15 Nisan 2010 Perşembe

KUPA MELEKLERİ



Uğursuzluk olgusu kimilerine göre batıl inançtan öteye geçmesede ben de ve yaşadığım arkadaş çevremde yoğun olarak üstümüzde bulunduğuna inandığımız,daha doğrusu yaşadıklarımızla "kanıtladığımız" kötü bir lanet gibi sürekli etrafımızda dolaşır.Erkek argosunda "cenabetlik" diye tanımladığımız bu durumu Sarı Melekler'in Eczacıbaşı Yarı Final 2. maçına gittiğimiz arkadaşım Gökhan'ın hatırlatmasına "Melekler o kadar iyi oynuyor ki bizim lanetimiz bile etkilemez" diye cevap vermiştim ki Melekler zaten o maçı eze eze 3-0 rahatça kazanmıştı.Fakat o lanetin Vakıfbank ile oynadığımız ilk maçta setler de 2-0 önde iken ucu ucuna kaybettiğimiz 3. set ile başlayıp,Fenerbahçe Acıbadem'in bu sezon Türkiye'de kaybettiği ilk maça etki edeceğini bilemezdim tabi ama o maçın kaybında olduğunu düşündüğümüz uğursuzluğun ne denli etkisi oldu bilmiyorum ama maç 2-0 iken sanki bitmiş gibi salonu terk edenlerin ve onlardan da üzücüsü maç 2-2'ye geldiğinde ve Meleklerin en çok desteğe ihtiyacı olduğu anlarda tribünleri boşaltanların büyük etkisi olduğunu biliyorum.O gün üzücü bir yenilgi olmuştu bizim adımıza,bir de Vakıfbank'ın İtalyan hocası maç boyu yaptığı tahrikleri maç sonunda had safhaya çıkarınca bizim üzüntümüzde had safhaya çıkmıştı ama ikinci maç Meleklerin kupayı getireceğine inancımız tamdı...

Aslında dün ki maça da gitmekti amacımız ama gerek arkadaşım rahatsızlığı gerekse benim çıkmam gereken yerden beklediğim zamanda çıkamayışım birleşince maça nasip olmadı.Bu yüzden bu maçı kazanıp Giovanni'nin suratını 5 karış yapmamıza her ne kadar sevinsem de,böyle heyecanlı bir maçı salonda izlemey keyfini kaçırmamıza bir o kadar üzüldüm.Ama her şeye rağmen kupa güzeldir,hele ilk kez kazanıyorsan daha bir güzeldir,şimdi sıra şampiyonlukta...

Hiç yorum yok: