20 Eylül 2009 Pazar

LEARN SOMETING EVERYDAY



4 yaşındaki bir çocuğun günde ortalama 400 soru sorduğunu,En uzun osurma rekorunun 2 dakika 42 saniye olduğunu,Penguenlerin 2 metreye kadar zıplayabildiğini ya da Japon balıklarının gözlerini kapatamadığını biliyormuydunuz?Ben bilmiyordum ama az önce saydığım gibi bir çok ilginç bilgiyi Learn Someting Everyday adlı eğlenceli siteden öğrendim.Mesela bugün "Dünya Korsan Gibi Konuşma Günü" imiş bu ve bunlar gibi bir çok eğlenceli bilgiye vakıf olmak istiyorsanız burayanazikçe tıklayınız efem.Ve bu arada Dünya Korsan Gibi Konuşma Gününüz kutlu olsun arrggg(korsan gibi ses efekti)!

BARCELONA:5-ATLETICO MADRID:2



Barcelona gene bildiğimiz Barcelona ama bu sene merak edilen Ibrahimovic'in takımın ahekini bozup bozmayacağıydı.Geçmişe baktığımızda Shevchenko'nun Chelsea'nin,Henry'nin Barcelona'nın işleyen düzenini bozduğu örnekler,bolca tekerrür eden futbol tarihine Ibrahimovic adlı yeni bir öykü kazandırırmıydı?Lig öncesi oynanan bir kaç maç takıma sakatlığı nedeniyle geç katılan Ibrahimovic hakkında fikir sahibi olamadık ama Ibra'nın ilk ciddi sınavı olan Süper Kupa maçı az da olsa merakımızı karşıladı.İlk maçında pekde bekleneni veremeyen Ibra Barcelona'nın 3-0 kazandığı ligdeki ilk maçında gol atmasına rağmen,geçen sene Barca'nın herkese çektiği 6'lık tarifeye göre attığı 3 gol sıradan kalınca kimi kesimler Ibrahimovic'in Barcelona'yı bozduğu yönünde görüş belirttiler ve bu görüşleri gene Barcelona'nın La Liga'nın dişli ekiplerinden Getafe'yi deplasmanda Ibrahimovic'in bir gol,bir asisti ile 2-0 yendiği maçta devam etti.Barcelona yüksek pas yüzdesi odaklı oyunu aslında kaldığı yerden devam ediyor ama ortaya çıkmayan fantastik skorlar az önce saydığım yorumlara sebep oluyor.Ayrıca Barcelona'nın pas yüzdesini ve pozisyon zenginliğini arttıran iki önemli oyuncusu Messi'nin ilk maç ve ikinci maçın ilk yarısı,Iniesta'nın ise ilk maç ve son oynanan maçlarda yer almadığınıda belirteyim.



Hafta içi oynanan Inter maçı yorgunu Barcelona,geçen seneki tempolu ve baş döndüren oyununu Atletico Madrid'e öyle bir oynadıki dakikalar 41'i gösterdiğinde tabela Barcelona'nın 4-0'lık sütünlüğünü gösteriyordu ve ilk golü çok şık bir vuruşla Atletico ağlarına bırakan oyuncu,takımı bozan(!) Ibrahimovic'den başkası değildi.Her ne kadar Atletico defansının kifayetsizliğinden sual olmaz ama La Liga standartları üzerinde bir forvet hattı ve güçlü bir orta sahaya sahip olmalarına rağmen Barcelona karşısından topla oynama yüzdesi bir ara %29'lara düşüyorsa,bu Atletico'nun kötü oyunundan değil Barcelona'nın harikulade oyunundan kaynaklanıyor.İlk yarı bulduğu 4 golden sonra maçın temposunun düşürüp daha fazla kendisini yormayan Barcelona'nın yediği 2 gole 90+5 verdiği karşılık 7 gol oynayan iddaa'cıları yerinden zıplatmıştır.



Takıma bu sene katılan oyunculardan Chigrynskiy hakkında kendisine pek iş düşmediği bir şey diyemeyeceğim.Yenilen gollerde yapabileceği birşey yoktu ama Kun Agüero ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda oldukça başarılıydı.Yeni transferlerden Maxwell'de bugün Chigrynskiy gibi kendisine iş düşmeyenlerdendi,Henry ve Keita'nın çökerttiği Atletico sağ kanadı işlemeyince,doğal olarak Maxwell'in ismini fazla duymadık.Ve son olarak Ibrahimovic,evet çok şık bir gol atarak işini yaptı ama yaptığı koşularda çok iyiydi.Sola koşularla Henry'nin önünü açtı,ortada kalarak Messi'nin rahat pozisyona girmesini sağladı.Şimdi kimileri Ibrahimovic'den Inter'deki baskın fubolunu bekliyor olabilir ama Inter gibi yaratıcı ayak eksikliği çeken takımın baş rolü olmak ile,her ayağı yaratıcı olan bir takımın dişlilerinden biri olmak arasında fark var ve Ibrahimovic Inter'deki futbolunu beklemek saçma olur.Ibrahimovic'de bunun farkında olarak iyi bir dişli olmaya çalışıyor ve bu dişli daha çok iş yapacağa benziyor.

18 Eylül 2009 Cuma

TÜRKİYE:74-YUNANİSTAN:76




Hücum Reboundlarını dövmek istiyorum
Maç boyunca Yunan'ı kollayan hakemlere sövmek istiyorum
Beyoğlu'ndan Karaköye 3'lük atan terbiyesiz Spanoulis'e kafayı gömmek istiyorum
Lakin ben bunları yapabilsem bile
Türkiye Çeyrek Final de elendi
Napacağım bilmiyorum!

15 Eylül 2009 Salı

ANKARASPOR KÜME DÜŞÜRÜLDÜ



Olacağı buydu.Ankara'nın belalıları The Gökçeks Ankaraspor'u çıkardıkları gibi,düşürmeyide bildiler.Yavru Gökçek 6 ay hak mahrumiyeti almış ama neye yarar,olan Ankaraspor'a oldu,bu zihniyetle sırada Ankaragücü var!

PARKING FOR PEDESTRIANS



Şahane fikirmiş,resmi burdan aldım.Bizim ülkeyede lazım böyle bir şey ama bununda değnekcileri çıkarmı ki acaba!

15 KİŞİYE SALDIRDIM



Seks Seks Seks,Dan Dan ve Msn Aşkım'dan sonra bi fantastik parça daha paylaşmak istiyorum sizlerle.Bu seferki şarkımız modern zamanların ozanı Güçlü Soydemir'den 15 Kişiye Saldırdım.Keşke Güçlü Soydemir benim abim olsaydı,mevzu olduğunda 15 kişiye kadar adam dövdürebilirdim.Bu arada şarkının güzel sözlerinide koyayımda,adet yerini bulsun.


Yüz Üstü Düşersin Yere Dağılırsın Paramparça
Yer Yüzünde Gezemezken Kuş Olursun Havalarda
Seni Gören Selam Vermez Halinden Utansana
Senin Aklın Sana Yetmez Sen Haklısın Sana Kalsa

Onbeş Kişiye Saldırdım Vurdum Vurdum Saymadım
Yumruk Yedim Durmadım Yere Düşdüm Caymadım
Tek Başıma Savaştım Hepsini Yerden Topladım

Karekterinden Belli Senin Ağzın Ne Sölüyor
Gözün Ayrı Dilin Ayrı Yüreğin Ayrı Oynuyor
Olmuyor Olmuyor Delikanlı Adamsın Sana Hiç Yakışmıyor


Yüz Üstü Düşersin Yere Dağılırsın Paramparça
Yer Yüzünde Gezemezken Kuş Olursun Havalarda
Seni Gören Selam Vermez Halinden Utansana
Senin İçin Be Gardaşım Bu Kavgamda Bu Sevdam Da


Onbeş Kişiye Saldırdım Vurdum Vurdum Saymadım
Yumruk Yedim Durmadım Yere Düşdüm Caymadım
Tek Başıma Savaştım Hepsini Yerden Topladım


NOT:Müzicons'un dötlüğünden daha önce koyduğum şarkılar dinlenemiyor,onlarıda bir ara toptan koyarım zaar.

YARISINI BANA VER


Olmaz Kahta,her gördüğünü istiyosun!

TÜRKİYE:69-SIRBİSTAN:64



Normal süresi 64-64 biten maçın 5 dakikalık uzatma bölümünde Sırplara sayı attırmadık.Bu maçın bundan daha güzel ve anlamlı bir özeti olamaza sanırım.Bekle bizi madalya!

14 Eylül 2009 Pazartesi

O CAPTAIN,MY CAPTAIN


Doğum günün kutlu olsun Captain...


Resim

ORTAOKULLU


Bir yukardaki gibi arkadaşlar vardır,birde bunların sexe doymuş versiyonları vardır ortaokulda,çok acayip bir yerdir ortaokul,çok!

BURSASPOR:0-FENERBAHÇE:1



Bursa zor deplasman,Sercan formda,zemin ağır,takım milli maç yorgunu ve en önemlisi bu senenin Fenerbahçe adına en formda oyuncusu Emre cezası dolayısıyla yok...Bütün bu dezavantajları üst üste koyduğunuzda 45 senedir 5'te 5 yapamayan Fenerbahçe'nin puan kaybetmesi için en uygun deplasmandı Bursa maçı ama sanılanın aksine öyle olmadı,çünkü sahada savaşan daha doğrusu hakeme rağmen savaşmaya çalışan bir Fenerbahçe vardı...

Klasik 4-2-3-1 dizilimiyle sahaya çıktık ama alışılmışın aksine cezalı Emre'nin yerine Mehmet Topuz,sol açıktada milli maç yorgunu Santos yerine Vederson'u tercih etmişti Daum.Açıkçası ben solda Uğur'u bekliyordum ama şimdi yanlış olmasın eğer sakatlığı yoksa ve bu maçta oynatılmıyorsa Daum Uğur'u silmiş demektir!Vederson'un sol açıkta oynaması demek,her ortanın rakibe çarpması demek,savruk futbol demek,kaptırılan topların kontra olması demek,kısacası sol kanatsız oynamak demek.Vederson'un Carlos ile etkisizliği birleşince rakip ataklarını maç boyunca sağ kanattan Ali Tandoğan'ın bindirmeleriyle yaptı.Emre'nin yokluğunda Topuz'un performansı merak ediliyordu,Cristian ile uyum sağlanabilecekmiydi,bu maç için sorun yok gibi gözüküyor ama takımın defanstan hücuma çıkarken Topuz'un daha fazla oyunda gözükmesi gerekirdi zira maç içinde bir kaç pozisyon takım geriden çıkarken tehlikeli toplar kaptırdı.Bursa ev sahibi olmanın avantajıyla ilk yarının ilk 15 dakikası baskılı gibi görünsede duran toplar dışında kalemize yaklaşmakta zorlandı,derken daha sonra maç orta saha mücadelesine dönüştü,evet sertlik vardı ama bu sertliği kontrol edemeyen bir hakem görüntüsü çizdi Çoban.Fenerbahçe'ye ilk yarıda verdiği sayısını unuttuğum sarkı kartlardan birinden sonra ise maçın kontrolünü iyice kaybetti,yanlış karar,kartlar ve eyyamcılığıyla maçı tamamlayabildi.İlk yarı Guiza dökülüyordu ama Alex'in attığı golün asistini yapması ilginç oldu.Gerçi bu pasın gol olmasında Guiza'nın yarım yamalak pası değil,Alex'in yarım pastan tam gol yapan vuruşu etkendi.İlk yarıyı bu şekilde 1-0 önde kapattık.

İkinci yarı Daum'un kendi adına süpriz bir değişikliğiyle başladı.Her maç 70'den çnce adam değiştirmemesiyle tanıdığımız Daum bu sefer doğru bir iş yaparak bekte aksıyan Carlos'un yerine Santos'u alarak sol kanata hareketlilik getirdi.Santos'un girişiyle canlanan takım kontralardan maçı bitirecek bir çok pozisyon bulmasına rağmen Guiza'nın küfür gibi paslarında bir türlü ikinci gol gelmedi.Bizim ikinci golü atamadığımız sıralarda Bursa'nın ölümcül hatası maçın temposunu bizim elimize vermiş olmasıydı.Bursa tempoyu arttırıp yorgun Fenerbahçe'yi gafil avlamayı düşünmeyince,Fenerbahçe düşük tempoda usul usul süreyi eritti.

Maçın sonlarına doğru Guiza'yı oyundan alan Daum'un ileride top tutup maçı çözecek adam olan Semih'i oyuna almaması bu maçtaki tek hatasıydı.Son saniyede Bilica ve Selçuk'un birbirine girdiği pozisyonun gol olması evlat acısı gibi koyardı,bu sene şansda ucundan köşesinden bizimle gibi...

Deplasmandan çıkarılan 3 puan iyidir,heleki bu 3 puan Bursa gibi bir deplasmandan çıkıyorsa dahada iyidir,şampiyonluğu bunun gibi maçlar belirler ve şu ana değin kayıpsız gidiyoruz.Uzun bir süre böyle devam etmesi dileğiyle.

11 Eylül 2009 Cuma

CHELSEA'NİN KIRMIZI FORMASI



Futbol takımlarının forma rengi hassas bir konudur.Takımların geçmişine baktığımız zaman bizleri hayretlere düşürecek bir çok tasarım ile karşılaşabiliriz.Değişik renk ve dizaynlarda tasarlanan bu tasarımların bazıları kulübün kuruluş renkleri dolayısıyla olabileceği gibi bazısıda farklılık arayışından kaynaklanmaktadır.Örnek vermek gerekirse eğer bir gelenek haline gelmezse 20 sene sonra görenleri şaşırtacak Galatasaray'ın Mor forması farklılık arayışıyla yaratılmış bir formadır.

Tabiki dünyanın ilk değişiklik arayışında olan kulübü Galatasaray değil.Chelsea'de vakti zamanında bu yolun yolcusuymuş.Yukarıdaki resimde gördüğünüz takımlardan mavili olan değil düşündüğünüzün aksine kırmızılı olanlar Chelsea.1986 yılına ait bu Chelsea forması Chelsea tarihinde 7 kez(Ağırlıklı kırmızı) kullanılan kırmızı formaların 4.kuşağı.İlk olarak 1965 yılında ortaya çıkan kırmızı Chelsea forması 1967'ye kadar 2 sezon kullanılmış.67 senesinden sonra 5 yıllığına rafa kaldırılan kırmızı forma 1972'den 1975'e kadar 3 seneliğine kullanılmak üzere geri dönmüş.Sonrasında 76-77,86-86 sezonlarında 1'er yıllık kullanılan kırmızı forma 87-88 ve 88-89 sezonlarında tekrar karşımıza çıktıktan sonra,son olarak 1990-1991 sezonunda kullanılır ve geçtiğimiz 19 yıl boyunca bir daha gözükmez ve gözükeceğinide hiç sanmıyorum bu lakabı The Blues olan mavili kulüpte bu en Liverpool'muşçasına kırmızı formayı.

AJAX-FENERBAHÇE



1968 yılının şampiyonu Fenerbahçe,ülkemizi temsil etme hakkını kazandığı o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası ilk tur maçında büyük bir süprize imza atarak deplasmanda 0-0 berabere kaldığı İngilizlerin güçlü takımı ve son şampiyonu Manchester City'i İstanbul'da ki maçta geriye düşmesine rağmen Abdullah Çevrim ve Ogün Altıparmak'ın golleriyle 2-1 kazanarak eler ve 2. turda Hollanda'nın ekol takımı Cruyff'lu Ajax'ın rakibi olur.



En üstteki bilette bu eşleşmin ilk maçı olan Hollanda'da ki Ajax-Fenerbahçe maçına ait.Fenerbahçe'nin deplasmanda ve kendi evinde 2-0'lık skorlarla yenilerek eleneceği Ajax o sezonun Kupa finalistidir.Sırasıyla 3 maç sonunda Benfica ve 2 maç sonunda Spartak Trnava'yı eleyen Ajax finaldeki rakibi Milan'a 4-1 yenilerek kupayı İtalyan'lara kaptırır.



Ajax:Bals Gert,Suurbier Wilhelmus,Hulshoff Bari,Vasovic Velibor,Suurendonk Ruud,Muller Bennie,Groot Henk,Swart Sjaak,Nuninga Klaas,Cruyff Johan,Keizer Pieter( 75'Danielsson İnge)

Teknik Direktör:Michels Rinus

Fenerbahçe:Yavuz Şimşek,Şükrü Birant,Ercan Aktuna,Nunweiller İon,Selim soydan,Levent Engineri,Yılmaz Şen,Ziya Şengül,Can Bartu,Ogün Altıparmak,Abdullah Çevrim

Teknik Direktör:Molnar İgnace

Goller:Nuninga Klaas(14),Muller Bennie(74)


Resimler

SUÇLULAR...



16 yıl öncede suçluymuşlar.Yağan yağmur suçlu,üstüne yağmur yağan suçlu,yakında yağdıranıda suçlarlar!

TARİHİ FIRSATI NASIL KAÇIRDIK:? ADANA DEMİR-LİVORNO

Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı, Adana Demirspor Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim, canlı yayın yapmamış olsalar bile ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim : İlk paragrafın sonunca "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor ?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT : Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.

NOT 2 : Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.

NOT 3 : Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi amaç asla siyasi değildir, herkesin tek tepkisi bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır..


NOTLARA NOT:Son bir kaç gündür yoğun olduğum için blogla ilgilenemedim,bu ortak metni ancak şimdi yayınlayabiliyorum,özür.Geç olsun ama güç olmasın dedim ben kendim.

6 Eylül 2009 Pazar

TÜRKİYE:4-ESTONYA:2



# Her zaman olduğu gibi gene rahat maç izleyemedik.Estonya ve muadili rakipler karşısında artık kaderimiz gibi bir şey oldu bu durum.

# Teknik kapasitesi yüksek takımlar için en büyük dezavantaj kötü zeminlerdir.Maçın Kayseri'de ki bu berbat zeminde oynatarak milli takıma evinde deplasman yaratan yetkilelere kocaman alkış.

# Artı Kayseri henüz bir futbol şehri olmaktan çok uzak ve işler kötü gittiğinde ne yapacaklarını bilmiyorlar.Milli takım geriye düştüğünde sahadaki futbolcuların stresi tribünlerede yansıyor.

# Madem maçı illaki İstanbul dışında oynatacaksınız,mesela Bursa'da oynatamazmıydınız.Hem Sercan'ın kendi evinde oynamanın rahatlığıyla performansı artardı hem de seyirci baskısı dediğimiz şeyi rakibimize doyasıya yaşatabilirdik.

# Yediğimiz gol maşallah gene ancak bizim yiyebiliceğimiz bir orjinallikte.Arda ile başlayıp,Hamit,Gökhan Gönül ve Gökhan Zan ile devam eden hatalar zinciri durduk yerde başımıza iş açtı.

# Bu maçta sakatlıktan çıkmış futbolcular Gökhan Gönül ile Hakan Balta pek olumlu bir performans gösteremediler,hani bahaneleri var ama ya Gökhan Zan'a ne demeli.

# Gerçi ne diyeceksin sırf kalıplı diye Gökhan'ı yıllarca milli takımın stoperi olarak oynatanlara demeli bir şey denilecekse.Adam ne yapıyor ne ediyor Servet'i bile bozmayı başarıyor.

# Yanlız takımın ileri uç elemanları Kazım hariç çok iyi.Kazım maç boyunca gezindi durdu.

# Attığımız ilk goldeki organizasyon süper.Yediğimiz ikinci gol evlere şenlik.

# Maç boyunca kullandığımız duran topların hepsi olumsuzdu,bu kadar kötü korner kullandığımız maçta 3. golü kornerden bulmamız ironik.

# Tuncay,Emre ve Arda hepsi şahane oynadı.Sercan genç yaşına rağmen hiç sırıtmadı.

# Bu maçı kazasız belasız atlattık,şimdi sıra Bosna deplasmanında.Hücum olarak eksiğimiz yok fazlamız var ama takımın defansı bu zorlu deplasman öncesi alarm veriyor.Bu maç öncesi avantajımız rakibimize göre daha çok "kader maçı" tecrübemiz olması.

# Son olarak bitmek bilmeyen sanal reklamla yayınlayanlara bu lafım,sanal reklamlara gelesiniz hemi!

5 Eylül 2009 Cumartesi

SALDIR ARJANTİN



Şahane maç olacak,harika gibi,fantastik gibi...

4 Eylül 2009 Cuma

ŞİİR GİBİ



"Takım tutkusu din gibidir.Nedeni niçini yoktur.Bugün hala Fener'in 1959 yılı takımını ezbere sayabilirim.Babamla maçlara giderdik.Aklımda kalan büyük anlar,goller değil,takımın sarılı formaları ile sahaya fırladıkları anlardı.Sarı kanaryalar adeta bir kafesten sahaya yayılırdı.Bunu severdim,şiir gibiydi."

ORHAN PAMUK

3 Eylül 2009 Perşembe

16


Bundan tam 16 sene önce 6 yaşında ki Çağdaş anne ve babasından bir kardeş talebinde bulunuyor.Diyor ki ebebeynlerine "Benim bir kardeşim olsun,kız olsun,adı da Çağla olsun!"...Aslına bakarsanız çok meşakatli bir talep bu ve Annesi Çağdaş'a sonradan hayal kırıklığına uğramasın diye "Ya kardeşin kız olmazsa" diyor.Çağdaş'ın annesinden sonradan öğrendiği cevabı ise "Allah baba beni görmüyormu,ben kız kardeş istedim,o bana kız kardeş verecek..." şeklinde oluyor(muş)...



Gel zaman git zaman Çağdaş'ın istediği oluyor ve "Allah baba"sı ona istediği kız kardeşi veriyor.Çağdaş mutlu oluyor,kimi zamanlar değil,çoğunlukla kardeşiyle kavga ediyor ama onu çok mu çok seviyor.Bugün 16 yaşına giren kardeşine dünyaları hediye etmek isteyen Çağdaş belki ona ancak çok sevdiği "Fırat" albümünü hediye ediyor...



Aslına bakarsanız kafasındaki projeyi gerçekleştiremesede kardeşinin takdirini alan Çağdaş,kardeşini o karar seviyorki o kadar olur yani...İyiki seni sipariş etmişim ve iyiki doğdun bana küçük,topluma büyük kardeşim Çağla.