Taksim'e vardığımız da İstiklal'in aşşağısında doğru yürümeye başladık,bir yandan Burak'la bir şeyler konuşurken diğer yandan da göz ucuyla tanıdık birisi varmı diye etrafı süzüyordum,bilirsiniz bu tarz genç popülasyonunun yoğun olduğu yerlerde bir tanıdık bir arkadaş görmek,ayaküstü sohbet etmek insana"cool" luk hissi veriyor,yani en azından ben öyle hissediyorum.Neyse Alkazar'a ulaştığımız da Burak "yalnız filmin ismini hatırlamıyorum lan,garip bi ismi vardı"dedi ben de"filmelere bakalım hatırlarsın" cevabını verdim,yanlış filme girme endişesiyle Alkazar'a girdikten sonra afişlere bakmaya başladık,bir çok sanatsallığın uçların da gezer görünümlü Avrupa filmi vardı,bu filmler arasın da Burak'ın tabiriyle en "garip" isimli olan film "Tzameti" idi,heralde budur diyip gişeden biletleri aldık,aslın da ikimizin de fazla parası yoktu ama Alkazar'ı bilmeyenler için anlatayım:Alkazar, İstanbul da ki diğer sinema salonlarına oranla düşük fiyatlı olup,bol efektli Hollywood filmleri yerine bağımsız Avrupa filmlerine yer veren ve güzel mimarisiyle dikkat çeken pek harikulade sinema salonudur.Yani para açısından pek sorunumuz yoktu,tek kaygımız ismini ilk kez sinema salonunda gördüğümüz ve hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmadığımız bu filmin güzel olup olmadığı yönüdeydi.Salona girip koltuklarımıza oturduk,ışıklar söndürüldü ve film başladı.


Filmin başların da bir belirsizlik hakimdi dakikalar ilerledikçe filmin akışı Burak'la benim günüm gibi spontane gelişip,gittikçe ilginçleşmeye başlıyordu.Filmin ortalarına gelindiğinde repliklerin birinde"İstanbul"lafı geçti,yabancı bir film de Türkiye ve Türkiye'ye ait herhangi bir şey geçtiğinde mutlu olup daha da bir dikkat kesilen her Türk gibi ben de sevinip içimden "aaa İstanbul dedi lan"diye geçirdikten sonra Burak'ın kulağına "Turkiyaa,dışşş,dışş,dışş,dışşş"diye fısıldayıp elimi silah şeklinde havaya ateş eder pozisyona getirdim,sessizce güldü...Film bitti,bizde ağızlarımız kulaklarımız da beklentimizin de üstünde güzel olan bir filmi izlemenin mutluluğuyla sinemadan İstiklal'e doğru seyirtmeye başladık,film hakkın da yorumlar da bulunup caddeyi turluyorduk,bir yandan gördüğümüz güzel kızları çaktırmadan birbirmize gösterip diğer yandan eve nerden gideceğimizi kararlaştımaya çalışıyoduk.En sonun da İstiklal'de son bir tur atıp caddenin üst kısmında ki büfelerden bira alıpYıldız Parkı yolundan Beşiktaş'a biraları içe,içe gitmeye ordan da otobüsle eve dönmeye karar verdik.Taksim'i son kez turlayıp yukarı doğru yürürken ben gene göz ucuyla tanıdık varmı diye bakıyordum,kimseyi göremedim, üzüldüm.


Yıldız Parkı yolunda biralarımızı içe,içe yürümeye başladık,Beşiktaş'a yaklaştıkça İnönü Stadı'ndan çoşkulu Beşiktaş seyircisinin sesi gelmeye başladı,sahi ya bugün maç vardı.Burak'tan"maça girelim mi lan" sorusu geldi bende olumlu karşıladım ama yeterince paramız yoktu nasıl giricektik ki,sonra aklımıza Beşiktaş'ın her maçına giden kapalı kombinesi olan arkadaşımız Aziz geldi.Maç başlayalı çok olmuştu eğer içeri girebilirsek, dönüş yolu için Aziz'e güvenebileceğimizi biliyoduk.Stada koştuk,hemen karaborsacılar bilet satmak için yanımıza geldi,ilk satıcı iki bilete45 lira istedi,biz de cebimizde ki son para olan 30 lirayı teklif ettik, zaten maçın çoktan başladığını bu dakkadan sonra bizden başka müşteri bulmasının zor olduğunun ekseriyetle altını çizdik,kabul etmedi.Başka bir satıcıyla da aynı pazarlıkları yapıp onunda teklifimimizi kabul etmemesi üzerine 3.satıcıya en baştan durumumuzu anlattık.Ekstradan 5 lira daha talep eden karaborsacıya cebimizin boş astarlarını gösterdik,başka paramızın olmadığına inanan satıcı çaresizce teklifimizi kabul edip biletleri bize uzattı.


Hızla yeni açık trübününe girdik,stada girer girmez skor tabelasına baktık,Beşiktaş:0-Gençlerbirliği:0 yazıyordu.Boş koltuklara oturup maçı izlemeye başladık aynı zamanda da Aziz'e ulaşmaya,mazallah Aziz'i bulamazsak eve dönmek konusun da ciddi bir sıkıntı bizi bekliyordu,bir kaç denemede sonra cep telefonuyla yaptığımız görüşmede Aziz'e bizimde stadda olduğumuzu,maçtan sonra buluşmamızı anlatmaya çalıştık,çalıştık diyorum çünkü Aziz kapalının tam ortasın da olduğu için gürültüden sesimizi duyuramıyorduk bizde sorunu mesaj atarak çözmeye çalıştık,bir kaç dakika sonra attığımız mesaja"devre arasın da kapalının oraya yürüyün" şeklinde bir cevap geldi,artık gönül rahatlığıyla ilk yarıyı seyredebilirdik.İlk yarı bitti o sıralarda Beşiktaş'a yeni transfer olan Delgado hakkında ki izlenimlerimizi birbirimize anlatırken yeni açıkla, kapalının birleştiği tellere doğru yöneldik.Oraya vardığımız da Aziz tellerin arkasında bizi bekliyordu,kısaca günümüzü anlattıktan sonra maç bitiminde buluşacağımız mekanı belirledik, bu sırada bir kaç Beşiktaş taraftarı yeni açıkdan telleri aşıp kapalıya 50 lira değerinde atlayışlar yapıyordu,Aziz bize de aynı şeyi yapmamızı söyledi ama çoktan güvenlik görevliler olay yerine varmıştı,bu fırsatı kaçırdık.Maçta 2.yarı başladı Burak bir Galatasaray'lı bende bir Fenerbahçe 'li olarak Beşiktaş trübünlerindenin"içinde ki İrlanda'lılar" dık.Eğer Beşiktaş'ın puan kaybetmesini ummuyorduk dersem yalan olur ama kısır geçen maçGökhan Zan 'ın68.dakika da attığı golle 1-0 bitti,Gençlerbirliği , 90.dakika da golle burun buruna gelse de yanılmıyorsam10 numara lı oyuncusunun acemice vuruşuyla oyundan 1 puan alma şansını kaybetti.


Staddan çıktık maçtan aklımız da Beşiktaş trübünlerinin şovu hariç pek kayda değer bir şey kalmamıştı.Devre arasın da kararlaştırdığımız yerde buluştuktan sonra eve giden minibüse bindik,yol paramızı Aziz verdi,mahalleye geldiğimizde biraz takılıp iki tek atıp evlere dağıldık.Eve gidince yemek yiyip,internette film hakkın da bazı yazılar okudum,Fransa-Gürcistan ortak yapmı olduğunu görünce film içinde ki Fransızca alt yazıyla yer alan repliklerde ki dilin Gürcüce olduğuna karar verdim.İnternette biraz daha takıldım,son olarakLou Reed 'den Perfect Day şarkısını dinleyip,yatmak için yatağa yöneldim,yorulmuştum birazcık,hemen uykuya daldım...

İçinde Beşiktaş ve Tzameti geçen sosyalliğin dibine vurduğumuz spontane gelişen güzel bir Pazar günüydü,Ekim ayı olmasına rağmen hava oldukça sıcak sayılırdı!

2 yorum:

burak obama dedi ki...

3 yıl önce
futbol sinema (manita yok)

3 yıl sonra(dün)
sakaryaspor malatya(0-2)
sonra eve gel geleceğe dönüş 2'yi izle (manita yok)

azizziano dedi ki...

Öyle bir anlatmışsınki sanki tokide ev,evin önünde de brodway bağışlamışız.