31 Mayıs 2010 Pazartesi

CELTIC PRIDE



1996 yapımı Celtic Pride filmini bilirmisiniz,filmi bilmeyenler ve hatırlamayanlar için kısaca şöyle anlatayım:Boston Celtics taraftarı olan iki fanatik Mike ve Jimmy'nin,Final serisinde ki rakipleri Utah Jazz'ın süperstar oyuncusu Lewis Scott'ı durdurmak için oyuncuyu kaçırmalarını konu eden bir spor komedi filmi.


İhtişamlı kariyerinde yüzlerce kez ağzımızı açık bırakan Kobe Bryant'tan tam da her şeyi gördüğümüzü düşünürken,Kobe bir kez daha yaptı ve Suns serisinde gene ağzımızı açık bırakmayı başararak takımını NBA Finallerine çıkarmayı başardı.Lakers zaten uzun bir süredir takıma kim gelirse gelsin Kobe +4 şeklinde olmuştur ve yıldız oyuncu Suns serisinde bugüne değin hiç bir play-off maçında göstermediği efektifliği gösterip durdurulamaz bir performans sergileyerek tek başına bir takım olduğunu kanıtladı.Başında iki kişi varken attı,düşerken attı,Karaköy'den Eminönü'ne attı,televizyon izlerken attı,yemek yerken attı,gündüzleri okuyup geceleri çalışırken attı,aklınıza gelecek hemen hemen her türlü şekilde basketi yaptı ve durdurulamadı.Bu inanılmaz performansına rağmen Suns'un 2 maç kazanması aslında müthiş bir başarıydı.Phoenix'in bu seriyi kazanmak için tek şansı Boston Pride filminde olduğu gibi NBA'de Lakers harici geriye kalan 29 takım için büyük haksızlık olan Kobe'nin Suns taraftarlarınca kaçırılması olurdu heralde.

Finallerin başlamasına yaklaşık 1 saat kala eminim çoğu Celtics taraftarı Boston Pride filmini ve Kobe'yi kaçırmayı aklıllarında şöyle bir geçirmiştir ama her şeye rağmen Celtics'in Suns'tan çok daha güçlü olduğu da su getirmez bir gerçek.Ne olursa olsun müthiş ve mazisi olan 7 maç üzerinden oynanacak efsane bir final serisi bizleri bekliyor.Seri başlarken rengimiz aşağıdadır!

29 Mayıs 2010 Cumartesi

ZATEN KIÇLARINI YIKAMIYORLAR



Metropol ünvanıyla anılan şehrinde saat 11'den sonra otobüsünü kaçırırsan eve dönebilmen başlı başına bir macerayken,henüz geçen sene inşa ettiğin ülkenin en yeni stadlarından Kayseri'nin dahi zeminini düzeltememişken,elinde vaatlerinden başka ortaya koyabileceğin somut her hangi bir şeye sahip değilken tabi ki haksızlık Euro 2016'nın bize verilmemesi.

Fransız olan Platini'nin kendi ülkesini kayırması haksızlık,Uefa As başkanı olan ve asli görevi ülkemizi kollamak olan Şenez Erzik'in Platini'nin yaptığını yeteri kadar yapamaması yetersizliğine dalalet değildir de nedir.

Olsun 2016'yı vermedilerse,2020'ye aday oluruz,onu da vermezlese 2024'e elbet birisini verirler,belki o zamana kadar bizde stad zeminlerini düzeltiriz,toplu taşıma problemimizi çözeriz,bunlar hep artı...

Ama o zaman kadar bir kez daha gördük ki,Avrupalı bizi sevmiyor,Türk'ün Türk'ten başka dostu yok,Fransızlar götlerini yıkamıyorlar,zatenAlmanlar yenildi diye biz de yenik sayıldık.

28 Mayıs 2010 Cuma

FENERBAHÇE:85-EFES PİLSEN:79


Dünyanın en klişe an tanımlası cümlesidir "Anlatılmaz yaşanır...",lakin dün gece Abdi İpekçi'de yaşadıklarımızdan sonra emsali durumlarda bu klişe cümlenin temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze koyulmasını bayağı bulan ben bile bu cümleyi gönül rahatlığıyla "Oradaydım Belgeseli" tadında söyleyebilirim!

Bir önceki maçın aksine bu kez uzunlarını da oyuna sokup,pota altında etkili olabilmişsin ama basit hatalardan ve rakibin özellikle Sinan Güler önderliğinde etkili savunması ve yüksek yüzdeli atışlarıyla Efes karşından 3. Çeyreğin ortasında 17 sayı geriye düşmüşsün...İşte bu gibi anlarda seyircinin desteğine ihtiyaç duyarsın,adın Fenerbahçe ise bu gibi anlar haricinde de duyuyorsun ama bu seferki durum bambaşkıydı.Oyuncular bazında seyirciyi ateşleyecek kıvılcım Vidmar'ın basket faulü ve hemen akabinde Kinsey'in sayılarıyla takımdan beklenen reaksiyonu gören taraftar öyle bir destek verdi ki,o dakikadan sonra yaşananlar girizgahta yazdığım "Anlatılmaz yaşanır" söylemine örnektir.

O destektir ki Türkiye'nin en soğuk kanlı oyuncularından Kerem Tunçeri'nin bile elini ayağına dolaştırsın,o destektir ki serinin hayal kırıklıklarından Greer'i maçın yıldızlarından biri yapsın,Emir'i çoştursun,Efes'i çaresiz bıraksın.Dün gece en az Ömer kadar savunma yapan,Emir kadar üçlük atan,Mirsad kadar blok koyan binlerce Fenerbahçe taraftarı vardı salonda,bağırmaktan yüzlerimiz kırmızının tonlarına girdi,hepimiz terden sırılsıklam olduk,ıslıklarımız kendi kulaklarımızı dahi sağır etti ama maçı hep beraber almasını bildik...

Ben ne yazarsam yazayım,ne anlatırsam anlatayım şu maçı ne benim ağdalı kelimerimin oluşturduğu cümleler anlatabilir ne de başkasının,nasıl ki şampiyonluğun anlatılamaz tatlı bir duygusu vardır işte o duygu bu anlatılmaz maçın taraftarına layık olabilir ancak...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

FİNAL



Eto'o gene gol atar mı,daha önce kaybedenlerden Butt ve Lucio'dan bu sefer hangisi kazanacak,Van Bommel ikinci kez alır mı kupayı,kim 3 kupalı kapatacak sezonu,hangi hoca Şampiyonlar Ligi'ni ikileyecek,boynuz(Mourinho) kulağı(Van Gaal) geçmiş mi,Inter Avrupa kompleksini bu sefer yenecek mi,Munchen eski günlerine dönecek mi,Mourinho kazanırsa Madrid'de kalacak mı,Cambiasso Maradona'yı utandıracak mı?



Bir çırpıda akla gelen 'lar ve mi'ler bunlar.Hepsi bu gece cevabını;kupada sahibini bulacak,iki takım içinde rüya gibi geçen bir sezon fakat ikisinden birisi bu rüyadan uyanıp Barnabeu'da gerçekle yüzleşmek zorunda kalacak,gece yarısı birilerinin faytonu balkabağına dönüşecek ama hangisi,göriciğiz efenim...

21 Mayıs 2010 Cuma

WRITE THE FUTURE



Çok fena reklam çok,kimler kimler var,Drogba'dan Cannavaro'ya,Ribery'den Rooney'e,Federer'den Kobe Bryant'a,Ronadinho'dan Cristiano Ronaldo'ya hatta Gael Garcia Bernal ve Homer Simpson'a kadar sayısız yıldızın yer aldığı tadından yenmze bir reklam olmuş,afiyet olsun efenim.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

BEN YAŞARIM


Yarın güneş gene doğacak ardından rüzgar esmeye,kuşlar kanat çırpmaya,mevsimler geçmeye devam edecek...Ben de devam edeceğim,nefes almaya devam edeceğim,uyumaya,uyanmaya,yürümeye,su içmeye,aşık olmaya,müzik dinlemeye,göt olmaya,gülmeye,umut bağlamaya,kavga etmeye,kusmaya,içki içip çift görmeye...hayata dair ne varsa bunları yaşamaya bedenim bu dünya üzerindeki mevcudiyetini sürdürebildiği ölçüde yaşamaya devam edeceğim,edeceğiz,lakin hayata dair,hayatın içinden binlerce kez yaşadığım ve yaşamaya devam edeceğim duygulardan birisi olan hayal kırıklıklarından sadece bir tanesiydi bugün yaşadığım.Bu hayal kırıklığı ki ben nefes almaya,uyumaya,uyanmaya,yürümeye,su içmeye,aşık olmaya,müzik dinlemeye,göt olmaya,gülmeye,umut bağlamaya,kavga etmeye,kusmaya,çok içki içip çift görmeye devam edeceğim hayata dair ne varsa bunları yaşayacağım belli bir süre benim içimi yakacak,en büyük vicdan azabımmışçasına beni takip edecek,doğan güneşi,esen rüzgarı,geçen mevsimleri bana değil başkalarına ait hissettirecek,seneye belki bugünlerde bir şampiyonluk yaşarken bugünü anımsadığımda şimdiki kadar olmasa dahi içimi yakmaya devam edecek,o yılın başkalarına ait olduğunu hatırlatacak bana...Ama elden ne gelir dedim ya hayat devam edecek,2006'da da devam etmişti şimdide devam edecek.Her görüntü,her kelime,her nefes alış bir kabus gibi üstüme çöküyor bugün,klastrofobik bir kabus gibi,daraltan,kapana sıkışmış hissi veren,acı ağır,çaresizce,boğan ve ama elden ne gelir hayat devam ediyor.

Ne diyordu Freddie Mercury "Şov devam etmeli",edecekte,hayatta devam edecek,ben yaşamaya devam etmeliyim,ben yaşamalıyım,ben yaşarım ama bu acıda bir süre benimle yaşacak,bizimle yaşacak ne de olsa Foma'nın dediği gibi "Hayat sana insafsız",ikinci kez insafsız!

YA YA YA ŞA ŞA ŞA FENERBAHÇE ÇOK YAŞA

10 Mayıs 2010 Pazartesi

ANKARAGÜCÜ:0-FENERBAHÇE:3


Futbolumuzda "Ortamı germek" diye tabir ettiğimiz olay genelde derbi maçlar öncesi psikolojik üstünlüğü ele geçirmek için istinai durumlar hariç yöneticiler tarafından basına verilen demeç atışmalarıdır.Bu sefer garip bir şey oldu,Ankaragücü As Başkanı Ayhan Atalay ortada fol ya da yumurta yokken sahneye çıktı ve Fenerbahçe'yi hakemleri ayartmakla itham edip Bizans olmakla şuçladı ve kardeş takımları olan Bursa için oynayacaklarını ekledi.Ardından oğluna oyuncak olarak Ankaragücü'nü alan M.Gökçek'ten "İspanya'dan futbolcumuz Broggi'yi arayarak, Fenerbahçe maçının ilk 15 dakikasında kırmızı kart görmesi için 200 bin Euro teklif ettiler" iddiası geldi.Ortam gerilmesinin ağababası bir gündem oluşmuştu ve sanırım Fenerbahçe'liler dışında tüm Türkiye'nin Ankaragücü'nü tuttuğu bir maçtı ama görünen o ki manipüle edilmeye çalışılan ortamın gerginliği kimilerinin umduğu gibi Fenerbahçe'li futbolcuları değil Ankaragüçlü oyuncuları etkiledi ve Ankara tribünlerine yansıdı.Ankaragüçlü oyuncular oynamaları gereken Bursa için oynayamadılar çünkü toplama bir takım olan Ankaragücü'nün kaliteli gibi yabancı oyuncuları Bursa'ya dair hiç bir aidiyet hissetmiyorlardı.Etkilenmesi gereken Fenerbahçe'li futbolcular etkilenmedi çünkü Gökhan Gönül ve Özer'in bilmem kaç haftadır sakat sakat,Alex'in 39 derece ateşle oynadığı,fedakarlık gösterilen ve takımın kenetlendiği bir döneme girildi...




Şimdi 2 tane flashback yapalım,ilkinde 1. Daum dönemine gidelim.2003-2006 arası dönemde Fenerbahçe'nin en büyük silahı duran toplardı,Fenerbahçe duran top organizasyonlarından bulduğu onlarca kritik topla 2 tane şampiyonluk kazandı,üçünücüsünü son hafta kaybetti.Bu sene takımın başına Daum geldiği zaman Daum'suz üç dönemde etkili olamadığımız duran top organizasyonlarında pozitif bir gelişim bekliyordum fakat gelişmek kenarda takımın bu sene duran toptan anca tek tük atabildiği goller sadece skoru arttıran goller oldu(ne ilginçtir ki ilk yarıdaki Ankaragücü maçı hariç) ta ki 2 hafta önceki Kasımpaşa maçında galibiyeti getiren gol hariç.Ve iki hafta sonra 2 duran top ve kazanılan 2 gol ile zor geçmesi beklenen maçın rahat bitmesi...





2. flashbackimiz ise bu gollerden ilkini atan adam Mehmet Topuz ile ilgili.Açıkçası geldiği günden beri Mehmet Topuz'dan Fenerbahçe taraftarının beklediği gol uzaktan atılan etkili şut biçimindeydi,fakat Mehmet Topuz'un bir diğer özelliği ise köşe vuruşlarında dışarıdan gelip arka direkte kendisini unutturarak kaydettiği kafa golleridir.Geçen sene Kayserispor'da bugünkine benzer 4 ya da 5 gol atmıştı,Bilica'nın,Lugano'nun,Guiza'nın,Selçuk'un marke edildiği köşe vuruşunda arka direkte kendisini unutturan Topuz nihayet kendisinden beklediğimiz golü sezonun son deplasmanı olan kritik maçta attı ve galibiyette büyük rolü oldu...



2.yarı Alex'in hastalığı nedeniyle oyuna Cristian'ın girmesi,devrenin hemen başında Guiza'nın attığı gol ile zaten soğukkanlılıkla pas yapan takımın pas yüzdesini arttırıp olumlu katkı yaptı.Attığı muhteşem gol ise skoru ve galibiyeti perçinledi ki maç bu dakikadan sonra formalite havasında geçti.Ankaragücü'nün tehlikeli sayılabilecek akınlarını 9 maçtır gol yemeyen defans başarıyla savuşturarak gol yenilmeyen maç sayısını 10'a çıkarttı.

Fenerbahçe'nin galibiyetini hazmedemeyen Ankara-Bursa tribünlerin ve Anneler Günü'nde birilerinin anasına koya koya giden Ümit Özat'ın çirkefliklerini zihinlerde bir köşeye yazdık.Cristian'ın "ağlama değmez hayat"vari gol sevincini ayrı bir yazdık ve kaldı sadece 90 dakika.Temkinli olmakta hala fayda var ama galiba FENER Gol,Gol,Gol Şampiyonluk Geliyor!

8 Mayıs 2010 Cumartesi

YORUM SİZİN



Y.Özdil tarzı yazayım:

Michael Jackson

***

Freddie Mercury

***

Yorum sizin

***

Sizin

***

Siz.

EDA DE SOUZA



Voleybol takımımızın hırslı-civelek oyuncusu Eda'nın Deivid'e özendiği an.Eda hastası Gökhan'dan geldi!

ŞAMPİYON FENERBAHÇE



İlk maç Şampiyonluğun habercisi,ikinci maç neredeyse tescil eden,üçüncü maç ise kreması oldu bu serinin.Hınca hınç dolan salonda Sarı Melekler'in Şampiyonluğu ilan edeceği maçta merdiven boşlukları bile doluydu ki,maçı koltuktan izleyebilmek şanstı bizim adımıza.Taraftarın büyük desteğiyle geriden gelip kazanılan ilk set,baş başa giderken takımın müthiş direnciyle uzatmada kazanılan ikinci set ve rahat alınarak Nati'nin sayısıyla Fenerbahçe'nin Şampiyonluğunu ilan eden 3.set sonucu 3-0 ile kazanılan final serisi tek kelimeyle muhteşemdi...



Namağlup Şampiyonluk,Kupa şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi finali gururunu bizlere yaşatan Sarı Melekler'e,teknik ve idari kadroya ne kadar teşekkür etsek azdır.Sevindirdiler bizi,hem de büyük sevindirdiler,Voleybol'u kısa bir süre olsada gündemi allak bullak olan ülkenin gündeminde tutmayı başardılar,Armanın Gururu oldular.



Naz Aydemir ilk maçın 2.setinden sonra oyuna girerek Dirickx'den aldığı formayı iyi değerlendirerek almayı fazlasıyla hakettiği En İyi Pasör,Kaptan Çiğdem Can Rasna En İyi Blokör ödülleriyle Şampiyonluğu taçlandırdılar.Gamova'nın aldığı en iyi smaçör, en skorer oyuncu, en değerli oyuncu ödülleri için sadece Ekaterina Gamova diyorum ki başka bir şey dememe gerek yok heralde.Sadece Nihan'ın aldığı En İyi Libero ödülüne anlam veremedim,Nihan gibi manşet özürlüsü bir Liberonun bu ödülü alması büyük kolpa.Selçuk Şahin bile daha iyi liberodur Nihan'dan!



Spor Kulüplüğü güzel şey demiştim daha önceki bir yazımda ki,maçın hemen ardından büyük bir grup Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Basketbol takımını desteklemek için Voleyboldan Basketbol branşına atlayarak Kızların Şampiyonluk derbisi için Caferağa'ya gittiler,biz salonda kalıp Sarı Melekler'in boş salona kupa kaldırmasına gönlü el vermeyenlerden olup sonuna dek alkışlarımızla onlara eşlik ettik.



Maç içinde ilk kanı Eda'nın burnunu kanatan Vakıfbank'lı oyuncular akıttı,ikinci kanıda,Gamova'nın tribüne attığı resimde görmüş olduğunuz yastığı kapmak adına yükseldiğim ribaunt mücadelesi sıranda sevgili arkadaşım Gökhan'ın yüzünü ayı vücüdumla yanlışlıkla dağıtan ben akıttım ama yastığı kaptım,Gökhan'a armağan ettim.Hem benden ayılarda varmış olum,40 yaşındaki herif 3 sıra aşşağı atlamış!

Evet Sarı Melekler'in çifte kupayla taçlandırıdığı bu sene Voleybol branşını bitirdik,seneye Avrupa Şampiyonluğunuda kazanmak dileğiyle hoşçakalın.

7 Mayıs 2010 Cuma

KUPA



Gene kazanamadık,işin aslı bu ve aslında bu bayağı bir sıradan durum haline geldi bizim adımıza,fakat bizler bu durumun sıradanlığını kabullenmişken her sene Fenerbahçe'nin kupayı alamamasıyla ilgili tarihsel süreçle ilgili bir zamanlar komik sayılabilecek birbirinin aynısı demode espiriler üreten güruh sıkılmadı.Açıkçası kupaya dair büyük bir beklentim olmadığı için,herhangi bir hayal kırıklığıda yaşamadım,sadece Alex'in muhteşem golünün heba olmasına üzüldüm.Yoksa ben hayal kırıklığının kralını kendim 15,Kupa özlemi ise 19 yaşında reşit eşiğini atlayalı 1 sene olmuş Öss'de istediği bölümü 3 puanla kaçırmış bir öğrenci adayı.2001'de Şampiyonluğa giden takım bir de 4-4'lük unutulmaz yarı finalde Galatasaray'ı eleyince yıl sonunda çifte kupalı Şampiyonluk yaşayacağımızı düşünmüştüm.Rakipte Gençlerbirliği'ydi ama laneti ve hayal kırıklığını ilk olarak orada tattım ben.Anderson'un ve Ümit Karan'ın karşılıklı golleriyle 2-2 biten maçı penaltılarla kaybettiğimizde yerle yeksan olmuştum...

Ardından 4 sene sessiz geçen dönem,bu sefer reşit eşiğini yeni atlatmış olan 19'luk öğrenci adayı benim Kupa ise 23 yaşında üniversite üçüncü sınıfta okuyan bir öğrenciydi.Rakip Galatasaray'dı ve kupa laneti bir kez daha çifte kupanın önüne geçti,maçı hatırlayanlar bilir normalde az gelip çok atan biz iken bu sefer roller değişmişti,Mondragon'da o maçta bir Liverpool'luk performansda ortaya koyunca 5-1'lik hezimet geldi,hayal kırıklığı oldumu sana 2.Ve bir sene sonra tekrar final,Kupa üniversite 3. sınıfta bu sefer rakip Beşiktaş,berbat başlayarak toparlayan ama sonunu getiremeyen takımın finali kaybetmesi kendi adıma son hayal kırıklığım oldu,o maçtan ve sezondan beklentilerim kocamandı.Bu sefer 3 senelik bir suskunluk ben 23 yaşındayım,Kupa ise üniversiteyi bitirmiş,askerliği kısa dönem yapmış ve özel bir şirkette müdür yardımcısı olarak çalışan top sakallı bir yönetici olmuş,sigortası,4 ayda bir çift maaşı ve şirket tarafından tahsis edilmiş bir arabası var.Ama bizim gene kupamız yok,bu sefer diğer finallere istinaden ligde hedefin kalmamış olması zihinleri acaba kupa gelirmi sorularıyla meşgul etsede cevap basitti:Hayır...

Ve nihayet günümüze geldik ben 24 yaşındayım,Kupa 28'inden gün almış,şirketinden bir kızla nişanlanmış Aralık ayında düğün var ve gene,yeniden kupa yok.Bu süreçte sadece oynan rakiplerin isimleri değişiyor ama sonuç değişmiyor,kupa bizim lanetimiz ligin son haftalarda en iyi topunu yapan takım iki pas üst üste yapamıyor,kupa bizim "Öğrenilmiş Çaresizliğimiz" Alex'in muhteşem golüyle bile kazanılamıyor.Kupa prestijini sürdürmeye ve artık kabak tadı verilen espiriler yapılmaya devam edecek,kim bilir belki gelecek sene Kupa evlendiğinde ya da yıllar sonra Kupa torun torbaya karıştığında bitecek bu hasret ama şimdiden biten bir şey varsa o da bizim hevesimiz!

2 Mayıs 2010 Pazar

CHE



Dün 1 Mayıs'tı!

FENERBAHÇE:2-ESKİŞEHİRSPOR:0



Ne diyordu geçen hafta ki Kasımpaşa maçında Melihler,"Fenerbahçe Şampiyon gibi oynamıyor" diyorlardı,açık açık demeselerde ima ediyorlardı,hangi Fenerbahçe idi şampiyon gibi oynamadıklarını iddia ettikleri Fenerbahçe,ligin kalburüstü bir kadrosu olmasada kalburüstü bir oyun anlayışına sahip takımı olan Kasımpaşaspor'u galibiyet golü adına yaklaşık 25 dakika boyunca kendi yarı sahasına hapsedip,tek tehlikeli pozisyon dahi vermeyen Fenerbahçe'ydi...



Gene aynı Fenerbahçe hem kadro yapısı hem de ortaya koyduğu oyun ile ligin tam manasıyla kalburüstü takımı olan Eskişehir karşısında özellikle ilk yarı öyle bir oyun ortaya koydu ki Melihler bile bu oyuna övgüleriyle iade-i itibar yapmak zorunda hissettiler kendilerini.Alex 4 sene sonra serbest vuruştan gol attı,Özer yüksek azim ve biraz da şansla durumu 2-0 yaptı,takım gene pozisyon vermedi,orta saha rakibin olgunlaşmak üzere olan ataklarına yaptıkları press ile rakibi anında bunalttı,Mayıs 1 ve taraftarda güzel olunca galibiyet kaçınılmaz oldu.



Güzel bir oyunla rahat kazanılmış kağıt üzerinde zor gözüken maç.Şimdi sıra kupa finalinde,ardından Şampiyonluğun düğümünü çözecek Ankaragücü maçı.Ben 2006 sendromuna sahip her Fenerbahçeli gibi temkinli yaklaşıyorum takımın içinde bulunduğu pozisyona ama takım böyle oynarsa 2006'yı bile yener!Güzel başladı ve güzel bitti 1 Mayıs!

1 Mayıs 2010 Cumartesi

FENERBAHÇE:3-V.B.G.Ş.T.T:2



İşçinin ve Emekçinin Bayramının kutlandığı bu güzel,güneşli 1 Mayıs gününde,Sarı Melekler'in rakibi bu sezon kızları yenme başarısını Volley Bergomo takımıyla gösterebilen 2 takımdan biri olan Vakıkbank Güneş Sigorta Türk Telekom(can gitti,ömür gitti) takımıydı.Bizim gibi final serisine kadar rahatça gelen rakibimizle bu sene oynadığım son iki maç oldukça çekişmeli geçmesine rağmen maçlar sonunda gülerek ayrılan taraf biz olmamıza rağmen rakibimizin bizi ne kadar zorladığı ortadaydı.

İlk sete hızlı başlayan taraf rakibimiz oldu,Nihan'ın manşet hataları,Nati'den görmeye alışık olmadığım basit kayıplar,Dirickx'in artık klasikleşen pas hataları kızların üzerindeki ölü toprağı ile birleşince kızlar bu sen hiç alışık olmadığımız bir farkla ilk seti 13-25 kaybettik.İkinci settede zincirleme hatalarımız devam etmesine rağmen baş başa giden maç ikinci teknik molaya önde giren rakibimizin birden farkı açmasıyla seti 20-25 kaybederek maçta 2-0 yenik duruma düştük.



3. setede iyi başlayan taraf gene rakibimiz Vakıfbank oldu,ilk teknik molaya rakibimizin 8-4 önde girdiği maça Fenerbahçe 2 kritik değişiklik yaparak Alice Bloom ve maçın en kötü oyuncusu Dirickx yerine pasörümüz Naz Aydemir girdi.3.setin ikinci teknik molasına 14-16 geride girmesine rağmen oyununda bariz bir değişiklik olan takım,Naz'ın güzel pasları Gamova ile buluşturması ve Alice'in etkili servisleti ile seti son düzlükte 25-21 alarak setlerde durumu 1-2'ye getirdi.4. sete iyi başlayan takım ilk kez iki teknik molayada önde giren taraf oldu ve İpek'in file önünde ve servislerde etkili olması ve Gamova'nın doğru zamanda doğru paslarla buluşması,Neslihan'ın maç boyu kötü kullandığı servis hataları ile birleşince 4. seti 25-22 kazanarak durumu 2-2 yaptık.

Tie-break'e uzayan sette ilk sayıyı alan taraf rakip Vakıfbank oldu,Alice'in fileye taktığı topla 1-0 öne geçen rakip final setinde durum 1-1 olduktan sonra 2-0'lık bir seri yakalayarak durumu 3-1'e getirsede kızların özellikle file önündeki etkili savunmasıyla rakip antrenör Giovanni'yi ard arda molalar almaya zorlayan takım saha değişikliğine yanılmıyorsam 8-4 gibi bir üstünlükle gitti.Bir ara Neslihan'ın üst üste servislerden aldığı sayılarla Vakıfbank farkı 8-6'ya getirsede kızlar etkili oyunlarını devam ettirerek tie-break setini 15-10 alarak maçıda 3-2 kazandı ve çok zor geçen maçtan alınlarının akıyla çıkarak Şampiyonluk serisinde erkeklere benzeyen bir senaryo ile 1-0 öne geçti.

1 Mayıs iyi başladı,iyi gidiyor,iyi bitmesi dileğiyle.