5 Şubat 2010 Cuma

FENERBAHÇE:3-BURSASPOR:0


Avrupa 2010 Başkenti Çakma Metropolümüz İstanbul'da saat 6'da son seferi yapılan Sarıyer-Kadıköy vapuruna yetişme telaşıyla başladı maç yolculuğumuz,vapurun kalkmasına yaklaşık 10 dakika kala bindiğimiz taksiye arkadan kırmızı bir Kartal çarpması ironik olmasının yanı sıra hayatın sadece bize insafsıf olduğunu düşündüğümüz anlardan biriydi,neyseki kortuğumuz olmadı ve vapurun son seferine kazasız değil ama belasız ulaştık ve staddaki yerimizi aldık.



26 senelik başarısızlığımızın hala cazip kıldığı kupada rakip ligin en diri takımlarından Bursaspor'du.Sivasspor karşısından deplasmanda attığımız 5 golün tesadüf olmadığını kanıtlamamız açısından önemli bir sıvadı Bursa maçı.Maça klasik 4-2-3-1 dizilimiyle çıktık,takımdaki en önemli değişiklik devre arası kampında lige çok iyi hazırlanan ve Sivas galibiyetinde baskın rol oynayan Uğur Boral'ın Mehmet Topuz yerine takıma dahil olup,sol kanata geçip,Mehmet'ten boşalan sağ kanata ise Özer yerleşti ki bu dizilimin Daum'un ligdeki maçlarda da sahaya süreceğini düşünüyordum(ta ki Uğur sakatlanana değin).İki maçlı elemelerde deplasmanda atılacak golün önemini bilen Ertuğrul Sağlam takımını klişe tabirle tam bir deplasman takımı gibi 4-5-1 dizilimiyle sahaya sürüp ilerde baskı yaparak kazandığı topları ilerde Sercan'ı buluşturmayı hedeflemişti ki,bu düşüncenin ilk karşılığı 6. dakikada Sercan'ın Bilica'yı ekarte edip arka direğe yolladığı pasa Ozan İpek'in yetişememesi Bursa adına bir gole mal oldu.Fenerbahçe önce oyunu kanatlara yıkarak sağdan ve soldan gelişen ataklarla gol girişimlerinde bulundu fakat bu dakikalarda Bursaspor'un kanat beklerinin başarılı savunması oyunu Emre önderliğinde göbekten gelişmeye itti.17'de Emre Semih'e Semih boştaki Alex'e verdi,Alex'in vuruşu az farkla dışarı gitti,ardından Fenerbahçe'nin müthiş baskısı başlayınca kanatlarında devreye girmesi Santos'un 21'de ki pozsiyonunu getirdi,Sivas maçını akıllara getiren bir hareketle rakibinden sıyrılan oyuncunun vuruşu İvankov'un bacaklarında kaldı.Bir dakika sonra Alex öldürücü ortalarından birini yaptı,direkten dönen topu Santos boş kaleye yolluyarak skoru 1-0'a getirdi.Hemen akabinde gene bir duran toptan tipik bir Lugano golü gelmesi farkı 2-0'a getirdi.30'da Sercan'ın sakatlanıp çıkması Bursa adına talihsiz bir andı.Bu arada Sercan'ı ilk kez canlı izleyen birisi olarak 19 yaşında Bilica ile omuz omuza mücadele edip üstünlük kurabilecek kadar güçlü ve süratli olması bu oyuncu için yapılan övgülerin abartı olmadığına beni ikna etti açıkçası.Sercan'ın sakatlığı ile Volkan Şen'i oyuna süren Ertuğrul takımını 4-5-1 diziliminden 4-6-0 şablonuna döndürdü,acaba bu değişiklikle amacı takımının topu ayağında tutarak saldıran Fenerbahçe'nin farkı daha fazla arttırmasını engelmekmiydi yoksa başka bir şeymiydi pek anlayamadım.Sercan'ın sakatlığından 6 dakika sonra performansını övdüğüm Uğur'un maçın başına güzel gözüktüğü için övdüğüm zeminin kurbanı olması kendimi şom ağızlılıkla suçladığım ender olmayan anlardandı.2-0'a rağmen baskı kurmaya devam eden takım,Özer'in akıllı pasında Alex'in asistini çalan Mustafa Keçeli'nin Semih'e topu çok güzel indirmesi 3. golü getirdi.



İkinci yarı özellikle Emre'nin yorulması 50. dakikadan itibaren 20 dakikalık bir bölümde Bursaspor'un üstünlüğüyle geçiliyor.Selçuk'un oyuna girmesiyle dengeyi kuran orta saha,Bursaspor karşısında geniş alan bulmasına rağmen Vederson'un soldaki çapsızlığı ve Gökhan Ünal'ın Guiza'dan rol çaldığı anlarda 4.golü bir türlü bulamadı ve maç 3-0'lık skorla ikinci maç öncesi büyük avantajla bitti.



Bu maç Fenerbahçe'nin devre arasını iyi geçirdiğini,ilk yarı en büyük sorunu olan golden sonra geriye yaslanan Fenerbahçe'den eser kalmadığını göstermiştir.Uğur sakatlığı büyük kayıp olarak nitelendirilebilir,lakin eğer Mehmet Topuz sağ kanatta etkinliğini biraz arttırabilirse Özer'in solda Uğur'u aratacağını düşünmüyorum.Bir parantezde taraftara,dün stadı soğuk havaya rağmen tıklık tıklım doldurmuşlardı,eminin bu doluluğun makul bilet fiyatlarının etkisiyle olduğu yönetiminde gözünden kaçmamıştır lakin,bilet fiyatlarındaki tavırlarından vaz geçeceklerini zannetmiyorum.

Hiç yorum yok: