hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2010 Salı

KARDEŞİMSİN ASAFA POWELL



Asafa Powellı nasıl bilirsiniz dersem heralde hepiniz "Eski Dünya Rekortmeni" ünvanıyla anacaksınız delikanlının harman olduğu yer Jamaika'dan çıkan sprinter koşucuyu.Eski dünya rekortmeni çünkü yeni bir rekortmen var ve o da Asafa gibi Vatan Millet Jamaika vatandaşı bir kardeşimiz Usain Bolt.İkisi de aynı semtin çocukları ikiside koşuyor ama içlerinden birisi dillerden düşmüyor diğeri hep ikinci planda kalıyor.

ASAFA POWELL BİR ATLETİN ÇİLESİ(Başlık içinde gizli başlık ama o kadar da başlık değil,yani hani kaale alabilirsiniz de almayabilirsiniz de ha yok efendim ben illa ilk başlığa itimat ederim derseniz gene de severim sizi işte öyle de şahane bir insanım):

Usain piyasaya çıktığından beri Asafa ne yaparsa yapsın Usain'in gölgesinden kurtulamıyor ama bugün bakıyorsunuz Asafa hala civelek gibi koşmaya,derecesini geliştimeye çaba sarf ediyor,vatanına milletine iyi bir atlet olmak için elinden geleni yapıyor ama onun bu iyimser çabası ne yaparsa yapsın Usain'in popülaritesi karşısında önemsiz kalıyor,ancak senin benim gibi halden anlayan insanların gözünde değer kazanıyor,diğerleri "Asafa zeki,zeki ama çalışmıyor" gözüyle bakarken biz Asafa'nın günü gününe koştuğunu biliyoruz.Diğerleri kulaktan dolma bilgilerle Asafa hakkında şimdi burda yazamayacağım tarz da zencili,fazladan bi kaslı taşşaklarını geçiyor çünkü meydana Bolt çıktı ve Asafa'nın papucu dama atıldı...İnsanın papucu bir kere dama atılmaya görsün,bir daha hak ettiği ilgiyi görmesi namümkün...Dedi ve çaya bandırdığı rulo katını ağzına puro içermişçesine götürerek arkasına yaslandı,dudaklarından "Kahpe şehir" diye geçirerek Bilecik'e doğru şöyle bir baktı genç irisi adam,belli ki anıları canlanmıştı ve anlatmazsa çükü düşeceği için anlatmaya başladı...

Çükümün işlevini yeni yeniye kavramaya başladığım yıllardı(bana ergenlik biraz geç geldi),Ortaokul tahsilimi başarıyla bitirip acımasız dünyaya açılmadan önce ki son durağım olan Liseye başlamıştım.Şimdiye kadar babasının hiç bir sınıfa zamanında yazdırmadığı için öğrenim hayatı boyunca herhangi bir sınıfın D'sinden öteye gideyemen bendeniz gene babamın 90.dakika golüyle olabilecek sınıflar arasında sonucusu olan G sınıfına düşmüştüm.Gerek okul çevresinin Paşalı gençlikten oluşması gerekse 90. dakikada gol atan tek babanın benim ki olmadığından dolayı olacak ki öğretmenlerin "Sizin ki kadar tembel sınıf görmedim" dediği sınıflardan birisi olacaktık.Finalinde sınıfta kalarak bu tembelliği pekiştiren 20 küsür kişiden biri olacağım sınıfın ilk haftasında hayatım boyunca hiç yaşamadığım bir şey olmuştu,kara kuru orantısız ergenler içinde sarıya çalan saçlarımda Türkiye'nin Avrupaya dönük yüzü gibi görünen(Çekemeyen erkeklere göre sarı çıyan diye anılır bu durum) ben sınıfın en yakışıklı kişisi olmuştum bir anda.Sınıfta ki ben dışında geriye kalan erkekler o kadar çirkindi ki kızlar etrafımdan ayrılmıyordu,yaptığım her espriye gülünüp,alayı bana yaranma çabası içersindeydi,karikatür çizdiğimi gören kızlar "Beni de çiz,beni de çiz" şeklinde yalvarıyorlardı,yanımda Irmak diye şahane ötesi bir kız oturuyordu,Zeynep'ler,Yağmur'lar Irmak'a özeniyordu,her erkek ben olmak istiyordu,her kız ise benimle olmak gahahahah(gözü dönerek ağzından köpük gelerek gülme efekti)tanrım mutluluktan ölebilirdim.Rüya gibi geçen bir haftanın sonunda her güzel şeyin olduğu gibi bununda sonu geldi,rüya bitti ve o sonun adı Özgür'dü.Tarkanvari jöleli saçları,uzun boyu,ipeksi teni ve mavi gözleri yetmiyormuş gibi bir de zengin olan Özgür,benim karanlık gibi üstüme çökerken,kızların parlayan gözlerin anladığım kadarıyla dünyalarına güneş gibi doğmuştu.Saltanatım o kadar çabuk sona ermişti ki olan bitene anlam vermeye çalışıyordum,Irmak bir daha yanıma oturmadı,hatta okula bile gelmedi lan,Zeynep'ler Yağmur'lar Özgür'ün uydusu olmuş,günde 3-4 defa etrafında pır dönüyorlardı,bir zaman beni çiz diye yalvaranlara "Aysu seni çizeyim mi?" dediğim zaman Reşitpaşalı Aysu "Seni abimlere söylersem götünü bir çizerler bir daha üstüne oturamazsın" şeklinde ayıpçı cevaplar veriyordu.Birbirini izleyen günlerde yaralı stayla takılıyorken,sınıfa eklenen yakışıklı kontejanının artması ile papucu iyiden iyiye dama atılmış ben depresif staylaya girmiştim ama depresifliği o zamanlar idrak edemediğim ve ekmeğini yemeyi bilmediğimden olsa gerek,içime kapanıp karanlık dünyaları,intiharı anlatan resimler çizmem gerekirken Sağlık kitabımın arka sayfasına Fenerbahçe Rüya 11 başlığı altında kalede Rüştü,sol bekte Carlos,ortanın ortasında Viera ve forvette Ronaldo'dan oluşan taraflı tarafsız izleyen herkesin zevk alacağı Avrupa'da başarılı olacak bir kadro kuruyordum.Bu kadro kurmalarımdan birinde Sağlık hocamın kafama inen tokatıyla fantazi ligden gerçek dünyaya dönmemi şimdi burda değişik imgesel betimlemerle yazabilirim ama o toktatın acısı öyle şiddetliydi ki şimdi bile imgesele,simgesele giremem.O tokat ve ardından fanatik Fenerbahçe'li olan Sağlık hocasının kadroyu Fenerbahçe'ye kurduğumu fark edip "Orta sahaya Maradonu'yu yazsana" diyene kadar olan tokatlar silsilesi gerileme devrinde olan İmparatorluğumun çöküş hamlesiydi.Daha önce de dediğim gibi o yıl sınıfta kaldım,bir takım psikolojik sorunları bahane etmem vesilesiyle ailem tarafından yargılanmaktan kurtuldum.Ama bugün bile papucumun nasıl dama atıldığını unutmam...

O yüzden tüm papucu dama atılanlar adına kardeşimsin Asafa Powell.Biliyorum seninde bir zamanlar kıçından ayrılmayanlar şimdi Usain'in kıçından ayrılmıyor,senin yaptığın espiriye gülmeyenler aynı espiriyi Usain yapınca çatlayacak kadar gülüyorlar ve buna benzer bir takım çirkinlikler ama olsun yanlız değilsin,yanlız değiliz.Aysu seni çizeyim mi!

23 Şubat 2010 Salı

TİTREŞİM

Alarm zili ile uyandı,yatağından bir kaç dakika tavana bakarak güne dahil olmaya başladı.Yüzünü yıkamak,traş olmak,giyinmek ve kahvaltı gibi rutin işlerini tamamladıktan sonra işe gitmek için evden çıktı,annesinin "sıkı giyin oğlum..." telkinlerini "He anne he..." diye geçiştirerek dışarı çıktı.Otobüs durağına doğru seyirtirken soğuk havanın ve rüzgarın şiddetini arttırmasıyla annesinin telkinleri şöyle bir aklından geçmedi değil,ince giyinmesine sebep olan şekilciliğinin kendisini hasta edeceğinden korktu,hafif bir titreme başlamıştı ki otobüs durağında her gün aynı saatte otobüs beklediği Üniversiteli olduğunu düşündüğü kızı görünce,titremesi yerini dik ve ileri bakan bir göğüs kafesine,soğuktan bükülmüş dizleri ise yerini kararlı adımlara bıraktı.Gökyüzü yağmura bir hayli göz kırpsa da,5 kiloluk Hobby jöle ile her gün itinayla gökyüzüne doğru diktiği saç telleriyle bereye tenezzül etmeyerek belki de yağmura meydan okuyordu,bu meydan okuma sırasında soğuktan kıpkırmızı kesilmiş kulaklarının ve sinizüte davet çıkaran ıslak kafasının pek bir önemi yoktu,şekil önemliydi bir yerde.Lakin durakta kestiği kızdan,iş yerinde kestiği sekreter kıza kadar,etkileyebilmek için sağlığını riske atarak kendini şekle verdiği kızlardan hiç birinin dikkatini çekememesinin ironik olması,ironinin ne olduğunu bilmediği ve şeklinden vazgeçmeyeceği için umrunda değildi.

Otobüsün gelmesine 5 dakika vardı,durağın dışında paketinden bir sigara çıkarttı ve yaktı,James Dean'den rol çalan bir şekilde içine çektiği sigaranın dumanı dudaklarının "Ü" harfini telaffuz edermişçesine aldığı şekilden sıyrılıp ciğerlerinden dışarıya çıkıyordu ki normalde daima geç gelen otobüsün tam zamanında gelmesi tutunca sigara içme şovu yarım kaldı ve sigarasını söndürerek paketine koydu,zira içtiği yarım dalında hala içilmemiş bir yarımı vardı ve bu yarımı sokağa atmak ziyandı hele ki sigara zamlarının bel büktüğü şu günlerde.Otobüse bindi boş gördüğü ilk koltuğa oturdu,şansına kestiği Üniversiteli olduğunu düşündüğü kızda tam önüne oturdu.Cebinden telefonunu çıkartıp kulaklığını taktı,"Karışık Yabancı" yazan Mp3 dosyasını açıp,camdan dışarıyı izlemeye başladı.Aslına bakarsanız pek müzik dinleyesi yoktu lakin oturuduğu koltuğu kendisinden yaşça büyük bir insana gönüllü gibi gönülsüz tahsis etmeyi istemediğinden kulaklıklarını takarak Üç Maymundan "duymuyor"u,camdan dışarı bakarak "görmüyor"u,bu ikisinin neticesinde de "bilmiyor"u oynuyordu ki 3 Maymun'u oynamak toplu taşıma yolculuğunun temel taşıdır,3 Maymun'u oynamayan kimi yolcular hayatları boyunca sıkışık bir şekilde ayakta yolculuk etmeye mahkumdur ve bilen bilir iş saatlerinde binilen otobüslerin iltica vaadiyle aynı küçük yere doldurulan yüzlerce insanın olduğu kaçakçı teknelerinden farkı yoktur,bu yüzdendir ki 3 Maymun'u oynayanlar otobüslerde daima oturanlardır!Arada ineceği durağı,çokça da önünde ki Üniversiteli olduğunu düşündüğü kıza baktı çaktırmadan,kitapmı ne okuyordu galiba,şöyle bir göz ucuyla baktı ne okuduğuna "Kanka:Babama Mektuplar" yazıyordu kitabın kapağında,o neydi lan öyle "Kanka:Babama Mektuplar".Babasıyla Kanka olan birisimi mektup yazıyordu,ne saçma işti o öyle diye düşünürken Üniversiteli olduğunu düşündüğü kız kitabı çantasına koyarken kitabın gerçek isminin "Kafka:Babama Mektuplar" olduğunu gördü,bir şey düşünmedi.Üniversiteli olduğunu düşündüğü kız inmek için hazırlandığına göre kendisininde ineceği metro durağına gelmek üzere olmalıydılar.Otobüs durağa yanaştı,metro durağında inerken son kez Üniversiteli olduğunu düşündüğü kıza son kez kararlı bir bakış attı,kız oralı bile olmadı içinden "Kim götürüyo lan bunları"acaba diye düşündü,metrodan sonra bir vasıtaya daha binip iş yerine ulaştı.

Patron geldiğinde daha çok çalıştığı,iş arkadaşlarıyla geçen akşam ki maçtaki pozisyonun gol olup olmadığını tartıştığı,sigara molasında kendisi gibi dışarıda sigara içen sekreter kızı kesip karşılık alamadığı,yorucu bir iş gününden sonra daha evine ulaştı.Annesi yemeği hazırlamak üzereydi,yemek olana kadar ben içerdeyim dedi annesine,annesi tamam şimdi hazır olur diye cevap verdi.MSN'e girdi bilgisayarı açar açmaz,görmeyi umduğu kişi henüz orada yoktu,DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Cap nickli iletesine ilave olarak parantez içinde (Aşkım gelince çaldır) ibaresini ekledi ve durumunu dışarıdaya çevirerek yemek yemeye gitti.İlk tabağını henüz bitirmek üzereyken telefonu bir kez çalıp durdu.ekrana baktığında "AŞKIM" ismini görünce,yemeğini hızlı hızlı yiyip masadan kalktı,annesinin bir tabak yemesi yönündeki ısrarını doyduğunu gerekçe göstererek reddetti.Hemen Msn'in başına geçerek telefonda ve Msn'inde sevgilisi olduğuna dair göstergeler olan ve Facebook sayfasında da bu ilişkiyi doğrulayan bir "İlişki Durumuna" sahip olmasına rağmen bu sözde sevgilisiyle internet dışında başka bir platformda yan yana gelememiş olduğu "sevgilisi" ile konuşmak için bilgisayarın başına oturdu,ironiyi hala bilmiyordu ve bilsede umursamazdı.Msn'e geçtiğini belli eden bir titreşim yolladı "sevgilisine" ve yazmaya başladı:

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:Nasılsın Prenses?(1 dakika 13 saniye bekledikten sonra)

Carpe Diem Gizem-Cap:DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap size bir titreşim gönderdi

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:Aşkitom ordamısın?

Carpe Diem Gizem-Cap:Burdayım canım,babişkomla konuşuyodum da,geldim şimdi nasılsın?

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:İyiyim aşkım,çok yoruldum bugün,işte canımı çıkardılar ama aklıma sen gelince bütün yorgunluğum geçti :)

Carpe Diem Gizem-Cap: :)

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:Eee senin günün nasıl geçti canım?

Carpe Diem Gizem-Cap:Nolsun ya okul filan işte,yazılı olduk felan.

Carpe Diem Gizem-Cap:Neyse ben çıkıyorum

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:Aaa noldu ki aşkım,niye bu kadar erken çıkıyosun?

Carpe Diem Gizem-Cap:İşim varda,neyse sonra konuşuruz.

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:Peki şey nolcak,bu Pazar Sevgililer Gününde nerde buluşacağız?

Carpe Diem Gize-Cap:Galiba o buluşma olmayacak :(

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:Ama niye ki,1.5 aydır bunu beklemiyormuyduk,Sevgililer Günü ilk buluşmamız olmayacakmıydı?

Carpe Diem Gizem-Cap:Ya benim gerçekten çıkmam lazım,sonra konuşuruz canım öptüm

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap: ?????

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:Ordamısın Gizem?

5 dakika sonra

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap:Gizem ?

DaNgErOuS_BOY 666-Cap Ou Pas Cap: Carpe Diem Gizem-Cap adlı kullanıcı çevrim dışı,çevrimdışıyken titreşim yollayamazsınız

Bilgisayardan kalktı olan bitene bir anlam vermeye çalıştı,sonra tekrar oturup Facebook'a baktı,orda da çevrim dışımı diye,Facebook'ta da yoktu.Bir saat boyunca Msn'de çaresiz gözlerle "sevgilisi"nin çevrim içi olmasını bekledi,lakin bu bekleyiş nafileydi ne gelen vardı ne giden.Tam umudunu kesmişti ki,mail adresine "sevgilisi"nden bir mail geldi.Mail açtı ve okumaya başladı,sevgilinden gelen mailde şunlar yazıyordu:

"Ummm nerden basliim bilmiorum ki... Gercekten zor bi durum benim icin. yani nasi acikliim ki bunu.
Ama soylemem gerek ki hergecen gun senin icin daha da bi umut benim icinde sonunda hic tasiamicaim
bi sorumluluk haline gelio. Benim solemek istedim sey yani tamam seni seviorum ama bi sevgili annaminda diil
bu sevgim =/ Umarim sana hic umut vermedim. eger olduysada ozur dilerim. poff yani seninle hep gorusmek isterim cunku senne zaman gecirmek eglenceli oluyo yani guzel oluyo. beraber olamicaimiz gorusmiceimz annamina gelmio.tabikide su durumdan sora benne ne derece gorusmek istersin bilmiorum ama...
heamm ayrica hic bi zaman arayip sorduunda yada gorustuumuzde sikmadin beni. sanirm herseyi bilmeye hakkin var. birisiyle cikmaya basladim ben ama bekliodum uzun bi zamandir.yani seninle gorustum biliorum ama aklimda hic bisi yoktu yane baslariz gibilerinden... umarim beni annayabilirsin. bana kizma lutfen. seninle seni sevgili baglaminda sevmediim surece beraber olsaydim sanrim herikimizide kandirio olucaktim ki isler esas ozmn cirkinlesirdi dimi =/? yani daha yolun basindayken bu tarz bi aciklama yapmam ii olur die dusundum.beLkide hataliydim biras daha erken uyarabilirdim seni ama ozmn da hani bu kiz bunnari nerden cikardi die dusunursun die de bise diemedim... eger sana gercekten umit verdiysem gercekten gercekten ozur dilerim ki seni kirmayi asla istemem biliosun
cunku sana gercekten deger veriorum. poff affet beni ya suc islemis gibi hissediorum gercekten ! hislerine dusuncelerine kesinlikle saygi duyuyorum ama anna iste bende baskasindan hoslaniorum =(
yani buna ragmen beraber olsaydik olmazdi dimi =( istediin herzaman arayabilirsin. ben ve sen musait oldukca gorusebiliriz ama bundan ilerisi olamaz sanirm =/ gercekten affet beni keski elimden biseyler gelse iste ama olmuo =/ ole iste =/ sana karsi bisiler az bucukta olsa hissetim belki bunu hissettirdim sanada ama ... kirilmani istemiorum. ya ole iste baska ne diyim =( benim icin yeterince zor oldu zaten bu kadar cumleyi ve dusuncei bi araya toplamak =/ tekrardan kirdiysam ozur dilerim..."


Okumayı bitirdiğinde ekrana dolmuş gözlerle uzun uzun baktı,neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu,olanları anlamlandırmaya çalışıyordu,yazıyı tekrar tekrar okuyordu ama "sevgilisi"nin artık "sevgilisi" olmadığı gerçeğini bir türlü kabullenemiyordu.Son çare olarak artık "sevgilisi" olmayan "sevgilisi"ne bir kaç mesaj attı,cevap gelmedi.Yazıyı okuduğu an karnında hissetiği ve boğazına kadar ulaşan yanma duygusu,umutsuzca atılan her mesajdan sonra artıyordu.Son çarelerini tüketmesine rağmen msn'e Facebook'a umutsuzca tekrar ve tekrar baktı,aldığı mailden yaklaşık 2.5 saat sonra bir zamanlar kendisinin olduğu ilişki durumu yerinde şimdi adı "Arkın" olan başka bir adamın resmini görünce son darbeyi yemiş oldu ve artık kendini tutmayarak hüngür hüngür ağlamaya başladı.Gece boyunca süren ağlamasına sadece sigara içmek için balkona çıkıp yaşlı gözlerle uzun uzun karşı evin duvarını izlediği anlarda ara veriyordu,evlerinin 2. katta olması ve en fazla Malatya'lıların evinin duvarını görmesi,bu dramatik anla örtüşen duyguyu veren puslu ve dolunaylı gece manzarasını görememesi ne onun ne de karşıya apartman diken Malatya'lıların suçuydu,oturdukları mahalle bir gecekondu mahallesiydi ve burada manzara kaygısı,ev sahibi olup kira ödememe kaygısının yanına bile yaklaşamazdı.

Aradan haftalar geçti,hala bu durumu kabul edememesine karşın elinden gelen hiçbirşey olmadığından olucak ister istemez kabullenme aşamasına doğru gidiyordu.İlk bir kaç gün neredeyse hiç yiyemediği yemek yeme işlemine annesinin çokça ısrarı üzerine başlamıştı ve son günlerde eski iştahını kazanmıştı ama hala içinde canını acıtan bu terkedilme ve teknik olarak aldatılma durumunu birilerine anlatması lazımdı,bir haftasonu mahalleden kankası Murat ile içmeye gittiler,iki kadeh 50'lik Bira içtikten sonra Murat'a "Abi kızla ayrıldık" diye cümlesine başladı ve olan biteni anlattı,Murat içten içe "Ulan ne zaman birleştinizde,şimdi ayrıldınız" diye geçirmesine rağmen arkadaşını teselli etmek için dünyanın geçmişten beri en klişe avutma cümlesi olan "Boşver abi senden iyisini mi bulacak!"ı kullandı,işe yaradı.Gece sonunda ikiside sarhoş oldu,sarhoş kafayla mesaj attı,gene karşılık alamadı ve kustu.O geceden bu yana 3 ay geçti,zaman zaman Facebook'ta artık "eski sevgilisi" olan kız ve yeni sevgilisi "Arkın"ın birlikte çektirdikleri resimlere bakıp hüzünlendiği,cep telefonunda "AŞKIM" yazan numarayı çevirip çevirmeme arasında kaldığı bir 3 ay ama neredeyse yaşananları unutmak üzere.Şimdi Üniversiteli olduğunu düşündüğü kızın Msn'ini bulmaya çalışıyor.

19 Haziran 2009 Cuma

VE GÖKTEN 3 ELMA DÜŞTÜ...


...Ve gökten 3 elma düştü diye biter her masal.Bu elmalardan birisi kahramanların,bir diğeri dinleyenlerin ve sonuncusu masalı anlatanın başına düşer dendikten sonra kahramanlarımızın sonsuza kadar mutlu bir şekilde yaşadığı beyan edilir ama ne yazık ki kazın ayağı öyle değildir.Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim o yüzden sizi masalların gerçek sonlarını vererek aydınlatayımda,işin doğrusunu öğrenin:

PİNOKYO

Bilindiği gibi kukla ustası Gepetto Usta'nın sihirli bir ağaçtan oyduğu kukla oğlu Pinokyo,sihirli ağacın perisinin Gepetto Usta'nın dileğini gerçekleştirmesi sonucu can bulur.Ardından kukla çocuk Pinokyo atlattığı bir takım badirelerden sonra ,gerçek etten kemikten bir çocuk olur ve masal mutlu sonla biter...Ama bu masalın birde devamı var.Gerçek bir çocuk olan Pinokyo'nun ergenlik dönemi çok sancılı geçer.Çeşitli defalar Gepetto Usta ile kavga ederler,cinselliğe ilk adımları ise geçmiş yaşantısının etkisinde gerçekleşir.Gepetto Usta'nın bir çok kez Meşe ağacı ve Gürgen ağacına bakarak mastürbasyon yaparken yakaladığı Pinokyo'yu azarlamasına rağmen,Pinokyo bu sevdasından vazgeçmez.Bu dönemin etkisinde derslerinde başarılı olamayan Pinokyo okuldan tasdiknamesini alır.Bu duruma üzülen Gepetto Usta Pinokyo'yu adam olması için Sanayi de işe verir.Pinokyo çoğu kez işi aksattığı için sık sık babasıyla kavga eder.Askerlik kağıdı gelir gelmez askere giden Pinokyo,tezkeresini alıp eve döndüğünde değişen bir şey olmaz.Kahvede sürekli okey oynayan,köşe başında kendisi gibi serseri arkadaşlarıyla yoldan geçen kızlara laf atan,gazeteye sardırdığı kırmızı birasını elinden eksik etmeyen,her gün birisiyle kavga eden Pinokyo'nun durumuna çok üzülen Gepetto Usta daha nerde yanlış yaptığını düşünemeden üzüntüden ölür.Gepetto Usta'nın işlettiği marangozu bir süre işleten Pinokyo canı sıkılınca dükkanı satar,parayıda karı kızla yer.En son kırmızı bira içerken tartıştığı bir arkadaşı tarafından şişlenen Pinokyo ölür.Öte dünyaya hiç bir katkısı olmadan göçen Pinokyo için onu tanıyanlar "Odun geldi,odun gitti"der!

PAMUK PRENSES ve YEDİ CÜCELER

En son Beyaz Atlı Prensin öpücüğü ile dirilişinden sonra Cüceleri terk ederek ,Prens ile yaşamaya başlarken bıraktığımız Pamuk Prensesin,Prens ile olan evliliğinden bir kız ve bir erkek olmak üzere 2 çocuğu olur.Evliliğinin ilk 5 senesi çok mutlu giden Pamuk Prenses'in hayatı,Prensin anasının köyden gelmesi ile zindana döner.Kaynana zulmüne dayanamayan Pamuk Prenses'in Prensi Beyaz Atı ile basması bardağı taşıran son damla olur ve çocukları alarak Cücelerin yanına gider.Cüceler ile yaşamaya başlayan Pamuk Prenses bir konfeksiyon atölyesinde çalışmaya başlar.Cücelerin çocuklara babalık yaptığı ilk bir kaç sene hiç bir sorun olmazken daha sonra çocukların bazı şeyleri anlayıp sorular sormaya başladığı dönemde daha fazla çocukları kandıramayacağını anlayan Pamuk gerçekleri çocuklara anlatır.Kızı bu durumu kabullenip annesine destek olurken,kandırıldığını hisseden oğlu evden kaçar.Perişan olan ev halkı aramadık yer bulamayınca çareyi Seda Sayan'a gitmekte bulur.Çocuk hala bulunamadı Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler perişan...

UYUYAN GÜZEL

Anlatılan masallar arasında aslında en talihsiz sona sahip olanıdır Uyuyan Güzel ama pek kimse bilmez.Masala göre bir ülkenin çocukları olan Kral ve Kraliçe'nin davet etmeyi unuttukları cadımı,perimi olduğu belirsiz alıngan kişisi tarafından lanetlenen Prenses 15. yaşgününde eline batan iğne sonucu 100 yıllık uykusuna yatar,Şato ahaliside Prenses ile aynı kaderi paylaşır!Prensesi şatoda ki bilimum engeli aşarak öperse uyandırıp ülkenin Kralı olacağını duyan nice koç yiğit bu çetrefilli yolda telef olur.Aradan geçen kayda değer bir zaman sonunda bu engelleri aşarak Prensesi öpmeye yıllar sonra en yakın olan Prens öyle bir şey yaparki,tarih onun salaklığını yazmak yerine sonunu değiştirerek bu olayı örtbas etmeyi tercih etmiştir.Peki nedir bu akla hayale gelmeyecek derecede ki saçma şey derseniz hemen yazayım.Prensesin yanına ulaşan Prens sadece bir not yazıp Prensesin yanına koyduktan sonra mekanı terk eder,Prensin Prensese yazdığı o gizemli notta ise şu satırlar yer almaktadır: "Çok güzel uyuyordun,uyandırmaya kıyamadım Prens"!

Rivayete göre Uyuyan Güzel hala uyumaktadır!

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ

Bibisini yedikten sonra Kırmızı Başlıklı Kızı da çeşitli oyunbazlıklarla mideye indiren kurt,bildiğiniz gibi Avcı tarafından midesi yarılıp Bibigil ve Kırmızı Başlıklı Kız çıkarılıp,yerine taş doldururlmak suretiyle alt edilerek öldürülür.Bu olaydan sonra mutlu yaşamasılarını beklediğimiz kahramanlarımız önce Kötü Kurt'a yaptıkları yüzünden hayvan hakkı savunucu örgütü olan Peta tarafından protesto edilir.Panter Emel'den dayak yerler,Peta'nın geniş yankı bulan protestosu sonucu devlet Avcı'yı hapse,Kırmızı Başlıklı Kızı Islah Evi'ne atar,Bibigil'in ise emekli bağışını keser,sigortasını kaldırır.

KÜLKEDİSİ

Kötü kalpli üvey anası ve kardeşlerinin zulmünden Balo da düşürdüğü kristal ayakkabıların ayağına ülkede uyan tek kız olması sayesinde kurtulan Külkedisi,tam Prensle evlenerek mutlu yarınlara yelken açtım dediği bir sırada nasır lanetine maruz kalır.Ülkedeki kızların nerdeyse tamamı tarafından denenen ayakkabıların nasır bulaştırdığı Külkedisi'nin ayağını kaşıdığı birgün Prens Külkedisi'nin bu mide bulandırıcı durumunu görerek kendisinden soğur ve Külkedisi'ni boşar.Ortada kalmış Külkedisi mecburen döndüğü ana ocağında eskisinden 2 kat fazla çalıştırılır.Bu eziyete daha fazla dayanamayan Külkedisi kendini intihar eder!

RAPUNZEL

Bu masalların belki de tek aklı başında kahramanıdır Rapunzel.Kapatıldığı kuleye saçları vasıtasıyla içeri aldığı Prensin dedikodusunu duyan Cadı anası tarafından "Yollu" denerek evden kovulan Rapunzel,iş için başvurduğu cast ajansının önermesi ile Blendax reklamlarında oynayarak tanınır.Ardından dizilerde,sinema filmlerinde oynayıp,müzik hayatına atılan Rapunzel albüm çıkartarak çok başarılı olur ve paraya para demez.Rapunzel mutludur,Prense ne olduğunu soracak olursanız,babası tarafından karşı Krallığın kızı ile görücü usulu everilen Prens ilk başlarda zorlanacağı ama sonradan 45 yıllık mutlu bir evliliğe yelken açar.

12 Haziran 2009 Cuma

GÖRÜMCELER VE BACANAKLAR

Yıl 2009 Görümceler ve Bacanaklar,uzun süredir aramızdalar ve sayıları her geçen gün artmaya devam ediyor.Hızla büyüyen bu Görümce ve Bacanak salgınına dikkat çeken ve ,bu tehlikeye karşı önlemler alınıp sert yaptırımlar uygulanmasını isteyen küçük bir grup dışında,tüm Dünya hükümetleri bu tehlikeye karşı kayıtsız kalıp,bu küçük grubu delilikle suçladılar...

YIL 2011: Görümce ve Bacanakların ilk saldırısı gerçekleşti,milyonlarca kızın sevgilisi olan yakışıklı oyuncu Johnny Deep uğradığı Bacanak saldırısı karşısında bir Bacanağa dönüşerek can verdi.Hükümetler bunun münferit bir saldırı olduğu konusundan halkı rahatlatmaya çalıştı...

YIL 2015:Son zamanlarda artan Görümce saldırılarının en son hedefi Brezilyalı model Adriana Lima oldu.Bu saldırıdan sonra Adriana Lima'nın bir görümceye dönüşmesine dayanamayan milyonlarca hayranı sokağa döküldü.Hükümetler bu olay konusunda sessiliğini koruyor...

YIL 2020:Milyonlarca insanı ağına alan Görümceler ve Bacanakların Türkiye'den Pelin Batu,Ayşe Arman ve Okan Bayülgen'i kendilerine katmasına karşın Türkiye hükümeti Görümceler ve Bacanakları düşman kabul eden ilk ülke oldu,onları Björk'ü bu illete kurban veren İzlanda hükümeti ile Bob Dylan'ı kaybeden Amerika hükümeti takip etti...

YIL 2022: Fransa'nın öncelikle sinemacıları olmak üzere tamamın Görümce ve Bacanak oldu.Artık Fransa diye bir yer yok...

YIL 2030:Dünya nüfusunun %67'si artık Görümce ve Bacanak ve bu sayı her geçen gün artıyor.Hükümetler bu salgın karşısında çaresiz ve hepsi sıranın kendisine gelmesini bekliyor,tanrım bize yardım et...

YIL 2051:Dünya nüfusunun %83'ü artık ya Görümce ya da Bacanak,bu durumda insan neslini kurtarmak için birleşen son bir kaç ülkenin birlikteliği ile oluşturan Cooloni,insanlığın son umudu oldu...

YIL 2078:İlk zamanlarında Görümceler ve Bacanaklara karşı başarılı bir mücadele veren Cooloni Görümce ve Bacanakların güçlenmesi sonucu yok olmak üzere,insanlık yok olmak üzere...

YIL 2086:İnsan nüfusunun %98'i Görümce ve Bacanak olmuşken bir mucize gerçekleşti ve Cooloni'ye detsek veren bir grup ortaya çıktı.Alternatif müzik dinleyen,sadece Festival filmleri ve Bağımsız filmleri izleyen,İngilizce şiir okuyup,Converse giyen ve yemek olarak salatayı ve şarapı tercih eden gençlerin oluşturuduğu bu grup Görümcelere ve Bacanaklara karşı insanlığın uzun süre önce kaybettiği umut oldu...

YIL 2090:İnsanlığın Görümceler ve Bacanaklara karşı bohem gençlerin desteğiyle verdiği savaş son hızla devam ediyor,yarınlar güneş dolu...

YIL 2099:İnsanlık düştü kazanan Görümceler ve Bacanaklar.Gençlerin yılların hızla geçmesiyle hayat gayesi veren orta yaşlılara dönüştüğü süreçten iyi yararlanan Görümce ve Bacanaklar,onlarıda kendilerine katarak tüm Dünya nüfusunu ellerine geçirdi.Artık herkez bir Görümce ve Bacanak.Dünya artık onların mangal ve sıcak kola eşliğinde voleybol oynadıkları piknik alanı,Ankara havasında halay çektikleri düğün salonu!

30 Mayıs 2009 Cumartesi

DÖNÜŞÜM


Gürdal Sansar bir sabah uyandığında kendisini dev bir 63 yaşındaki memur emeklisi aile babası olarak bulur.Sabahın 6:30'da uyanmış olmasına rağmen içindeki delice TRT-1 haber izleme isteğine karşı koyamaz ve yaklaşık 3 buçuk saat boyunca ev ahalisi uyanıncaya dek her saat başı yayınlanan haberleri zevkle izler.Ailesi ile yaptığı kahvaltı boyunca bakkaldan aldığı Erzincan Tulum peynirini öven Gürdal Sansar,kahvaltıdan sonra kahveye gitmek için evden çıkar.Yolda karşılaştığı üniversiteli ,daha doğrusu üniversitede okuduğunu sandığı Açıköğretim öğrencisi yiğeni Tunç 'a "Annenler nasıl","Okul nasıl gidiyor","Askerliği naaptın","Evlenmeyi düşünüyormusun", sorularını istem dışıda olsa inanılmaz bir hazla sorup,yaklaşık bir 35 dakika boyunca Tunç'u yol üzerinde esir alan Gürdal Sansar,en son "3 alacan 5 alacan ama sigortalı bir işe girecen" diyerek Tunç'u hayattan bezdirme işlemini bitirdikten sonra gittiği Dostlar Kırahathanesinde kendisi gibi memur emeklisi olan kadim dostu Burak Yakar ile iki el tavla atar.Burak Yakar'ı iki mars bir oyun ile yenen Gürdal Sansar hergün olduğu gibi tavladan sonra,kendisi gibi emekli arkadaşlarıyla hükümet hakkında ve çokça doğalgaz faturaları hakkında konuştuktan sonra akşam yemeği için eve gider.Eve gitmeden önce Manav Selçuğa uğrayan Gürdal Sansar,her zaman yaptığı gibi karpuzunu kendisi seçerken futbol hakkında sohbet ettiği Beşiktaşlı manava "Bu sene sizsiniz şampiyon ama Avrupa Fatihini gör sen seneye,Avrupa Fatihini" der.Sohbet esnasında karpuza şaplatma yöntemi ile çıkan sesten iyi olduğunu düşündüğü karpuzunu alıp eve giden Gürdal Sansar,eve geldiği zaman misafirliğe kocası ile gelen kızını görüp sevinir.O akşam kendisine katılan kızı ve damadı ile birlikte akşam yemeği yedikten sonra damadıyla da karşılıklı iki el tavla atan Gürdal Sansar,tavladan sonra hanımının dilimleyerek servis ettiği karpuzu beğenen damadına karpuzu kendisinin seçtiğini belirtip kendisi ile içten içe gurur duyarak bu seferde karpuzu övmeye başlar.Kızını ve damadını eve yolcu ederken eve geç gelen oğluna sitemkar bir bakış atan Gürdal Sansar,misafleri yolladıktan sonra eve geç gelen oğluna fırça atar."Bu evin bazı kuralları var","Burası otel değildir","Serserimi olucaksın başımıza","Yıkıl karşımdan" gibi kızgın baba cümlelerini yüksek sesle söylerken araya girmeye çalışan hanımınada kızan Gürdal Sansar "Ne haliniz varsa görün" dedikten sonra yatmak için yatağına girer.Uykuya daldıktan sonra gün boyunca olup bitene anlam veremeyip içinden "Noluyo lan" diyen Gürdal Sansar,o sabah uyandığında kendisini kahvaltıda övdüğü Erzincan Tulum peyniri olarak,sonraki sabah memur arkadaşı Burak Yakar,ertesi sabah ise dev bir Adana Karpuzu bulduktan sonra,en son tekrar eski haline gelir gibi olup, kendisini en son dev bir Doğalgaz faturası olarak bulur ve hakkın rahmetine erer...

R.İ.P

Gürdal SANSAR (1946-2009)

İyi bir baba

Sadık bir koca

Tuzlu bir Erzincan Tulum Peyniri