29 Ocak 2009 Perşembe
İKİ RESİM ARASINDA Kİ 7...
...farkı değil,farksızlığı bulun lütfen!Zira Aşk-ı Memnu dizisinin logosunu hazırlayan arkadaş gördüğünüz üzere logoyu olduğu gibi Twilight'dan araklaphobia yapmış!İlk baskısı 2003 yılında çıkan ve dünyada milyonlarca satıp,filmide çekilen Twilight Saga serisinin bu ilk kitabı olan Twilight'ı bilmemelerine imkan olmadığına göre bu arağı rahatlıkla Aşkı-ı Memnu'nun girişine koyanlara helal olsun,ne diyelim üretmek yok arağa devam!
28 Ocak 2009 Çarşamba
KIZLAR VE ERKEKLER
Yüz yıllık klişe bir muhabbet benim şimdi yazacaklarım ama düşününce "harbi ha" dedirten gerçekler sevgilim okuyucu.Hem kız hem de erkek tarafından yapıldığı halde çevresi tarafından farklı yorumlanan eylemleri yazacağım maddeler halinde:
#Bir kız sakarsa,şirindir ama erkek sakarsa sakardır,bazı anlar ayıdır...
#Bir kız ağladığı zaman sulugöz olarak nitelendirilir ama erkek ağlarsa duygusal olarak nitelendirilir...
#Bir erkek ortama uymadığı zaman şekil olur,kız uymazsa gıcık...
#Bir erkek çok espiri yaptığı zaman cıvık olur,kız ise "kafa hatun" olur...
#Bir kız dağınık olursa pasaklı olur,erkek dağınıksa pisliktir...
#Bir erkek çok fazla kızla takılırsa çapkın olur,bir kız çok fazla erkekle takılırsa hafifmeşrep...
#Bir erkek durduk yerde kavga çıkartırsa psikopat,bir kız çıkartırsa çatlak olur...
#Bir kız sanatla çok fazla haşır neşirse sanat aşığı olur,erkek ise naif...
...şimdilik aklıma gelenler bunlar,eğer yenileri gelirse yazarmıyım bilmem,yazarım heralde,yazarım yazarım yoww.
ALAZİNHO ve EDMAR de SOUZA
Trabzonspor'un bu seneki son transferi olan genç gibi futbolcu Alazinho'yu da kadrosuna katınca aklıma bizim bir genç ve yıldız adayı futbolcumuz aklıma geldi.1987 doğumlu oyuncuyu Brezilya'nın Iraty S.C takımından transfer edip 2011 yılına kadar sözleşme imzalamıştı.Fenerbahçe yönetimi yabancı sınırlaması ve kadromuzun genişliğinden dolayı oyuncuyu aynı gün Bursasapor'a kiralayarak,İtalyan liglerinde görmeye alışık olduğumuz bir yöntemle Türkiye de bir ilki gerçekleşmişti.Geleceğin Alex'i olarak lanse edilen ve Fenerbahçe ile çıktığı ilk ve tek kamp döneminde başarılı bir performans gösteren oyuncu,gene yabancı kısıtlamasından dolayı Ankaraspor'a kiralamıştı ve ben işte en son orda kaldım.Sonrasında hiçbir haber alamdık kendisi hakkında.Gerçekten bu oyuncu şimdi nerde,performansı nasıl,yöneticilerimiz kendisini hatırlıyormu ya da Fenerbahçe'ye geri dönecekmi bunlar hep belirsizlik,hep soru,hep bişey...Halbuki Galatasaray'a gol de atmıştı Edmar,Guiza'nın aksine!
NOT:Hakkın da resim ararken bu fotoyu buldum da,bu herif Konyaspor'a ne zaman gitmiş,hiç haberim yok!
NOT A NOT:Forma Konya değil Bursaspor formasıymış,Emre Yılmaz'a uyardığı için teşekkürler,allah da benim neyimi versin acaba:)
ROBİNHOCUK
Son günlerde ne kadar çok Robinho haberi çıkıyor farkındamısınız,gün geçmiyorki Robinho "spectacular" bir hareket de daha bulunup spor basınında yer almasın.Ayşecik gibi bir Robinhocuk serisi oluştu benim kafamda çıkan haberlerden sonra,şöyle ki:Robinhocuk Real Madrid e gitmek istiyor,Robinhocuk Real Madrid de,Robinhocuk Chelsea'ye gitmek istiyor,Robinhocuk M.City'de,Robinhocuk İngiltere de kriz çıkartıyor,Robinhocuk kıl,Robinhocuk tüy,Robinhocuk yünlü mamüller...Serinin son bombası da Robinhocuk Tecavüz ediyor olmuş.Çıkan habere göre 14 Ocak tarihinde Leeds'de bir gene kulübünde bir bağğyana tecavüz ettiği gerekçesiyle,tutuklanıp kefaletle salıverilmiş.Robinhocuk'un basın sözcüsünün "Olay tamamen uydurmacadır!"şeklinde beyan vermiş olmasına rağmen,aslında egosunun Zlatan ve C.Ronaldo'nun toplamından bile daha büyük olduğuna inandığım bu şeker gibi çocuğun suçsuz olduğuna pek inanmıyorum.Atalarımız boşuna dememiş "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz " diye,Robinho'nun ki de o hesap.Bakalım Robinho M.City'den ne zaman sıkılacak da biz Robinhocuk serisine kaldığımız yerden devam edeceğiz(Robinhocuk Küçük Mücahit)!
GEL GEL HADİ GEL GOLLUM'A GEL
27 Ocak 2009 Salı
ORSON WELLES
Orson Welles kimdir,Orson Welles tam anlamıyla bir dahidir.Çoğu sinema eleştirmeni tarafından hem çekim tekniği,hem kurgu açısından çağının çok ilersinden olması dolayısıyla tüm zamanların en iyi filmi kabul eden Citizen Kane'in hem yönetmeni hem de senaryo yazarı olan Orson Welles,yazının başında da belirttiğim gibi bir dahidir,neden mi?Henüz 2 yaşında bir yetişkin gibi konuşmaya başlayan Orson,5 yaşında iken Shakespeare'nin oyunlarını ezbere biliyor ve Kral Lear eserini kukla takımıyla tek başına sahneleyibiliyormuş ki psikopatın önde gidenidir.Resim de yapan Orson Welles,18 yaşındayken, okuduğu kolejdeki öğretmeni olan Roger Hill'le birlikte Shakespeare'in yazılmış bütün oyunlarını bir araya getirerek kendi resimlenin yer aldığı "Herkes için Shakespeare" adında ki kitabı ile büyük ilgi görerek Amerikan Kolejlerinde 90.000 satıyordu.
Amerika'lılar tarafından tıpkı bizim ülkemizde sıkla görüldüğü değeri gibi sonradan anlaşılan sanatçının en sevdiğim bana göre bir "şaheser" olan çalışması,30'lu yılların sonunda John Houseman ile yaptıkları radyo programı olan "The Mercury Theatre on the air"de tüm Amerikan halkını dünyayı Marslıların istila ettiğine inandırmış olup,tüm ülkeyi paniğe sevk etmesi ki bu güzide çalışmanın yaklaşık 1 saatlik kaydı bende bulunmakta, onu da önümüzde ki günlerde sizinle rapidshare aracılığıyla paylaşacağım ama gerçekten Orson Welles'in bir radyo programından,insanları Marslılaın dünyayı istila etmesine inandırması büyük bir şey.Zaten elimde ki kaydı sizinle paylaşınca sizde bu adamın bir deha olduğuna inancaksınız zannedersem!
BENİM KURTADAMIM SENİN VAMPİRİNİ DÖVER
Ben içinde Kurtadam,Vampir geçen fantastikle yoğrulmuş her şeyi çok severim ve zevkle izler,okur,emerim.O yüzdendir ki Van Helsing filmini defalarca kez izlememe rağmen bıkmamışımdır.Underworld,Dracula 2000 gibi çok kötü örnekleriyle beraber,Nosferatu'lu kült eserlerinin alayınıda süzmüşümdür,dedim ya fantastiğin peşindeyim,fantastikte benim.Twilight'ı bu kadar sevip benimsememin sebebi de bu sivri dişli arkadaşlardır.
Sizin de anladığınız kadarıyla Vampirleri ve Kurtadam'ları çok seviyorum ama iki türün hayali varoluşundan beri aralarında bir rekabet ve kıyaslama olduğunu da biliyorum.Şimdi soru şu, bendeniz takım tutar gibi hangi tütü,hangi sebeplerle daha çok seviyorum.Kurtadam mı,Vampir mi?Cevabım Kurtadam,niye derseniz artıları ve eksileriyle iki türü karşılaştırdıktan sonra şu sonuçlara vardım:
#Vampirler hep bir şekil,hep bir Aristokrasi peşindeler,burunları havada...
-Kurtadamlar daha bir bizden,daha bir mahalle çocuğu,daha bir zillere basıp kaçan...
#Vampirler üstünün kirleneceğinden korkup maç yapmayan site çocukları...
-Kurtadamlar,asfaltta rövaşataya kalkan çocuk...
#Vampirler sarmısaktan tiksinir...
-Kurtadamlar,Kelle-Paça ve Mantı'yı ekmeksiz yer...
#Vampirler daima kavgalarına adam çağırır,hep arkalarına güvenir...
-Kurtadamlar gidercidir,delikanlı gibi alayına akıllı olun der...
#Vampirler alafrangadır...
-Kurtadamlar alaturka...
...Ben Kurtadamcıyım arkadaş ama sen dersen ki Vampir şahanedir,sigortası olan meslektir senin tezinide dinlemek isterim amma velakin o zamana kadar Kurtadamlık forever:))
NOT:Yukarıda ki resim,daha önce de çalışmlarını yayınladığım Kerem Beyit'e ait.
26 Ocak 2009 Pazartesi
TWILIGHT
Kitabı bitirdim daha önce yazdığım gibi,filmini de bugün izleyeceğim büyük bir ihtimalle,filmi izlemeden önce kitap ve film hakkında düşündüğüm bir kaç şeyi yazacağım ben şimdi hemen.
Öncelikle kitap oldukça güzeldi,gerçi işleyişi biraz ağırdı ama sonlarına doğru sürükleyilciliği ve heyecanı dozajını kat ve kat arttırıp doruk noktasına ulaşıyor.Kitabı okurken kendimi bir garip genç kız gibi hissettim yüzüm kızardı lan,kitap Bella gibi gelinlik çağına gelmiş bir kızın ağzından anlatıldığı için Edward'ın Yunan tanrıları gibi tasvir edilen pürüzsüz tenine vuran loş güneş ışıkları ve geniş omuzlu kaslı vucüdunun yazıların geçtiği bölümlerde hafif gayimsi gördüm kendimi,böyle bir naiflik felan ama sanırım 5. kitap Edward'ın ağzından anlatılıyormuş o zaman eski heteroseksüel halimize döneriz heralde:)Şaka bir yana sen diğer yana okuyucu da,kitabı bir sinema uyarlaması olduğunu bilerek okuduğum için film de kitapta olmayan çok ekstra sahneler olduğu düşüncesi oluştu bende.Kitap uyarlamaları zaten yeterince zordur ama bu kitabın emsali olan Harry Potter'a nazaran başta da dediğim gibi daha yavaş bir akışı olduğu için,bu gibi filmlerde beklenen aksiyonunda 400 sayfalık kitabın son 100 sayfasında tam anlamıyla başladığı için,senaryo yazarlarının olay kurgusunu değiştirdiğini ve aksiyonu hızlandırdığını düşünüyorum...Neyse çok şey düşündüm sabahtan beri ama filmi izlediğimde düşüncelerimde haklı olup olmadığımı göreceğim o zamana kadar Edward'ın mükemmel ve mitolojik Yunan tanrıları anımsatan yüzündeki solgun ama tarifsiz güzelliğe sahip dillere destan dudakları öpsün sizi(Gülüşmeler)!
NOT:Ben Jacop'ın Kurtadam olduğunu düşünüyodum,kardeşime sordum haklısın dedi,o zaman ikinci kitapta çok taze Kurtherif-Vampir kapışması olucak sanırım ki,çok severim böyle şeyleri!
FENERBAHÇE:0-TRABZONSPOR:0
Aslında hiç yazmak gelmiyor maçı içimden,neden mi, çünkü çok pozisyon verdik,çünkü maçın adamı Volkan oldu,çünkü Galatasaray'ın yenildiği hafta bir galibiyetle,ikinci sıraya oturma şansını kaybettik,çünkü Guiza...
Kısacası çok uyuz oldum dünkü beraberliğe,belki daha da uyuz oldum yenilmediğimize sevinişime ama yapacak bir şey yok,ölmüşle, bitmişe çare yoktur derler...Fakat ne olur artık şu Guiza'ya bir çare bulunsun,Fenerbahçe forması giyen hiç bir oyuncunun oyundan çıkarken protesto edilmesini istemem ama dün taraftarın ilk kez bir oyuncumuzu yuhlamasına sevindim,kendisine bu kadar sabır gösterilen ve şans tanınan bir futbolcu hala zevzekçe oyununa kaldığı yerden devam ediyorsa ona denilecek tek bir şey var "Çek git bebeğim uzaklara çek git,bavuluna topla Guiza çek giiit..."!
Kısacası çok uyuz oldum dünkü beraberliğe,belki daha da uyuz oldum yenilmediğimize sevinişime ama yapacak bir şey yok,ölmüşle, bitmişe çare yoktur derler...Fakat ne olur artık şu Guiza'ya bir çare bulunsun,Fenerbahçe forması giyen hiç bir oyuncunun oyundan çıkarken protesto edilmesini istemem ama dün taraftarın ilk kez bir oyuncumuzu yuhlamasına sevindim,kendisine bu kadar sabır gösterilen ve şans tanınan bir futbolcu hala zevzekçe oyununa kaldığı yerden devam ediyorsa ona denilecek tek bir şey var "Çek git bebeğim uzaklara çek git,bavuluna topla Guiza çek giiit..."!
25 Ocak 2009 Pazar
NASIL LAF ATARIZ?-3
24 Ocak 2009 Cumartesi
MERAK
Seks her zaman satar,entrika her zaman satar keza dedikodu da her zaman satar,birde felaket vardır her zaman satan...Ondandır ki dünyaya meteor düşmeli,canavarların şehiri yakıp yıktığı,şehirin ortasından yanardağın çıktığı arada dev fırtınaların türediği felaket senaryolarına sahip filmler tekrar tekrar değişik zamanlar da hortayarak ortaya çıkar ve güzel hasılat elde eder.İnsanın felakete olan dayanılmaz merakının nedenidir bu,mesela Cern'de ki parçaçık çarpıştırma deneyinin 1.aşamasından sonra ilgileneniniz ya da bununla ilgili medya da bir habere rastlayanınız var mı,yok çünkü insanlık tarihinin en önemli deneylerinden olan ve varoluşa dair ipuçları vermesi beklenen çalışmanın felaket yönüydü ilgileri kendisine çeken,bakıldı ki ortada ne bir karadelik var ne de başka bir şey,ilgi ve alaka kesildi.
Aslında kimse büyük bir felaket yaşanmasını asla istemez ama eğer yaşansaydı ne olurdu sorusunun cevabını da daima merak eder,şimdi benim konuyu bağlayacağım yere geldi sıra.Psikopat bir kaç eleman oturmuş ve nereye hangi nükleer bomba atılırsa ne kadar hasar vereceğine dair Google Earth destekli bir site yapmışlar,ben de felaket ihtimalinin dayanılmaz çekiciliğine kapılıp İstanbul'un orta yerine bombaları sırasıyla ekleyiverdim,bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla hareket ettiğim ilk bir kaç bombadan kurtulduğumu görüp sevindikten sonra,tahribat gücü daha fazla olan bombaları nıhahaha edasıyla Nuke İt'leyerek en sonunda tüm Dinazorların yok olmasına neden olduğu düşünülen bir göktaşına kadar geldim ve yukarda ki resimde de gördüğünüz gibi Avrupa'nın tamanını ve Asya ve Afrika'nın bir kısmını aynı potada eritip yok etmenin sadistçe zevkine vardım.Her ne kadar anti-militarist ve barış yanlısı bir insan olsamda,insani özelliklerimden biri olan merak duygusuna yenik düştüm,gücün akıl almaz etkisinin kölesi oldum.Eğer sizde Nuke İt'leyerek taş taş üstüne komamak isterseniz işte o lanetli siteye burdan girebilirsiniz.4 aşamalı renklerin etkilerinin ne olduğunuda bombaları attıktan sonra ki Physical Effects kısmına tıklayıp öğrenebilirsiniz,tanrı hepimizi affetsin anacım,BOOM!
MİMLENMİŞ ALENGİR-2
Uzun zaman sonra yeniden bir aradayız sevgili okuyucular,ben ayrı kaldığımız süre boyunca sizleri çok özledim,hele bazen keyfili yazılarımı kahve eşliğinde okurken kendi kendinize "İlahi Alengir,bir ömürsün ahıahıahı..."diye gülüp saçlarınızı ahenkle sağdan sola doğru savurmuyormusunuz en çok da onu özledim,umarım sizde beni özlemişsinizdir:)Neyse yazıyı daha bulandırmadan hemen konuya girelim,biliyorsunuz daha önce sevgili Çubuk Makarna tarafından bir kere mimlenmiştim,şimdi ise biri dolaylı yoldan Çubuk Makarna olmak üzere iki tane Sinem(Geowyns)kaynaklı mimim var,biraz kendilerine dönmem uzun sürdü ama bu gecikmeden dolayı ikisindende özür diliyorum ve vakit kaybetmeden mimlerimi cevaplıyorum...
MİM-1:
Çubuk Makarna evin büyüğü olduğumu bildiğinden Sinem'in kendisine yönelttiği mim konusu olan Abi olmanın iyi ve kötü yanları""nı ustaca bir haraketle koşu yoluma bıraktı,madde madde cevaplıyorum o vakit bende önce iyi yanları:
#Canın sıkılıdığında rahatlıkla azıtabilecek biri olması...
#Evde yaptığın bir yanlışı(tabak,çanak kırmak vb...)rahatlıkla kardeşe yüklenebilmesi(-Ben kırmadım valla anne Çağla yapmıştır)...
#Bakkaldan veya başka bir yerden bir şey almak için yollanabilmesi...
#Paraya ihtiyaç duyulan zamanlarda kardeşin kumbarasından sinsice araklanabilmesi ya da kendisinden borç olarak istenmesi(ne zaman ödendi ki)
#Abilik duygusunun dayanılmaz güzelliği,kardeş sevgisi olayları.
Kötü Yanları:
#Sürekli kavga çıkarması(Ah ergenlik çağı bitmek bilmedin)...
#Küçük olmanın getirdiği avantajla haklı olduğunuz konularda bile ebebeynlerin gözünde sizi haksız konuma düşürmesi...
#Eşyalarınızı hunharca kullanması...
#Kendini sürekli sizinle mukayese etmesi...
#İyi niyetli eleştirilerinizi bile hakaret olarak algılayıp,karşı saldırıya geçmesi...
MİM-2:
Gelelim Sinem'in beni pek bir düşündüren mim konusuna:
Dinlenecek bir müzik, okunacak bir kitap, gidilecek bir yer üçlemeleri yap:
a) yağmurlu bir gün için
b) ılık güneşli bir bahar günü için
C) cehennem sıcağı için
...demiş sevgili Sinem,valla helal olsun iyide demiş, pek de güzeldi mim konun,hem de şıklı felan bunun intikamı fena olucak haberin olsun:)Şık şık cevaplayayım o zaman ben şimdi,dimi öyle yapayım
a)Yağmurlu bir gün için:
Dinlenecek müzik:Travis-Why Does İt Always Rain On Me(gerçi her havanın müziği ama biraz melankoli iyidir).
Okunacak kitap:Twiligt(Daha bugün yağmurlu hava da okudum pek bir şukela oluyor).
Gidilecek yer:Pencere kenarı,müziğimizi ve kitabımızı okurken arada yağmuru izlemek,cama vuran ritmik titreşimleri hissetmek.
b)Ilık güneşli bir bahar günü için:
Dinlenecek müzik:Louis Armstrong yorumuyla La Vie En Rose(klişe ama ilkbahar ve kaynayan hormonlar yadsınamaz).
Okunacak kitap:Vadideki Zambak(Madem La Vie En Rose'u dinliyoruz,aklımıza Jeux D'enfanst'ı getiriyo bu olsun kitap bari) .
Gidilecek yer:Büyük Ada,yazın bisikletle tavaf etmek için çok sıcak olduğundan gidilecek en güzel zaman ilkbahar.
c)Cehennem sıcağı için:
Dinlenecek müzik:Uffie-Pop The Glock
Okunacak kitap:Çocukluğumdan beri en sevdiğim kitap olan Mark Twain'den Tom Sawyer'ın maceraları derim ben,cehennem sıcağında bile insanın nefesini kesen bir sürükleyiciliğe sahip.
Gidilecek yer:Valla bilen bilir,Tarabüstü Kireçburnu Çamlığı'nın iç kısımların da,serin,bira içmeye birebir,Sarıyer'i ve Tuzla taraflarının çok güzel görüldüğü manzaraya sahip üzerine yaslanabilecek şekilde eğri çok güzel bir ağaç var,orasıdır yani,he İstanbul dışı ise aranan yer Karadeniz olsun taştan olsun derim ben.
Umarım mimlere verdiğim cevaplarda doyurucu olmuşumdur(doyurmak?),aklıma gelen cevaplar bunlardı,ne kadar güzel ya da kötü onu ben tartamam ama bildiğim iki şey var,birincisi çok fena mim konularıyla değerli arkadaşlarıma misilleme yapıp onları derin düşüncelere sevkedeceğim,ikincisi bir sürü güzel post yazıp arayı kapatmaya çalışacağım,bunu bilin anacım insanlar(Gülüşmeler):))
MİM-1:
Çubuk Makarna evin büyüğü olduğumu bildiğinden Sinem'in kendisine yönelttiği mim konusu olan Abi olmanın iyi ve kötü yanları""nı ustaca bir haraketle koşu yoluma bıraktı,madde madde cevaplıyorum o vakit bende önce iyi yanları:
#Canın sıkılıdığında rahatlıkla azıtabilecek biri olması...
#Evde yaptığın bir yanlışı(tabak,çanak kırmak vb...)rahatlıkla kardeşe yüklenebilmesi(-Ben kırmadım valla anne Çağla yapmıştır)...
#Bakkaldan veya başka bir yerden bir şey almak için yollanabilmesi...
#Paraya ihtiyaç duyulan zamanlarda kardeşin kumbarasından sinsice araklanabilmesi ya da kendisinden borç olarak istenmesi(ne zaman ödendi ki)
#Abilik duygusunun dayanılmaz güzelliği,kardeş sevgisi olayları.
Kötü Yanları:
#Sürekli kavga çıkarması(Ah ergenlik çağı bitmek bilmedin)...
#Küçük olmanın getirdiği avantajla haklı olduğunuz konularda bile ebebeynlerin gözünde sizi haksız konuma düşürmesi...
#Eşyalarınızı hunharca kullanması...
#Kendini sürekli sizinle mukayese etmesi...
#İyi niyetli eleştirilerinizi bile hakaret olarak algılayıp,karşı saldırıya geçmesi...
MİM-2:
Gelelim Sinem'in beni pek bir düşündüren mim konusuna:
Dinlenecek bir müzik, okunacak bir kitap, gidilecek bir yer üçlemeleri yap:
a) yağmurlu bir gün için
b) ılık güneşli bir bahar günü için
C) cehennem sıcağı için
...demiş sevgili Sinem,valla helal olsun iyide demiş, pek de güzeldi mim konun,hem de şıklı felan bunun intikamı fena olucak haberin olsun:)Şık şık cevaplayayım o zaman ben şimdi,dimi öyle yapayım
a)Yağmurlu bir gün için:
Dinlenecek müzik:Travis-Why Does İt Always Rain On Me(gerçi her havanın müziği ama biraz melankoli iyidir).
Okunacak kitap:Twiligt(Daha bugün yağmurlu hava da okudum pek bir şukela oluyor).
Gidilecek yer:Pencere kenarı,müziğimizi ve kitabımızı okurken arada yağmuru izlemek,cama vuran ritmik titreşimleri hissetmek.
b)Ilık güneşli bir bahar günü için:
Dinlenecek müzik:Louis Armstrong yorumuyla La Vie En Rose(klişe ama ilkbahar ve kaynayan hormonlar yadsınamaz).
Okunacak kitap:Vadideki Zambak(Madem La Vie En Rose'u dinliyoruz,aklımıza Jeux D'enfanst'ı getiriyo bu olsun kitap bari) .
Gidilecek yer:Büyük Ada,yazın bisikletle tavaf etmek için çok sıcak olduğundan gidilecek en güzel zaman ilkbahar.
c)Cehennem sıcağı için:
Dinlenecek müzik:Uffie-Pop The Glock
Okunacak kitap:Çocukluğumdan beri en sevdiğim kitap olan Mark Twain'den Tom Sawyer'ın maceraları derim ben,cehennem sıcağında bile insanın nefesini kesen bir sürükleyiciliğe sahip.
Gidilecek yer:Valla bilen bilir,Tarabüstü Kireçburnu Çamlığı'nın iç kısımların da,serin,bira içmeye birebir,Sarıyer'i ve Tuzla taraflarının çok güzel görüldüğü manzaraya sahip üzerine yaslanabilecek şekilde eğri çok güzel bir ağaç var,orasıdır yani,he İstanbul dışı ise aranan yer Karadeniz olsun taştan olsun derim ben.
Umarım mimlere verdiğim cevaplarda doyurucu olmuşumdur(doyurmak?),aklıma gelen cevaplar bunlardı,ne kadar güzel ya da kötü onu ben tartamam ama bildiğim iki şey var,birincisi çok fena mim konularıyla değerli arkadaşlarıma misilleme yapıp onları derin düşüncelere sevkedeceğim,ikincisi bir sürü güzel post yazıp arayı kapatmaya çalışacağım,bunu bilin anacım insanlar(Gülüşmeler):))
SHOW MUST GO ON
Yalan sanat sergisine gittim,iki dersliğine resim öğretmenliği yaptım,babamın sınıfının notlarını internete girdim,üç kitap bitirdim,dört yeni karikatür espirisi buldum,deneysel resimler yaptım,rengin büyüsüne kapıldım,çok heyecanlandım,yeni bir iş buldum,içki içtim,içki içmedim,hayalspor hem beklediğim gibi çıktı hem de beklemediğim gibi,çok sevindim,çok üzüldüm,tatmin oldum,konuşarak rahatladım,acabalarıma cevap buldum,olgunlaştım ve bir sürü zırva yaşadım...Daha önce demiştim ya çok yoğun bir hafta geçireceğim diye,iyisiyle kötüsüyle biraz uzatmalı olsa da haftayı atlattım,şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz,yaşadığım tüm duyguların üzerine bir sünger çekiyorum ne de olsa Show Must Go On bir yerde,allah bir daha ayırmasın bizleridir son sözüm bu posttaki(post ne lan)!
20 Ocak 2009 Salı
17 Ocak 2009 Cumartesi
I'LL BE BACK
15 Ocak 2009 Perşembe
MİMLENMİŞ ALENGİR
Bir sinema ve dizi tutkunu,bir İstanbul sever,usta bir yorumcu ve bir dost Çubuk Makarna tarafından Sinem'le beraber mimlendim,kendisine beni mimlediği için teşekkür ederim.İlk kez mimlendiğim için heyecanlandım ama anladığım kadarıyla mimimin(mimi...komik) konusu son zamanlar da en çok dinlediğim müzikler galiba,eğer yanlış anlamışsam da benim eşşekliğime ver diyerekten hemen yazıyorum müzikleri:
Notre Dame de Paris Song-Esmeralda
DatA-Morphosis
Soko-I'll Kill Her
Midnight Juggernat-İnto The Galaxy
The Bloody Beetroots-I Love Bloody Beetroots
The Ting Tings-Thats Not My Name
The Pierces-Secret
Travis-Hit Me Baby One More Time
The Subways-Rock'n Roll Queen
Placebo-Meds
Friska Viljor-I Gave My Life
Hadise-Düm Tek Tek
Eveet ben mim'imi tamanladım ve karşı atağa geçerek sinema bilgisine güvendiğim Çubuk Makarna'ya bir mim konusu gönderiyorum:Oscar alamamış en iyi 5 filmi sıralayınız efendim:))
Not:Sinem dikkatli ol şu sıralar yeni mimlenmiş olabilirsin ama mim akımına uyarak yakında seni çok fena mimleyeceğim hazırlıklı ol(bu Gülüşmeler sana özel)!
Notre Dame de Paris Song-Esmeralda
DatA-Morphosis
Soko-I'll Kill Her
Midnight Juggernat-İnto The Galaxy
The Bloody Beetroots-I Love Bloody Beetroots
The Ting Tings-Thats Not My Name
The Pierces-Secret
Travis-Hit Me Baby One More Time
The Subways-Rock'n Roll Queen
Placebo-Meds
Friska Viljor-I Gave My Life
Hadise-Düm Tek Tek
Eveet ben mim'imi tamanladım ve karşı atağa geçerek sinema bilgisine güvendiğim Çubuk Makarna'ya bir mim konusu gönderiyorum:Oscar alamamış en iyi 5 filmi sıralayınız efendim:))
Not:Sinem dikkatli ol şu sıralar yeni mimlenmiş olabilirsin ama mim akımına uyarak yakında seni çok fena mimleyeceğim hazırlıklı ol(bu Gülüşmeler sana özel)!
14 Ocak 2009 Çarşamba
GAFTİCİ FETHİ
Aşk hakkında post yazınca,aşmış film Ağır Roman da Zafer Algöz'ün canlandırdığı ve "Kolera Açık Hava Üniversitesi Sexoloji Profesörü" olduğunu iddia eden karakter Gaftici Fethi'nin manitalar hakkında verdiği süper tüyoyu hatırladım ve bu mükemmel tüyonun anlatıldığı içinde felsefik gözlemler bulunan repliği olduğu gibi yazmak istedim,afiyet olsun:
"Efenim manita seni seviyorum evlenelim ayakları yaparsa önce yüz mumluk ampüle yarım metre mesafeden bakın.Sonra gözlerinizi ampülden ayırıp manitanın gözlerinin içine dikin,eğer hala cıvırın gözlerini görüyorsanız onunla hemen evlenin..."
KONFETİLER AĞIR AĞIR DÜŞÜYORDU
Genel merkezi İngiltere'de olan ve ülkemizde de şubesi olan yabacı bir bankanın her yıl geleneksel olarak uluslararası çalışanları arasında düzenlediği fotoğraf yarışması sonucu oluşturduğu takvimlerin 2009 yılı baskısının Ekim ayında bir Şampiyonlar Ligi maçı öncesi Şükrü Saraçoğlu'nu dolduran taraftarımızın,takımı beklerken ki anın fotografı kullanılmış.47 ülkeden yapılan 1328 başvuru arasından kullanılacak 12 fotograf arasına giren bu çalışma,bankanın Türkiye baskısında tarafsızlıklarını korumaları açısından kullanılmamış.
AŞK ...
Şıpsevdi sakızlarının Aşk... şudur,Aşk... budur şeklinde komik aşk tanımları yapan bant karikatürleri vardı ya(ki hala var),dün halı saha maçına giderken ki halimi ayna da görünce bir tane de benim aklıma geldi:
"Aşk,kız arkadaşınızın halısaha maçında ki halinizi görüp hala sizi sevmeye devam etmesidir!"
Gerçekten de öyle ama,o iğrenç halısaha kreasyonuyla bile sevgiliniz size hala aşkla bakıyorsa fazla zaman kaybetmeden evlenin dostlar:)
13 Ocak 2009 Salı
ÇİZGİ OBAMA
Daha önce Başkanlık seçimleri sırasında kendisini destekleyen Eric Larsen'in yarattığı süper karakter Savage Dragon'u ziyaret ederek onu bıraktığı meslek olan polisliğe geri döndürüp çizgi roman dünyasına konuk olan ABD'nin ilk siyahi başkanı Barack Obama bu sefer de Amazing Spiderman'in 583. sayısında karşımıza çıkıyor...
Obama'nın gerçek hayatta da Batman'le beraber en sevdiği karakter olan Spiderman,çizgi roman da Obama'yı bir suikaste kurban gitmekten kurtarıyor.Amerika da yarın piyasaya çıkacak ve 3.99 dolardan satılcak derginin satış rekorları kırması bekleniyor.
Amerikan Başkanlık yarışının anlatıldığı bir çizgi roman da daha bulunan Obama'nın,çizgi dünyasına konuk oluşlarının sayısı toplamda üçe çıkmış oldu böylece.Son olarak Obama üzerinden Tayyip'e iğneleyici bir gönderme yaparak yazımı bitirmek istedim ama vazgeçtim ya da bunu yazarak iğnelemiş gibi birşey oldum siz seçin!
Etiketler:
çizgiroman,
karikatür
KULAKTAN KULAĞA
Çok güvenilir bir kaynaktan duyduğum komik bir anıyı sizinle paylaşmak istiyorum:İlk yarının son maçında Hacettepespor'u 3-0 yenen aralarında Ragıp'ın da bulunduğu 3 Kayserispor'lu oyuncu sezonun yorgunluğunu atmak ve biraz da eğlenmek için Ankara'dan ilk uçakla İstanbul'a gelip,Ortaköy'de ki bir gece klubüne eğlenmeye giderler.Mekan da çalışan ve Ragıp'ın da kendisi gibi Trabzonlu ve Trabzonspor'lu olduğunu bilen bir eleman,Ragıp'a takılmak için "Sen ne biçim Trabzonlusun ya,her Trabzonspor maçında canımıza okuyosun!" diye sitem edince Ragıp kendisine "Napıyim ya televizyon zaten sene de iki,üç maçımızı veriyor bizde o maçlarda oynadığımız oyunla ekmek paramızı kazanıyoruz!" şeklinde cevap verir.Ardından eleman Ragıp'a "Mehmet Topuz nerde,o niye gelmedi?" diye sorunca Ragıp beni gülmekten yere yatıran şu cevabı verir "O kro gelmez ya böyle yerlere!"!
NOT:Yazının başında belirttiğim güvenilir kaynak Engin Abi'ye teşekkürler!
12 Ocak 2009 Pazartesi
STEVEN SPİELBERG
Şu an saat sabaha karşı 05:08 ve ben Golden Globe ödüllerini izliyorum.Şimdiye kadar Slumdog Millionaire ödüllere damgasını vurdu gibi,sevdiğim aktörlerin bazıları da ödül kazandı ama ben en çok Hayat Boyu Başarı ödülüne eş değer olan Cecile B. Demille ödülünü en sevdiğim yönetmen olan Steven Spielberg'in almasına sevindim.Bunun neticesinde pek mutlu oldum sıcağı sıcağına yazayım dedim ve yazdım,olayın özeti budur.Bizi filmlerinle sinemanın büyülü dünyasına sokmaktan hiç geri kalma Spielberg diyerek ,son 10 senede bu ödülü kazanmış diğer sanatçıların listesini veriyorum,evet:
* 1952: Cecil B. DeMille
* 1999: Jack Nicholson
* 2000: Barbra Streisand
* 2001: Al Pacino
* 2002: Harrison Ford
* 2003: Gene Hackman
* 2004: Michael Douglas
* 2005: Robin Williams
* 2006: Sir Anthony Hopkins
* 2007: Warren Beatty
* 2009: Steven Spielberg
NOT:Kate Winslet duble yaptı ha...
BEN DE YEDİM BİBER GAZI!
Aliağa Petkim-Galatasaray Cafe Crown maçında polisimizin bir "dahice" harekete daha imza atıp kapalı salonda biber gazı sıkarak trübünde ki olayları yatıştırmaya çalışması ve sıkılan biber gazı dolayısıyla,gazdan etkilenen oyuncular dahil salonun geri kalan kısmını yatıştırmayı başarması dolayısıyla aklıma gelen polis ve sadık yardımıcısı biber gazıyla yaşadığım talihsiz bir olayı sizlerle paylaşmak istedim...
Sene 2007,son hafta dramatik bir şekilde kaybedilmiş şampiyonluğun arifesinde,Başkanın gidip gelmesi,daha takımın başına geçmeden çok eleştirilen bir Teknik Direktör ve bütün bu kargaşa ortamında çıkılan ve deplasman da 3-1 kaybedilmiş bir Şampiyonlar Ligi ön eleme rövanşı.Dediğim gibi ilk maç hakemin de büyük katkısıyla 3-1 kaybettiğimiz için normalde Türkiye standartlarna göre oldukça pahalı olan Fenerbahçe biletleri bu maça özel sadece 25 lira olarak belirlendiği için mahalleden 3 arkadaş maça gidip ilk maçın intikamı için takımımıza destek vermeyi kararlaştırdık.Maç günü geldi ve biz Tarabya'dan 3 Fenerbahçe aşığı,biraz hırs,biraz endişe ve bolca umutla yola çıktık.Güzergahımız öncelikle Beşiktaş'tı.Beşiktaş'a otobüs ile gittikten sonra Kadıköy'e keyifli bir vapur yolculuğuyla ulaşıp,tezahüratlar eşliğinde diğer Fenerbahçe'lilerle stada kadar yürümeyi umuyorduk...
Umuyorduk diyorum çünkü planlarımız daha yolculuğumuzun henüz başlarında suya düştü.Bilen bilir normalde zaten oldukça yoğun olan İstanbul trafiği yol yapım çalışmalarının etkisiyle iyice tıkanıp,Tarabya'dan 30-35 dakika süren 4.Levet Metro durağına bile yaklaşık 2 saate anca varınca bizi dakika 1 golünü yemiş biz 3 arkadaşı bir endişe aldı haliyle.Beşiktaş'a gidip maça yetişebilmek artık hayal olduğundan önce Metro ile Taksim'e,Taksim'den de taksiyle Kadıköy'e ancak 45 dakika da varabildik.18:30 gibi başladığımız yolculuk neticesinde ne kadar acele etsekte yine de maça geç kalmıştık.Taksiden inip hızlıca stada koştuğumuz da yolun tıkanıklığı ile yediğimiz gole bir de stada girer girmez Özbek oyuncu Shatskikh'in attığı golde eklenince birden hayat karşısında 2-0 yenik duruma düşüyorduk.Maçın hemen başın da yediğimiz golden sonra Appiah'ın beraberlik golüyle ilk yarı 1-1 bitti ve ben hemen liseden tanıdığım trübüncü olan ve maçtan önce sözleştiğim bir arkadaşımı aradım.Aradaım aramasına ama eleman telefonu açtığında stadda ki gürültüden ne o beni ne ben onu duyabiliyordum,ben de telefonu kapatıp daha rahat iletişim kurabileceğimi düşündüğüm tuvaletlerin oraya doğru seyirtmeye başladım.Tuvatin olduğu koridora varar varmaz arkadaşımı arayıp kendisine bulunduğum yeri bildiriyordum ki dikkatim ilerden üzerime doğru koşan bir grup Fenerbahçe taraftarı ve onları kovalayan polisler üzerine yöneldi.Polisler bir yandan taraftarları sadık yardımcısı joplarla sersemletirken,diğer yandan bir diğer sadık dostları biber gazıyla sersemlemiş bünyeler son darbeyi indirmeye çalışıyolardı.Taraftarların üzerime doğru koştuğunu görür görmez sola doğru çekildim,kaçaklar yanımdan hızlıca geçti tam polislerde yanımdan geçiyordu ki,kendini otomatiğe almış bir polis kaçan ve tek örnek giyinmiş olan taraftarların yanında eli değmişken onlardan olmadığımı gördüğü halde benim de tam yüzüme biber gazını boca etti ve bir anda tam anlamıyla allahım şaştı sevgili okuyucular.Süt Kardeşler filminde kör kılığına girip "Ben bir garip kör dilenciyim!" şeklinde dilenen Kemal Sunal ve Halit Akçatepe'den farkım kalmadı.Gazın lanet olası etkisiyle gözlerimden yaşlar,burnumdan sümükler,kulaklarımdan ise dumanlar çıkıyordu adeta!Gözlerimi açamadığımdan duvana sürtüne sürtüne tuvalete ulaşıp yüzümü dakikalarca yıkadım ki buna rağmen yanma etkisi fazla azalmadı.Hani ben gene yetişkin bir insandım bünyemde sağolsun dayanıklıdır ama polisin düşüncesizce sıktığı gazlardan etkilenmiş babası tarafından ağlamaktan kıpkırmızı kesilmiş suratı yıkanan ve nefes almakta zorlanan çocuğa ne demeli!Belki de babasıyla geldiği ilk maçtı,belki de babasıyla geleceği son maç olacak...
Gaz sonrası mala bağlayıp,bulanık bir görüş açısına kavuştuğumdan maçın ikinci yarısına pek konsantre olamadım.Maç Özbek golcünün ve Kerim Zengin'in attığı karşılıklı gollerle 2-2 bitti ve Şampiyonlar Ligi'nden elendik.Elendiğimize mi yoksa bir sonra ki gün gireceğim yetenek sınavı öncesinde hasar gören gözlerimemi üzülseydim bilemedim be okur.Gazla beraber 3-0 yenik düştüğüm hayat bir golü de ertesi gün atarak yetenek sınavında karşıma modelden çizim çıkarıyordu ki,gaz ile mala dönen gözler yüzünden kaç kere baştan ölçü aldığımı ben bilirim...
Polis:"Şehirde kamu düzenini, huzur ve güvenliği sağlayan kuruluş, kolluk,zabıta"
Bu da tdk'ya göre polisin tanımı ama nedense polis güvenliği hep taraftar ve öğrencileri döverek,düzeni ise maçları sabote edeceği baştan belli olan çember sakalsporluları lokumlarla karşılayarak sağlıyor,düşünürücü olsun mu,olsun!
11 Ocak 2009 Pazar
10 Ocak 2009 Cumartesi
90 LAR GERİ GELDİ
90'lar geri geldi demişlerdi de inanmamıştım.Müzik olarak,moda olarak, yeniden trend olup hayatımıza girdiğine ilk başta inanmadığım 90'ların Yusuf'un Beşiktaş'a transfer olduktan sonra yaptığı açıklama ile geri geldiğine tam olarak bende inandım artık.Beşiktaş'a transfer olan Yusuf,bu sene Fenerbahçe'ye transfer olan Emre gibi 90'lar ağzı yapıp "Zaten ben doğuştan X takımlıyım,kolumu kesseniz kanım X takımın renkleri akar!" şeklinde beyanat verince,geri geldiğine inandığım 90'lardan sonra,şimdi de futbolcu kaçırmaların yoğun olduğu 80'lerin de gelmesini bekliyorum.
SoKo
Gerçek adı Stéphanie Sokolonski olan bu Polonya asıllı Fransız bebek benim yeni aşkımdır a dostlar.1986 Bordeaux doğumlu olup,SoKo sahne ismini alan şarkıcı,Fransa da çeşitli filmlerde oyuncu olarak yer almıştır.Şarkıcılık kariyerine ise 2006 yılında başlayan hayatımın anlamı,asıl çıkışını 2007 yılında Thomas Semence ile yayınladığı EP'de ki "I'll Kill Her" adlı tatlı ötesi şarkılarının,Danimarka'nın büyük bir radyosunun The Black Boy Scouts adlı programında çalınması ile yaptı.Şarkı Paris Moda Haftası'nda,İngiliz Dj Tony Farsides tarafından da kullanılınca ünü daha da artan Soko'cumun şarkıları çeşitli radyolar ve festivallerde de duyulmaya başlayınca başarısı pekişmiş oldu.I'll Kill Her şarkısını buraya koyuyorum, dinlediğiniz zaman bir insandan nasıl şeker sesi çıkabildiğine tanık olup,inanamayacaksınız!
Şarkının videosunu da buraya koyuyorum ki,girip hatunumun ne kadar tatlı olduğunu görebilin ama o gözle bakmak yok ha:)Şarkı Soko'mu aldatabilecek kadar salak olan bir eşşekoğlu eşşek ve aldattığı kıza savrulan yeminlerle ilgili.Polonya asılına kurban olduğumun,şarkıda öyle bir yemin edişi,onu öldürücem diyişi var ki,Fransız aksağanı hiç bu kadar güzel gelmemişti kulağıma.Bursan kendisine sesleniyorum,Soko evlen benimle,o lavukla yapamadığın güzel bebekleri benimle yap,bak ben seni aldatmamda,gel evet de helalim ol,öldürülecek birisi varsa beraber öldürelim,ara beni kelebeğim,cevabını bekliyorum...Bu arada "Sen ne biçim herifsin,herkese aşık oluyon arkadaş!" dediğinizi duyar gibiyim sevgili okuyucular ama napiyim ayran gönüllüyüm,sadece bir kıza platonik olamıyorum,özgürlüğüne düşgün bir insanım ben(Gülüşmeler)!!!
ALTIN YUMURTLAYAN TAVUK SATILIRMI?
Diyelim ki altın yumurtlayan bir tavuğunuz var ve size ait olduğu her an işini layığıyla yerine getirip,zenginliğinize zenginlik katıyor.Peki,bir gün çok zengin bir yabancı gelip altın yumurtlayan tavuğunuza talip olduğunu söylerse,altın yumurtlayan tavuğunuza karşılık,tavuğun ancak belli bir sürede üretebileceği altını size hemen önerirse,tavuğunuzu bu yabancıya satarmısınız?Sanırım aranızda satarım diyeniniz yoktur.Peki Barselona şu an dünyanın en formda oyuncusu olan ve formunu gün geçtikçe arttıran,takımını her sene kupalara talip eden,sınırlarının ne olduğu henüz belli olmayan,kişiliği dolayısıyla işinde her zaman aynı özveriyi gösterecek yıldızı ve bir anlamda altın yumurtlayan tavuğu olan Messi'yi satarmı?Bunun cevabı da tabi ki hayır,peki neden Juventus ya da Manchester City gibi "yabancılar",Barselona'nın Messi'yi satmayacağını bile bile,Messi için sürekli astronomik teklifler yapıyor?Bunun da nedenini şöyle açıklayayım,namlarını duyurmak için.Juventus küme düşme olayından sonra kaybettiği karizmasını geri kazanmak ve her şeye rağmen "Ben hala Juventus'um!" demek,M.City ise yeni girdiği bu piyasanın en iyisine talip olarak,kendini diğer devlere kabul ettirmek için ki ilerleyen günlerde Messi'ye bu kulüpten bir kaç inanılmaz adledilen teklif daha gelmesini bekliyorum.Sonuç olarak başta sorduğum altın yumurtlayan tavuk satılırmı sorusnun cevabı hayırdır ama tavuğa ben de talibim,diğerleri ne verirse iki katını öneriyorum,biraz da bizim namımız yürüsün dimi(Gıdaklamalar)!
MANGA
Blogu düzenli takip eden pek değerli okuyuculardan çoğunuz, Manga delisi bir insan olduğumu buraya daha önce yazmış olduğum bir kaç Manga ilintili posttan dolayı biliyorsunuzdur heralde.Yakında bu manga deliliğimi çok kapsamlı bir manga yazı serisiyle siz manga severlerle paylaşacağım.Bu seriyi hazırlarken benim muazzam Manga bilgimin yanında Paul Gravett tarafından yazılan Manga:60 Years Of Japanese Comics adlı günlerdir rüyalarıma giren kitap en büyük yardımcım olacak.O yüzden bizi izlemeye devam edin siz Manga sever okuyucular hemi.Ayrıca bu şahane kitabı bana yarı fiyatına kazandıran sevgili Ali arkadaşıma minnetlerimi sunarak teşekkürü bir borç bilirim.Ay lav yu Ali,ay kis yu Ali:)
9 Ocak 2009 Cuma
NASIL LAF ATARIZ?-2
ALİCE ÜZERİNDEN YÖNETİM ŞEKİLLERİ
NELER OLUYOR HAYATTA
Gerçekten neler oluyor hayatta değil mi sayın Nevresim Takımı okuyucuları,gün geçmesin ki Beşiktaş yönetimi bizi şaşırtan bir olaya daha imza atmaktan geri kalmasın.Benim şaşırdığım ne Yusuf gibi yaşı geçkin bir oyuncunun takıma kazandırılması ya da kazandırılıdığı mevkide Delgado gibi bir oyuncu olması değil, gerçi bu transfer en çok X ile Y birlikte oynarmı tartışmaları yapan Türk basınına yaradı amma velakin benim değineceğim husus o da değil.Kendisini canlı izleme şansına sahip olduğum gerçekten yetenekli olan ve takımda ki yetenekli olan diğer egosu büyük arkadaşı aksine kişiliğiyle de düzgün bir insana benzeyen Aydın Karabulut'un Bursaspor'a verilmesi.Tuna'yı pek izlemediğim için kendisi hakkında bir yorum yapmayacağım ama,eğer Aydın bonservisi ile verilmişse,Beşiktaş adına sol bek mevkiğinde ki oyuncularının döküldüğü bir dönemde büyük kayıp.Yıldırım Demirören döneminin kaçıncı yanlış ya da eski Fenerbahçe'li transferi bilmiyorum ama bu transfere sevinecek Beşiktaş'lı sayısının mecaziden ziyade gerçek anlamıyla bir elin parmaklarının geçeceğini sanmıyorum!
UNİON OLİMPİJA:70-FENERBAHÇE:90
İyi başlayıp,sonrasında durakladığımız maçta 2. yarıda savunmamın da mükemmel oyunuyla grupta sadece tek galibiyeti bulunan Slovenya temsilcisi Union Olimpija'yı deplasmanda 20 sayılık farkla 70-90 mağlup edip gruptan çıkmayı garantiledik.Maçta Fenerbahçe adına önde çıkan oyuncular 20 sayı ile Ömer ve 16 sayı ile Mirsad oldu...
Haftaya Roma'yı 10 sayı farkla yenmemiz halinde gruptan 2.çıkacağız.Bu arada üsteki yazıyı Fenerbahçe Resmi sitesinden aldım,basketbol dalında ki haberleri,maçların skorlarını genelde çok geç giren ve pek beğenmediğim site,bir önce ki paragrafta 20 sayı fark attık derken,skorların yazıldığı kısım da kendileriyle çelişerek 87-89'luk skor yazması oldukça ilginçmiş!Acaba site çalışanları kendi yazdıklarını okumuyorlar mı,ben bile buraya bir yazı girerken bir kaç kez kontrol ettikten sonra yayınlıyorum,biraz daha özenilse ya bunun gibi küçük ayrıntılara ne de olsa bir bir futbol kulübü değil spor kulübüyüz,biraz daha dikkat lütfen!
NASIL LAF ATARIZ?
8 Ocak 2009 Perşembe
DAN DAN
Amerikalı şarkıcı Sonny Bono'nun yazıp bestelediği,bir dönem karısı olan Cher tarafından 1966 yılında söylenen,1967 yılında Frank Sinatra'nın kızı Nancy Sinatra tarafından coverlanan ve bu coverlenmış hali 2003 yılında ki Quentin Tarantino filmi Kill Bill ile tekrar gündeme gelip moda olan tatlı şarkı Bang Bang(My Baby Shoot Me Down)'in, Türk Sanat Müziği sanatçılarımızdan olan Güneri Tecer tarafından okunmuş bir Türkçe versiyonu olduğunu biliyormuydunuz!Dan dan da daha önce sizlerle paylaştığım Seks Seks Seks şarkısı kadar fantastik birşey,gene sözleriyle beraber koyuyorum şarkıyı,hadi size iyi dinlengeler(artık benim kelimem oldu bu)!
Çok genç yaşlardayken biz
Nasıl da beni severdi
Dünya bile yıkılsa
Vazgeçmem senden derdi
Dan dan nedir bu ses
Dan dan imdat nefes
Dan dan her şey bitti
Dan dan hem vurdu hem gitti
Yıllar geçti aradan
Yardım etti yaradan
Döndü geldi yalvardı
Artık çok geç kalmıştı
Dan dan vurdum onu
Dan dan aşkın sonu
Dan dan bir kurşundu
Dan dan ağladım sonradan
İşte dünya böyledir
İntikam bu söyletir
Hey hey hey hey
Hey diyorum duymuyor
Pişman oldum gelmiyor
Şaka yaptım dedim de
Beni hiç dinlemiyor
Dan dan hayat söndü
Dan dan her şey öldü
Dan dan yazık oldu
Dan dan hayatım mahvoldu
BALLI RONALDO
Üste ki resimde gördüğünüz araç,Manchester United'in egosu büyük yıldız futbolcusu C.Ronaldo'ya ait!Ferrari'siyle Manu idmanına giden Ronaldo,Manchester Havaalanı alt geçitinde geçirdiği kazadan klişe tabirle bu arabadan "burnu bile kanamadan" hasarsız kurtulmuş.Arda Turan'dan sonra araba kazası haberini aldığımız 2. futbolcu olan Ronaldo'nun alkol testi negatif çıkmış!Ne diyelim harbiden ballıymışsın Ronaldo,en iyisi gidip bir adak felan ada,aşırı hızı sadece saha içinde yap,bir de Arda ile beraber yılların sürüş ustası Demir Bükey'den direksiyon dersi al hemi anacım!
FENERBAHÇE:2-BURSASPOR:0
Bir ömür uzunluğuna eş değer süre zarfında kazanamadığımız Türkiye Kupası'nda,grubumuz takımlarından Bursaspor'u fena olmayan bir oyunla 2-0 mağlup ederek gruptan çıkmayı büyük ölçüde garantiledik.Köşe vuruşlarının ön direk golcüsü Selçuk bu sezonki 4. ön direk golünü Bursaspor ağlarına gönderdi.Carlos'un güzel golüyle de galibiyeti perçinledik.Takım olarak daha öncede dediğim fena değildik ama Uğur hakkında aynı şeyi söyleyemiyeceğim,nedense bu oyuncu bu sene artık nasıl gazlandıysa pas vermeyi,tek oynamayı unutmuş gibi,hep son 100 metreye giren yarış atı gibi kopup gelmeye çalışıyor.Artık çok fazlamı Barselona maçı izliyor ne bilemem ama bu kadar Messi özentiliği yeter ha Uğur.Diğer oyunculardan Edu'yu bugün çok beğendim defasta,hep doğru hamleler yaptı,Alex biraz tutuktu gibiydi,Kazım ve Guiza bildiğimiz gibi...Yendik mutluyuz,kupayı alırsak daha da mutlu olacağız,ben kupayı hiç görmedim ama kim bilir belki de bu sene zamanı gelmiştir ha...evet gelmiştir bence!
7 Ocak 2009 Çarşamba
ATLETİCO MADRİD'E 3 GOL ATAN...
Göztepe tribünlerinin 1967 yılında Atletico Madrid ile oynanan Fuar Şehirleri Kupasına ithafen besteledikleri "Atletico Madrid'e 3 gol atan Göztepe" şeklinde bir aralar dilime bayağı dolanmış güzel bir tezahüratları vardır,bu gece oynanan Kral Kupası maçında Atletico Madrid 3 gol yedi ama bu sefer nerdeyse bir takımdan değil sadece Messi'den yediler 3 golü.Şimdi bazılarıza böyle yazınca saçma gibi gelebilir ama Messi'nin nasıl tek başına bir takım gibi oynadığını izleyenler anlayacaktır...
Barcelona'nın yedek ağırlıklı bir kadroyla çıktığı maçta,Vicente Calderon tribünlerinin Messi'yi maçtan çıkarken alkışlayarak uğurlanması,oyuncuya hak ettiği övgüyü fazlasıyla vermiş oldu sanırım...
Maçı izleyenler arasında Arjantin Milli Takımının teknik direktörü Maradona da vardı.Messi'nin bu olağanüstü olduğu halde artık alışıla gelmiş performansına en çok o sevinmiştir heralde.Son noktamı koymandan önce diyorum ki bizi büyülemeye devam et Messi!
6 Ocak 2009 Salı
THE MAN FROM EARTH
Eğer yaklaşık 10 senedir arkadaşınız olan ve yakından tanıdığınızı sandığınız bir dostunuz size 14.000 yıldan beri yaşadığını itiraf etseydi,kendisine ne derdiniz?Eminim ki hepiniz arkadaşınızın sizinle dalga geçtiğini,böyle bir şeyin imkansız olduğunu,iddiasını ısrarla sürdürmesi halinde ise psikolojik yardıma ihtiyacı olduğunu söylerdiniz!Şimdi tanıtacağım filme de aynen bu söylediklerim ışığında gelişen mükemmel diyalogların geçtiği,Jerome Bixby'nin aynı adlı romanından uyarlanmış The Man From Earth...Mekan olarak sadece tek bir odada geçen film,John Oldman'ın 14.000 yıl yaşadığı sırrını paylaştığı ve kendisi gibi profesör olan arkadaşlarının sordukları soruları ve karakterimizin kendilerine verdiği cevaplar şeklinde geçiyor.Diyalogları o kadar zekice yazılıp kurgulanmış ki,ağır tempolu gibi gözüken filmin 1 saat 45 dakikalık süresinin nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz!Kısa bir bilgi de filmin uyarlandığı romanın yazarı olan Jerome Bixby hakkında vermek istiyorum.1923 yılında doğup 1998 yılında ölen,çoğunlukla Bilim-Kurgu dalında eserler vermiş olan Bixby,Star Trek orjinal tv serisinin, tüm zamanların en çok sevilen bölümleri sıralamasında 3. sırada bulunan bölümü olan Mirror,Mirror haricinde 3 bölümün daha yazarlığını yapmıştır.The Man From Earth romanına 1960 yılında başlayan yazar,kitabını 1998 yılında bitirmiştir ki,bu bile diyalogların nasıl ince işlendiği ve nasıl bir zekanın ürünü olduğu hakkında size küçük bir bilgi verebilir.Neyse efendim demem odur ki,Bilim-Kurgu sevmeseniz bile farklı konusuyla ilginizi çekebileceğini düşündüğüm bu güzel filmi kesinlikle izleyin,izledikten sonra neden bu filme bu kadar methiyeler düzdüğümü anlayıp bana hak vereceksiniz...Son olarak İmdb'ye özenip filme 10 üzerinden 9 veriyorum,o bir puanı bilerek kırıyorum ki,bir şeylere not verebilecek kadar anlıyormuş gibi gözükeyim(Gülüşmeler)!
PLAYLİST-2
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)