31 Mart 2010 Çarşamba

ARSENAL:2-BARCELONA:2


Futbol daima içinde barındırdığı ilginç hikayeleriyle mevcut olan çekiciliğini üst düzeye çıkarmıştır.Beckham'ın Old Trafford'a geri dönmesi,Ronaldinho'nun bir kez daha farklı bir formayla Santiago Barnabeu'ya çıkması,Mourinho'nun hiç kaybetmediği Stamford Bridge'de gene kazanması,Münih-Manchester finaline son dakika golü ile yapılan gönderme ve son olarak bugün Ertem Şener'in söylemiyle Henry'nin "ilk kez", 1 sene ter akıttığı Emirates'e Barcelona formasıyla çıkması ile bu aralar nostalji yapmakla meşgul...


Tabi futbolun Henry'yi Emirates'e çıkarması bu gecenin tek anılarda yolculuğa çıkaran hikayesi değildi bizleri,bir de 2006 finali vardı iki takımın,Barcelona'nın 2-1kazanarak uzun bir aradan sonra kupayı İspanya götürdüğü final.Bir nevi rovanşıydı bu geceki maç o finalin,Arsenal adına intikam vakti gelip çatmıştı lakin o günden bu güne Arsenal eski gücünden ne kadar uzak ise Barcelona da o gün ki halinden bir o kadar güçlü.İki takımında pasa dayalı yüksek tempolü ve bol pozisyonlu zevkli oyun anlayışları bu maçı Çeyrek Final eşleşmerinin belirlendiği gün kağıt üzerinde en zevkli olması beklenen maç olarak büyük bir iştah uyandırıyordu.Neyse ki iki takım bu gece emsali büyük maçlarda yaşanan hayal kırıklığının çok ötesinde bir futbolla Einstein'nın İzafiyet Teorisini doğrular bir "bir dakikada" geçen 90 dakika ile beklentileri tam anlamyla karşılamıştır.



Ne başlangıçtı ama, ev sahibi ilk 15 dakika kendi sahasına hapseden,gol atmak için her şeyi deneyen,bir tutam beceriksizlik çokça rakip kalecinin devleşmesi ile yoldayım diyen golün bir türlü gelmemesi,bu baskıyı kuran takım Barcelona olunca şaşırılıcak bir durum olmuyor lakin bu sene büyük takımlarla oynadığı her maçta gardı çabuk düşen ve bir anda 3'lük olan Arsenal'i bu direnme çabası takdire şayan olmasının yanında maçın şaşırılması gerek unsuruydu.Barcelona'nın bunaltan baskısına rağmen Arsenal'in ortadan ve soldan yaklaşamadığı Barcelona kalesine sağ kanattan kesme toplarla pozisyon yaratmaya çalışması cılız bir çaba olarak değerlendirilebilirsede,22. dakika da Nasri'nin soldan vurduğu plase topla golle burun buruna kaldığını söyleyebiliriz.Fakat ne komiktir ki 30. dakikaya girildiğinde Nasri'nin bu kaleyi bulmayan şutu Arsenal'in takım halinde ki tek şutu olurken aynı dakikada Barcelona'nın 12 şutundan 6'sı Arsenal kalesini bulmuştu ve bu şutlar %100'lük gol diye tabir edilen tehlikeli şutlardı.Topla oynama yüzdesinin 70'e 30 Barcelona da olması ise artık klasikleşmiş bir durum.40.dakika da sakatlanmasıyla uzun bir aradan sonra gözüken Gallas'ın oyundan çıkması Arsenal için iyi gitmeyen işlerin ikinci yarı daha da zorlaşacağının işareti idi.







İkinci yarı başlarken ilk yarı yediği dayağın arasına giren devre arasından yeni çıkmış olan Arsenal'in başına gelebilecek en kötü şey oldu ve hemen devrenin 30.saniyesinde bana göre Avrupa'nın geriden en iyi oyun kuran oyuncusu Pique'nin uzun topunda ilk yarının "kahramıyla" karşı karşıya kalan ilk yarının "beceriksizi" kahramanın üzerinden aşırtığı top ile Barca'yı Londra deplasmanında 1-0 öne geçirdi.Bu golün akabinde Clichy'nin ortaya kestiği topu turun kaderine etki etmesini beklediğim oyunculardan Arsene Wenger'in merkez forvette görev verdiği Bendtner Valdes'in üstüne vurunca Arsenal beraberlik şansını kaçırdı,atağın devamında ise Xavi kötü bir kafa vuruşuyla Barca adına 2. golü.Aynı Xavi dakikalar 58'i gösterdiğinde Vermaalen'in zamanlaması hatasını çok iyi değerlendirip Arsenal defansının arkasına sarkan Zlatan Ibrahimovic'i buldu,Ibra da Barça adına 2. golü.Bu golden hemen sonra Arsene Wenger'den Walcott hamlesi geldi,Barcelona defansının en zayıf halkası olan Maxwell'in kanadından arkaya sarkmak isteyen Walcott ilk denemesinde muvaffak olamadığı koşuyu Bendtner derin topunda ikinci seferde başardı ve maçta skoru 2-1'e getirerek Arsenal'i ateşleyen oyuncu oldu.Golden sonra solda maden bulan Arsenal burayı zorlamaya başladı,75'de kontrada Messi'nin 3. golü kaçırdığını ya da Almunia'nın gene izin vermediğini pozisyon kendisi gibi araya sıkıştırayım.83. dakika da merkez forvet oynayan Bentner den görmeye alışık olmadığımız bir "akıl pasıyla" Fabregas Puyol'a penaltıyı yaptırdı ve golü atarak skoru 2-2'ye getirdi.Bu penaltı da Puyol'un gördüğü kırmızı kart Pique'nin de oynamayacağı düşünülürse rövanşı bir hayli çekici kılıyor.Barcelona'nın 10 kişi oynadığı yaklaşık 10 dakikada penaltı pozisyonunda sakatlanan Fabregas'ın sakat sakat oynaması Barcelona'nın bu denli iyi oynadığı maçı 2-2 bitirebilmesinin en büyük nedeni.Ve tabi ki Barcelona gibi bir takım bu kadar iyi oynarken maçı neredeyse kaybetmesi futbolun peşinde olan milyonların bu oyuna neden bu denli tutkuyla bağlı olduğunun cevabı.Bu arada dün Rooney,bugün Fabregas,heralde bir Chelsea'li bundan daha iyisini hayal edemezdi...



Sonuç itibariyle muthiş geçen bir maç gene müthiş olması yüksek ihtimal bir rövanş bizleri bekliyor,başka gezegenden futbol oynayan bu adamları izlemek hem keyif hem de acı veriyor.Bol nostalji sosuyla devam eden Şampiyonlar Ligi'nin gün itibariyle Barcelona'nın berabere kaldığı bir Londra deplasmanıdan daha maçı 11 kişiyle bitiremeden ayrılmasını ayrı bir yere not edelim,bakarsın bir gün lazım olur.

Hiç yorum yok: