31 Ağustos 2009 Pazartesi

3. KÖPRÜYE HAYIR!



Tarabya'lıyız,rant köprüsüne karşıyız.Doğayı rahat bırak "Çevrecinin daniskası"!

FENERBAHÇE:2-MANİSASPOR:1



Geçen seneki Fenerbahçe ile bu seneki Fenerbahçe arasındaki farkın kısa bir özeti gibiydi bu maç.Geçen sene kötü oynarken maç kazanamıyorduk ama bu sene kötü oynadığımız halde bile maç kazanıyoruz,kazanma alışkanlığımızı kazanıyoruz...

Takımda Cristian,Volkan hadi birazda Emre dışında iyi oynayan yoktu,kötü performans veren oyuncular dışında Daum da bugün pek formda değildi.Sağ bekte her pozisyonda Joshua Simpson'a geçilen Bekir'e kanatta destek vermeyen Kazım'ı çıkarmak için 70 dakika bekledi.Gerçi geç oyuncu değiştirmek Daum'un Fenerbahçe'de ki ilk döneminden alıştığımız bir durumdu ama fizik olarak oyundan düşen Carlos'u 90 dakika oynatması bence bugün ki en büyük hatasıydı zira rakip takımın göstere göstere golü attığı pozisyonda ilerde kalıp kanadını boş bırakan Brezilya'lı futbolcu yenilen golün mutlak sorumlusuydu.Maç 1-1'e geldikten sonra orta sahada kaptırdığı golde Sezer'in 2.golü atmasınada katkı yapacaktı ki gününde olan Volkan'ın güzel kurtarışı geldi...



Misal gene Santos'un oyundan çıkmasıda Kazım'ın ki gibi geç kalınmış bir değişiklikti.Zaten bugün pek oyunda olmayan oyuncu,Fenerbahçe orta sahasını sertliğiyle sindirmeye çalışan Manisa oyuncularından Kanadalı Simpson'ın direk kırmızı kart olması gereken sert müdalesinden sonra oyundan düştü.Beklenen değişiklikler yapılıp baklalı 4-1-2-1-2'ye geçmiştik ki sinirlerini aldırmamış Emre'nin gereksiz kırmızısı geldi.Bu pozisyon için Emre hakemin gözü önünde rakibi itmesi olsun,etmişse ettiği küfürle olsun oyundan atılmayı sonuna kadar hak etmiş olsada zaten sinirli yapısı dolayısıyla çabuk tahrik olduğu bilinen Emre her maç olduğu bu maçta provake edilmeye devam ediyor ama hakemlerde bu provakasyona göz yummaya devam ediyor.Gözü önünde Emre'ye topsuz alanda Basketbol tabiriyle perdeleme yapan ve sarısı olan Nizamettin'e kart vermeyi tercih etmeyen hakemin Emre'ye, Nizamettin'den sakındığı kartı çekinmeden verebilmesi akıl alır değil?Neyse kaldığımız yerden devam edelim,Emre'nin baklalı sisteme henüz dönülmüşken oyundan atılması takımı kötü etkilemek yerine ilginçtir, ters etki yaparak hareketlendirdi ve maç boyunca ortada gözükmeyen beklenmeyen anların,beklenen adamı Alex sahneye çıktı, Guiza'ya golü atmak kaldı.Ardından dana önce belirttiğim Carlos,Önder ortak yapımı hatalı gol geldi.Yediğimiz golden sonra orta sahadaki boşluğu iyi değerlendiren Manisaspor'un üzerimizde kuruduğu baskı,geçen seneden gelen son dakika gol yeme fobisiyle birleşince maçın bir an önce bitmesini istemedim dersem yalan olur ama sonra garip bir şey oldu,normalde alamadığı toplardan sonra oyundan kopan Guiza attığı golün yanı sıra ceza sahasına kaçan Alex'e muhteşem bir top gönderdi,kafa vuruşu direkten dönen Alex'in topunu takip eden,eskinin "Genç" şimdinin "Fırsatçı Semih"i takipçiliğini konuşturarak 90+5'te attığı golle Fenerbahçe'ye hayat verdi ve hayal kırıklığı ile bitmesi muhtemel bir akşamın üzerine güneş gibi doğdu.



Gökhan Gönül'ün takımdaki varlığının ne kadar önemli olduğunu gösteren bu maç, Milli ara öncesinde çok moral verici bir galibiyet oldu.Sanırım bu geceki sonuçla birlikte kendi rekorumuzu kırarak lige ilk kez 4'te 4 yaparak en iyi başlangıcımızı yaptık.Haftaya rakip dişli Bursaspor ve oyuncuları çok formda ve Emre yok ve kıl ve tüy ve orlon kazak ama şimdilik endişelerimizi en azından bir hafta erteleyip şu gecenin tadını çıkartalım.Ha bu arada maçı beraber izlediğimiz içten içe sevinen Galatasaray'lı ve Beşiktaş'lı arkadaşlarıma burdan selam olsun,hevesiniz kursağınızda kaldığı için hiçte üzgün değilim!

30 Ağustos 2009 Pazar

HITCHCOCK CLASSICS-6





Strangers on a Train, 1951
Emile Hirsch and James McAvoy. Photograph by Art Streiber.

NEDEN LİG TV?


Her sene lige gelen kaliteli oyuncular ve hocalarla olsun,gelişen teknolojik imkanlarla olsun ligimizin kalitesinin sürekli arttığından bahsedilir ama Lig Tv gibi zihniyetlerin olduğu yerde yakalanmak istenen Avrupai kalite artmak bir yana her geçen gün Avrupa'dan uzaklaşmaktan öteye gidemez.

Misal bugün ligin en çok reyting alan 4 takımdan hiç birinin maçı yok ama bu izlenicek maç yok anlamınada gelmiyor ama pardon Lig Tv'nin tutumuna baktığımızda bu anlama geliyor.Ben bir futbol sever olarak bugün Türkiye'nin en modern stadyumlarından birine sahip Kayserispor'un maçını izlemek isterdim,ben bugün 100.yılını kutlayan ve Vassell transferiyle adından söz ettiren Ankaragücü'nün maçını izlemek isterdim,ben bugün ateşli taraftarıyla nam salmış Eskişehirspor'u izlemek isterdim,yarında isterim sonraki günde isterim ama gel gör ki Lig Tv bu 4 büyüksüz günde bile bu maçlardan hiç birini yayınlamayı bugün tercih etmemiş,yarında etmeyecek,sonrada etmeyecek.Çünkü para kazananlar ligin kalitesinin artmasını değil sadece daha fazla para kazanmak peşinde.Geçen sene ligin sonlarına doğru aynı anda 8-9 maçı yayınlamakla övünenler neden şu güzel Cumartesi akşamında 1 tane maç yayınlamazlar anlamak güç ya da değil!

MANCHESTER UNITED'DAN ŞOK TRANSFERLER



Sir Alex Ferguson uzun süredir takip ettiği ve kadrosuna katmak istediği 2 Türk yıldızı kadrosuna kattığı için mutlu olduğunu söyledi.Manchester United'a transfer olduğu için mutlu olduğunu kaydeden İbrahim Üzülmez "Ortada yapabilseydim Real Madrid de oynardım" derken,Sabri Sarıoğlu "Old Trafford'u çoşturmaya geldim" şeklinde konuştu!

Akşam akşam beni güldürdün ya,allahta seni güldürsün Bobiler:)

MILAN:0-INTER:4



Uzun yıllar sonra ilk kez Milan-Inter derbisi izleyemedik ve uzun yıllar sonra ilk kez derbinin bir tarafı,diğerine bu kadar ağır gelmiş!Maçı izleyemedeğimiz için yaptığımız skor yorumculuğu olacak ama olmasa ne olur bir taraf diğerine 4 atıyorsa fazla bir şey söylemeye gerek yok.




Goller maçın özetinde izlediğim kadarıyla,Milito'nun defansın arkasına attığı derinlemesine paslarda gelmiş,Maicon Milan'ın solunu çökertmiş.Yalnız o değilde Huntelaar ne cenabetmiş adammış arkadaş,Real'e gitti ezeli rakiplerinden 6 yediler,Milan'a adımını attı 4 golle taraftarına merhaba dedi.Bu skordan sonra Mourinho'dan mutlusu yoktur,Milan da bu kafayla gittiği müddetçe daha çok 4 yer,olan cefakar Milan taraftarına olur.



Inter güzel goller atmış ama 2. yarıda Stankovic'in "Dur şurda ağ kalmış aliyim onu bari" tadında 90'a attığı golü çok şahane,bu yüzden bu golün videosunu koyuyorum.İzleyin bana hak vereceksiniz.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

BARCELONA:1-SHAKHTAR DONETSK:0



Değişen bir şey yok,oynanan kupanın adı dışında.Barcelona , Veni-Vidi-Vici tadında takılmaya devam ediyor.Lucescu hiç değişik fantezilere girmeden,haddini bilerek oynattı takımını,Iniesta'nın yokluğu ve Ibrahimovic'in henüz takıma alışamamasıda birleşince gol atmakta zorlanan Barcelona'ya karşı maçı nerdeyse penlatılara götürüyorlardı ki,sahneye Messi çıktı ve akıl sınırlarını zorlayan paslardan birinde Pedro'ya golü attırdı.Her ne kadar Messi'nin yeteneğinden sual olmasada,maçı izlediğim bir kaç bilmiş arkadaşımın Messi'nin verdiği gol pasını "sıradan" olarak nitelendirmeleri,sadece bizim insanımıza özgü otorite genlerinin bir ürünü olsa gerek.



Bununla birlikte 5 etti Barcelona'nın bu seneki kupaları,sırada birde Kıtalar Arası kupa var,zira onuda alırlarsa bir sene içinde 6 kupa kazanmış olacaklarki bundan ötesi varmı bilmiyorum.Hatta Ümit Aktanvari bir yorumla Los Galacticos değil tüm Galacticos'lar gelse bu rekoru kıramaz diyorum.

28 Ağustos 2009 Cuma

EUROPA LEAUGE-GRUP H




Statü değişikliği sebebiyle bu sene 2. torbadan katıldığımız Avrupa Ligi'nde ki grubumuz belli oldu.1. torbadan gelen rakip,gelebilecekler arasında bizim açımızdan en güzeli oldu.Villareal'lerin,Roma'ların,Valencia'ların olduğu gruptan Staua'nun gelmesi her ne kadar şanssa,3. torbadan son yılların çıkıştaki ekibi Twente gelmesi aynı ölçüde şansızlık.Sheriff için bir şey demiyorum zaten,gruptaki averaj durumunu belirler.İlk maç 17 Eylül'de Twente ile Kadıköy'de,ardından Sheriff deplasmanı geliyor,ilk iki maçtan 6 puan alırsak grubu lider bitiriririz...

Öncelikli hedefin gruptan çıkmak olduğu Avrupa Ligi başlıyor,hedef tabiki final ama dediğim gibi ilk aşamada gruptan çıkabilmek gerek,gerisi zaten gelir ya da gelirmi!

HITCHCOCK CLASSICS-5





North by Northwest, 1959
Seth Rogen. Photograph by Art Streiber.

FUTURAMA



Televizyon tarihin en uzun çizgi dizisi olan The Simpsons'un yaratıcısı Matt Groening'in bir diğer şaheseridir Futurama.İzleyen zaten bilir bu gelecekte geçen absürt ötesi komediyi,izleyemeyenler ise izlesin.

Dizinin ana karakterlerinden uzaylı tek göz Turanga Leela'yı seslendiren isim efsane sit-com Married With Children'ın cefakar kocası,efsane karakter Al Bundy'nin seks düşkünü,bencil karısı Peg Bundy'i seslendiren Katey Sagal'dır.Dizinin en komik bölümlerinden olan A Bicyclops Built for Two bölümündeki Katey Sagal'ın geçmişi dolayısıyla yapılan Married With Children göndermesi izlenmeye değerdir.İzleyen zaten,izleyip çokça gülmüştür,izlemeyende izleyip çokça gülsün.

AVATAR



James Cameron kimdir,sinema tarihine sunduğu nefis görsel şölenlerle damgasını vurmuş bir yönetmendir.Bundan 25 sene önce çektiği Terminatör filmi ile bir efsaneyi başlatan yönetmen,bu filmden 2 sene sonra ise bir başka efsane Aliens'ı başlattı.1991 senesinde çektiği Terminatör-2 çağının çok ötesinde bir bilim kurgu olsada yönetmen şimdiye kadar kazandığı 3 Oscar'ı da belkide çektiği yapımlar arasında en kifayetsiz olan Titanic'den kazandı.

James Cameron bu günlerde sinema severleri fazlasıyla heyecanlandıran Shyamalan'ın The Last Airbender:Avatar filmi ile karıştıralmaması gereken Avatar filmi ile tam 12 sene sonra izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor.Hayatının son 5 senensini bu filme harcayan,sinema tarihinin en pahalı bütçeli bu filmi,filmin setini ziyaret edelerin ve ön gösteriminde bulunanların deyimiyle tam bir çılgınlık.Yukarıdaki 2 buçuk dakikalık fragmanı bu filmde göreceğimiz yenilikçi teknolojiden uzak olsada,film hakkında az da olsa bir fkir veriyor.Umarım bu filme uygun teknolojik alt yapının sağlandığı bir sinema salonu olurda biz de sinema salonunda şaşı bak şaşır adamı pozisyonuna gelmeyiz.Çok farklı bir sinemeya hazır olun diyenler biz hazırızda acaba salonlar hazırmı?

TABATA?



Şu an her iki klüptende resmi bir açıklama gelmediği için yazacaklarım farazi kalıyor ama yayın organlarında(ne organı?) söylenenler Tabata'nın 8 milyon Euro karşılığında Beşiktaş'a transfer olduğu yönünde.Eğer bu doğru ise Beşiktaş ve Gaziantepspor arasındaki transfer ilişkisi dikkatle incelenmeli.Geçmiştede bu iki klüp arasında gerçekleşen yüksek bedelli tranferlerin en sonucusu olan Tabata transferi,sene başında alınan İsmail Köybaşı'nında bonserviside düşünüldüğünde Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'ninden kazandığı ayak bastı parasını Gaziantep'e verdiği söylenebilir.

Tabata her ne kadar beğendiğim bir oyuncu olup,Gaziantep'in geçen seneki futbolunu bir kademe yukarı çıkarmış olsada kendisine ödenen 8 milyon,28 yaşında ve Avrupa çapında isim yapmamış bir futbolcu için fazla.Zaten bu konu hakkında yorum yapan Beşiktaş'lı arkadaşlarımın görüşüde benimle birebir örtüşüyor.Oyun bazında Tabata'ya baltığımızda,Gaziantep maçlarının izlenebirliğini arttıran oyuncu,sırf Fenerbahçe'ye karşı oynadığı futbolla insiyatif aldığında neler yapabileceğini kanıtlamıştır,ligimizde 3 sezon Beşiktaş'ın lider oyuncusu olması beklenen Delgado'dan beklenen oyunun aksine.

Tsubasa'nın gerçek hayattaki yansıması olan Japon asıllı Brezilya'lı futbolcu,ligdeki maçlarda yaratıcı oyuncu eksikliği çeken Beşiktaş'a, geçen sene çıktığı 26 maçta 11 gol,7 asistlik etiketiyle geliyor ve Beşiktaş hücumuna yapacağı katkı yadsınamaz ama bu sene Şampiyonlar Ligi'nde başarı isteyen bir takıma Şampiyonlar Ligi tecrübesi "0" olan bir oyuncuyu kadrosuna katması her yönden riskli bir hareket.Oyuncunun orataya koyacağı iyi performanslar övüleceği oranın fazlasıyla ortaya koyacağı kötü performanlar yerilecektir ve bonservis ücreti ısıtılıp,ısıtılıp temcit pilavı gibi önümüze konulacaktır.Benim fikrim Beşiktaş'ın bir risk aldığı ve Tabata'nın başarılı olacağı yönünde ama verilen bonservis ücreti ister Ronaldo etkisi deyin,ister Mehmet Topuz,her şeye rağmen oldukça fazla.

NOT:Benim görüşlerim henüz ortada somut bir gerçek olmadığı için yazının başında da belirttiğim gibi varsayımsaldır.Transfer gerçekleşir,gerçekleşmez orasını bilemem.

CHELSEA BEKLERKEN!



Türk basının şahaneliğinden sual olmadığını hepimiz biliyoruz heralde.Vakti zamanında Tuncay Fenerbahçe'nin en Avrupai oyuncusu olduğu sıralar,basınımız Tuncay'ı bir gün Milan'a,bir başka gün ise Manchester'a transfer ediyordu.Bu haberlere o kadar şartlanmıştık ki Tuncay'ın Middlesbrough'ya transfer olduğu gün hepimiz Tuncay'ın aptallık ettiğini,transfer olabileceği o kadar dünya devi varken niye Middlesbrough gibi çapsız bir takımı seçtiğini anlamamıştık!Kısacası yakıştıramamıştık Tuncay'a Middlesbroug'u ama o kendine yakıştıdı ve başarısız olması beklenen Premier Lig'de geçiş dönemini atlattığı 2 senelik süreçte Middlesbrough'nun en sevilen futbolcusu oldu.

Ama gel zaman git zaman Middlesbrough kadro kalitesizliğinin sonucunu geçtiğimiz sene aldı ve Championship'e düştü.Akıbeti belli olmayan Middlesbrough'nun en değerli oyuncusu olan Tuncay'ın bu sefer hak ettiği çapta bir takıma transfer olmasını bekliyorduk.Hırsı ve mücadelesi ile gönlümüzün Barcelona'sına transfer olmasını beklediğimiz Tuncay'ın devre arasında adı anıldığı Chelsea,Liverpool ve hatta Arsenal'e transfer olmasını arzu ederken Tuncay gene bizi terse yatırdı ve Stoke City ile anlaştı.Gene aldattı bizi Tuncay,hani Chelsea'ye transfer olacaktın,hani Drogba ile ileri uçta iyi bir ikili olup,Stamford Bridge'i çoşturacaktın,her şey bir yalanmış halbuki,sen doktor değil,doktor rolüne bürünen hademeymişsin meğersem!Şaka bir yana biz bu transferide Tuncay'ı çok sevdiğimizden kendisine yakıştıramadık ama Tuncay eminimki burdaki oyunuylada kendisini kabullendirecek ve yaşı çokda kemale ermeden İngiltere'nin en azından kalburüstü takımlarından birinin yolunu tutacak,yoksa Tuncay'ın Kuyt'tan ne gibi eksikliği varki!

FENERBAHÇE:2-SION:2



Bu maçıda izleyemedik D-Smart'ın çakallığı yüzünden ama bana gelen yorumlar kötü oynadığımız yönünde.Önder'i olsun,Selçuk ve Uğur'olsun bu maçta 11 başlayan yedek oyuncular kötü bir performans ortaya koymuşlar.Özellikle Selçuk rezil oynamışki, Fenerbahçe'ye geldiğinden beri 6 sene geçmesine rağmen kendisini zerre geliştiremeyen bir futbolcunun kötü oynaması şaşılacak bir durum değil.Selçuk'un ayağına top geldiğinde topu ayağında 3 gün gevelemeyip oyunu yavaşlatmadan pas vermesi pekde görülmüş bir şey değil,o yüzdendir her maçta Emre'nin performansına şükredip,sakatlanmamasına dua ediyoruz.

Rehavet kötü bir şey,heleki bu gibi maçlarda felakete yol açabilecek bir durum,allahtan kazasız belasız atlattık bu maçı ve gruplara kaldık ama Daum'un bugün ki oyun için oyuncuları uyarması lazım,zira geçen sene ligde yaşadığımız hayal kırıklığı düşünülünce,Fenerbahçe taraftarının bir hayal kırıklığına daha ihtiyacı yok.

27 Ağustos 2009 Perşembe

ŞAMPİYONLAR LİGİ GRUPLARI



Saat 19:00 itibari ile Monaco'da yapılan kura çekimi ile Şampiyonlar Ligi'nin 8 grubuda belli oldu.Her dönemde olduğu gibi bu sezonda zorlu ve enteresan eşleşmelere sahne oldu.Daha 40'ı çıkmadan kimi transferleri eski evlerine getirecek eşleşmeler.Barca ve Inter'in olduğu grup bunlardan en dikkat çekeni.Eto'o ve Ibra bir kez daha Giuseppe Meazza ve Nou Camp'a çıkacaklar,yalnız bu sefer Ibra Curva Nord'a Inter adına gol attıktan sonra gider yapmaya gelmiyor...

Bir diğer eski dostu İtalya'ya getirecek olan grup ise bu yılın belkide en zor grubu olan C grubu.Kaka driplinglerini bu sefer Real adına atacak,Ronaldinho eski günlerin hatrına Real'e eklermi acaba?Güç kaybeden Liverpool'un işi zor bu sefer,eskisi kadar rahat çıkacaklarını zannetmiyorum.Gene bu grupta ki Lyon ve Fiorentina geçen seneki gibi aynı gruptalar.Grup G, Sevilla adına kolay,Uniera Urziceni nedir,ne değildir hiç bir fikrim yok.Grup A da ben zorum diyen gruplardan,güçlenen Juve ve Bayern'in mücadelesine diğerleri ayak uyduramaz,Bourdeux gene Uefa'ya.Grup H'de Arsenal rahat,Olympiacos bu sene Avrupa'da ki başarısızlığını en azından 2. tura kalmak anlamında kırabilir.Grup B'de Chelsea gene rahat olan İngilizlerden.Atletico bu grupta geçen senenin intikamını almak için çıkacak Porto'nun karşısına...

Ve son olarak Beşiktaş'ın grubu olan,Grup B. Manchester United Ronaldo gitsede Manchester'dır.Ama bu grupta Manchester ve CSKA'ya "eski gücünden uzak" demeyen köşe yazarını döverler.4. torbadan Wolsburg'un gelmesi kötü olmuş ama çıkılmayacak bir grup değil,en azından A,C,D,E ve F gruplarına nazaran kolay bir grup.

25 Ağustos 2009 Salı

GÖNÜL



Tümer'i,Emre'yi ve son olarak Mehmet'i kaptan gören bu gözler,seni de kaptan görmek ister.

DİYARBAKIRSPOR:1-FENERBAHÇE:3



Maça ikinci yarıda dahil olabildim.Zira ilk yarı daha önce bir kaç kez sözünü ettiğim o 3.5 senedir aralıksız her Pazartesi günü oynanan halı saha maçındaydım.Maç yaparken kenardan dakika dakika maç skoru alsamda aklım ekrandaydı...



Güzel bir oyun çıkarmasını beklediğim Fenerbahçe ise arkadaşlarımdan aldığım bilgiye göre ilk yarı çok kötü oynamış.Diyarbakır çok sert oynamış,hakem buna göz yummuş,Bilica arkaya çok adam kaçırmış,Tazameta saçma sapan bir gol atmış,bir çokda gol kaçırmış ama Gökhan Gönül'ün golü harikaymış ki,sonradan izleyip gördüğümde bende golün harikalığına onay verdim,zaten vermeyecek adamda yoktur heralde.İkinci yarının 56. dakikasında yetişebildim maça.Geldiğimde skor 2-1'di,Emre'nin güzel pasında Daum yönetiminde çok şey beklediğimiz Kazım cıvıtmadan eklemiş ve bu sene ilk kez geriye düştüğü bir maçta Fenerbahçe'ye skor üstünlüğünü sağlamış.Benim izlediğim bölümde Fenerbahçe kendinden emin paslarla Diyarbakır ceza sahasına rahatlıkla girebilen maçın tek hakimi görüntüsündeydi.Önce Semih'in direkten dönen pozisyonu skoru iki farklı üstünlüğe taşımamızı engellesede ardından gelen penaltı skoru 3-1'e getirdi.Bu golde Guiza'nın güzel pasını göz ardı etmemek lazım,çok güzel yere kaçırıdığı Semih kendini ustaca kaleciye hafifte olsa takarak penaltıyı söke söke alıyor.Kazım burunla çektiği direkten dönen topun gol olmaması şansızlık.

Maç dışında,daha doğrusu içinde yaşanan olaylara denilebilecek o kadar çok şey olmasına rağmen,Fenerbahçe nefretiyle sahaya sürekli yabancı madde atan,kaleye kendini gol atan Diyarbakır seyircisi için beyinlerini aldırmışlar heralde diyorum.Allah bildiği gibi yapsın...





Ligdeki konumu ne olursa olsun her zaman zor olan Diyarbakır deplasmanından,halı sahada bile efor sarfetmemin zor olduğu bu sıcak günlerde alınan 3 puan, eksik futbolculara rağmen iyidir,Gökhan Gönül ne de şahanedir.

23 Ağustos 2009 Pazar

OFSAYT DEMİŞKEN...



Birde böyle bir resim var.Bilmem yan hakem,Alvez'in bu sevecen bakışlarından sonra,maçta bir daha kendisine bayrak kaldırmaya cüret etmişmidir.

OFSAYT



Cumartesi günü,güzel bir öğleden sonrası keyfi için Dortmund-Stuttgart maçını seçiyorum ve oturuyorum ekran başına.Avrupa'nın en sadık taraftarlarından Dortmund taraftarları Westfalen stadını yani namı diğer Signal İduna Park'ı ağzına kadar doldurmuş,takımlarını destekliyorlar.Yeni trasnferleriyle güçlenen iki takımdan Dortmund seyircisinin desteğiyle maça hızlı başlıyor ve sağlı sollu ataklarla Stuttgart kalesini abluka altına alıyor.Önce Nelson Valdez'in pasında,Nuri Şahin'in attığı gol ofsayt nedeniyle sayılmıyor,ardından Dortmund oyuncularını Lehmann ile karşı karşıya bırakacak bir ofsayt olmayan pozisyon daha yan hakem tarafından kesiliyor.27. dakikada bu sefer yan hakem tarafından kesilmeyen bir Dortmund atağında Valdez'in attığı gol ile Dortmund skoru 1-0'a getiriyor.Gol geliyor ama yan hakem faciası kesilmiyor ama Dortmund'un bir tane daha Lehmann ile karşıya karşıya kaldığı pozisyon kesiliyor...

İlk yarı bitiyor,Stuttgart 2. yarının başında defans oyuncusu Niedermaier'in kafasından bulduğu golle skoru 1-1'e getiriyor ve maç bu skorla berabere bitiyor.Bu gibi muadillerinde bizim oyuncularımızın yapacağının aksine hiç bir Dortmund'lu oyuncu ve teknik yönetimden her hangi bir şahıs alamadıkları 2 puana doğrudan etki eden yan hakemin başına üşüşüp tepki göstermiyor.Ha maçtan sonra basın toplantısında Dortmund antrenörü Jürgen Klopp belki maçın hakemlerini eleştiren bir konuşma yapmıştır orasını bilemem ama maç sonunda yaşananlar bizim alışık olmadığımız türden davranışlardı.Tabi benim burda yazıyı kıssadan hisse tadında "Bakın Avropalıya" tandaslı,mental farka vurgu yapan bir yere bağlamamı beklemeyin,pasif-aktif farkını anlayamanın sadece bizim hakemlerimiz olmadığını görmek bir yana,sadece olay tuhafıma gitti budur yani.Yoksa benim ekran başında tepki gösterdiğim yan hakeme Dortmund'lular tepki göstermiyorsa bana ne!

O değilde,mental farka gönderme yapmayacağım dedim ama illaki var bir fark ,sıcak kanlıyız,tepki doğamızda var bunlar hep bilinen şeyler ha birde biz Türkler iyi sevişiriz ama o başka bir maceranın konusu.

21 Ağustos 2009 Cuma

SION:0-FENERBAHÇE:2


Maçı izleyememek kötü,Fenerbahçe'nin kazanması güzel

Atılan gol şahane,kaçırılanlar daha şahane

Santos güzel,pek güzel.

18 Ağustos 2009 Salı

HITCHCOCK CLASSICS-4





The Birds, 1963
Jodie Foster.Photograph by Norman Jean Roy

KORNER



Sevdiğim stad Highbury'den bir enstantane.2003 yılında Arsenal'in Blackburn5-1 yendiği maçta,korneri kullanan bu varla yok arası eleman,eski Arsenal ve sonrasında Blackburn oyuncusu olan,şimdinin Tottenham futbolcusu Bentley'den başkası değil(birde böyle bir cümle var dimi)!

KÜLLERİNDEN DOĞAN


Bundan 8 sene önce sevdim Arsenal'i.Soğuk bir Aralık akşamında Star'ın yayınladığı Arsenal-Juventus maçını izlerken aşık oldum The Gunners'a.Şampiyonlar Ligi'nin 2 gruplu oynadığı zamanlara ait bir maçtı.Önce ortasını dikip kızıla boyadığı,mohikanımsı saçlarıyla Ljunberg attı golünü,ardından faal futbolcular arasında en sevdiğim oyuncu Henry'nin,o günlerde dünyanın açık ara en iyi kalecisi olan Buffon'un hamle bile yapamayacağı serbest vuruş golü geldi.Juve Taylor'un kendi kalesine attığı golle deplasmanda farkı "1" e indirsede,İsveç horozu Ljunberg,Bergkamp'dan aldığı harika pası Buffon'un üzerinden aşırtarak farkı 2'ye çıkardı...

O gün,bugündür severim ve takip ederim Arsenal'i.Bu 9 senelik süreç boyunca namağlup lig şampiyonluğundan,çifte kupalara,yenilmezlik rekorundan,Şampiyonlar Ligi finaline dahil bir çok başarı gördüm.Nice oyuncular geldi geçti,kadrodan.Viera gittiğinde Arsenal orta sahası çöker dendi Wenger,Fabregası'ı sundu dünyaya,Asley Cole Chelsea'ye imza atınca akıbeti belli olmayan sol kanat Clichy'e teslim edildi.Takımın kalbi Henry,Barcelona'ya gittiğinde Arsenal'in balonu sönecek diyenlere inat sürdürdü Arsenal mücadelesini.Adebayor,Van Persie,Walcott gibi gençlerdi bu sefer Arsene Wenger'in ceavbı.Bu sene başında hem Adebayor'un hemde Toure'nin atılım içindeki City'e satılması çokça eleştirildi ama Arsenal çokça yaptığı gibi kadrosundan kim giderse gitsin gene küllerinden doğmasını bildi.Arsene Wenger'in bu sefer cevabının Denilson,Ramsey,Gibbs,Wilshere,Song,Djorou,Traore,Nasri,Merida,Vela olduğu bu takım ligin ilk maçında kimsenin beklemediği şekilde Everton'a deplasmanda 6 gol atarak,sükse yaptı,gözdağı verdi.Kim bilir belki bu sezonu istenilen yerde bitiremiyecek Arsenal ama Arsene Wenger'in her zaman bir şeyler sunduğu bu takım illaki güzel günler görecek.

Gerçi her zaman gidenin yeri doluyor dedim ama yeri dolmayan bir şey var ki o bana göre Highbury.Yeni stad Emirates her ne kadar çağın şartlarına uygun modern bir stad olsada Highbury'nin o büyülü ortamı,bu yeni stada uğrmamış gibi.Bilmiyorum belki u benim hüsnü kuruntumdur ama ben her daim berbat kamera açılarıyla maçın ekrandan takip edilmesi zor olan Bergkamp ve Henry'nin evi Highbury'i Emirates'e tercih ederim.

İÇİNE SATISFACTION KAÇMIŞ KIZ



foto by Gümüş Melih

17 Ağustos 2009 Pazartesi

HITCHCOCK CLASSICS-3





Vertigo, 1958
Renée Zellweger. Photograph by Norman Jean Roy

FENERBAHÇE:3-SİVASSPOR:0


Güzel bir Pazar akşamında yönetimin fahiş fiyat uygulamasına rağmen stadı tıklım tıklım dolduran Fenerbahçe taraftarına hak ettiği galibiyeti sundu takım...

Önce Bület Uygun'un maç öncesi yaptığı açıklamayı hatırlayalım "Fenerbahçe'yi yenersek kimse şaşırmasın!",şimdide sahaya çıkardığı kadroya bakalım Murat Sözgelmez,Sedat,Yasin,Hayrettin,Onur,Cihan,İbrahim Dağaşan,Kadir,Kamanan,Ersen Martin,çelişkiyi görüyormusunuz.Maçtan önce iddialı gibi açıklama yapan Bülent Uygun acaba gerçekten sahaya sunduğu fizik olarak dirayetli ama yaratıcılıktan yoksun bu isimlerle galibiyet alabileceğini düşünüyormuydu?Topa hakim olma düşüncesi ile çıktığı maçlarda fark yiyen Sivasspor'un tabi ki,açık futbol oynamasını beklemiyordum ama son iki sene ortaya koyduğu futbolla taraflı,tarafsız herkesin övgüsünü alan bir takımın hücumda ki tek varyasyonun Kamanan'a şişirilen toplar olmaması lazımdı!



Fenerbahçe'ye gelecek olursak klasik 4-2-3-1 dizilimiyle sahaya çıkan takımda Roberto Carlos süprizi yaşandı.Eylül'e kadar sahalara dönmesi beklenmeyen Carlos'un sevincinin yaşandığı bir günde,Alex'i 2 haftalığına kaybetmek seviçle ,üzüntüyü aynı potada eritti.Daha henüz oyun oturmamışken maçın başı sayılabilecek bir dakikada Fenerbahçe'nin en yaratıcı oyuncusunun yerini Deivid'e bırakması oyun planına darbe vurdu.Deivid'i Alex'in rolünde sahaya süren Daum planı maç boyunca tutmadı.Topu aldığı anlarda takımı yavaşlatan Deivid bugünün Fenerbahçe adına en vasat oyuncusu idi.Deivid ile oyunu ortadan kurmaya başlayan Fenerbahçe'nin ilk yarı boyunca bir şeyler ürettiğini söylemek zordu...



İkinci yarı biraz daha kıpırdanan takım beklerin oyuna katılması ile oyunun tüm kontrolünü ele aldı.Önce Emre'nin sonra da Önder'in birer şutu direkten döndü.Ardından Deivid'in arkadan itildiği penaltı kokan pozisyon geldi,hakem haliyle devam dedi!Ve gol,Emre'nin taşıdığı kaleye şut niyetiyle gönderdiği topa vuran Kazım'ın şutunu ilk hamledekurtaran Petkovic ikinci vuruşun gol olmasını engelleyemedi.Ama bu golde ne yazık ki açık bir ofsayt vardı,yan hakemin pozisyonu süzememesine Sivaslı sporcuların çok fazla itiraz etmemesi gelince hakem golü verdi.Zaten bu golle maç bitmişti,Sivas'ın gol yemesi halinde açılacağı zaten belliydi ve öylede oldu.Önce Emre'nin kornerden attığı Petkoviç katkılı gol skoru 2-0'a getirirken,Brezilya'lı Andre Santos'dan Kakavari dikine driblingler ve çalımla kaydettiği 3. gol tek kelimeyle mükemmeldi.



Takımda bu maçra öne çıkan isimler Emre ve Cristian.Emre gene koşuyor,Emre gene top taşıyor, Emre gene pas veriyor ama Emre bu sene ataklara tam göbeğinden de katılıyor,tabi ki Emre'nin hücumda ki bu pozitifliğini arkasında ki Cristian'a borçlu olduğunu söyleyebiliriz.Oyuda az gözükmesine rağmen doğru zamanda doğru yerde olan Cristian'in verdiği güvenle Emre daha fazla hücumu çıkabiliyor.Gökhan Gönül'e verebileceğimiz tüm övgüleri daha önce verdik zaten,bu maç için diğerlerinden farklı bir şey söylemeye gerek yok.Kazım bugün golünü attı ama duran toplardaki etkinliğini değerlendirebilse hiç 70'e kadar beklemeye gerek yoktu.Güiza maç boyunca pek gözükmedi,bunda Alex'in verdiği pasları,Deivid'den alamaması ve oyunun Sivas ceza sahasında sıkışmasına bağlayabiliriz.Herkesin Bilica'yı yerdiği maçta bence gene hatalı olan,gene ağır olan taraf Önder'di.Sivasspor'a verdiğimiz en net pozisyon gene Önder'in ıskasında geldi ki bu ve sonraki pozisyon için Volkan'ı kutlamak gerek...

Ligin 2.maçı ve Fenerbahçe'de ki Daum faktörü şimdiden hissedilmeye başladı.Geçen sene bırakın 70'i,ilk yarım saatte gol atamadığımız ya da gol yediğimiz maçın akıbetinin ne olacağını kestiremezken bu sene takımın 90 dakika boyunca golü arayacağını ve karşı takım ne kadar kapanırsa kapansın gol atabileceğimizi biliyoruz.



Ha bu arada Rambo yüzünden saha kapatma cezası felan vermesinler bize.Benim bildiğim ceza-i ehliyeti yoktur ama:))

16 Ağustos 2009 Pazar

DIEGO'LARDAN LUGANO,BİRAZ DA MORENO



Geçen seneden beri yılan hikayesine dönüşen ve fazlasıyla kabak tadın veren Lugano mevzusu nihayet son buldu.Olaya Aziz Yıldırım'mı kazandı,yoksa Figer'mi diye bakmak yerine, kazanan Fenerbahçe'dir diye bakmayı tercih ederim.Hele ki Lugano,Bilica ile uyumu sağlanırsa,çok güzel şeylere gebe olur bu sezon!!!

12 Ağustos 2009 Çarşamba

HITCHCOCK CLASSICS-2





Dial M for Murder, 1954
Charlize Theron. Photograph by Norman Jean Roy

ÇAYKUR RİZESPOR:1-FENERBAHÇE:2



Milli maç aralarını sevmeyen ben ve benim gibiler için güzel bir alternatifti bugün ki Rizespor-Fenerbahçe maçı.Rizespor 15.000 kişilik yeni stadının açılışı dolayısıyla oynanan maç yedek futbolcuların performansını görmek adına olumluydu.Öncelikle Rize'nin stadı çok güzel olmuş onu belirteyim,15.000 kişilik kutu gibi stad,yeni inşa edilen her stadın illaki 50.000 kişilik olmasına gerek olmadığının kanıtı...



Maça Fenerbahçe klasik dizilimi olan 4-2-3-1 ile çıktı.Kalede genç kaleci Mert,sol bek Vederson,sağ bek Deniz,orta ikili Bilica ve Bekir,önlerinde Selçuk ve Cristian,sağ açıkda Ali Bilgin,sol açıkda Uğur Boral,ortada Mehmet Topuz ve ileri uçta Deivid'i tercih etmişti Daum.Maçın başında dikkat çeken şey,Mehmet Topuz'un abes iştigal eden kaptanlığıydı.Sanırım kaptanlığın Topuz'a verilmesi son günlerde çıkan Mehmet Topuz haberlerine karşı cevap olması açısından yapılan bir tercihdi ama son derece gereksizdi...

Maçta topa hakim olan taraf bizdik ama golü bulan taraf Rizespor oldu.Maçın 20. dakikasında ceza sahası dışında bulduğu serbest atışı Mithat'ın Riberio ile buluşturması Rizespor'u 1-0 öne geçirdi.Rizespor'un yeni stadında attığı bu ilk golün çoşkusu görülmeye değerdi.Yenilen golden sonra maça ağılığını koyan Fenerbahçe,Vederson'un Uğur'u kaçırdığı güzel topta,Uğur'da en son ne zaman yaptığını hatırlayamadığım isabetli bir orta gelince Deivid'e sadece vurmak kaldı ve durum 1-1'e geldi.Bu golden sonra ise yan hakem faciaları başladı,önce Cristian'ın Deniz'i sağdan kaleci ile karşı karşıya bırakan pasa ofsayt diyen hakemler,bu golden bir kaç dakika sonra Rizespor'un attığı nizami golü ofsayt gereçesiyle geçersiz saydılar.Pasif-aktif nüansını hiç bir kademede çözemeyen yan hakemlerimize ne denebilir bilmiyorum...

İkinci yarının hemen başında Riberio'nun uzaktan çektiği normak şut,maç başında önce Yavuz adını alıp sonradan tekrardan kendi ismine dönen kalecimiz Merttarafından kurtarıldı ama Mert bu zayıf pozsiyonda spikerin deyimiyle "kalesinde devleşti"!Dakikalar ilerledikçe takımımızın baskısı arttı,ataklar bu sefer çizgi sevdalısı Uğur'un kanadından değil,Mehmet Topuz odaklı olarak ortadan gelişti.Sağdan geliştirmeye çalıştığımız ataklar ne yazık ki Ali Nazik adını daha fazla hak eden Ali Bilgin'in ürkekliği nedeniyle olgunlaşamadan bitti.Baskının iyice arttığı bir anda Deniz'in özel gayretiyle Topuz'a aktardığı top Topuz'un Fenerbahçe forması altında attığı ilk golü,jeneriklik güzellikde getirdi.Bu dakikadan sonra direnişi kırılan Rizespor gene bir duran toptan beraberlik golüne yaklaşsada muhaffak olamadı.Maçın sonlarına doğru oyuncu değişiklikleri geldi,Özer ve genç oyuncular hakkında bir şey yazmak için henüz erken,zira oynadıkları sürelerde fikir sahibi olunması zor...

Bu maçta ilk kez 11 oynayan oyunculardan Mert'i beğendim,kalede kendinden emin duruyor,savunmada Bekir'in ikili pozisyonlarda ki zamanlama hatası çok dikkat çekiyor,ona bir çare bulamazsa oynadığı maçlarda çok kart görür,birde her zaman bu kadar egresfimiydi bu çocuk yoksa bu maç mı böyle bilmiyorum.Nasıl bir performans vereceği merakla beklenen Mehmet Topuz,zayıf rakibi karşısında geçer notu aldı ama lig maçlarımda görmek lazım oyununu tabi.Maç dışında da Tayyip vardı,kafası olsun,varla yok arası bıyıkları olsun hep Tayyip'di bunlar.

11 Ağustos 2009 Salı

HITCHCOCK CLASSICS





Rear Window, 1954
Scarlett Johansson and Javier Bardem.Photograph by Norman Jean Roy.

REAR WINDOW



Korku ya da gerilim sinemasından pek hazetmem ama bu demek değildir ki "Neden korkmak için para vereyim abi yeaa" diyen sivri zekalılardan biriyim,sadece ben pek sevmem ve tercih etmem.Korkuda en az gülmek ve ağlamak gibi insani bir duygudur ve yer yer kişi ihtiyaç duyabilir.Ben de zaman zaman gerilmeye ihtiyaç duyarım ve bu zamanlarda izlediğim film kesinlikle "Gerilim Sineması"'nın üstadı Alfred Hitchcokc'un Rear Window filmidir.Şimdiye dek en az 10 kez izlemiş olmama rağmen halen beni aynı heyecanla koltuğa çiviler,Alfred Hitchcock'un dehasından bir parça sunduğu bu yaklaşık 2 saatlik hiç mi hiç sıkmayan film,ısrarla tavsiye ederim,başkada bir şey demem.

HEREFORD UNITED



Arma bir devleti,bir takımı,bir grubu ya da bir şehri temsil eden,birlik duysunu simgeleyen şekildir,futbol takımları için ise şekilden ötedir,kalbin üstünde yer alır ve kutsaldır.Bir futbol takımının arması genellikle,bulunduğu ortamın karateristiğini yansıtır.Misal kulüp takımlarının armasında şehrin ya da ülkenin tarihinde önemli bir yere sahip bir olay bulunabildiği gibi,çeşitli dini olaylar,kahramanlıklar,cografik şekiller vb şeyler bulunabilir,çok normaldir...

Kulübün lakabıyla paralel olarak hayvan şekillerinin logo da bulunmasıda normaldir lakin,üstteki gibi hayvanın ne olduğu hayati önem taşır.Kartal,aslan,kaplan,at gibi kulüp armalarında yer alan hayvanlar gücü,aseleti simgeler ve bir çok kulübün logosunda vardır ama Hereford United takımının armasında az rastlanır bir orjinallikle yukarıda bahsettiğim çevre faktörüne bağlı olarak komik bir şekilde "Sığır" ya da en basit söylemiyle inek yer alır.1924 tarihinde bir İngiltere kasabası olan Hereford da kurulan Hereford United takımının logosunda bir ineğin yer almasının nedeni şehrin dünyaca ünlü Hereford sığırının yetiştirildiği kasaba olması.Aslında bu konu hakkında çokda fazla bir araştırma yapmadım ama şehir hakkında bulduğum bilgilerle,kulüp logosunu bir araya geritdiğimde bu sonuca ulaşmak pek de zor olmadı...

Şu an İngiltere Leauge Two da mücadele edene takım,24 takımlı ligde 10. sırada bulunuyor ve en büyük başarıları FA Cup da 4. tura yükselmek olmuş.Böyle bir kulüp logosuna sahip takımın ligi domine etmesi beklenemezdi zaten,rakiplerinin ise onlarla ne şekilde dalga geçtiğini tahmin etmek zor olmasa gerek.Ben taraftar grububn ismini merak ettim,acaba onlarda Benfica gibi,kulüp logosunda ki hayvana stadı turlatıyormudur?