26 Ekim 2009 Pazartesi

FENERBAHÇE:3-GALATASARAY:1



Maçı kazanacağımızdan emindim ama bunun nedeni ne maçın Kadıköy'de oynanacak olması ne Galatasaray'ın kötü savunması ne de başka bir futbol içi etkenden kaynaklanıyordu,maçı kazanacağımızdan emindim çünkü bu öğlen saat 5'i çeyrek geçe aldığım bir telefon bende bu keskin düşüncenin oluşmasını sağladı.Maçı değerlendirmeden önce bu telefonun önemini anlatan küçük bir çıkan kısmın özeti tadında açıklama yapıyorum ki olayı kavramanız kolay olsun...





Benim Burak isimli Sakarya'da okuyan çok sevdiğim bir arkadaşım var,hemen hemen her konuda anlaştığım ender insanlardan birisi.Sinemadan,siyasete,futboldan,dişi insanlarına çoğu konuda hemfikiriz ve zevklerimiz örtüşür,sadece tuttuğumuz takımlar konusunda örtüşmeyiz.Ben ne kadar Fenerbahçe'liysem Burak'da o kadar Galatasaray'lıdır.Burak hakkında bilmeniz gereken bir diğer şeyde kendisinin şom ağızlılık konusunda master yapması gereken bir yeteneğe sahip olması,bu durumu şöyle açıklayayım ki,kendisi birlikte izlediğimiz bir Milan maçında topu kendi yarı sahasından alan Inzaghi'ye "Ne yapıcan lan sanki golmü atıcan!" dedikten sonra Inzaghi'ye Kakavari golü adeta ağzıyla attırmış bir arkadaştır,bu ve buna benzer sayabileceğim daha çok olayı vardır ama en absürtü buydu sanırsam...Geçen sene malumunuz bizim halimiz henüz ligin başından belliydi,Ligde ve Şampiyonlar Ligi'nde alınan onur kırıcı yenilgiler,çalkalanan bir Fenerbahçe camiası,oluşan bir kaos ortamı.Bütün olumsuzluklar içinde iyi giden bir Galatasaray ve Alex'siz Fenerbahçe eşliğinde yapılacak derbi,Galatasaray hiç olmadığı kadar iddialı geliyordu Kadıköy'e hatta kendilerinden o kadar emindilerki maçtan önce çıkartılan "Çıldırın Geliyoruz" sloganlı t-shritleri hatırlarsınız.Açıkçası o gün maçı izlemeyi düşünmüyordum ve olası bir Galatasaray galibiyetine kendimi ciddi ciddi hazırlamıştımki gelen bir telefon üzerimdeki olumsuz havanın gitmesine neden olmuştu ve bu telefon maçın başlamasından yarım saat önce o bahsettiğim şom ağızlı arkadaşım Burak'tan gelmişti.Maçı nasıl kazanacaklarını söylüyor ve maçtan sonra telefonumu kapatmamam yönünde telkinler veriyordu ama gel gör ki 4-1 biten maçtan önce kapanan telefon benimki değildi.Bugün de geçen senekine benzer bir durum yaşandı.Yaklaşık 1 haftadır bozuk olan telefonum çaldı,arayan Burak'tı,hikmet bu ya çalışmayan telefon çalıştı ve Burak şöyle buyurdu:"Maçtan sonra telefonunu kapatma lan...".Bu sefer hakkını yemeyeyim telefonu kapalı değildi ama ilginç bir şekilde aramalara cevapta vermiyordu!İşte bu olayların ışığında(ışık?) galibiyete olan inancım tamdı,teşekkürler şom ağzını yediğim arkadaşım Burak,bir an önce İstanbul'a dönmeni bekliyorum:)



Maça dönecek olursak,Daum'un sahaya sürdüğü kadro ne eksik ne fazla tam olması gibiydi.Galatasaray'ın en formda oyuncusu Keita'nın etkinliğini bitirmek için savunması yönü kuvvetli bir sol kanatla başladık maça.Kimileri forvetteki Kazım tercihini doğru bulmayabilirdi ama Gökhan ve Servet gibi fizikli iki stoperin,hem fizik gücüyle baş edebilecek hemde tek hamlelik ağırlıklarından yararlanabilecek eldeki hucümcular arasında en iyisi Kazım'dı.Girdiği pozisyonlarda topun dibine girmek yerine daha akılcı vuruşlar yapabilseydi bugün ki güzel oyununu birde golle süslerdi.Sağ kanatta hem gene Kazım yerine savunma yönü kuvvetli olan Mehmet Topuz ve Gökhan Gönül Fenerbahçe maçlarında etkisizleşen Arda'yı çok iyi kontrol etti.Maç Baros'un talihsiz sakatlığıyla başladı,Galatasaray galibiyetinin yolu Sarı kırmızılı oyuncuları ceza sahasına sokmamaktan geçiyordu ve Baros kanat etkinliği kontrol altına alınmış bir takımda yapacağı ikiye birlerle defansımız ortadan zorlayabilecek yegane oyuncuydu,sakatlığı Galatasaray'ın maçın geri kalan kısmı boyunca muhtemel derinlemesine topların yapılamamasına(Nonda'dan Baros koşuları bekleyemezsiniz),bu derinlemesine pasları verebilecek oyuncu Elano'nun maç boyunca etksizi bir görüntü çizmesine neden oldu.Galatasaray cephesinde bu talihsiz sakatlık yaşandıktan 1 dakika sonra Lugano'nun ayağından golü bulduğumuzu sandık ta ki yardımcı hakemin kalkan bayrağına kadar.Kursağımızda kalan gol sevincini 100. yılımızda Galatasaray'a attığımız golün hemen hemen aynısını atmamızla doyasıya yaşadık.Hatırlarsını o maçta Tuncay soldan kaçan Uğur'un önüne güzel bir top atmıştı,ceza sahasına yerden topu kesen Uğur'un topuna dokunamayan Kezman'dan sarkan topu Alex boş kaleye göndermişti,bugünde Kazım'ın güzel pasında Wederson yerden sert kesti,ön direkte topun üzerinden atlayan Carlos'tan sarkan topu gene Alex boş kaleye gol yaptı.Açıkçası bu maçtaki en büyük korkum bu sene olağan karakteristiklerimizden biri olan gol attıktan sonra takımın geriye çekilmesi ki,bu maçtada bu durum tekrarlandı.Geriye yaslandığımız bölümde Galatasaray Nonda ile gole çok yaklaştı ama Kongo'lunun topu ıskalaması bizim açımızdan büyük şanstı.İlk yarının sonlarına doğru kurtulduğumuz baskı,duran toplardan yakaladığımız pozisyonları getirdi.6. dakikada Wederson'un göstere göstere attırmak olduğu golü izleyen Galatasaray savunması,bu dakikalarda oldukça çaresizdi.Lugano'nun direkten dönen topu,neredeyse ilk yarının sonunda iki farklı skoru bulmamızı sağlıyordu...



İkinci yarı aynı diziliş ve futbolcularla maça çıktı iki takımda.İkinci yarıyada hızlı başlayan taraf bizdik,Kazım'ın trübüne diktiği vuruş golün emarelerini veriyordu.Galatasaray tarafından önce Servet'in Mehmet'e kaptırdığı,ardından bu maçta ikinci kez Alex'in önüne attığı topla Leo Franco'nun yaptığı bireysel hatalar gelince golde geçikmedi.Ceza sahası dışından kaptığı topla içeri gelen Alex,kaleye vurmak yerine akıllıca bir şekilde Leo'yu üzerine çekti ve tuzağına düşürdü,hakem beyaz noktayı gösterdi,Alex affetmedi ve durum 2-0 oldu.Tam rahat rahat maçın geriye kalan kısmını izleyeceğimizi düşünürken gelen Galatasaray golü bizi strese soktu.Golü yediğimiz dakikadan sonra Galatasaray bastırdı,takım geriye yaslandı.Galatasaray Orta sahamızı çok rahat geçip,bağıra bağıra golü atacakken Daum bir türlü beklenen değişiklikleri yapmadı ama bu bölümde imdadımıza sinirlerine hakim olamayan Keita yetişti.Gerçi rakibin 10 kişi kaldığı zamanda bile maçı diken üstünde izlemeyi devam ettirdik,yorulan orta sahaya Selçuk takviyesi beklerken Daum'dan Guiza ve Santos tercihleri geldi.Guiza'nın oyuna girdikten 7 dakika sonra boş kaleyi kaçırması şaşılacak bir durum değildi,şaşılacak durum ani gelişen Galatasaray atağında sağda bomboş kalan Aydın'ın o dakikada,o kadar kötü bir vuruş yapabilmesiydi ki,bu vuruş derin bir oh çekmemize neden oldu.Zaten bu pozisyon Galatasaray'ın son direnişiydi,ardından Fenerbahçe'li oyunculardan gelen pres sonuç verdi ve Guiza kifayetsizi bile gol atabildi,artık Galatasaray defansı ne halde siz düşünün...



Evet bir Galatasaray derbisini daha kazasız belasız atlatıp,Kadıköy'de oynanan son 10 lig maçının 10'unu da kazandık,ayrıca bugün ki galibiyet ile iki takım arasında oynanan son 10 lig maçında aldığımız 8.galibiyet oldu,mutluyuz.Evet belki çok ahım şahım bir top oynamadık ama kazanmak hakkımızdı ve kazandık.Ve Alex,sana ne desek az,ne desek bir eksik,iyi ki varsın!

2 yorum:

PIERREMANU dedi ki...

Evet ahım şahım futbol oynamamışız ama mücadeleyi yansıtan bütün istatistiklerde net bir şekilde ezmişiz. Bizim mücadele gücümüze, hırsımıza, isteğimize ve özverimize karşı koyamamışlar.

alengir dedi ki...

Bu maçı oynayan oyuncuların teri soğumamışken "Bunun bir de Samiyen'i var" diyorlar,yahu durun şu maçın tadını çıkaralım Samiyen'e de geliriz,gelmediğimiz yer değil sonuçta!